Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
Konu | : | İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın, Komisyon Başkanı Fuat Oktay'ın Anayasa'nın 90'ıncı maddesiyle ilgili yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Ruanda'yla yapılan anlaşmanın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesine ve bu anlaşmanın içeriğine ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 04 .06.2024 |
OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan, burada sorduğumuz bazı soruların muhatabı doğal olarak Bakanlık bürokratları ama bazı soruların muhatapları siyasiler. Yani madde 90'ı siz ifade ettiniz, "Meclis onayı gerekmez." deniliyor. "Meclis onayı gerekmez." çerçevesi içine girebilecek antlaşmaların çok çok büyük bir kısmı Dışişleri Komisyonunun gündemini oluşturuyor zaten. O zaman Dışişleri Komisyonu niye var? Yani biz burada milletvekilleri olarak, bu Komisyonda işte birçok bürokrat arkadaşımız farklı bakanlıklardan gelip bu mesaiyi niye yapıyoruz? Sorun şuradan kaynaklanıyor: Yani -Ruanda meselesine de bağlayacağım- bu, sonuçta rutin bir anlaşma -Sayın Bakanlık temsilcileri ifade etti- jenerik bir anlaşma. Jenerik bir anlaşmanın Cumhurbaşkanı tarafından Resmî Gazete'de yayımlanarak gündeme alınmasına, onaylanmasına neden ihtiyaç duyuldu? Şu anda bizim gündemimizdeki anlaşmaların çok büyük bir kısmı da jenerik anlaşma. Birbirini tekrar eden, ülke isimleri farklı ama içerikleri birbirine benzeyen birkaç anlaşmayı zaten az önce onayladık. Şimdi, burada bu, siyasilerin vermesi gereken bir cevap yani burada böyle bir sıkıntımız var. Dolayısıyla, bu meselenin açıklanmasına ihtiyaç var. Çünkü daha önce hatırlarsanız, biz bir anlaşmadan da bir gecede çekildik, İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çekildik. Yani Mecliste konuların tartışılmasını, gündeme gelmesini önleyen -eğrisiyle doğrusuyla; muhalefetiyle, iktidarıyla- Meclisi baypas eden bir durum söz konusu.
Bir diğer nokta, Ruanda'yla ilgili yapılan anlaşma yani içeriği, anlaşmanın içeriği. Şimdi, kamuoyunda birçok yanlış bilgi oluştu, kirli bilgi oluştu; bunlara cevaplar verildi, açıklamalar yapıldı filan. "Bu hassasiyet nereden kaynaklanıyor?" sorusuna bence yoğunlaşmak lazım. Yani mesele Ruanda'dan buraya kaç uçak geldiği, o bilginin doğru olup olmadığı ya da işte Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisinden yapılan açıklamalar filan değil; onları da kimsenin çok umursamadığını gösteriyor bu aynı zamanda. Yani bir ortam oluşmuş, bu ortam kirli bilgiye çok müsait, ortada bir siyasi bagaj var, bu siyasi bagaj da bu kirli bilginin hızlıca yayılmasına uygun iklimi yaratıyor; meselenin özü bu. Yani Afganistan'dan vücutları böyle gayet dinç, yapılı kişiler otobüslerle İran'ı geçip Türkiye sınırında sırt çantalarıyla koşarak görüntülendi mi, görüntülenmedi mi? Görüntülendi. Hadi buyurun, izah edin. İzahı yok ya da doyurucu bir siyasi izahı yok. Doyurucu bir siyasi izah olmayınca insanlar bu tür meselelerin tekrar tekrar olabileceğini, farklı ülkelerle ilgili olabileceğini... İşte, İngiltere'deki tartışma da uzun sürmüş bir tartışma, en azından iki, üç seneden beri İngiltere'de bu tartışma var, İngiliz Parlamentosunda var, Anayasa Mahkemesinde var vesaire. Dolayısıyla, uygun bir şey yarattı, uygun bir ortam yarattı. Kamuoyunda bu konuların en azından bu şekilde tartışılıyor olmasının nedenlerden bir tanesi de bu bence.