Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Ankara Milletvekili Ömer İleri ve Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 30 .05.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller ve sayın bürokratlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen günkü bilgilendirme toplantısında da söylemiştim, tekrar edeyim: Elbette ki bu önemli bir yasa teklifi, bazı eleştirilerimiz var, onları dile getireceğiz. Dolayısıyla, hazırlanmış olmasını önemli buluyoruz gerçekten fakat geç kaldı, çok geç kaldı. Biraz önce, benden önce konuşan sayın vekil de bunu ifade etti. Şimdi, bakın, neden geç kaldığı üzerinde biraz durmak istiyorum doğrusu. Bu, tabii, değerli bürokratların sorunu değil, siyasi iradenin meselesi yani karşımdaki arkadaşlara...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Benden kaynaklanıyor.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Evet, evet, size yönelik konuşuyorum yani bürokratlarımız üstüne alınmasın bu söyleyeceklerimi.
Şimdi, bakın, 2018 yılının başında Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi (FİKKO) toplantısında biliyorsunuz, bir duyuru yapıldı bu meseleyle ilgili, kripto varlıklarla ilgili, 2018 Ocak ayında ve orada uyarıda bulunuldu yani bu kapsamda gerçekleştirilen işlemlerin yasal bir dayanağı bulunmadığına ve resmî bir otoritenin güvencesinin olmadığına dair bir bilgilendirme yapıldı. Dolayısıyla, hani dijital cüzdanlar çalınırsa, kaybolursa veya sahiplerinin bilgisi dışında usulsüz kullanılırsa bu durumlarda işlemlerin geri döndürülemez nitelikte olması nedeniyle de kötü niyetli kişilerin suistimallerinden kaynaklanan zararların düzeltilmesinin söz konusu olmadığı uyarısı yapıldı. Şimdi, Ocak 2018'den bugüne kadar aradan altı yıl geçmiş, altı yıl boyunca bir kere beklenmiş bu konuda yani bu inanılır bir durum değil gerçekten. Çünkü 2018'de bu izahat yapıldığı zaman, bu uyarı yapıldığı zaman... Yani kamusal otoritenin görevi nedir? Kamusal otoritenin görevi, ülkeyi yönetenlerin görevi, yurttaşları uyarmak değildir; uyarmanın ötesinde, yurttaşların çıkarlarını korumak için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktır. Altı sene beklenmiş bu konuda yani ben bunun tesadüf olmadığı kanaatindeyim çünkü 2018'de bu söylendiğine göre bilinen bir şeymiş ve pek çok yurttaş aradan geçen bu süre boyunca ciddi bir mağduriyet yaşadı. Biraz evvel sayın teklif sahibi söyledi, Thodex'ten bahsetti, mesela Thodex bunlardan bir tanesi, ciddi bir mağduriyet yaşanmış vaziyette ve o yüzden bu geç kalmanın bir açıklamasının olması gerekiyor yani "Bilmiyorduk." diyerek olmaz. Şimdi "Nedir bunun açıklaması acaba?" diye düşünüyoruz. Yani bu arada bu piyasada büyük kazançlar sağlamış olanlar yok mu? Var, değil mi? Sizler biliyorsunuz yani bunların kayıtları tabii ki devletin çeşitli kurumlarında vardır ama büyük kazançlar sağlandı. Bu büyük kazançlar sağlayanların iktidara yakınlığı neydi acaba? Yani bu soruyu sorma hakkımız var elbette yani altı senedir beklemenin bir getirisi olmalıydı birilerine, oldu nitekim. Şimdi, birinci mesele bu yani beklemenin nedeni budur esas itibarıyla, bunu söyleyelim.
Ama sadece bu değil elbette yani biliyorsunuz, bugünün konusu değil ama konuşacağız, haftaya Merkez Bankası bilgilendirmesi yapılacak, kur korumalı mevduatı konuşacağız. Kur korumalı mevduat çıkarılırken burada yani duvarların ağzı olsa, Komisyon üyeleri de biliyor, vallahi "Yapmayın." diye bas bas bağırdık her tarafta, Genel Kurulda, burada "Yanlıştır, büyük kara delik." dedik, çıktı ortaya büyük kara delik. Devlet, kamu açısından büyük kara delik, topluma faturası açısından büyük kara delik ama birileri de büyük paralar kazandılar kur korumalı mevduattan, değil mi? Demek ki burada da bu gecikmenin birilerine büyük getirisi olmuş.
Peki, şimdi niye bu büyük getiri devam etmiyor? Çünkü mızrak artık çuvala sığmıyor, mızrak artık çuvala sığmıyor. Onun ne olduğunu söyleyeyim: Mızrak, buradaki mesele FATF, gri liste meselesi. Zaten bunu da Sayın Maliye Bakanı burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2024 bütçesi üzerinde yapılan görüşmelerde söyledi; "Türkiye'nin gri listeden çıkması için gerekli olan son düzenlemeler kripto varlıklarla ilgilidir." dedi burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda, tutanaklarda var. Dolayısıyla gri listeden çıkmak için son teknik çalışmalarımızı da bitirdikten sonra, haziran ayında yani şimdi geldi, gri liste meselesi FATF'de gündeme gelecek ve bizim... Tabii ki gri listeden Türkiye'nin çıkması gerekiyor, bunda en ufak bir şüphe yok ama diyorum ya, mızrak artık çuvala sığmadı yani olmadı, şimdi geldi gündeme. Dolayısıyla bu gecikmenin bir faturası olmalı siyasi olarak, dediğim gibi bürokrasinin meselesi değil bu.
Şimdi, bu gri listeye alınma meselesini de hatırlatmak istiyorum, Sayın Muş da yanlış hatırlamıyorsam o sıralarda bizimle beraberdi. Lütfi Elvan bir gün alelacele Meclise geldi, yıl sonuna geliyoruz yani "Çok önemli bir yasa çıkarmamız lazım." Nereye? "FATF için." Filan... Sunum yaptı, teşekkür ettik ama "Eksik, bu böyle olmaz, FATF'nin isteklerini karşılamıyor sizin yasa teklifiniz." diye anlattık kendisine fakat o yasa da öyle çıktı. Bir yıl sonu, aralığın son günlerindeydi zannediyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bütçeden sonra.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Evet, bütçeden sonraydı. Alelacele o yasayı çıkardık fakat ne oldu? Aradan birkaç ay geçti, FATF Başkanı bir mektup gönderdi ve dedi ki: "Siz bizim istediklerimizi yapmadınız ki eksik bıraktınız, başka şeyler yaptınız." Dolayısıyla Türkiye bu şekilde gri listeye girdi, bunu unutmayalım. Yani bu iktidarın yaptığı yanlışlar yüzünden gri listeye girildi, şimdi tabii çıkılması gerekiyor. Dolayısıyla eksik neyse yapılmalı, buna bir itiraz yok ama hani bu duruma neden gelindiğini de mutlaka düşünmemiz gerekiyor.
Bir de gri liste konusunda bir mesele vardı, hatırlatmak istiyorum bunu. Yani durup dururken niye girdi gri listeye Türkiye? FATF Başkanı Marcus Pleyer o zaman -hatırlayın- Türkiye için dedi ki: "El Kaide ve DAİŞ -IŞİD dediğim benim- gibi örgütlerle bağlantılı para transferleri nedeniyle gri listeye alındı Türkiye." Bu nedenle alındı. Peki, bu para transferleri nerede, nasıl oluyordu? İşte, bu kripto piyasalarda oluyordu. Çok açık bir şekilde IŞİD ve onun türevi olan, ona bağlı o tür örgütler açısından baktığımızda çok ciddi bir para transferini bu kripto piyasalar üzerinden gerçekleştirdiği yıllardır biliniyor yani FATF bunu biliyor, biz de biliyoruz. Yani biz de derken Türkiye'deki iktidar da biliyor bunu, devlet kurumları biliyor bunu. Niye engellemedik? Altı buçuk yıl neden yapılmadı bu? Bu ciddi bir mesele, onu özellikle vurgulamış olayım. Daha bunu tabii ki elbette tartışacağız ama bu konu böyle bir mesele.
Şimdi, gelelim küçük yatırımcılar meselesine. Bakın, şimdi, bu küçük yatırımcıların elbette ki korunması gerekiyor çünkü "Neden kripto piyasalarda küçük yatırımcılar var?" diye baktığımızda Türkiye'deki ekonomi alanında yapılan yanlışların yarattığı güvensizliğin, işsizliğin, yoksulluğun bir nebze giderilebilmesi için küçük yatırımcılar yer arıyorlar kendilerine; özellikle gençler, genç işsizlik ve teknolojiyle daha haşır neşir olan gençlik açısından bakarsak bu piyasalara yöneliyorlar ve biraz para kazanmaya çalışıyorlar. Buna ilişkin, küçük yatırımcıların korunmasına ilişkin hiçbir itiraz olmaz ama korunmuyor. Şimdi, bakın, banka mevduatlarında bile belli bir limite kadar küçük yatırımcılara devlet garantisi vardır, burada yok. Niye yok? Bunu sorduk geçen gün, cevabı da verilemiyor. Ki böyle bir piyasada yani bütün dünyada dönen bir piyasada küçük yatırımcıların korunmuyor olması çok ciddi bir sorun ve Thodex'i hatırlatıyorum tekrar. Neden bu kanun teklifine bu mesele konulmuyor? Anlaşılmaz yani mevduat hesaplarında bile bir devlet garantisi var küçük yatırımcılar için. Birinci mesele bu yani yetersiz bir teklifle karşı karşıyayız ve yine orada mağduriyetler ortaya çıkacak. Mağduriyetler ortaya çıktığında biz bu konuyu tekrar burada tartışacağız. Önlem alalım, öncesinde bu gereken değişiklikleri yapalım. Birinci söylemek istediğim bu.
İkincisi: Şimdi, vergilendirme meselesi. Geçen gün de sordum, yine cevabını alamadık. Mesele platformların vergilendirilmesi değil, bu alanda ciddi bir kazanç elde edecek -küçük yatırımcıların dışındakileri kastediyorum- bir kesim var değil mi? Niye vergilendirmiyoruz bunları? Niye vergilendirmiyoruz? Bunu gerçekten anlaşılmaz buluyorum, hem de bakın, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek'in vergi toplayabilmek için en son muhbir vatandaş meselesine başvurduğu bir dönem yaşıyoruz. "Vatandaşlar, ihbar edin, yüzde 10 tutarında ihbar ikramiyesi kazanacaksınız vergi vermeyenlerden. "diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli teklif sahipleri ve ilgili bürokrat arkadaşlar; burada Sayın Milletvekili pek çok soru soruyor, bu konuşmalardan sonra size tekrar döneceğim ve bunların değerlendirilmesi ve cevapları için size söz hakkı vereceğim. Ona göre soruları not alırsanız.
Buyurun lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu vergi meselesini söylüyordum yani buradan kazanç elde edilecek. Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "İşte, yüzde 10 tutarında ihbar ikramiyesi veririz ihbar edenlere." Yanlış bir sistem ve uygulama, ihbarcılığı geliştirme falan ama o ayrı bir konu, onu sonra başka yerlerde tartışacağız elbette ama vergi alabilmek için şu anda Hazine ve Maliye Bakanı her türlü şeyi yaparken biz burada yeni bir kanun teklifi çıkarıyoruz ve buradan kazanç sağlayacak olanlardan vergi almıyoruz. Neden? Bunun bir cevabı var mı? Ya, kiraya veriyor evini, vergi ödüyor; bankada mevduatı var, vergi ödüyor stopaj üzerinden. Yani gelir vergisi diye bir şey var ve biz burada bunu görmezden geliyoruz. Ben bunun açıklamasının nasıl olduğunu bilemiyorum. Hani Türkiye'yi bu alanda cazip bir yer hâline getirelim, 4'üncü zaten dünyada şimdi, daha öne çıkaralım, buradan para kazanalım, birileri de buradan cebini dolduracak. Niye bunlardan vergi alınmıyor? Hiç açıklanabilir bir durum olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla bu konunun mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor çünkü yarın yine, eminim, aradan biraz zaman geçecek ve bu sefer de diyeceğiz "Ya, burada bir eksik olmuş, bir vergilendirme yapmaya ihtiyaç var." Oraya tekrar geleceğiz, başından önlem almak gerekiyor. Onun için bu konunun üzerinde bu kadar duruyorum doğrusu.
Şimdi, bir de son bir şey söyleyeyim, bunu Genel Kurulda da tartışacağız. Yine, sayın bürokratların sorunu olduğunu düşünmüyorum ama risk alma isteği yüksek bireylerden bahsediliyor gerekçede. Yani sanki memlekette her şey güllük gülistanlık ve insanlar hani ne yapacaklarını bilmiyorlar; biz hepimiz Norveç'te, İsveç'te falan yaşıyoruz sanki ve risk almak isteyen insanlar var, onlar da bu piyasaya böyle akın ediyorlar, gençler özellikle. Böyle olmadığını biliyorsunuz değil mi? Tamam, hani macerasever, risk almak isteyen insanlar elbette vardır her toplumda ama buradaki mesele, bu piyasaya gitmelerinin nedeni insanların kolay para kazanılabileceğini görmüş olmaları esas itibarıyla ve ben suçlamak için söylemiyorum, özellikle gençlere vurgu yapıyorum. Genç işsizliğin, geniş tanımlı genç işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir ülkeden bahsediyoruz ve teknolojiyle haşır neşir olanlar elbette ki bu alanlara yöneliyorlar yani mesele macera aramak değil, mesele bu iktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucunda geniş tanımlı genç işsizliğin bu kadar yüksek olmasından kaynaklanıyor, genel olarak işsizlik ve yoksulluğun bu kadar yüksek olmasından kaynaklanıyor yani yine siyasi iktidarın yanlış ekonomi tercihlerinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla yani bu gerekçelerde, keşke, böyle, macerasever bir toplumuz, şimdi ona biraz düzenleme yapalım, regüle edelim gibi bir fikre kapılmasaydı siyasi iktidar, iyi olurdu diye düşünüyorum.
İlk değerlendirme için teşekkür ederim, uzattığınız için de. Bunları söylemek istiyorum.
Kolay gelsin.