| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımız, değerli bürokratlar, sevgili basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Bakan yemekte esprisini yaptık ama tam bilim adamları mekanizmasına dönüşmüş, hiçbir şekilde üst düzey kadın bir bürokratınızın olmaması üzücü. Kayıtlara geçsin diye bunu sözlerimin başında ifade ettim. Bilim insanı tanımlamasını yapmamız için sizin kurumlarınızla ilgili olarak o eksikliği tamamlamanız gerekiyor, yoksa bilim adamları diyeceğiz. Eskiden kadınlar da adam olarak tarif ediliyordu, geçiliyordu, çok zorlandık bilim insanı kavramını oturtmak için. Tam onu oturttuk, dilimiz ona alıştı, baktık yani o çerçevenin içini dolduracak bir yapılanmanız söz konusu değil. Bakanlığınızın bunu tamamlamasını bekliyoruz, en azından önümüzdeki dönemler açısından.
Şimdi, geneli itibarıyla iktidar, muhalefet, herkesin bütçesine pozitif baktığı ve alanını pozitif değerlendirdiği bir Bakanlığı ihtiva ediyorsunuz. Bunun üzerinde çok siyaset geliştirilmiyor yani çok da siyaset yapayım kaygısı güdülmeden bu alana, bu Bakanlığın bütçesine yaklaşım sergileniyor, doğrusu da bu. Yani, çünkü, şu ya da bu şekilde her birimizin yaşamını etkileyecek ve ülke olarak bizi bir adım ileriye taşıyabilecek bir alandan söz ediyoruz ve elbette ki el birliğiyle burayı geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü, üzücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Mesela, rakamı yanlış biliyorsam siz düzeltin lütfen, toplam ihracat kalemi içerisinde ileri teknoloji kalemi 1,7 mi; 2,1 mi öyle... 2,1 diye bir şey ifade ediliyor, yani bu çok çok düşük. Dün, işte, Ekonomi Bakanıyla da konuşurken, burada kendisi de ifade etti, yani ihraç ürünlerimizin 1 kilogram değeri ortalama 1,66, yani dolar bazında ifade ediyor. İşte kimi kalemlerde yüzde 80 oranında ithalata bağlı ihracat da yapıyoruz, bu da bizim bir gerçekliğimiz.
Şimdi, bu tabloyu değiştirecek bir şeylerin yapılması önemli. AR-GE politikası bu nedenle... Komisyonumuzun önüne ne zaman AR-GE'yle ilgili bir çalışma geldiyse, herkes bardağın dolu tarafından bakarak boş tarafı nasıl doldururuzun hesabı içerisinde oldu, her birimiz böyle bakıyoruz, böyle değerlendirdik. Ama bu işin temelinde yapılması gereken ama yapılamayan, bir türlü meyledilemeyen hususlar var. Sayın Yüksel'in demin altını çizdiği hususu ben o noktada önemsiyorum. Yanılmıyorsam Vahap Bey de ifade etti bu ara eleman meselesi.
Şimdi, bu eğitim sistemi tartışmasını biz yaparken başından itibaren inanç sistemi üzerinden, inanç ya da mezhepler ayrışımı üzerinden biz bunu tartışmak yerine... Ya, madem ki sistemi tartışıyoruz, bir sonraki Hükûmet başka bir sisteme meyletmeyecek şekilde kalıcı bir tartışma yapalım burada ve doğrusu neyse onu yapalım. İhtiyaçlarımıza denk düşecek, cevap verecek bir sistemi oturtalım dedik. Bakın, dört yıl mı geçti işin içerisinde? Bakın, bu 3'üncü eğitim-öğretim dönemidir bu tartışmanın bittiğinden sonra geride bıraktığımız, hâlâ aynı noktada duruyoruz, sanayimizin ara eleman ihtiyacını hâlâ bugün de tartışıyoruz. Meslek liselerimiz... Maalesef, imam-hatip liseleri tartışmasının ötesine geçilemedi, bu bizim bir eksikliğimiz. Bakanlık olarak sizin buraya bir vizyon oluşturmanız gerekiyor idi. Bu sadece Millî Eğitim Bakanlığının uhdesindeki bir olay değil, Bakanlık olarak buranın... Buraya bir el atılması gerekiyor, buna ilişkin bir vizyon geliştirilmesi gerekiyor, bu ara eleman ihtiyacını nasıl karşılayacağız? İşte, genç işsizler ordusu yüzde 25'ler civarında, yüzde 25 oranında bir genç işsiz potansiyeli var, mevcut rakamlarımız bunu ifade ediyor. Çoğu da eğitimli, çoğu da lise mezunu ya da meslek yüksek okullarından mezun ama maalesef bir fabrikada işe gireceği zaman sıfırdan başlıyor. Fabrikada makineyi tanıyarak meslek öğrenmeye başlıyor. O nedenle kimse "Ya, ben gideyim sanayi alanında çalışayım." demiyor, böyle bir seçenek insanımızın aklına sonradan geliyor.
Bakın, istihdam rakamlarımızla ilgili olarak burada ben not almıştım, bulabilirsem onu da sizinle paylaşayım. Mesela, bizim toplam istihdamımız içerisinde sanayi sektöründeki istihdam oranımız yüzde 20,2; düşündürücü bir rakam bu. Hizmetler sektöründe bakıyorsun ki buna işte devlet memurları da dâhil yüzde 50,5. Tarım sektörü 21,9 ama gelişigüzel, mevsimlik işçi meselesi olarak da sadece burada var. İnşaat 7,4.
Dün değil evvelsi gece televizyonlarda vardı, bu iş kazalarına karşı, önlemeye ilişkin bir sertifika zorunluluğu getirilmiş, gazeteciler de, haberciler de gitmişler İstanbul'daki inşaat işçileri arasında röportaj yapıyorlar. Sertifika almış ama "Vallahi benim okuma yazmam yok." diyor. Okuma yazması yok ama sertifika verilmiş. Şimdi, bu ne kadar sağlıklı? Yani, evet, sertifika sahibi yaptık, işte şekil şartını yerine getirdik ama bunun gereklerini, altyapısını artık örmeye başlamamız gerekir.
Biz, o nedenle açık açık ifade ettik, 4+4+4'ü tartıştığınız zaman "Dünya örneklerine bakalım." dedik. Yani, biz "Altmış altı aylıkken çocuklar okula gitmesin." demedik, tersine şunu söyledik, dedik ki: Dünya örnekleri var, mesela Avrupa'nın birçok yani eğitim konusunda başarılı birçok ülkesinde evet 4+4 var ama 4+4'ten sonraki fasıl esas önemli fasıldır. Ne yapmışlar orada? İkinci 4'ten sonra öğrencinin eğilimlerini, kapasitesini devreye sokuyorlar, hesaba katıyorlar, yönlendirme orada başlıyor, ikinci 4'ten sonra yönlendirme başlıyor. Bir öğrenciye "Sen git 4+5 oku." diyor, birisine "4+3 okuyacaksın." diyor, birisine "4+2 okuyacaksın." diyor. Bu şekilde... Mesela İsviçre modeli böyledir; inceledik, baktık yani ne yapmış. Ondan sonra, yani sekiz yıl eğitim verdikten sonra eğilimler devreye sokuluyor ve ondan sonra yönlendirme başlıyor. Bizde de böyle olması gerekir.
Benim sürekli garipsediğim ikinci bir husus daha var, Kalkınma Bakanlığı da sizden sonra gelecek, onunla da tartışacağız, konuşacağız bu konuyu. Türkiye'de üniversitelerin yapısıyla ilgili, özellikle teknik birimlerle ilgili ya da bölümlerle ilgili yapılanma. İstanbul'da hiç maden var mı? Yok, bildiğim kadarıyla İstanbul'da maden yok. Ama Türkiye'nin bütün maden sahaları İstanbul'daki üniversitelerin uhdesinde. Ya, Şırnak'ta, Cudi'deki madenden İstanbul'dakini niye uğraştırıyorsunuz? Alın destek verin, biz bu konuda kanun teklifi de vermişiz, Şırnak'taki üniversiteyi teknik üniversiteye dönüştürelim. Oradaki adam, oradaki öğretim görevlisi... Kendi alanındaki ki maden sektörü açısından da zengin bir bölgedir, orayı kendi özgünlüğünde, yörenin özgünlüğüne göre üniversitelerin bölüm tanımlamalarını yapalım diyoruz. Hakkâri'de tarla yok, ziraat fakültesi kuracaksınız, Konya'da ziraat fakültesi örneğin olmayacak. Böyle gelişigüzel birimlendirmeler var bizim üniversitelerimizde. Bakanlığınız bu konuda vizyon geliştirici olabilmelidir. Biz de bu konuda size katkı sunalım. Bunu yapabildiğiniz zaman genel olarak kalkınmaya öncülük eden bir bakanlığa dönüşür. Yoksa biz sürekli faaliyet alanlarınızı tartışmaya başlayacağız. Bence yani tamamıyla bilim endeksli bir bakanlığa dönüştürsek çok daha faydalı olur. Sadece yatırım altyapılarının geliştirilmesine dönük projeler geliştiren, bu konuda öncülük eden, tabiri caizse tematik bir bakanlık olsun -"tematik" kavramını çok kullanıyorsunuz ya- ama bu tematik bakanlık meselesi, Türkiye'de tematik laboratuvarlara benzememelidir, hiçbir işlevi olmayan tematik laboratuvarlara benzememelidir. Bu konuda bizden olması gereken bir katkı varsa sunalım, tartışalım, tartışmalarımızda bunu destekleyelim. Bütçe yetersizse bütçenin artırılmasını gündeme getirelim. Evet, gerçekten eksiktir. Araştırma geliştirmeye dönük AR-GE projelerine ayırdığımız pay çok düşüktür. Biz yasayı tartışırken de burada ifade ettik, dedik ki: Hayır, bu yeterli değildir, artıralım. Ama amaca dönük, amaca odaklı AR-GE dediğiniz zaman zaten siz de bir sınırlamanın içerisine giriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Sayın Zozani, lütfen toparlayın.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tam böyle ısınmıştım, dur ya.
Bu konuda Bakanlığın da faaliyet alanını sınırlamanıza gerek yok. Amaca odaklı yapalım ama bu amaca odaklı daha çok savunma sanayisi konusunda oldu ama savunma sanayisi konusunda da çok ilerleme katettiğimiz söylenemez. ATAK helikopterini ürettik ama ATAK helikopterinin beyni İtalya'da, İtalyanlarla şey yapıyoruz. Yani şey vardı, helikopteri buraya getirdiler, sonra, beyniyle beraber getiriyoruz ama yani bu uluslararası bir ortaklık değil mi?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Beynini biz üretiyoruz. Yazılım ve donanımı bizde.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama sonuç itibarıyla bir İtalyan Agusta firmasıyla ortaklaşa yapmıyor musunuz bu işi?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yazılım bizde tamamen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ya ben sevinirim böyle bir şeye, ben sevinirim böyle bir şeye. Her şekliyle geliştirelim. Ama bakın, mesela şeyi de söylüyoruz: Mesela bir İsrail meselesi son dönemlerde çok gündem konusu yapılıyor. Sırf bu nedenden dolayı biz ülke olarak İsrail'e tavır almakta sıkıntı yaşıyoruz çünkü savunma sistemimizin bir boyutuyla İsrail'e bağımlılığı vardır. En azından Heron'larla ilgili sıkıntı yaşıyorsunuz. O nedenle, uluslararası ilişkilerde öyle kolay atıp tutmak mümkün olmuyor. Öyle istediğiniz zaman istediğiniz şekilde esip gürleyemiyorsunuz. Dün bakanlar burada, "Yumruğumuzu şöyle masaya vuruyoruz..." Yok öyle, çok kolay değil. Yapamıyorsunuz. Yani buradaki size aktarılan güvenlik ve istihbarat paylaşımlarının bir kısmını kendilerinde depoladıklarını bildikten sonra, sizin onlara karşı öyle eliniz kolunuz rahat değildi. Bu nedenle biz bu Bakanlığı önemsiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - O zaman son cümlenizi alayım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son cümlemi alın ama Sayın Bakandan bir söz alarak son cümlemi bitireceğim.
BAŞKAN - Ben bir dakika süre vereyim, siz o arada yaparsınız o işi. On beş dakikanız doldu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Biz Şırnak'taki üniversitenin isminin bu coğrafyanın bir âlimi olan, literatüre El Ceziri olarak, 20'nci yüzyılda yazılmaya başlanan ama esas adı "İsmail El Ceziri" olan bilim adamını, sibernetliğin atasının isminin verilmesi koşuluyla teknik üniversiteye dönüştürülmesi konusunda katkı sunacağınıza, bu konuda yardımcı olacağınıza dair söz verirseniz ben de burada bu sözlere nokta koymuş olacağım.
BAŞKAN - Sözde sıkıntı yok. Ben vereyim istiyorsanız.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son yirmi saniyemi de Sayın Bakana söz vermesi için veriyorum.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bilim Bakanı olarak buna büyük memnuniyetle katılırım. Hiç öyle bir şey yok yani... El Ceziri gibi isimleri biz çocuklarımıza öğretemezsek zaten geleceğimize güvenle bakamayız.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, yediğiniz o bir dakikamı ilave eder misiniz lütfen. Bir şey söyleyeceğim, aklıma geldi, lütfen. Bir dakika...
BAŞKAN - Yemedim ama konuş hadi yani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, geçen sene Londra'da British Museum'ı gezdim. Tesadüfen bir bölümünde El Ceziri'nin mekaniği tanıtılıyordu.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Tabii, tabii. Şu anda hâlâ su pompaları El Ceziri'nin mekaniğiyle çalışıyor. Hâlâ, yani hâlâ, aradan kaç yüzyıl geçti, sekiz yüzyıl geçti yani.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Müzenin yüzde 40'ı... O müzenin, bugün de gidip gezenler bilir, bugün de o müzede sergilenenlerin yüzde 40'ı bu coğrafyanın değerleri ama biz bilmiyoruz. Bunları yaşatmamız gerekiyor.