KOMİSYON KONUŞMASI

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli Komisyon üyeleri, sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Kürt Dil Bayramı, dünyanın her neresinde yaşayan bir Kürt varsa dil bayramı kutlu olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulması amaçlanan bir yasa teklifiyle buradayız. Kanun teklifine baktığımızda Bakanlığın çalışma ve yetki alanında bulunan bazı faaliyet ve uygulamaların kurulmak istenen bu vakfa aktarıldığını görüyoruz ve faaliyet olarak tanındığı; bağış alma, yurt dışında eğitim kurumları açma, taşınmaz mal satın alma, seminer, konferans gibi faaliyetlerden kâr elde etme gibi geniş yetkiler verilmekte.

Peki, Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemi bu mu olmalıydı? Bu Komisyonun önceliği bu mu? Vatandaşın gündemine baktığımız zaman, akşam haberleri izlediğimizde açlık, yoksulluk ve geçim sıkıntısı. Mayıs ayında yüzde 70'in üzerinde enflasyonla zirveyi bulacağımız Bakan Şimşek tarafından ifade edildi. Emekli 10 bin lira alıyor, asgari ücretli açlık sınırında yaşamak zorunda bırakılmış. Temmuz ayında asgari ücretli ücretlerine zam yapılıp yapılmayacağını bekliyor. Esnaf kredi çekemiyor, emeğin son beş yılda gelirden aldığı pay yüzde 7,2 düşmüş. Kur korumalı mevduatla tarihin en büyük kaynak, servet transferi yapılmış, halk derin bir yoksulluk içerisinde, Plan ve Bütçe Komisyonu ise Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfının kuruluşuna dair bir kanun teklifini bugün gündemine aldı. Vakfın kurulması için Dışişleri Bakanlığı bütçesinden 10 milyon lira da vakfa aktarılacak. Bir yandan kamuda sözde tasarruf tedbirleri açıklanıyor, bir zamanlar "çerez parası" denilenler şimdi büyük birer tasarruf hamlesi olarak gösteriliyor, personel alımlarına, yönetim kurulları ücretlerine ve benzeri sınırlama getirileceği söylenirken bu kurulmak istenen Vakfa bütçeden aktarılacak kaynak, yapılacak harcamalar, mütevelli heyetinin ve denetleme kurulları üyelerinin alacağı ücretler, huzur hakları burada konuşlandırılacak ve konuşulacak.

"Vakfın organları" kısmına baktığımızda faaliyet, harcama ve gelir elde etme konusundaki karar ve denetleme mekanizmasının tamamen atanmış bakanların inisiyatifine terk edildiğini görüyoruz. Personel alımındaki kriterlerden tutalım, mütevelli heyeti, yönetim ve denetleme kurulları üyeleri, AKP'nin liyakat anlayışı göz önünde bulundurulduğunda, Vakfın yeni yandaş emekliler kurulu olarak kullanılacağı açıktır.

Bilindiği üzere, AKP'de yöneticilik, milletvekilliği, bakanlık yapmış çok sayıda isim Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmış ve çalışmaya devam etmektedir. Bu çerçevede, hem personel alımı hem de yönetim kademesindeki atamaların da benzer şekilde olacağı konusunda, Vakıf personelinin hangi objektif kriterlerle alınacağına dair de ciddi belirsizlikler ve şüphelerin olduğunu görüyoruz.

İktidar, toplumu aldatmaya, toplumun ekonomik sorunlarından kaçmaya devam ediyor. Toplumun asıl yakıcı gündemlerine çözüm üretilmiyor. Kamuda tasarruf; göstermelik küçük kalemlerde değişikliklerle yandaşlara yeni gelir kaynakları yaratılarak değil, kamuda liyakati tesis etmekle, şeffaflığı sağlamakla, yolsuzluklara son vermekle, vergi ve harcama tercihlerini değiştirmekle olur. Kalemle kâğıtla, defterle, arabayla gerçek anlamda bir tasarruf sağlanamaz. Bu kalemlerde tasarruf edileceği, yüzde 1 oranında bunun etkisi olacağı Mehmet Şimşek tarafından zaten açıklandı ve tasarruf edilemeyeceği görülmekte. Çözüm bunlar değil.

Biz size kamuda tasarruf edilecek kalemleri bir bir anlatalım: Yandaş şirketlere ödediğiniz milyarlarca dolarlık garanti ödemelerini durdurun, sarayı kapatın, yaklaşık 40 milyon lira olan günlük masraflarını ortadan kaldırın, 2024 bütçesinde sermayeden almaktan vazgeçtiğiniz 2,2 trilyon liralık vergi harcamalarını iptal edin, barışçıl politikalarla yıllık yaklaşık 40 milyar dolar tutarındaki savunma ve savaş harcamalarını azaltın, faiz lobilerine akıttığınız paraları kesin. 2024 yılı bütçesinin 1 trilyon 254 milyarı faiz harcamasına gidecek. Sadece 2024 yılının ilk üç ayında 200 milyar lira faiz ödenmiş olacak.

Sayın vekiller, istihbari bir faaliyet aklının Dışişleri Bakanlığında konumlanmış olmasının da bir çıktısı olarak bu yasanın önümüze gelmiş olması şaşılası değil bir yandan. AKP'nin son yıllarda izlediği askerî ve istihbarat endeksli dış politika, sonuçlarıyla ortada. Dışişleri Bakanlığı, tanımı itibarıyla Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve politik çıkarlarını barışçıl, demokratik ve diyalog esaslı yöntemlerle korumakla yükümlü bir bakanlık olması gerekirken son yıllarda âdeta Millî Savunma Bakanlığının diplomatik birimi ya da Cumhurbaşkanının imajını düzeltme kurumu hâline dönüştürülmüştür. Dışişleri Komisyonuna havale edilen anlaşmaların önemli bir kısmının askerî ve güvenlik anlaşmaları olması ve ziyaretlerin de bu çerçevede yapılması Bakanlığın hizmet ettiği alanı açıkça göstermektedir.

Kanun teklifinde "Bakanlık bölgesel ve küresel tüm gelişmeleri yakından takip etmekte, güvenilir bir aktör olarak ihtilafların çözümü için aktif rol üstlenmekte, devletimizin ve milletimizin bütünlüğünü, güvenliğini ve refahını güçlendirmeyi hedefleyen millî dış politika vizyonumuz doğrultusunda görevlerini özveriyle sürdürmektedir." Denilmektedir. Oysa görünen nasıl bir Türkiye? Latin Amerika'dan Türkiye'ye ve oradan başka bölgelere ulaştırılan uyuşturucu trafikleri, El Kaide ve DAİŞ gibi küresel suç yapılarının finansal hareketleriyle kara para cennetine dönüştüğü iddialarıyla gündemde olan, para aklama finansmanı konularında gri listede yer alan bir ülke. AB'ye tam üyeliği durduruldu. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu ilerleme raporlarında kesintisiz bir şekilde demokratik ilkelerden uzaklaştığı söz konusu olan ve bu gerçeklikleri yok sayılan bir Türkiye. Kendi coğrafyasında barışı sağlamamış, Kürtlerin en ufak demokratik kazanımının veya diğer bir deyişle Suriye'de halklar yararına en ufak demokratik kazanımın tasfiye edilmesini dış politikasının merkezine oturtmuş bir Türkiye. Kürt sorununu çözmemiş bir ülke başka coğrafyalara barış götüremez, ihtilafların çözümü için aktif rol oynayamaz. İktidar önce kendi ihtilafını yani Kürt sorununu demokratik ve barışçıl bir biçimde çözmek için çaba sarf etmeli, sonra bölgesel ve küresel ihtilafların çözümü için aktif rol üstlenmeye soyunmalıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü gerçekleşmediği sürece sağlıklı bir dış politika yürütmemiz mümkün değildir.

Bu vakıf dünyada bir ilk olacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde Dışişleri Bakanlıklarını desteklemek için kâr amaçlı gelir sağlayan vakıflar yoktur çünkü bir devletin Dışişleri bir ticarethane gibi çalışmaz; Dışişlerinin amacı kâr sağlamak, ticari faaliyette bulunmak olamaz, özellikle konu dış politikaysa bu asla yapılamaz. Bu yasanın yürürlüğe girmesi durumunda alım satım, ihale, taşınır taşınmaz mal kullanımı gibi konularda Vakıf Dışişleri Bakanlığıyla yetki paylaşacak, Bakanlık dışarıdan siyasi müdahale ve baskılara açık hâle gelecektir. Ayrıca maddi tasarrufların, mali kararların Bakanlık mı yoksa Vakıf tarafından mı alınacağı kanun teklifinde açıkça yazılmamıştır. Bir vakıftan çok şirket gibi hareket etmesi öngörülen bu Vakfa, kamu yararı gözeten ve bunun için çalışan vakıflar gibi vergi muafiyeti getirilmesi, "bağış" adı altında kimlerden ya da kimlerin paralarının buraya aktarılarak aklanacağı gibi yeni rant ve yolsuzluk alanlarının açılmasına imkân vermektedir.

DEM PARTİ olarak yolsuzluk ve rant ağına olanak tanıyan bu kanun teklifini reddediyor ve şerh düşüyoruz.

Teşekkürler.