Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | Dijital mecralardaki son gelişmelere, Komisyonun çalışma takviminin ve gündeminin belirlenmesine ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .05.2024 |
OKAN KONURALP (Ankara) - Uzun bir aradan sonra yeniden toplanmış olmamızın mutluluğuyla ben sizin 2'nci maddenizden başlayayım. Elbette son derece demokratik bir şekilde bu Komisyonu yönettiğinize yönelik bir şüphem yok fakat benim dileğim, Komisyonumuzun çok daha sık toplanması gerektiği yönünde; perşembe mi olur, çarşamba mı olur, salı mı olur bilmiyorum ama daha sık toplanmamızı gerektiren bir sorunlar yumağının tam ortasındayız Komisyon olarak. Hâliyle belki bundan sonra -şahsen kendi açımdan, sanırım grubumuz açısından da günün çok önemi yok belki ama- daha sık toplanmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Bunu da bu şekilde kayda geçirmiş olayım.
Bir diğer konu da... Bir örneklem üzerinden, geçtiğimiz hafta yapmış olduğum, Genel Kurulda yapmış olduğum ve sizin de son derece nezaketli bir şekilde konuşmanızın bir bölümünde hem desteklediğiniz hem de yanıt olarak da dâhil olduğunuz bir tartışma, 1'inci madde; malum, trolleşme. Bir başka örnek üzerinden... Konuşmamda iki örneğe değinmiştim: Bir, Sayın Başak Demirtaş... Sayın Başak Demirtaş'a yönelik bir trol saldırısıyla başladığım konuşmamı Sayın Özlem Zengin'e yönelik bir trol saldırısını da örnekleyerek ve her iki saldırıyı da lanetlediğimi ve hem Başak Demirtaş'ın hem de Özlem Zengin'in yanında olduğumu ifade ederek bitirmiştim.
Buradan hareketle, üçüncü bir örnekle de devam etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde taraflarınca yalanlanmayan bir haber yayınlandı Türkiye gazetesinde ve gazeteciliğin yazım kuralları açısından baktığımızda ilgili muhabir belli ki AK PARTİ'deki bir haber kaynağından alarak haber kaynağının ismini belirlemeden ama tırnak içi ifadeyle aktarmış, haber genel olarak, işte, AK PARTİ'nin trollere yönelik harekete geçeceğini ifade ediyor. Bu haberi okuduğumda şöyle düşündüm: Umarım bu haber doğrudur, umarım. Ama aynı zamanda şunu da düşündüm: Umarım bu haber eksiktir. Demek istediğim şu: Trollük denen durum öyle bir problem ki -tırnak içerisinde- "sizin trolünüz" "bizim trolümüz" diye bakılamayacak kadar vahim bir durum. Hâliyle eğer Türkiye'de bir trolleşme problemi varsa Cumhuriyet Halk Partililere, DEM PARTİ'lilere, İYİ Partililere, Saadet Partililere, AK PARTİ'lilere yönelik ya da oralarda kendini konumlayanların, oralardan diğer partilere doğru, yönelik trol saldırıları, itibar suikastı, hakikati bükme, yalan haber üretme meselesine tamamen kendi politik siyasi kimliklerimizden ve konumlanışımızdan bağımsız olarak hep beraber bakmalıyız ve ivedilikle bu sorunu çözmeliyiz. Toplum büyük bir hızla hakikatten uzaklaşıyor ve bu, trol ve trol anlayışından dolayı. Bazen -sizin de az önce ifade ettiğiniz gibi- açık kimlikleriyle de trolleşen bir ortam var ama aynı zamanda bazı kimliklerin arkasına saklanmış, bazı rumuz hesaplarının arkasına saklanmış şekilde de. Bunun muhatabı sizler de oluyorsunuz -işte, az önce örneğini verdim- Sayın Başak Demirtaş da oluyor, Sayın Özlem Zengin de oluyor. Bakın, "Cumhuriyet Halk Partililer de oluyor." demiyorum, kendimizi dışarıda tutuyorum, biz de öyleyiz ama ben hep başkalarını da anlamanın çabası içerisinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Biz sizi, siz bizi, biz beraber bir başka yapıyı anlamalıyız, anlamalıyız ve hep beraber buna karşı bir mücadelenin temel ilkelerini ivedilikle koymalıyız.
Bir başka örnek, büyük bir ihtimalle SETA'dan öğrencinizdir, Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin başında bir arkadaş var. Şimdi, Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin neden kurulduğuna yönelik kendi internet sitesine baktığımızda herkese yönelik dezenformasyonuna karşı bir mücadelenin aktörü olacağını hissediyorsunuz orada ama aslında hikâye oradan öyle kurulmuyor. Fakat şunu bilin ve inanın arkadaşlar: Politik, siyasi olarak ya da başka bir nedenden dolayı parçası olmadığınız, hatta karşıtı olduğunuz bir yapıya yönelik dezenformasyon sonucu ortaya çıkan hastalık sizi de vurur, sizi de etkiler, siz de bundan ari kalamazsınız. Bir yapıya yönelik bir dezenformasyon saldırısına sessiz kalıyorsanız o sessizliğin sonucu oluşan yalan, o sessizliğin sonucu oluşan hakikatin bükülmesi gün gelir sizi de vurur, size de zarar verir. Bir bakarsınız, sizin yanınızdaki en sevdiğiniz dostunuz da o yalana inanmış oluverir. Hâliyle, kamu gücünü ve otoritesini kullanan yapıların da kimseyi ayırt etmeksizin olabildiğince her türlü dezenformasyona, iftiraya, yalana karşı bir mücadele geliştirmesi gerekir, burada birlikte hareket etmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Bu noktada, çok fazla uzatmayacağım, tekrara da düşmek istemem, belki benden sonra da konuşacak arkadaşlarımız vardır mutlaka. Bizim -dediğim gibi, çok sözü uzatmadan- ivedilikle oturup bu hakikatin yanında durma, gerçeği savunma, aynı zamanda birtakım hesaplar üzerinden açık ya da birtakım rumuz hesaplarının arkasına sığınmış kişilere ya da anlayışlara yönelik bir mücadele ilkeler manzumesini, bir mücadele aksını ortaya koymamız gerekiyor. Dediğim gibi, koymazsak bugün Başak Hanım, Özlem Hanım üzülür, yarın Hüseyin Yayman, Tuncay Özkan üzülür, yarın sayın vekillerimiz üzülür, bir başka gün biz üzülürüz. Nereye kadar gidecek? Sürdürülebilir mi bu? Toplum zehirleniyor, bu zehirlenmeye karşı bizim ivedilikle bir çözüm bulmamız lazım. Elbette fikir ve ifade özgürlüğünden, elbette düşünce özgürlüğünden, elbette sanatsal özgürlüğün, akademik özgürlüğün, inanç özgürlüğünün evrensel kriterlerinden de bir adım geri adım atmaksızın, hatta bütün bu özgürlük alanlarını daha da genişleterek tam da bu özgürlük alanlarına en fazla darbeyi vuran bu trolleşme anlayışına karşı yasaysa yasa, yönetmelikse yönetmelik ya da hep beraber teşhirse teşhir, bunu yapmamız lazım diye düşünüyorum.
Dijital telif ve TikTok'un yasaklanmasıyla ilgili olarak da çok fazla detaya girmeyeceğim ama evet, dediğiniz gibi dijital telif meselesi de bizim de sürekli önümüze gelen bir durum. Bu, TikTok'un yasaklanmasına gelmeden önce de şunu da söyleyeyim: Çok haklısınız, geldiler Komisyona bilgi verdiler, ardından da yazılı olarak kendilerini ifade etme fırsatı verdik ama sanırım hiçbir üyemizi tatmin etmeyen bir yanıtlar seti geldi önümüze. Bunu da ben kayda geçmesi açısından söylüyorum, bir de hadsizce buluyorum. Dolayısıyla, bu TikTok ve TikTok anlayışının da bir şekilde ivedilikle ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim, sağ olun.