Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, Denizli Milletvekili Şahin Tin ve 93 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .05.2024 |
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Evet, teşekkür ederim Başkan.
Öncelikle tabii, ben Ednan Vekilimin bıraktığı yerden devam edeyim. Bu kanun teklifi içerisinde Anayasa Mahkemesinin yasakladığı ve yeniden düzenleme gerektiren iki üç maddeyi de kapsayan düzenlemeler var. Dolayısıyla Adalet Komisyonunda mutlaka bunun görüşülerek olumlu olumsuz yanları ortaya konulup bence daha sonra bu kanun buraya gelmeliydi, onunla ilgili bir eksiklik var her zaman olduğu gibi. Hani alt komisyonların da işletilmesi bu anlamda değerli diye düşünüyorum.
Şimdi gıda fiyatlarının artışının doğru yerde aranmadığı ve ne yazık ki yanlış teşhislerle gittiği, tedavinin de yanlış uygulandığı bir yasa teklifiyle çıkıyoruz. Ya, baktığınız zaman, bütünlüklü olarak bir kere perakende yasasının çıkarılması gerektiği bir ortamda; tarımın doğru uygulanmadığı, ticaret politikasının doğru uygulanmadığı, yanlış faiz, yanlış ithalat politikasının olduğu, hatalı teşviklerin ve eksik desteklemelerin olduğu ve bir türlü kapsamlı kanun düzenlemesinin yapılıp Meclise getirilmediği bir ortamda, hal ve perakende ticareti yasasının getirilmediği bir ortamda biz yine palyatif tedbirlerle yani günü kurtaran birkaç maddeyle, çok özür diliyorum, tabirimi de bağışlayın "Dağ fare doğurdu." gibi bir durum ortaya çıkıyor ve ne yazık ki her iki üç yılda bir bunları sadece cezai değil yani kanunun tüm maddeleriyle ilgili yeniden ve yeniden düzenlemelere gidiyoruz. Oysa sektörün bütün temsilcileriyle, tüm bileşenleriyle masaya yatırılıp üç yıldır bekletilen bu yasa yani hal ve perakende ticaret yasası getirilmiş olsa ve dört başı mamur bir şekilde tartışıldıktan sonra getirilmiş olsa belki bütün bu sorunlara çözüm de getirecek bir yasa teklifiyle karşımızda olurdunuz.
Evet, stokçuluk ve yanlış fiyat, fahiş fiyatçılara kesilen cezanın yetersiz olduğu, ürün maliyeti artışlarının nedeninin pazar tezgâhlarındaki yüksek kira bedelleri olduğunu varsayan bu teklif, sorunun merkezine değil çeperlerine odaklanarak zincir marketlere, tarladan rafa kadar ulaşan o geniş zincirdeki sorumlulara ve kendi hatalarına bakmadan getirilen bir teklif. Yani tüketicilerin taraf olduğu sözleşmelere, haksız ticari uygulamalara, fiyat etiketi aykırılıklarına ve güvensiz ürünlere 842 bin 402 lira bugüne kadar para cezası uygulanmış. Baktığımız zaman, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü 2023 yılında otomotiv, emlak, gıda sektörleriyle fahiş fiyat ve stokçuluk denetimleri kapsamında 17.780 denetim gerçekleştirmiş ve 2.528 gerçek ve tüzel kişiye 602 milyon 225 bin 881 lira idari para cezası uygulamış. Rekabet Kurulu, bilişim teknolojileri ve platform hizmetleri başta olmak üzere sağlık hizmetleri, lojistik, kültür, sanat, eğlence, altyapı hizmetleri gibi birçok sektörde rekabet hukukuna aykırılıklar kapsamında 2 milyar 664 milyon 688 bin 745 lira para cezası uygulanmış. Bakanlığın 2023 yılından 2024 Mart ayına kadar otomotiv, emlak, haksız fiyat, fiyat etiketi kapsamında kestiği ceza toplamı 848 milyon 240 bin TL.
Yıllık bazda yüzde 69,8'e ulaşan tüketici enflasyonunun yüzde 18,21'lik kısmı gıda, yüzde 12,08'i ulaştırma, yüzde 8,43'ü konut, yüzde 7,85'i lokanta ve otel fiyatlarındaki artışlardan kaynaklı. Enflasyonda düşüş ve sürdürülebilir düzey için en yüksek kaynak olan gıdanın yanı sıra ulaşım, konut, lokanta, otel sektöründeki yüksek fiyat artışlarının önüne de geçilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, nisan ayında gıda fiyatları Türkiye'de aylık bazda yüzde 2,78 artarken Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi'ne göre dünyada sadece binde 3 oranında bir artış gösterdi. Yani Sayın Başkan başında da dedi ki: "İşte, dünyadaki dalgalanmalar, herkes etkileniyor." ama baktığımız zaman, orada gıda fiyatlarında binde 3 gibi bir artış görülürken bizim ülkemizde her şeyin özellikle gıdada 10 kat arttığını hep beraber yaşayarak görüyoruz ne yazık ki ve bunu da işte, geçmişte de yaşadığımız patates, soğan depolarını basmak gibi böyle palyatif tedbirler ve günübirlik çözümler üretmeye çalışıyorsunuz.
Ekonominin temel kurallarını Türkiye'de işletmiyorsunuz. On İkinci Kalkınma Planı diyor ki: "Türkiye 2053 yılında tarımsal millî gelir bakımından Avrupa'nın en büyük ülkesi olmaya devam edecek, dünya ülkeleri arasında da 7'nci sıraya yerleşecek." E, baktığımız zaman, ithalatta, plansız tarımda, eksik desteklemede, ata tohumundan yoksun üretimde 1'inci sıradayız yani bununla mı gerçekleştireceğiz bu kalkınmayı? Son yirmi yılda 102 milyar dolar tarım ve hayvancılık ihracatı yaptık. Hani, Ukrayna falan diyoruz, Ukrayna'da savaş var, savaş hâlindeki Ukrayna'dan buğday ithal ediyoruz. Ya, biz tarım ülkesi olmakla övünürken o savaş hâlinde ve enflasyonu bizden çok daha düşük olan Ukrayna'dan buğday ithal eder hâle geldik.
150 milyar dolarlık ithalat yapılmış, yirmi yıllık tarım hayvancılık ithalatının Türk lirası cinsinden faturası 885 milyar Türk lirası olmuş; korkunç bir rakam. Yani bununla ilgilenmiyoruz, hani, bataklığı kurutmak yerine, birkaç tane sivrisinek öldürürsek acaba ekonomiyi düzeltebilir miyiz? Ceza sistemiyle, insanlara sopa göstererek ve sorunun gerçek çözümlerini ortaya koymadan ne yazık ki bu tür günü kurtaran kanun teklifleriyle geliniyor. Biz yoksa "Kanun niye yapıldı, niye az yapıldı, niye çok yapıldı?"dan öte yani tadilat yapmaktan vazgeçip artık bu Meclisin gerçekten ciddi olarak tadilat yasaları getirmekten ziyade, nitelikli, tüm bileşenlerin bir araya gelerek tartıştığı ve hakikaten halkın sorunlarına çözüm getiren ve bu çözümlerin de halka yansıdığı, reel anlamda yansıyan yasaların yapılması gerekiyor diye düşünüyorum.
Baktığımız zaman, Tarım Kanununun 21'inci -Ensar Bey de bahsetti- maddesinde "Tarımsal destekleme için bütçeden ayrılan kaynak bir yılda ülke çapında ürettiğimiz millî gelirin yüzde 1'inden az olamaz." denilmesine rağmen, bunun yarısını bile çiftçiye vermemiş durumdayız. Bankalar yani Ziraat ve kredi vermesi gereken bankalar her sektöre kredi veriyor ama nedense çiftçiye kredi vermekten kaçınan bir tutum içerisinde. On yedi yılda çiftçinin kanunen devletten alması gereken ama ödenmeyen tarımsal destekleme tutarı 538 milyar liraya yükseldi yani şimdi, bazı vergi borçları bir çırpıda silinirken -madende görüyoruz mesela, bunu yaşadık, SSR Mining diye şirketin -kanun çünkü onu öyle öngörüyor- onların 222 milyon borcu silinirken çiftçinin 538 milyar borcuyla ilgili bir düzenleme yapılmıyor mesela.
Baktığımız zaman, bu paraları çiftçiye vermek yerine maalesef faiz lobilerine, geçilmeyen köprülere, bir avuç yandaşa, ne bileyim, saraya, lüks uçaklara, lüks araçlara yatırımlar yapılıyor yani bunu kamuda da görüyoruz, yaşadığımız her ortamda da buna şahit oluyoruz.
Tarımda kendi kendine yeten bir ülke konumundayken şimdi net ithalatçı konumuna girdik. Tarım ülkesi Türkiye, artık ithalatsız bir tarım politikası geliştiremez hâle geldi yani her şeyi dışarıdan satın alıyoruz; ürün ürün saymaya gerek yok, fasulyeden tutun, sığır etine kadar her şeyi dışarıdan ithal eder hâle geldik. Hayvancılık bitti, süt inekleri kesime gönderildi, tarım alanları daraldı ve biz maalesef, üretici ve tüketici perişan noktadayken üreticinin elinde kalan az miktardaki hayvanları satıp zararını karşılamaya çalışan vatandaşın hâlâ ne kazandığı ya da ne depoladığı ya da buna nasıl ceza getireceğimizle ilgili hükümler üzerinde konuşuyoruz. Emekliyi, işsizi, asgari ücretliyi zaten düşündüğümüz yok. Yani bugün bir emeklinin bir kurban alamayacağı noktaya gelmiş ülke, kurban parası ödeyemeyecek durumdayken ülkede zaten hayvancılık bitmiş.
Beyaz et sektöründe, maalesef, yine ihracat yasaklandı. Tarım, hayvancılık sektöründe ithalat olmadan kalp atmazken büyümenin yegâne unsurlarından biri olan ihracatı da sonlandırıyorsunuz. Daha çok Avrupa'nın en büyüğü olması... Hani "En büyüğüz, bizi Almanya kıskanıyor." ve benzeri gibi söylemlerle maalesef, gerçekçi olmayan ve vatandaşın bunu sırtında yoğun olarak hissettiği bir süreci yaşıyoruz.
Yerel seçimlerde, tabii, elbette iktidara karşı vatandaş gereğini söyledi aslında. Umuyorum bundan ders alır iktidar ve elbette ki bu enkazı kaldırmak için, Türkiye ekonomisini düzlüğe çıkarmak için, rahat nefes alması için sağlıklı yasaların burada üretilmesi konusunda çaba sarf eder diye düşünüyorum.
Evet, büyüme rakamlarına rağmen insanına refah dağıtamayan bir ülkeyiz. 2023 yılında güya kişi başına düşen gelirimiz 13.110 dolar olmuş. Dünyada 17'nci büyük ekonomiyiz ama kişi başına gelirde ancak 69'uncu sıradayız. 2023 yılında 69'uncu sıradaydık. Peki, gelirimiz arttıysa dünyadaki sıramız neden değişmiyor arkadaşlar? Dolayısıyla bunların hepsinin mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor. Fahiş fiyatlarda sadece ceza sisteminin uygulamaya konulmasının cezasını sürekli vatandaşa ödetmek yerine, bu palyatif çözümler yerine kalıcı çözümlerin mutlaka getirilmesi gerekiyor. Üreticiyi, tüketiciyi, esnafı, vatandaşı suçlamak yerine yönetenler olarak "Biz üzerimize düşeni yeterince yaptık mı?" diye düşünmemiz gerekiyor. Ekonomiyi yönetenler beceriksizliğini kabul etmez, buna göre bir yol haritası çizilmezse her yıl daha çok yeni kanun teklifiyle veya iki yılda bir, maalesef, bu kanun teklifleriyle yine karşı karşıya kalacağız. Isıtılıp ısıtılıp komisyona gelen ve sadece ceza sistemini esas olan kanun tekliflerinin enflasyonu düşürmediğini her gün yaşayarak görüyoruz. Dolayısıyla da mutlaka kalıcı çözümler gelmesi gerekiyor arkadaşlar. Sorun ceza artırmakla, firmalara sopa göstermekle değil, işte, soğan depoları baskınları, 3 harfli marketlere milyarlık cezalar kesmekle değil... Bunların hepsi yapıldı, politik olarak da davranıldı ama bir sonuç getirmedi ve ne yazık ki enflasyonun önüne geçilemedi, fırlayan enflasyonun önüne geçilemedi. Bütün o enflasyonun yükü de ne yazık ki emeklinin, emekçinin, işçinin sırtından çıkarılıyor. Bütün o yapılan yanlış ekonomik tercihler ve yanlış ekonomik kredibilite, teşvik primleri ve benzeri gibi şeyler tamamen emekçinin sırtından çıkarılıyor, emeklinin sırtından çıkarılıyor, esnafın sırtından çıkarılıyor; yönetenlerin bu konuda en ufak bir sorumluluk ya da suç üstlendiği hiç yok.
Evet, ben, tabii, maddelerde de daha çok şey konuşacağım ama fiyatı dün dindirmek için "varlık kuyruğu" dediğiniz... Hani insanlar tanzim satış kuyruklarında beklerken "varlık kuyruğu" diye dalga geçenlerin, patates, soğan, deposu basanların, Et ve Süt Kurumu önünde ucuz et kuyruğunda vatandaşı sabah namazında orada bekletenlerin, esnafa hibe yerine faizli kredi vererek piyasayı kangrene sürükleyenlerin bu süreçte zincir marketlerin kârını katladıklarını, piyasadaki fahiş zamların asıl sebebi olduğunu burada mutlaka vurgulamak zorundayız. Siyaseten sürtüştüğünüz -az önce de ifade ettim- zincir marketlere önce fahiş cezalar kestiniz, sonra da bir büyük market daha katarak 3 marketi çağırıp bunlarla anlaşma yoluna gittiniz ve ne yazık ki, işte, Sayın Mehmet Muş 2020'de çağırıp "Asgari ücrete zam yaptık, lütfen, siz marketlerde bu zam artışını fiyatlara yansıtmayın." diye ricalarda bulundunuz. Yani gerçekten kara mizah gibi bir şey.
Yine, coronanın ikinci ayında 2020'de gıda ve hijyen ürünlerine, dezenfektana, maskeye gelen aşırı zamlardan sonra Sayın Ruhsar Pekcan çıktı, fahiş fiyat, stokçuluk ve haksız fiyata karşı düzenlemeye gitti; ne güzel, evet, güzel bir düzenleme ama -hani bize dediler ki etkin ve caydırıcı önlemler sağlanacak- sonra bir baktık ki Bakanın kendisi fahiş fiyat ve stokçuluk yapmış, kendi işine yarayacak bir ihracat kodu tanımlamış ve dezenfektanın ihracatının sınırlı olduğu dönemde bu kod üzerinden dışarıya hem mal satmaya kalkmış hem de dışarıdan gelecek malı engellemeye kalkmış; aynı Bakan Millî Eğitim okullarına, kamu kurumlarına mal vermiş. Buna ilişkin ne yapıldı? Üstü örtüldü, kamuoyunun dikkatinden kaçtı ve bugüne kadar hâlâ herhangi bir müeyyide uygulanmadı.
Fahiş fiyat, 2 kez zam gelen sektörler için beklenen bir sonuçtur. Üretici, girdi fiyatına yetişmedikçe malını kesime veriyorsa, artık ekmiyorsa, Perakende Ticaret Yasası'nda sadece fahiş fiyat cezalarını artırarak, mağaza kapatma yoluna giderek ya da birkaç zincir marketin o ilde anlaşmalı olarak fiyat yükseltmesinin üzerine giderek bu enflasyonun önüne geçemezsiniz arkadaşlar, dolayısıyla enflasyonun önüne geçmediğiniz gibi siz hortlattınız ve ne yazık ki bunun bedelini vatandaşa ödetmeye çalışıyorsunuz. Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunun yasada açıkça belirtilmeyen tanım ve yetkiyle üretici ve tedarikçi ve perakende işlemlerin fahiş fiyat artışını ve stokçuluk uygulamalarına yönelik düzenlemeler yapmayacağına hükmetmesine rağmen Anayasa Mahkemesinin bu almış olduğu kararın da arkasından dolanmayalım, lütfen, Anayasa Mahkemesinin bu öngördüğü doğrultuda bu kanun teklifini de uygulayalım diyorum.
Ve, tabii, son olarak da tarımda, ticarette, sanayide göreve gelen her bakan Meclise geldiğinde ilk iş olarak hal yasasından, perakende ticaretten, AVM düzenlemelerinden ve zincir marketlere ilişkin yasalardan söz etmesine rağmen hiçbirisi kapsamlı bir adım atmadı. Soruyorum neden, neden adım atılmıyor bu konuda?
Teşekkür ederim.