Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, Denizli Milletvekili Şahin Tin ve 93 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .05.2024 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız, Değerli Bakan Yardımcımız ve bürokratlar, kurumların değerli temsilcileri; hepinizi öncelikle sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün 9 farklı kanunda 23 maddeden oluşan Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz. Değerli Başkanımız açılış konuşmasında kamuoyunun gözünün bu Komisyonda ve bu Komisyonda alınacak kararlarda olduğunu belirtti ama sonuçta gördüğümüz, bugün burada görüştüğümüz teklifin kamuoyunun sorunlarını ve sıkıntılarını çok da çözecek nitelikte olmadığını görüyoruz çünkü biz burada ne yapacağız bugün? Anayasa Mahkemesinin daha önce uyarılarımıza rağmen yapmış olduğumuz, kanunlaştırdığımız hatalı düzenlemelerin iptali sonucunda ortaya çıkan teknik aksaklıkları düzelteceğiz, cezaları düzelteceğiz yani az kalmış cezalar, cezaları düzelteceğiz. Ben geçen hafta yurt dışına çıktım, şoförle gidiyorduk bir yere. "Ya, niye bu kadar yavaş gidiyorsun?" "Ağabey, işte burada hız sınırı şu kadar paunt, emniyet kemeri takmama bu kadar paunt, bilmem, kırmızı ışıkta geçersen bu kadar paunt." Bütün cezaları ezbere biliyor. Ya, şurada soruyorum Komisyon üyelerimize: Yani bu cezaları biliyor muyuz biz? Emniyet kemerinin cezası kaç paradır? Alkollü araç kullanma kaç paradır? Niye? Çünkü orada öyle bir düzenleme yapılmış ki yıllardır aynı ceza miktarları uygulanıyor, bizde de ekonominin kötü yönetilmesi sonucunda artan enflasyonla birlikte ekonomik dalgalanmalar... Sayın Başkan açılış konuşmasında "Dünyada da var bu ekonomik dalgalanmalar." dedi ama oradaki cezaları artırmıyor ekonomik dalgalanmalar. Maalesef, bizde doların, kurun aşırı artması, Türk lirasının aşırı değersizleşmesi ve buna bağlı olarak da enflasyonun yükselmesi, maalesef, iki yıl önce koyduğumuz cezaları komik hâle getiriyor. Biz, bu ekonomik modelle, yol ve yöntemle devam edersek bu Komisyon iki yıl sonra gene bunları konuşmak için buraya gelir "Bu cezalar az kaldı, bunları artıralım." diye konuşmak için gelir. Aslında, bizim burada konuşmamız gereken cezalar olmamalı, bizim burada konuşmamız gereken Anayasa Mahkemesinin iptalleri olmamalı. Biz burada kanun yaparken bir kere yanlış kanun tekniğini kullanıyoruz. Bir kere, temel kanun olarak görüştüğümüz bu düzenleme bir torba kanun yani biz bu torba kanun tekniğinden öncelikle bir, vazgeçmeliyiz. İkincisi, ya, bir teklif geliyor, inanın, bu teklifi iki üç gün içerisinde değerlendirebildik, değerlendirebildik yani kime ulaşabiliyorsak hangi kurum, kuruluş, kim bununla iştigal ediyorsa, bu işler kimi ilgilendiriyorsa birçoğuyla görüşemeden Komisyona geliyoruz, Komisyonda belki burada beş, altı saat içerisinde bu görüşmeleri yapıp önümüzdeki hafta da Genel Kurula indireceğiz. Ya, böyle kanun yapılmaz yani bu işlerin sürelerini biraz uzatalım, sektör temsilcileriyle, bu konuda odalarla, bu işin uzmanlarıyla, hukukçularla biraz konuşup bir kerede yapıp bu işleri çözelim. Ya, niye bizim yaptığımız bir yasa Anayasa Mahkemesinden geriye dönsün? Aslında, biz Meclisin de itibarını bu anlamıyla zedeliyoruz yani düşünün bir belediye meclisinden imarla ilgili bir teklif aldınız, geçirdiniz, büyükşehir belediyesinden reddedilmesi o belediye meclisinin itibarını düşürür, zedeler. "Ya, bunlar burada ne yapmaya çalışıyorlardı ki bir üst belediye meclisi bunu iptal etti, uygun görmedi?" Aynı şey bizim için de geçerli. Ya, biz burada bir kanun yapıyoruz, bir düzenleme yapıyoruz ama maalesef, uyarılarımıza rağmen ya da teknik arkadaşların uyarılarına rağmen bunlar alelacele yasalaşıyor. Sonra biz Anayasa Mahkemesinden iptal edilmiş hükümleri süresi dolduğu için tekrar buraya getirip teknik düzeltmelerle düzeltmeye çalışıyoruz. Dediğim gibi, yasama tekniğimizde bir sorun var, aslında bu biraz da bizim Meclisimizin kaliteli yasama yapmadığının bir anlamda da itibarını zedeliyor. O yüzden, burada uzun uzun konuşalım, tartışalım, tüm paydaşlarla iş birliği yapalım. Sonuçta burada çıkacak olan kanun Cumhuriyet Halk Partiliyi de Adalet Kalkınma Partiliyi de Milliyetçi Hareket Partiliyi de herkesi ilgilendiriyor. Yani bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin ya da Cumhur İttifakı'nın oy çokluğuyla geçti diye Cumhur İttifakı bileşenlerini etkilemez değil. Cumhuriyet Halk Partilileri etkiler değil, hepimizi etkiliyor, tüm yaşamımızı etkiliyor. O yüzden, burada kaliteli yasama yapmak çok çok önemli.
Şimdi, burada, tabii, birçok düzenleme var yani tabiri caizse yani her şeyden bir tutam almışız, bu torba yasanın içine koymuşuz, birbirinden aslında kopuk düzenlemeler. Dediğim gibi yani biz eğer burada cezaları artırmak için sürekli toplanıyorsak bu ekonomideki kötü gidişin nedenlerini, sebeplerini doğru analiz ve tahlil etmemişiz demektir. O zaman bunları oturup konuşmamız lazım.
Bakın, pazarcılarla ilgili bir düzenleme getiriyoruz, diyoruz ki belediyeler bunları artık kiralamasın, tahsis yöntemiyle versin. Yani etki raporunu, bu etki analiz raporunu kim yazdı, kim değerlendirdi, nasıl oldu bilmiyorum ama sonuçta Bakanlık bürokratları tarafından... Ya, 14 tane pazar yerini gidip, gezip dolaşmak, o pazar tezgâhlarının kaç paraya kiraya verildiğini öğrenmek, o pazar tezgâhlarından ne kadar gelir elde edildiğini öğrenmek zor mu ya? Ben hemen aradım, Narlıdere Belediyesi pazar yerinde 500 civarı tezgâh var. Sayın Başkanım, bu 500 tane tezgâhın pazarcıya aylık maliyeti 105 lira yani siz bu 105 lirayı kiralama değil, tahsis yöntemine çevirdiğiniz zaman fahiş fiyatı engelleyecek misiniz ya, pazarcının maliyetini azaltacak mısınız? 105 lira, Narlıdere Belediyesinin pazar yerindeki tezgâh fiyatı aylık 105 lira. Sonra ben sordum, dedim: Şunun iyice bir analizini yapın bana, yılda kaç para elde ediyorsunuz bu işten? Narlıdere Belediyesinden bana bilgi geldi; yıllık gider 77.600 lira, yıllık gelir 44.940 lira, Narlıdere Belediyesi buradan 32 bin 660 lira zarar ediyor, zarar ediyor ya. Şimdi, bu kadar komik bir şey; ya, bunu burada düzenliyoruz, bunu burada düzenlemeye çalışıyoruz yani bu etki analiz raporları hazırlanırken yani bir arkadaşımız gitse, bu pazar yerlerinde dolaşsa, burada bu işlere bakılsa olmaz mı? Bakın, böyle. Bir başka belediyemizi aradım, tekrar sordum, dedim acaba bir şey mi var? Sonra Narlıdere Belediyesinden bana bir daha dönüş geldi. 2013 yılında Anayasa Mahkemesi bu kiralama işleriyle ilgili şeyleri iptal etmiş, 2013 yılından beri oradaki vergi, harçlar, neyse onlarla ilgili yeni bir cetvel düzenlenmediği için 2013'teki fiyatlar geçerli. Yani bir tezgâhın maliyeti 105 lira. Şimdi, biz burada memleketin, herkesin gözünün, kulağının üzerinde olduğu, "Ne karar çıkaracak?" dediğimiz Komisyonumuzun yaptığı düzenleme budur. Yaptığı düzenleme bu yani attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değmiyor.
Şurada bakın, önümüzde "fahiş fiyat" diyoruz değil mi, kuruyemiş var -tavuk ile et fiyatı arasında- kilosu 400 lira; valla, bunu yersek Başkanım, adam başı 60 lira zararımız var. Fahiş fiyat burada işte, fahiş fiyat vergi artışında. Motorlu taşıtlar vergisine bu ülkede yüzde kaç zam geldi, devletin elde ettiği vergilere yüzde kaç zam geldi? İşte fahiş fiyat arıyorsak biraz da buraya... Yani vatandaşı koruyoruz değil mi, sonuçta vatandaş bu vergileri ödemiyor mu? Ödüyor. Biraz da devletin örnek olması gerekmez mi? Fahiş fiyatla mücadele etmekten önce tasarruf tedbirlerini uygulamamız gerekmez mi, bu araç saltanatlarına son vermemiz gerekmez mi, bina kiralamaktan bakanlıkların, kamu kurum ve kuruluşlarının vazgeçmesi gerekmez mi? Yani önce iğneyi kendimize batıracağız, çuvaldızı başkasına batıracağız. Yani biz bunları yapmıyoruz, 105 liralık tezgâhın etki analiz raporuna bile gidip bakılmamış, bunun için düzenleme yapıyoruz. Oturmuşuz burada, uzun uzun, bu tezgâhlar şu paralara satılıyor, bu paralara alınıyor, pazarcı esnafı da bunu meyveye, sebzeye yüklüyor; vatandaşımız buradan pahalı meyve ve sebze alıyor... Yani gerçeklikten ne kadar koptuğumuzun, sokaktan ne kadar koptuğumuzun, vatandaştan ne kadar koptuğumuzun en somut örneklerinden biri budur. Yani bizim daha önemli sorunlarımız var, ciddi sorunlarımız var. Perakende Yasası'yla ilgili sorunumuz var, sebze ve meyveyle, hal yasasıyla ilgili sorunlarımız var; üç yıldır bekliyor bunlar, üç yıldır biz bu düzenlemeleri bekletiyoruz. Bakın, zincir marketlerle ilgili, AVM'lerle ilgili çok ciddi problemlerimiz var. Bir dostum bana şunu söylemişti, büyük bir domates üreticisi: "Ya, bir zincir şirket bana sipariş veriyor, ben de o malı ona tedarik etmekle görevliyim. Bir tazminat maddesi yazıyoruz, malı teslim etmeme bir gün kala tazminatını yakıp malı almıyor. Üç saat sonra diğer zincir market beni arayıp... Ben onu koruyamam, saklayalım, depom yok, telef olacak o mal; mecburen o malı onun dediği fiyata vermek zorunda kalıyorum." Peki, bu zincir marketlerin kendi aralarında yaptığı anlaşmalarla ilgili vatandaşı, üreticiyi zora soktuğu işlerle ilgili ne yapıyoruz? Yarı fiyatına alıp ondan sonra getirip market rafında istedikleri fiyata satıyorlar. Yani bizim asıl araştırmamız gereken yerler buralar. Bu AVM'leri düzenlememiz gerekiyor, AVM'lerde satılmaması gereken ürünlerin ne olduğunu bir an önce kanunumuzun içine sokmamız gerekiyor. Bu AVM'lerin açılış kapanış saatlerini belirlememiz gerekiyor. Küçük esnafı koruyacak, onların refah düzeyini artıracak tedbirleri bir an önce bulmamız gerekiyor. Esnafın stopajını kaldırmamız gerekiyor. Biz bunların hiçbirini yapmıyoruz ama geliyoruz "Pazar tezgâhı kaç paraya kiralanır?" 16.800 küsur tane tezgâhın kiralama şeklini, usulünü değiştirince fahiş fiyatla, stokçulukla mücadele etmiş olacağız. Buna kim inanır, buna kim inanır? Yani, bir kere olayları biraz buradan değerlendirmek lazım, biraz buralardan bakmak lazım. Bazı teknik düzenlemeler var, parti olarak olumlu görüş verdiğimiz, parti olarak "Evet, doğru yapılmış." dediğimiz işler var. Doğru işe "Doğru." diyeceğiz, hep beraber diyeceğiz. Muhalefet etmek sadece yanlışı göstermek değil ki doğru yapılanı da takdir etmektir. Doğru yapılan işlerle ilgili ben düzenlemeyi getiren ilk imzacı arkadaşlara teşekkür ederim. Sonuçta bu, bizim hep beraber ortaya çıkarmış olduğumuz bir kanun teklifi olacak. O alanlarla ilgili teşekkür ederim ama onun ötesinde öyle şeyler yapıyoruz ki, öyle şeyleri gizliyoruz ki bunlar aslında baktığımız zaman bu Komisyona yakışmıyor. Mesela, dün burada Sayın Başkanımız dedi ki: "Ya, ne kadar ceza kesildi? Şu cezaları anlat, cezaları." Ya, cezanın yüksekliğiyle övünemeyiz "Vatandaşımıza kestiğimiz cezanın miktarı şu kadar, görevimizi yaptık, doğru yaptık." diye övünemeyiz; böyle bir şey yok. Kestiğimiz cezaların ne kadarını tahsil ettiğimiz sorusunun cevabı ne peki? "Ona vergi daireleri bakıyor." Ya, devlet birbiriyle küs mü; kurumlar birbirleriyle küs mü? Kestiğimiz cezaların takibini yapmıyor muyuz? Ne kadarını tahsil ettiğimizi, ne kadarını tahsil etmediğimizi takip etmiyor muyuz ya da bu kadar teknoloji gelişmişken bir arayüzle kestiğimiz cezaları biz bu vergi dairelerine, ilgili bakanlıklara iletirken onların ne kadar tahsilat yaptığını bir ekranla, bir arayüzle, kendi ekranımızda göremez miyiz? Yani burada kolay... "Vergi dairesi." E, tahsil etmiyor vergi dairesi. Niye kestik biz bu cezaları? Tahsil edilmeyen ceza... Yani cezayı artırmanın, cezayı çoğaltmanın ben sorunu çözdüğüne inanmıyorum. Bakın, bu yasa teklifi geçer, biz iki yıl sonra benzer bir gündemle gene burada hep beraber toplanacağız göreceksiniz çünkü bunlar pansuman tedbirler, aspirin tedbirler bunlar, gerçek yaraya neşter vurmayan tedbirler. Siz üç yıldır raflarda beklettiğiniz hal yasasıyla ilgili teklifi getirmediğiniz sürece; Perakende Yasası'yla ilgili teklifi buraya getirmediğimiz sürece; onu burada konuşmadığımız sürece; AVM'lere, zincir marketlere tedbir almadığımız sürece; biz bunları burada daha çok konuşuruz, konuşmaya da devam edeceğiz. Yani mesela bir örnek vermek istiyorum mesleğimle ilgili: Ya, geçen yıl enerji bedelinde 3 kere indirim yapıldı, 4 lira olan kilovatsaat başına piyasa takas fiyatları 2,2 liralara düştü. E, sonuçta enerji ucuzluyorsa bunu vatandaşın faturasına yansıtmamız gerekmez mi? E, biz ne yaptık peki? Biz, dağıtım şirketlerinin dağıtım bedellerini aynı oranda arttırdık yani elimize gelen bir faturanın yüzde 58'ini dağıtım bedeli olarak ödüyoruz; enerji bedeli olarak değil, tükettiğimiz elektrik bedeli olarak değil. E, bunlarla ilgili ne yapıyoruz? Bakın, eğer sadece orada vatandaş için iyileştirme yapmış olsak 240 kilovatsaat elektrik kullanan bir vatandaşın aylık cebine 125 lira girecekti, aylık 125 lira girecekti yani insanlara büyük destek bu ya çünkü insanlar artık elektrik faturalarını ödeyemez hâlde, doğal gaz faturalarını ödeyemez hâldeler. Birçok insan bu konudan muzdarip. Kaymakamlıklar vasıtasıyla, sosyal yardımlaşma vakıfları vasıtasıyla elektrik faturalarını ödüyoruz. E, buradan 125 lirasını dağıtım şirketlerinin cebine göndereceğimize biz bunu vatandaşın faturasına yansıtsaydık olmaz mıydı? Biz hep şey yapıyoruz yani dış etkenler, ekonomik dalgalanmalar... Bakın, Almanya Federal İstatistik Ofisi tüketici fiyat endeksi Eylül 2023'te aylık binde 3 artmış, aylık binde 3 artmış, yıllık enflasyonda 4,5; şimdi 2,7'lere, 2,9'lara düştü diye biliyorum eğer yanlış hatırlamıyorsam. Yani sonuçta dalgalanma onları etkilemiyor mu? Pandemi onları etkilemedi mi? Olağanüstü hâl ve koşullar onları etkilemiyor mu yani bir tek bizi mi etkiledi bu iş? Onlar da kapatma yapmadılar mı? Onlar da fabrikalarını durdurmadılar mı? Aynı şeyleri, benzer şeyleri onlar da yaşadı ama sonuçta demek ki bir yerlerde doğru yapıyorlar. Doğru örnekleri bulup hep beraber bizim bunları kanunlarımızın içine birlikte dercetmemiz gerekiyor.
Sayın Başkan da uyardığı için ben de çok fazla uzatmayayım ama son şu örneği vereyim: Ya, bir ülkede bir ürünün ucuzlamasının tek bir yolu vardır: Bolluk bereketlilik olursa ucuzlar. Bir ürün bolsa, çoksa ucuzlar. Şimdi süt... Siz, çiğ süt fiyatına gerektiği fiyatı vermez; o sütçülükle uğraşan, hayvancılıkla uğraşan insanlara gerekli desteklemeyi, teşvikleri vermezseniz ne yapar? O artık süt ineklerini kesime gönderir. E, kesime gönderdiği zaman üretilen süt azalır, süt azalınca yaptığı peynir şu bu bütün fiyatlar, süt ve süt ürünleri fiyatları artar. E, belli bir sene sonra hayvan varlığımız da azalacağı için et fiyatları da artar. Bizim doğru sübvansiyonlarla tarım politikalarını doğru bir şekilde revize etmemiz gerekiyor. Bakın, yüzde 1'lik yani bizim millî gelirimizin Tarım Kanunu'nda var olan 21'inci maddesine göre yüzde 1'lik payını dahi... "En az..." diyor ona -ya, bence yüzde 1 bile az- artırmamız gereken payı bile yüzde 1'in altında çiftçimize veriyoruz ve çiftçisine borcu olan bir ülkeyiz, ondan sonra diyoruz ki: Rafta peynir niye pahalı? Süt niye pahalı? Et niye pahalı? Et ürünleri, süt ürünleri niye pahalı? Bunlarla bu şekilde mücadele edemeyiz.
Bakın, geçmiş dönemdeki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu zincir marketlere bir mektup yazmıştı "10 temel gıda maddesinde zam yapmayın." demişti. O zaman birçok insan ne dediğini anlamadığı gibi komik de bulmuştu kendilerince ama daha sonra ne yaptınız biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı bu zincir marketlerinin sahiplerini Külliye'ye çağırdı, saraya çağırdı, bazı ürünlere zam yapmamaları konusunda telkinlerde bulundu ve zaman zaman bu zincir marketlerin sahipleriyle siyasi partiler arasında gerginlikler çıktı. O zaman dediğimiz de pek anlaşılmamıştı. Yani sonuç itibarıyla pazar tezgâhını düzenleyerek... Fahiş fiyat... Neye göre fahiş fiyat? Devlet vergiyi almaya geldiğinde, vergiye zam yapmaya geldiğinde yüzde 60'lar, 70'ler, yüzde 100'leri yapacak; e, vatandaş yüzde 60 enflasyon var, 100 liralık aldığı ürünü bir sonraki yıl 160 lira yaptığında fahiş fiyat mı oluyor? Yani fahiş fiyatın sınırlarını da belirlemek lazım. Stokçuluğun ne olduğunun sınırlarını da belirlemek lazım ve bunları kanunlara doğru yazmak lazım, doğru çerçeveler çizmek lazım çünkü yarın masum insanları da "Fahiş fiyat uyguluyorsunuz." diye, "Stokçuluk yapıyorsunuz." diye zan altında bırakır, ticari itibarlarını zedeleyebiliriz. Birçoğuna kestiğimiz, keseceğimiz cezalarla ticari hayatlarını bitirmiş olabiliriz, onlara zarar verebiliriz. O yüzden, bu alanların bulanık olmaması lazım, net olması lazım, bunu da yapacak olan yer burasıdır, bu Komisyondur, bu Meclistir ve bunu bir kereliğine yapmalıdır diyorum.
Başkanım, diğer maddelerde konuşmak üzere söz hakkımı burada sonlandırıyorum.
Teşekkür ediyorum.