KOMİSYON KONUŞMASI

VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakan, dün Çalışma Bakanlığının bütçesi vardı. Son günlerde biliyorsunuz Türkiye'de konuştuğumuz en önemli gündem maddeleri -tabii ki sizi de ilgilendiriyor Sanayi Bakanı olarak- çalışma hayatındaki iş kazaları. Özellikle madencilik faaliyet alanlarındaki kazalar, sizin de sorumluluk alanında olan asansör kazaları. Dün burada bu anlamda da bana gerçekten muhalefetin de çok önemli değerlendirmeleri oldu, müzakereleri oldu. Ortaya çıkan şu: Dün Sayın Bakan da bunu aslında bir anlamda ifade etti. Yasal düzenlemelerde sorun yok, ikincil mevzuatlarda da sorun yok ama uygulamada sorun var. Tabii bunu Sayın Bakan tabiri caizse biraz kolaycılık yapıyor iş verene -yani bu yasalara, bu kurallara, kaidelere riayet etmeyen- yüklüyor. Ya da bunun bir kültür olduğu, bir farkındalık yaratmamız gerektiği yönünde birtakım eleştiriler yapıyor. Ama tabii bizim bakış açımız farklı; kültürse de, farkındalıksa da denetimse de neyse ne bunlar tabii ki Hükûmetin eliyle, Hükûmetin marifetiyle... Denetim mekanizmalarını, sistemi iyi çalıştırarak bunları gerçekleştirmesi gereken, sorumluluğu olan ilgili bakanlık diye düşünüyorum.

Ayrıca, şimdi, bugün Sayın Başbakan da iş güvenliği paketi adı altında bazı birtakım -kendinizce reform niteliğinde- yeni uygulamaları değerlendirdi. İşte buradan tabii ki dikkat çeken bazı konular var ama genelde soyut kavramlar üzerine değerlendirmeler yapılmış. Diyor ki: Hükûmetimiz çalışma şartlarını iyileştirmesi için her türlü yasal düzenleme yapacak. Ya Allah aşkına torba yasa 2 ay Parlamento'da görüşüldü, Plan ve Bütçede elli sekiz gün mü sürdü, kaç gün sürdü burada, üç ay çalıştık burada. O 150 maddelik çalışma süreci içerisinde 150 maddelik paketin önemli bir kısmının bizim süremizi alan kısmını çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler kapsıyordu. Ama işte görülüyor ki bir arpa boyu yol ilerleyememişiz. Neticede nasıl yeni düzenlemeler gelecek? Önümüzdeki günlerde sanıyorum Parlamento gündemine de gelecek, göreceğiz. Ancak, her şeyden önce işçi ve işverenlerimizin bir zihniyet dönüşümüne girmesi gerekiyor. Dün Sayın Bakanın şikâyet ettiği konu.

E, şimdi, bizim aklımızı beğenmiyor, hani diyordu ya Sayın Kılıçdaroğlu için "Aklını da şeyini de kendine saklasın." Diyor ki: "Protesto etmek çok kolay, muhalefet etmek de kolay." Ama, nihayetinde hepimizin üzerine düşeni yapması gerekiyor. E, şimdi önerilerimizi sunuyoruz, katkılarımızı sunuyoruz, aklımızı beğenmiyorsunuz. Çelişkilerle dolu birtakım değerlendirmeler yapılmış. Süre tabii ki kısıtlı. Bu yıl 1.200 yurttaşımız, vatandaşımız iş kazalarında hayatını kaybetmiş. Bu konuda gerçekten, artık, yapacağımız düzenlemeler laftan öteye gider, uygulamada da pozitif anlamda gelişmelere sonuçta sebebiyet verir diye umut ediyorum.

Yine, Sayın Davutoğlu, geçtiğimiz hafta bu 25 maddelik kapsamlı Dönüşüm Eylem Planı'nın 9 maddesini ilk etapta açıkladı. Daha önce siz Millî Eğitim Komisyonunun Başkanıydınız, onun için şimdi bir konuya geleceğim, oradan da ara eleman konusuna bağlayacağım. Mesela, orada 5 ana başlık vermiş, siyasal istikrarın sürdürülmesi, o ayrı bir tartışma konusu ama ikincisinde diyor ki: "İnsan odaklı kalkınma insan kaynağının geliştirilmesi." Bu önemli, sizin açınızdan da ara eleman meselesi önemli. Şimdi piyasaya çıkın, işsiz çok, 9,8 resmî rakamlar. İşte, genç işsizlik 18,2 civarında ama aslında gayriresmî baktığınız zaman bunun çok yüksek rakamlara geleceğini siz de biliyorsunuz ama iyi bir su tesisatçısı arayın bulamazsınız; iyi bir tornacı arayın bulamazsınız; iyi bir presçi arayın bulamazsınız. Ben de işletmeciyim, benim de sanayi tesisim var, bulamıyorsunuz. Peki, bunu nasıl ortadan kaldıracaksınız? Türkiye'de, en son rakamlara göre irili ufaklı 176 -geçtiğimiz hafta Maliye Bakanından bu rakamı almıştım- üniversite var. İşte, meslek okulları var bunlara bağlı olarak. Ama, meslek liseleri var. Ben meslek teknik lisesi mezunuyum, o dönemlerde de çok revaçtaydı. Benim okuduğum 1970'li yılların sonu, 1980'li yılların başında. Geçtiğimiz günlerde ben okuluma gittim, inan içim acıdı. Yani, resmen çökmüş, artık bakımsızlıktan dökülüyor, hiçbir önem arz etmediği, hiçbir ilgi olmadığı belli. Okulun tabii ki öğrenci seviyesinden, başarı düzeyinden de belli.

Şimdi, 4+4+4 sisteminde siz de epey bir mücadele verdiniz. Yani, ben o süreci hatırlıyorum. Şimdi bütün okulları imam-hatibe çevirdiniz. Tüm samimiyetimle söylüyorum, bütün okulları imam-hatibe çevirdiniz yani 4'üncü sınıfa kadar belki çocukların başörtüsü konusunda kâğıt üzerinde zorunluluk getirmiyorsunuz ama 4'üncü sınıftan aşağıya dahi birtakım ideolojik çağrışım yapan bir simgeyi soktunuz yani. Bu bir ideolojik, bir siyasal tercih. Yani, millî eğitimle oynadınız, ülkenin geleceğiyle oynuyorsunuz. Ya, niye bunlara kafa yorarsınız siz! Ya, bırakın, Anayasa'mızda var, din ve vicdan özgürlüğü var, inanç özgürlüğü var. Bırakın, herkes dinini öğretir çocuklarına, yapar. Bu kadar üzerine gitmeyin, bu kadar böyle bağnazlık yapmayın. Ya, şu işlere bakın, bırakın onları: Bakın, tornacı yok, elektrikçi yok, su tesisatçısı yok. Bunlara bakın. Ya, bunlarla uğraşın, sizin işiniz bu olsun.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bizim itibarımızın göstergesi bu 1,370 milyon TL'lik saray." Ya, itibarınızın göstergesi sanayideki gelişmişliğiniz değil mi, kalkınmışlığınız değil mi, kültür seviyemiz, eğitim düzeyimiz değil mi? Bunlar hep soyut kavramlar. 2015 seçimleri için Türkiye toplumuna umut pompalıyorsunuz, başka hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Şimdi, sizin sunumunuza geçeyim. Asansörlerle ilgili etkin denetim yaptığınızı söylüyorsunuz sunumunuzda. "Asansör eylem Planı'nı açıkladık." diyorsunuz. "Yasal düzenleme çalışması olmak üzere her türlü gayreti göstereceğiz." Bunda da gecikmemeniz lazım. Benim Mersin'de oturduğum apartmanın da asansörü kırmızı etiketli maalesef. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Burada rakamlar var, araştırmaları yapılmış. 126 bin asansörün denetimi sonucunda yaklaşık olarak 107.170 asansörün yüzde 77,2'sine denk gelen 82.725'nin kırmızı etiket aldığı bildirildi. Kırmızı etiketli asansörlerin tadilattan geçirilmeden kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Bu gerçek, pratikteki, uygulamadaki gerçek. Yasal düzenleme mi yapacağız? Bu işleri bir an önce yapmak lazım.

Şimdi, sunumunuzda 3Y'yi kullanmışsınız, alfabede harf bırakmadınız. Geçmiş dönemde Kürşat Bey vardı bizim Mersin Milletvekili, o dönemde de kendisi Mersin Milletvekili, ben de Mersin Milletvekiliyim. Mersin'e ilişkin projeler açıklardı, o da T'lere takmıştı, işte taşımacılık, tarım, turizm vesaire. Siz ilk iktidara geldiğinizde bu yolsuzluk, yasaklar vesaire onlardan gittiniz. Şimdi, onu çağrıştırdı bana. 3Y'yi yerli, yenilikçi ve yeşil üretim şeklinde formüle ediyoruz, gayet güzel. "Yerli, yenilikçi ve yeşil üretimi artırmak ve üretirken de kalkınmada sürdürülebilirliği sağlamak istiyoruz." diyorsunuz. Şimdi, ilk 3Y'de bir yolsuzluk meselesi vardı, oraya bağlayayım. Bakın, az önce Sayın Kuşoğlu da sordu, "Bu raporları biz de görmek isteriz." dedi. Egemen Bey bu "makara" meselesini doğruladı, "Biz bunu konuştuk." dedi ama raporlarda bunun montaj olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi TÜBİTAK'ı sorgulamak lazım. Daha önemlisi şu, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan diyor ki 25 Şubat 2014'te: TÜBİTAK'ta yeni bir yapılanmaya gideceklerini açıklayan Erdoğan, kriptolu telefonların bile dinlendiğini belirterek "İşte en son TÜBİTAK olayı bu durumda, TÜBİTAK'ta yeni bir yapılanmaya Bakanımız gidiyor -yani sizi kastediyor- çok enteresan, devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar, bu kadar da alçak, bu kadar..." Yani, bu yapanlar sizin bürokratlarınız, "alçak" diye tabir eden ben değilim, dönemin Sayın Başbakanı. Bu alçaklar temizlendi mi? Sizin deyiminizle -tırnak içerisinde söylüyorum- çünkü aynı uygulamalar.

Bakın, bu yapıya ilişkin KOSGEB'le ilgili iddialar da var önümde. Bunlar doğru mu size soracağım. Bunu iddia olarak kabul ediyorum. Bir rapor hazırlanmış. Bu yayınların taraflı olabileceğini de düşünüyorum. Orada KOSGEB'de çalışanların CHP'li, MHP'li ve paralelci olduklarına dair bir kategorize yapılmış isimleri. İşte, hangi yapıdan, hangi etnik kökenden... Hatta, KOSGEB'de MHP'lilerin daha hâkim olduğu ve bu dönüşüm çalışmalarının tarafınızdan başlatıldığı iddiaları var. Şimdi, bir de sizi tebrik etmek istiyorum Sayın Bakan, hissiyatı çok kuvvetli bir insansınız. "Tape'lerin montaj olduğunu hissettim." demişsiniz, hakikaten de rapor sonucunda montaj çıktı, sizi kutluyorum hissiyatınızdan dolayı! Bunu da bildiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; şimdi, KOBİ'ler, gerçekten, Türkiye'nin -az önce sunumda da rakamları verdiniz istihdamına sağladığı önemli katkı, katma değerdeki aldığı pay, yatırımlardaki aldığı pay- ihracatında yüzde 59,2 gibi bir paya sahip. Ama, tabii ki KOBİ'lerin de önemli sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu hâlâ bütün tedbirlere rağmen hepimiz biliyoruz. Türkiye'nin özellikle ileri teknoloji konusunda da ihracatta önemli sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Hâlâ yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Mersin) - ...yüzde 4'lere dahi ulaşmamış.

BAŞKAN - Lütfen, toparlayınız.

VAHAP SEÇER (Mersin) - E, tabii, daha fazla AR-GE çalışmaları, inovasyon çalışmaları KOBİ'lerin beklediği birtakım yenilikler.

Ancak, bir rapor var İstanbul Sanayi Odasının yaptığı, ben bunu inceledim. Gerçekten, pratikte de bu konuları bildiğimi zannediyorum. Çok da özenle dikkat edilmesi gereken var bulgular burada. Örneğin, bu ikinci 500'lük büyük işletme üzerinde yapılan değerlendirmelerde finansman giderlerinin çok yüksekliğinden bahsediyor, çok ilgimi çekti. realitede biliyorum, 5 lira kârın 2,5 TL'sini KOBİ'lerde faiz gideri olarak ya da finansman gideri olarak mümkün. Dolayısıyla, KOBİ'lerin finansmana ulaşması ya da ulaştığı finansmanların maliyetleri konusunda sıkıntılar yaşadığı bu araştırma sonucunda da ortaya çıkmış oluyor.

BAŞKAN - Uzattım iki defa, devam edin, toparlayın.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Şeker kanunu konusu var. Bu tabii çok önemli bir konu. Türkiye'nin aslında sosyal anlamda da... Bir anlamda hem ticari faaliyetler, ithalat, DİR kapsamında ithal edilen şeker, şeker pancarı üretimi ve özellikle nişasta bazlı şekerler yani bunlar üç önemli konu.

Şeker pancarı, sosyal 350 bin üreticiyi ilgilendiren... Yıllara göre yaklaşık da 16-17 milyon ton üretime sahibiz. Diğer tarafta, NBŞ'ye yüzde 10 kotayla yılda yaklaşık olarak 250-300 bin ton nişasta bazlı şeker üretiyoruz ve bunun da kârını 5 kuruluş yiyor; böyle de bir sıkıntı var. Avrupa Birliğine müzakere sürecinde onların bu iş ile ilgili mevzuatları var, onlarla çeliştiğimiz noktalar var. Geçtiğimiz günlerde yine Gümrük ve Ticaret Bakanlığının buradaki bütçesinde tartıştık, misal, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında özellikle çok büyük yolsuzluklar var. Az önce Sayın Kaplan da bahsetti, tatlandırıcı konularında Türkiye'ye kaçak giren ya da usulsüz şekilde girenlerden. Dolayısıyla, bu konulara ilişkin sizden bilgi istiyorum. Bu konu çok önemli yani bir değil birden fazla yapıyı ya da sosyoekonomik alanı ilgilendirdiği için. E, tabii, sanayi bizim için önemli, her şeyden önce çok önemli bir gelişmişlik göstergesi. Sanayi demek medeniyet demek, medeniyet demek demokrasi demek, demokrasi demek, özgürlük, insan hakları demek, her şeyden önce mutlu yaşam demek.

Ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.