Komisyon Adı | : | (10/983,984,985,986,987,988) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürü Cihan Tatar ve Çevre Yönetimi Genel Müdürü Recep Akdeniz tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 02 .05.2024 |
OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli Bakanım, değerli bürokratlar, yetkililer, Değerli Komisyon üyeleri; her şeyden önce, konuşmama başlarken şunun bir kez daha altının çizilmesi gerektiğine inanıyorum: Yalnız, söz almadan, dalmadan işte bir gelişmeyle ilgili tepki vermediğimiz zaman sanki bununla ilgili bir düşüncemizin olmadığına dair buradaki tartışmaları doğru bulmuyorum. Aynı şeyleri merak ediyoruz, aynı şeyleri not ediyoruz ama belki de doğma büyüme Avrupa'da bu usulü öğrendiğim için sıramı bekliyorum; sadece sıramızı bekleyelim yani başka bir şey değil. Aynı şekilde, burada hepimizin duyarlı olduğumuzun bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Değerli Bakanım, özellikle kaza anından sonra benim kişisel olarak ilk sorduğum şey: "Ben Bakan olsam ne yapardım?" diye bir soru soruyorum. Dolayısıyla, benim ilk aklıma gelen, size de ilk olarak sormak istediğim soru: Diğer 10 yığın liçleme yöntemiyle çalışan madenlerin faaliyetleri durduruldu mu ya da en azından hepsi gözden geçirildikten sonra tekrar faaliyetlerine devam etti mi? Bu Komisyon, özellikle aynı faciaların bir daha yaşanmaması üzerine bir görevle kurulmuştur. Dolayısıyla, diğer 10 liçleme yöntemiyle çalışan madenlerin faaliyetleriyle ilgili, liçleme alanlarıyla ilgili, maden sahasıyla ilgili -biraz önce değerli vekilim de burada dikkat çekti, diğer vekillerimiz de dikkat çekti- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı arasında hafiften bir pinpona şahit olduk. Netice itibarıyla "Biz madenin çıkarıldığı 'pit'ten sorumluyuz, biz liçten sorumlu değiliz, orası Çevre, Şehircilik Bakanlığına ait." denildi. Hatta, SSR Mining şirketinin kendi bağımsız raporlarında şöyle bir cümle geçiyor: Liç alanıyla ilgili, faz 4'le ilgili konstrüksiyonunun bitirildiği -tercüme ediyorum- ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından Kasım 2023'te onay aldığı ve bununla birlikte, kapasitenin 65 milyon tona çıkarıldığı kendi raporunda yazıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızdan aldığımız bilgiler bu manada o bilgiyi içermediği için öbür günkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın bize vermiş olduğu sunuma bakıyorum ve orada sayfa 72'de "Normalde 54 milyon ton malzeme bulunması gereken liç alanında 68 milyon ton depolama yapılmıştır." diye bir ibare geçiyor. İster Deniz Vekilimin dediği gibi 68 milyon ton ister 64 milyon ton, her hâlükârda 14 ya da 10 milyon ton alanda fazla bir depolama yapılmıştır. Bunun sorumlusu kimdir? Hatta biraz önce Genel Müdürümüzün yapmış olduğu sunumdan hareketle soracak olursak, eğer burada bir yasal boşluk varsa ya da denetlemeyle ilgili mevzuat boşluğu varsa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız bunu ne zaman ilk defa dillendirmiştir? Yani biz, milletvekilleri işimizi ne zaman yapmadık ya da bundan sonra özellikle önlenmesiyle ilgili neler yapmamız gerekiyor? Merak ettiğim şey, bu talep daha önce Bakanlığımız tarafından bizlere yani yasa yapanlara iletildi mi? Zira "O sorumlu değildi, bu sorumlu değildi." meselesiyle ilgili... Özellikle 10 tane yığın liçleme yöntemiyle çalışan maden hepimizi tedirgin ediyor ve bu manada biz, tekrar aynı sıkıntıları yaşamamak için bir çalışma yapmak üzere bir araya geldik.
Yine, biraz önceki sunumdan hareketle, 2000 senesinde Romanya'da yine liç alanıyla ilgili meydana gelen kazadan sonra Avrupa Birliği maden atıklarıyla ilgili yeni bir yönetmelik kararlaştırıyor ve biz bu yönetmeliği 2015'te yasalaştırıyoruz ve 2017'de yürürlüğe sokuyoruz. Aradaki dokuz sene boyunca burada yasa dışı bir alan mı var idi yani buradaki madenler ve işletmeler yapmış olduğu faaliyetleri regülasyonsuz mu sürdürdüler? Biraz önceki vekilimin de sorduklarından hareketle, ilk 3 faz onaysız olduğuna göre yani takip dışı olduğuna göre, kayma da o tarafta meydana geldiğine göre acaba diğer liçleme alanlarında benzer bir sıkıntıyı ya da endişeyi bekliyor muyuz diye sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI YÜKSEL COŞKUNYÜREK - Buyurun.
OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Yine, benim bildiğim, çevre kirliliğiyle ilgili özellikle bu ve buna benzer şirketler -sizin de uhdenizde olan bir denetleme görevi bu konuda var- sigorta yapmak mecburiyetindeler yani çevre kirliliğiyle ilgili doğabilecek olası zararlarla ilgili bir önlem almaları gerekiyor. Bu kazadan sonra bir sigorta devreye girdi mi? Özellikle, şimdiye kadar meydana gelen bütün zararların, işte sahada yürütülen çalışmalarla ilgili öbür gün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız bütün masrafların şirket tarafından ödendiğine dair bir cümle kullandı, bu böyle midir yoksa bu zararlarla ilgili mali sıkıntı sigortadan mı karşılanıyor yoksa şirket tarafından mı? Bizim, özellikle çevreyle ilgili -biraz önce Mesut Vekilim de sordu- doğmuş olan bütün bu zararların, işte bundan sonraki geçici depolama alanlarında içme sularıyla ilgili doğabilecek zararların bu sigorta tarafından karşılanabilme ihtimali var mı yoksa yeni bir mevzuat çalışmasıyla sigorta kapsamlarını diğer liçleme yapan şirketlerle ilgili yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor mu? Yani sigorta kapsamının genişlemesi gerekiyor mu, gerekmiyor mu? Benim, onu da özellikle buradaki çalışan vekillerimiz ve partilerimiz itibarıyla bilmemiz ve ona göre önlem almamız gerektiğine dair bir inancım var.
Son olarak şunu sormak istiyorum Değerli Bakanlık yetkililerimize: Çekmecelerimizde var olduğunu bildiğimiz, benim tahminim 100 milyon, başka tahminlere göre 200 milyon tane cep telefonu var kullanmadığımız, her sene yenisi çıktığı için. Özellikle, şu an çocuklarımızda da aynı şeyler olmak üzere, çekmecelerimizde pinekleyen bu telefonların içerisinde milyonlarca ton toprak hareket ettirmeden daha çok altın olduğuna ve bunu çok rahatlıkla geri kazanabileceğimize dair geniş bir kanaat var; özellikle bu kanaat mühendis olarak bende de var. Yani Çöpler madeninde elde etmiş olduğumuz devlet payının 84 milyon dolar olduğunu varsayarsak bile çok tutucu ve konservatif bir hesapla cep telefonlarından elde edeceğimiz dönüşümün bunun çok çok üstünde olacağını, bunun için hiç toprak da hareket ettirmememiz gerektiğini ve elektronik çöplerle ilgili de aynı şeyin söz konusu olduğunu bilerek sormak istiyorum: Bununla ilgili, özellikle sıfır atıkta hakikaten bir dünya markası oluşturmuş olan Çevre Bakanlığımızın bu konuyla ilgili çalışmaları var mı? Yani bu sorunun madencilikle ilgili bir varoluşsal tartışmayı beraberinde getirmemesi gerekiyor ama netice itibarıyla, fayda hesabının yapılması gerektiğini, fayda hesabını yaparken de biraz önceki söylenenlerden hareketle -vekilim de söyledi- bütün unsurların, insan sağlığının, rekreasyonun... Mesela, şu an SSR Mining'in o sahayı yeniden rehabilite etme noktasında ayırdığı pay 100 milyon dolar; biz de biliyoruz ki 100 milyon dolar buna yetmeyecek. Dolayısıyla, bununla ilgili alınması gereken tedbirlerle ilgili de hem hatırlatmamı yapıyorum hem de geri dönüşümle ilgili gayretlerimizin artırılması gerektiğini burada vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.