KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakanımız da bizim hemşehrimiz, ona da hem böyle bir...

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanlar, tekrar yüce heyetinizi, bütün Komisyondaki arkadaşları, bürokrat arkadaşları; saygıyla selamlarım.

Şimdi, tabii, bu torba işi böyle. Bir sayın bakanımız gidiyor, öbür sayın bakanımız geliyor. Bakanlarla aslında işimiz olsa burası çok güzel bir fırsat yani hemen böyle bir not verecek olsak... İktidar grubundan arkadaşlar sürekli not veriyorlar ama biz daha henüz...

HAMZA DAĞ (İzmir) - Şimdiye kadar vermedik. Gördünüz mü hiç?

ERHAN USTA (Samsun) - Öyle mi? Peki, tamam.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Biz çıkarmadık, öyle bir şey yapmadık yani.

ERHAN USTA (Samsun) - Neyse, peki, öyle olsun. Yani, belki bundan sonra bu torbalar gelirse biz de en azından not veririz.

Şimdi, Naci Bey'e az önce ifade etmiştik.

BAŞKAN - Torbaları değerlendirmek lazım, evet.

ERHAN USTA (Samsun) - Evet, torbaları değerlendirmek lazım, öyle anlaşılıyor. Hep yükünü çekmeyelim, biraz faydasını da belki görürüz. Hiç olmazsa Samsun'a biraz hizmet götürürüz.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Siz bize verin de biz veririz.

ERHAN USTA (Samsun) - Eyvallah.

Şimdi, tabii, genelini konuşurken Çalışma Bakanımıza bir miktar -en azından, tabii sosyal güvenlik kısmı önemliydi, oraya girizgâh olsun diye orta vadeli programın kamu maliyesi kısmıyla ilgili, bütün makro dengeleriyle ilgili değil de- kamu maliyesi kısmıyla ilgili bir değerlendirme yapmıştım. O, az önce talep edildi, tekrar çok kısa olarak onun üzerinden şöyle bir geçelim. Daha sonra zaten bütçe görüşmeleri esnasında bunu uzun uzadıya konuşacağız.

Öncelikle, bu son söylediğiniz kısımla başlamak istiyorum. Sayın Bakan, biliyorsunuz, tabii, "Mali disiplin ne demektir?" diye baktığımızda, bunun bir sürü göstergesi var. Bu göstergelerin bir tanesi tabii ki açık. Yani, nasıl bir açık? En geneli itibarıyla. Fakat bu açık rakamının başlı başına çoğu zaman bir şeyi ifade etmediğini de biliyoruz. O yüzden, mesela, bizim bir "program tanımlı denge" diye bir rakamımız vardır. Bunun içerisinden özellikle bir defalık gelirleri çıkarırsınız. Çok sağlıklı olmayan, sürdürülebilir olmayan gelirler çıkartılıp temel açığımız veya fazlamız ne diye bakılır. Çok teferruatına girmeyeceğim ama gerekirse konuşulabilir. Mali disiplin açısından veya mali kural koyan ülkeler de daha çok buna bakar. Mesela, bizim, mali kuralla ilgili o kadük olan çalışmada da faiz ve özelleştirme gelirlerini -en kaba tabiriyle- dışarıya alan, genel devlet açığı üzerinden -bütçe değil de sadece KİT'in dışındaki bütün devleti kapsıyor; KİT'i de kattığımız zaman "toplam kamu" diyoruz biz buna, genel devlet açığı faiz ve özelleştirme gelirleri hariç- biliyorsunuz biz mali kuralı çalışmıştık. Mesela, o tartışmalar esnasında da çok konuştuk. Kimisine göre bunun üzerinden bir kural koymak da çoğu zaman mali disiplini sağlama anlamında çok bir şey ifade etmeyebilir. Esas olması gereken şey "Kamu harcamaları üzerinden veya genel devlet harcamaları üzerinden bir kural koymaktır." derler. Esas mali disiplini gösteren, sizin harcamalarınız nasıl seyrediyor, harcamalarınızda olağanüstü bir artış var mı veya harcamalarınız başlangıç bütçesine göre nasıl seyrediyor diye, ona bakılır.

Biz en genel itibarıyla bütçe açığı açısından baktığımızda, hakikaten Naci Bey'in dediği doğru, çoğu zaman bütçe açığı hedeflenenin altında kalmıştır -yani altta derken olumlu anlamda- yani hedeflenen açıktan daha az açık olmuştur ama biz buna bir kısım, böyle bir defalık özelleştirme geliri türü veya Merkez Bankasının, işte kurda bir hareket oluyor, Merkez Bankası çok kârlı oluyor. Kur artıyor mesela, Merkez Bankası kambiyo geliri elde ediyor, Merkez Bankası ciddi bir temettü ödüyor bütçeye. Aslında memleket için kötü olan bir şey, bir bakıyorsunuz bütçe açısından çok iyi oluyor. Dolayısıyla, bu tür gelirleri dışarı alarak baktığımız rakamlarda, aslında performansımızın özellikle 2008 sonrasında iyi olmadığını biliyoruz. Hele hele bir de harcamalar üzerinden bakarsak burada sicilimiz çok bozuk bizim. Geriye doğru on üç yıl için bakılabilir. Arkadaşların elinde de vardı, hemen bize de söyleyebilirler, gerekirse ben -yanımda değil ama- o tabloyu da bir dahaki toplantıya getiririm.

Bizim, harcamalara baktığımızda, bütçe ödeneklerinin çok üzerinde, 25 milyar TL'lere varan, bütçe üzerinde harcamalar yaptığımızı biliyoruz. Dolayısıyla, mali disiplin açısından aslında bu sıkıntılı bir konudur. Mali disipline çok riayet ettiğimiz söylenemez. Gerekirse bu tartışmayı arttırarak devam ettirebiliriz.

Ben şimdilik bu kadar söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, bu şey kısmı, daha OVP'ye geçmedik efendim. Bu, Naci Bey'in az önce söyledikleriyle ilgili.

Onu çok uzatmayacağım, orta vadeli programla ilgili çünkü bunu uzun uzadıya konuşacağız, hakikaten fırsatımız da olacak.

Yalnız, şimdi, Sayın Bakan, biliyorsunuz, orta vadeli programda sadece 2015-2016 mukayesesi yapacağım. Şimdi, şu anda yasalaşan, bundan sonra yasalaşacak olan veya yasa gerektirmeden bir kısım idari düzenlemeler, Bakanlar Kurulu kararlarıyla gelecek bir kısım harcama artışlarımız veya gelir azalışlarımız olacak. Bunlar Hükûmetin açıkladığı eylem planlarının bir yükü olarak gelecek. Sayın Bakan bunların bütçede ve OVP'de, gelecek bütçede ve çıkmış olan OVP'de kapsandığını söyledi. Bunlara ilişkin bize aslında toplu bir rakam verirseniz, bundan çok memnun oluruz. Yani bu 2016 için, 2015'e göre hem bütçe hem de bütçeyi aşan diğer bütçe türleri itibarıyla yani devletin diğer unsurları itibarıyla biz kamu harcamalarında, devlet harcamalarında, bütçe harcamalarında ne kadar bir artış öngörüyoruz veya ne kadar gelir azalışı öngörüyoruz? Hakikaten bunun analizi faydalı olur diye düşünüyorum. Bu analizi mutlaka Maliye Bakanlığımız diğer kurumlarımızla birlikte yapmıştır.

Ama en genelinden, şimdi, orta vadeli programa baktığımızda 0,6 puan kamunun toplam borçlanma gereğinde bir iyileşme görüyoruz. Genel devlet olarak bakarsak, KİT sistemini dışarı alarak bakarsak... Pardon, iyileşme diyorum, kötüleşme görüyoruz. 2015 yılından 2016'ya gelindiğinde millî gelirin 0,6 puana kadar toplam kamuyu kötüleştiriyoruz. Bu, işte, az önceki bahsettiğimiz büyük ölçüde o yüklerin bir etkisi. Fakat genel devlete baktığımızda bu 0,9 puan. Yani KİT'i dışarı aldığımızda.

Ben şunu ifade ettim sizin olmadığınız zamanda, dedim ki: Bu KİT sistemi mesela 2014 yılında tam dengedeymiş borçlanma gereği açısından. 2015 yılında da dengede olacağını tahmin ediyoruz. Bunu 2016 yılına geldiğinde bir anda 0,4 puan fazlaya geçiriyoruz. Bu riskli. Bunu ancak enerji KİT'leri üzerinden yapma imkânı olur. Elimizde, biliyorsunuz, ham petrol fiyatlarının düşmesi var, enerji KİT'leri açısından bir avantaj fakat kurdaki aşırı artış bu avantajı götürüyor. Bunun bir açıklanma ihtiyacı var. Yani KİT sistemindeki bu 0,4 puandaki iyileşmenin ben iyimser olduğunu, burada risk barındırdığını düşünüyorum. Geçmiş tecrübelerim de bunu gösteriyor. Ama izah edilebilecek bir yanı varsa onu da öğrenmek isterim ama burada bir şey var.

Şimdi, onun haricinde, vergi yükü olarak baktığımızda, sosyal güvenlik primlerini dâhil edersek vergi yükü 29,6'dan -millî gelire oran olarak- 30,4'e çıkıyor; 0,8 puanlık bir iyileşme var. Sosyal güvenlik primlerini hariç tutarsak 21,4; 21,4 olarak kalıyor. Yani vergi yükü aslında, genel devletin sosyal güvenlik primleri dışında vergi geliri olarak adlandırılacak gelirlerin millî gelir içerisindeki payı 2015'te, 2016'da aynı seviyede. Burada bir artış yok, burada normal şartlarda bir azalış olması beklenir çünkü gelir azaltıcı bir kısım tedbirlerimiz var, eylemlerimiz var. İşte bugün onların bir kısmını konuşuyoruz. 300 milyon oradan, 500 milyon oradan gelecek diyoruz. Dolayısıyla, buradan şu şeyi rahatlıkla söyleyebiliriz çünkü büyümede çok fazla farklılık yok, 4'ten 4,5'a çıkarıyoruz. Zaten millî gelire oranı olduğu için büyümeyi kapsayan bir şey. Bu gelir azaltıcı tedbirlere rağmen vergilerin millî gelir içerisindeki payının aynı seviyede kalması vergilere de bize şu anda söylenmeyen birtakım müdahalelerin olacağı anlamını taşıyor. Bunların neler olduğunu da, yani nerede vergi artışı var millî gelir artışının dışında? Bakın, millî gelir artışı kadar verginin artması normaldir ve ekonomide beklenir. Ama onun dışında vergi oranlarında indirici kalemler olmasına rağmen bizim vergi yükümüz aynı seviyede kalıyorsa millî gelire oran olarak, bir yerlerden bunu telafi ediyoruz demektir.

Burada ben soru olarak şöyle yöneltebilirim: "Bizim şu anda açıklanmayan, bilmediğimiz veya henüz yapılmamış bir kısım vergi ayarlamamaları yapılacak mı?" diye bir soru olarak bunu yöneltebilirim Sayın Bakanım. Ama ikinci kısmında yani sosyal güvenlik primlerini dâhil ettiğimizde vergi yükü 0,8 puan artıyorsa bunun sosyal güvenlik sisteminden geldiğini biliyoruz. Yani sosyal güvenlik sisteminin gelir tarafının 0,8 puan arttığını, dolayısıyla bunun da bütçe harcamalarını o kadar düşüreceğini biliyoruz. Bunu anlamak kolay. Bu, tabii, asgari ücretin yüksek oranda arttırılması ve en az beyanın asgari ücret üzerinden olması, dolayısıyla bizim sosyal güvenlik primlerimizi arttıracak. Bu soruyu Sosyal Güvenlik Bakanımıza sormuştuk ama cevabını alamadan Bakanımız ayrılmak durumunda kaldı sanırım. Olsun ama nasılsa Bakanı göreceğiz, burada onların cevaplarını alırız ama Maliye Bakanımızın da burada söyleyeceği bir şeyler olmalı.

Buradaki sıkıntıyı da şöyle görüyorum: Şimdi, asgari ücrette yüzde 30'luk bir artış, tabii, olağan dışı bir artış, bizim de desteklediğimiz, bizlerin de parti programında olan bir artıştı. Hatta bir miktar üzerindeydi. Fakat burada, tabii, hesapları yaparken bunu doğrudan bizim primlerimizi arttıracak diye varsaymak bir kısım riskleri bünyesinde barındırıyor. Nedir? İşte, kayıt dışılık oranlarını falan verdik, yüzde 34 civarında Türkiye'de toplamda istihdamda kayıt dışılık var. Kayıt dışılığın yaygın olduğu bir ekonomiyiz, dolayısıyla çok iyi denetleyemiyoruz. Şimdi, bu yüksek artışlardan sonra bunu bire bir, kayıt dışılıkta hiçbir artma olmayacak şeklinde ve hatta belki normal yıllarda yaptığımız gibi 1-2 puan da kayıt dışılık azalacak şekilde bir varsayım mı yaptık? Çünkü 0,8 puanlık artış rakam olarak da baktığımızda yaklaşık 18 milyar TL'lik -17,7- bir artış demektir primlerde. Bunu, yine, dediğim gibi, yani millî gelir oranının üzerindeki artışı söylüyorum. Yani yüzde 10 civarında artıyor, onun üzerine de bir 18 milyar artıyor. Bu yüksek bir rakam.

Şimdi kayıt dışılıktan önümüzde bir riskin olduğunu söylüyorum. Biz normal yıllarda, işte, yüzde 4, 5, 6 hatta... Çünkü 1,5 esneklikle çalışır; 4 büyüme alırsanız 6 istihdam artışı varsayarız. Bugün yine bu şartlarda istihdamda o kadar artış mı varsaydık? Eğer o artış da varsayıldıysa -ki öyle bir şey burada hissediliyor- dolayısıyla burada sosyal güvenlik primleri açısından bir riskle karşı karşıya olduğumuzu ifade ettim. Özetle de şunu söyledim: 0,9 2015'e göre 2016'da genel devleti bozuyoruz veya 0,6'dan başlayarak gidelim. 0,6 toplam kamuyu bozuyoruz. 0,4 KİT'te bir risk var, çok net bir risk bu. Bunu Hazineciler veya Kalkınmacılar bize belki izah edebilirler daha sonradan ama bana göre çok ciddi risk. 0,8 de burada risk var. Eğer bu riskler realize olursa Sayın Bakan, bizim dengelerimizin 2016 yılında millî gelirin 1,8'i kadar bozulma ihtimali var. Bunun da rakamsal değeri 40 milyar TL.

Yani bu, tabii, şimdi, cari açığı hâlen yüksek olan bir ekonomi olduğumuz için, eğer bizim bütçe açıklarımızda veya toplam kamu açıklarımızda da 1,8 puana kadar olabilecek riskler... Tabii, bu risklerin hepsinin realize olması gerekmiyor. İzahat verilirse, biz de tatmin olursak tartışmayı uzatmayız ama izahatın ne olacağına bağlı olarak burada, önümüzde 40 milyar TL'ye kadar mevcut açığın üzerine bir açık gelme ihtimali olduğunu ifade ettim.

Ben şimdi daha fazla uzatmamak için burada kesmek istiyorum. Ama gerekirse daha detaylı düşüncelerimi de paylaşabilirim.

Teşekkür ederim.