| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Samsun Milletvekili Ersan Aksu ile 120 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1812) |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 28 .11.2023 |
CEVDET AKAY (Karabük) - Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri, çok kıymetli bürokratlar, değerli basın mensupları; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, bu kanun teklifinin tali komisyonlarda yani Anayasa Komisyonu ve bazı maddeler açısından da ana komisyon olması gereken Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülmeden buraya gelmesi İç Tüzük hükümlerinde görüşme süreci açısından da aykırılık teşkil ediyor. Buradaki komisyonlarda, uzman komisyonlarda görüşülerek gelseydi daha iyi olacaktı.
Kanun teklifinde 29 farklı kanun ve kanun hükmünde kararname maddeleri olarak 78 maddede bir değişiklik yapılmış, gerçekten bu çok ciddi bir sayı. Şöyle bir baktığımız zaman, örneğin 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 9 maddesi değişiyor. Yine, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 6 maddesi değişiyor. Yine, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 10 maddesi değişiyor. Bu değişiklikler hakikaten çok fazla ve buradaki görüşme süreci içerisinde sağlıklı bir karar alınması açısından da zaman kısıtlaması ve değerlendirme açısından da hakikaten hepimiz için sıkıntılı bir ortam.
Az önce belirtmiştik, burada Cumhurbaşkanına verilen yetkiler konusunu. Gerçekten çok büyük yetkiler verilmiş yani hakikaten "Cumhurbaşkanına verilecek yetkiler hakkında yapılacak değişikliklerle ilgili uyarlama kanunu" desek yeridir. Sadece bu kanun teklifinde 21 maddede Cumhurbaşkanına yetki verilmiş. Yani örneğin 8'inci maddede yüzde 50 oranını ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirme veya yüzde 100'e çıkarma yetkisi var. Yine, 12'nci maddede yüzde 40'a kadar artırma konusunda Cumhurbaşkanına yetki verilmesi var. 12'nci madde, 13, 16, 17, 40; aşağı yukarı bütün bu maddelerde değişiklikler var. Bunu özellikle belirttikten sonra da kanun teklifinin maddeleri üzerinde genel değerlendirme yapacağım.
Burada, devlete ve SGK'ye borcu bulunan bazı kurum ve kuruluşların taşınmazlarının borçlarına karşılık olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı ve SGK tarafından satın alınması olayı... Gerçekten, bu, uygulamada özellikle belediyeler açısından, yani SGK borcu, vergi borcu olan belediyeler açısından problem yaratan bir konu. Buradaki uygulamada sıkıntı şu: Genelde bu borçlara uygun olarak teklif edilen gayrimenkullerin değerleriyle ilgili sıkıntı oluyor yani değersiz gayrimenkulleri teklif ettiğini görüyoruz uygulamada. Yani şimdi, bir SGK borcu için bu gayrimenkulü kurum aldığı zaman, bu gayrimenkulü satıp kaynak yaratma sıkıntısıyla karşı karşıya kalıyor; uygulamalarda bunu görüyoruz. Bir de, buradaki gayrimenkullerin ekspertiz değerlerinin belirlenmesi açısından nasıl bir yöntem uygulanıyor, ben onu merak ediyorum. Yani kıymet takdirleri, ekspertiz raporlarındaki kıymetler, kıymet değerleri sağlıklı tespit ediliyor mu? Gayrimenkullerin değeri rayiç bedeline uygun olarak belirleniyor mu? Yoksa olduğundan daha yüksek değerle sayılan, mahsup edilen işlemler var mı? Bunu özellikle merak ediyorum, burada cevaplarsanız sevinirim.
Yine, konut kredilerinde banka ve sigorta muameleleri vergisi istisnasıyla ilgili tek konut dışında uygulanmaması, bu istisnanın kalkması olumlu bir uygulama gerçekten çünkü uygulamada bankacılık sektöründe BSMV'nin olmaması nedeniyle bu gayrimenkullerle ilgili kredi kullanımları oldukça çok oluyordu, düşük maliyette, suistimal ediliyordu ve devletimizin de büyük vergi kaybı oluşuyordu. Bu uygulamayla bu vergi kaybının da önüne geçilmiş olacak, bunu buradan olumlu buluyoruz.
Bir de, mahalli idarelerin kira sertifikası ihraçlarıyla ilgili yine Hazine ve Maliye Bakanlığından izin alınması şartı koşulmuş. Eskiden sadece tahvil ihraçlarıyla ilgili bu izin alınıyordu. Tabii ki özellikle büyükşehir belediyelerinin finansman sıkıntıları var, kaynağa erişmekte sıkıntıları var. Yerel seçimler öncesinde böyle bir kararın uygulamaya geçmesini anlamlı buldum gerçekten. Niçin seçim sonrası en azından böyle bir uygulamaya geçilmedi çünkü finansman sıkıntılarını gidermekle ilgili, bu ihracı yaptıkları zaman Hazine ve Maliye Bakanlığı hızlı bir şekilde izin vermezse bu kaynağa erişmeleri mümkün olmayacaktı. Yani bunu buradan özellikle tenkit ediyoruz, bunun seçim sonrasında bir düzenleme şekline döndürülmesi veyahut da eskiden olduğu gibi sadece tahvil ihraçları için uygulamanın yapılması anlamlı olacaktır.
Yine, TCDD yani Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının hazine garantisiyle işte, Hazine ve Maliye Bakanlığının borç üstlenimiyle ve ikrazen kullandığı kredilerle ilgili bir durum. Yani şimdi, bu krediler zamanında geri ödenmemiş, işte sorunlu hâle gelmiş, seyyaliyetini kaybetmiş; dolayısıyla da burada hazine garantisi olduğu için geri ödemeleri de yapılmıyor, yapılmadığı için de siz bunları öz sermayeye ilave edilmesi yani ödenmiş sermayeye ilave imkânı sağlıyorsunuz. Aktif-pasif dengesi açısından borç görünen tutarları sermayeye ilaveyle mali yapıyı düzeltmeye çalışıyorsunuz. Acaba özelleştirmeye hazırlık için mi yapılıyor bu? Bunu buradan merak ediyorum. Bilanço yapısını, mali tabloları bu şekilde düzelterek özelleştirmenin önünü açmak için mi bunu yapıyorsunuz? Bir de bu projelerde asıl olan bu kredilerin geri ödenmesidir. Bir özel sektörde ödenmiş sermayeyi, öz kaynağı aşan bir borçlanma olduğu zaman Türk Ticaret Kanunu açısından o şirketin iflası istenir. Bu krediler ne kadar, bu sorunlu krediler, geri ödenmeyen krediler ne kadar? Buradan sorumlu olan yöneticilerle ilgili ne yapılması düşünülüyor? Yani niçin bu krediler geri ödenemiyor? Bu, önemli bir konu. Bunun miktarını, ne kadar süredir beklediğini, ne kadar süredir sorunlu olduğunu da özellikle buradan ifade edip sizden cevap bekliyoruz.
Yine, "naylon fatura" uygulaması dediğimiz, özellikle akaryakıt sektöründeki EPDK mevzuatı açısından bir Anayasa Mahkemesi kararı vardı. Şimdi bu, tekrar bu kanun teklifi metniyle düzenlenmeye çalışılmış. Burada da baktığımız kadarıyla, işte, bütün lisans işlemlerini veya GSM ruhsatı alan, yani akaryakıt istasyonu, GSM (gayrisıhhi müessese ruhsatı), iş yeri açma ruhsatı -ismine ne derseniz deyin- olan şirketlerin devri de yani bu lisans devirlerini de yapması mümkün değildi. Şimdi, EPDK'ye bir takdir yetkisi verilmiş altı aylık süreler itibarıyla, ilgili kovuşturma veya mahkemenin takibini yapıp bu kıymet takdiriyle bu izinleri verebilecek. Bu takdir yetkisinin -umarım- sağlıklı ve düzgün bir şekilde kullanılması gerekir. Umuruyoruz ki öyle kullanılır çünkü biraz esnekliğe müsait bir yapı olduğundan, özellikle uygulamada farklı sorunları ortaya çıkaracaktır.
Yine, imalatçı ve ihracatçı vasfıyla yani imalatçı şirketlerin ihraç kaydıyla, sektörel dış ticaret şirketleri veya dış ticaret sermaye şirketleri üzerinden yaptıkları ihracatlarla ilgili, kurumlar vergisi oranının yani yüzde 25 olan oranın yüzde 20'ye indirilmesi olumlu bir uygulama ama şöyle bir durum var: Geçtiğimiz 15 Temmuzda gelen torba yasayı burada görüştüğümüzde eskiden bu ihracat gelirlerindeki kurumlar vergisi maliyeti ihracatçılar açısından yüzde 19'du, yüzde 1'lik indirim vardı -yüzde 20'den yüzde 25'e çıkıp yüzde 5 indirim yapınca- yüzde 20'ye çıkmıştı yani 1 puanlık bir maliyet artışı olmuştu. Ben de konuşmamda ifade etmiştim yani "Döviz girdisinin bu kadar önemli olduğu bir ortamda niçin ihracatçılar için bu eski maliyeti -en azından- korumadınız?" diye. Buradan tekrar tekrarlıyorum: Hem bu ihracatçılar açısından hem de imalatçı ihracatçılar açısından bu oran çok çok önemlidir çünkü hem maliyet enflasyonuna etkisi olacak bu oranın yüksek olmasının hem de cari açığın kapatılmasında döviz girdisi, ihracatçıların girdisi çok önem arz ettiğinden yüksek cirolarda bu yüzde 1'lik tutarın da önem arz edeceğini özellikle ifade ediyorum.
Yine, vadesinde ödenmeyen, vadesinden önce keşide edilen çeklerin ibraz edilmemesiyle ilgili bir kanunda süre uzatımına girdiniz yani eskiden keşide tarihi ne yazıyorsa ondan önce, gününden önce sorgulayabiliyorduk, çeki yazdırabiliyorduk çünkü çek bir ödeme aracı netice itibarıyla. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki gibi çekte vade uygulaması yok fakat uygulamada, ticaret hayatında, bu çeklerin gününden önce sorulması iş düzenini ve ticaret hacmini de olumsuz etkilediği için olumlu bir uygulamaydı. Burada süre uzatımını ben yine olumlu buluyorum yani ticari şirketler açısından olsun KOBİ'ler açısından olsun olumlu bir uygulama, iki yıl uzatıyorsunuz vadesini.
Yine, idari para cezalarıyla ilgili denizcilik sektöründe, özellikle taşımacılıkla ilgili, uluslararası belgelerle ilgili noksanlıklar tespit ettiğinizde buradaki idari para cezalarını artırdınız. Bir de burada gemi bağlama olayı vardı. Şimdi, gemi bağlama olayında da bu cezalar ödenmeden gemi serbest bırakılmıyordu. Şimdi, burada teminat mektubu verme veya işte teminat verme kaydıyla gemiyi serbest bırakıyorsunuz. Burada şunu merak ediyorum: Sadece banka teminat mektubu mu kabul edilecek yoksa gayrimenkul teminat olarak kabul edilecek mi veyahut da nasıl bir uygulama yapılacak? Detaylandırabilirseniz sevinirim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Akay, buyurun lütfen, toparlayalım.
CEVDET AKAY (Karabük) - Bir de bu uygulama buradaki alacakların zamanında tahsil edilmemesine, gecikmesine sebep teşkil edecektir. Dolayısıyla idari para cezaları caydırıcılığını yitirecektir.
Son olarak da 70'inci maddeyle ilgili; Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenen, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen, kamu kurumlarında idareci olarak çalışan kamu yöneticilerinin yani yönetim kurulunda, danışma kurulunda görev alacak kamu görevlileri açısından huzur hakkı olayı var. Şimdi, kamu görevlileri esasında bir yerden ücret alabilirler, farklı yerlerde görevlendirildikleri zaman 3 maaş, 4 maaş -yani huzur hakkı diyelim- almamaları gerekir. Buradaki Anayasa'ya uygunluk ortadan kalkmış oluyor, giderilmiş olmuyor yani Anayasa'ya aykırılık yine devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEVDET AKAY (Karabük) - Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
CEVDET AKAY (Karabük) - Dolayısıyla bu şekilde kanun geçerse yine Anayasa'ya aykırı olmuş olacak. Bir de burada çalışan kişilerin huzur haklarının, aldıkları ücretlerinin asgari ücret tutarı üstündeki kısmı da gelir vergisinden istisna tutuyorsunuz; bu, eşitsizlik yaratıyor. Özel sektörde böyle bir şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan, huzur hakkı alan kişilerde bu gelir vergisi kesintisi oluyor; bu da eşitlik ilkesine aykırı bir durum.
Maddeler üzerindeki kısaca değerlendirmem bu.
Teşekkür ederim, sağ olun.