| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/517) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 13 .01.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Birincisi bu maddeyi destekliyorum ama bu maddeyi son derece yetersiz, derde deva olmayacak bir şey olarak görüyorum.
Bakın, biraz önce bir rakam verdik 700 bin mükellef. Yani 4 kişilik ailesiyle çarpın bunları, ne yapar? 2 milyon 800 bin insan, topu topu ödeyebildikleri vergi 300 milyon lira civarında. Şimdi, biz sanıyoruz ki bu insanları biz vergiden kurtardık. Oysaki bu insanlara dönüp baktığınızda bu insanlar, bir tamirci, su tamircisi arabasıyla bir yere tamire gidecek, yüzde küsurat akaryakıtta vergi ödeyecek, cep telefonuyla konuşacak, özel işletme vergisi verecek, verecek oğlu verecek. Yani bu insanların geliri üzerinde büyük bir vergi baskısı var. Bu verdiğimiz, bu yaptığımız iş bir vergi adaleti sağlamıyor. Üstelik, bunların ödedikleri vergileri de büyük şirketler getirecekler "Efendim, biz Türkiye'nin yüzde 2,5'unun vergisini ödüyoruz." dediği onlar ödemiyor, onlar verginin sorumlusu, verginin mükellefi yine bu insanlar, bu gariban insanlar. Bu dediğimiz bir derde deva olmayacak oysaki şunu yapmalıyız: Bu küçücük işletmeler var ya, bu benim hep anlatmaya çalıştığım, büyük sermayenin saldırısı altında olan -AVM olabilir, büyük zincir mağazalar olabilir, büyük şirketler olabilir- bu insanlardan hiç vergi almadığımız gibi, sigorta primi almadığımız gibi, bu insanlara biraz gelir aktarmamız lazım ki bu insanları ayakta tutabilelim. Onun için diyoruz meslekler ölüyor, dükkânlar kapanıyor diye. Emin olun 1.200... Zaten şeyi söyleyeyim, ben de olsam beyan etmem gelirimi, bunların da çok beyan edebildikleri durumda olduklarını sanmıyorum. Oysa, bu büyük şirketleri kontrol edecek bir mekanizmada bunlar kullanılabilir.
Şimdi, bu "kayıt dışılık" dediğimiz şey... Bunlar kayıt dışına çıkınca bunların ticari iş gördüğü diğer yapılar da zincirleme olarak kayıt dışına çıkıyor. Onun için bu yapıyı, bu düzenlemeyi yetersiz buluyorum. Genel anlamda Türkiye'deki vergiyi korkunç adaletsiz buluyorum. Türkiye'deki gelir ve servet dağılımına baktığınızda, hani, bu Devlet İstatistik Enstitüsünün aldatıcı rakamlarına değil, şöyle bir kafanızı çevirip trafikte ev fiyatlarına baktığınızda, hatta biraz daha verilere girip... Ben şeyi söyleyeyim, bir emlak sitesi var mesela. Ben o gün dedim ki İstanbul'da 1 milyon liranın üzerinde satılık kaç tane ev var? 50 bin tane. Toplam 200 bin evden 50 bin tanesi 1 milyon TL ve üzeri. Benim bir milletvekili olarak -yani ailelerimizi şey yaptığımda- böyle bir ev alma şansım yok ama 50 bin ev bu şekilde satılıyor. Ve mesela ben yeni evlere bakıyorum, birçok ev boş. Mesela çok pahalı rezidanslar falan satılıyor ya bu TOKİ moki üzerinden. İstanbul'a bakın mesela, özellikle karanlıkta giderken bakın, yapılmış evlerin birçoğunda ışık yanmaz. Servetler oraya gömülmüş. Bu servet adaletsizliğini anlamadan vergi politikası geliştirmenin bir anlamı yok.
BDDK'daki verilere bakın, hep onu söylüyorum. 1 milyon TL ve üzerindeki hesaplara bakın. Sabah anlattım, siz yoktunuz. 3-5 bin tane ailenin elinde zaten servet. Gelirin de onlardan alınması gerekirken bunlar makro göstergeleri değiştirecek güce sahip olduğu için ve bunlar da yerli olmadığı için bizim bir maliye politikası uygulama şansımız kalmadı, para politikası uygulama şansımız kalmadı çünkü sermayenin küre üzerinde sınırsız dolaşımı söz konusu. En ufak bir politika uyguladığınızda sermaye bir ulusu kaçmakla tehdit ediyor. Demiştim ya, işte çalışanın, işçinin şeyi işsizdir; insan insanın kurdudur, işsiz işçinin kurdudur. Devlet de devletin kurdu hâline geldi. Bu bizim gözümüzde bir küresel tehdit olduğu için bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Biz şimdi burada konuşuyoruz 300 milyon liracık bir vergi üzerine. Oysa biz burada ne yaptık? Sermayeden alınan vergileri kaldırdınız, siz kaldırdınız, biz karşı çıktık. Biz gayet dik başlı "Hayır kardeşim, bu faizden vergi alınmalıdır, bu borsa spekülasyonundan vergi alınmalıdır" diye burada çok uğraştık ama yok. Asıl milyarlar orada gitti zaten. Burada ne olacak, gariban, basit usuldeki insanların vergisini kaldırmışsınız. Bir işe yarayacağı yok, samimiyetle söylüyorum. Sadece "Biz sözümüzü tuttuk." diye şey yapılır. Ve ben bunu Sayın Bakana sordum, şimdi öyle de bir yasa getiriyorlar. Ya, bir tane uzlaşma kaleminde, şurada konuştuğumuz verginin 2 katı silindi, bir tane şirket için. Bir tanecik şirketin, şu konuştuğumuz 2 milyon 800 bin insan var ya, bunların toplam vergisinin 2 katı bir kalemde silindi. Böyle 8-10 tane şirket var.
Bu ülkede büyük bir adaletsizlik var, buna nasıl derseniz deyin. Ve bizim bu adaletsizliği görmememiz için de, geniş halk yığınlarının bunu görmemesi için de kimlik üzerinden bölünmüşüz. İnsanlar bu adaletsizliğe bakamıyor, göremiyor; hepimiz eziliyoruz ve bunu, bizi ezenlerin yerli iş birlikçileri olabilir, bizi uluslararası sermaye eziyor. Ve ben şimdi düşünüyorum, diyelim ki bir tane devrimci bir maliye bakanını getirdiniz. Şu şartlarda bir şey yapması çok zor biliyor musunuz? Çünkü bizden önce gelen sistem öyle bir hâle getirdi ki...
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Yaparız, yaparız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İnşallah Ya Rabb'i.
BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, çok teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Daha teşekkür etme, dur bir dakika, bir şey olmadı.
BAŞKAN - Duayla bitiriyorsunuz zannettim de.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Duayla da bitiririz de duaya işlerimizi havale etmeyiz, biz bu dünyada çözmeye çalışıyoruz.
Ya, bir de şöyle bir şey var hani... Neyse, devam edeyim, niye bunlara giriyorsam. Müdahale etmeyin devam edeyim o zaman diyeceğim.
Şunu söylemeye çalışıyorum: Biz sistemi anlamazsak... Kanun üzerinde teknik konuşalım, rakamlar üzerinden konuşalım ama genel resmî anlamak zorundayız. Bizim halkımız sömürülüyor arkadaşlar. Sömürü artarak devam ediyor. Buna biraz fren koyabiliriz. Bu, fren koyma. Mesela, şu yasa bir fren koymadır ama hızı düşüremiyor. Yine söylüyorum, biz bir tane madde geçirdik ya, onu da hani sadece kanunun süresi uzatılıyor diye torbanın içine koydunuz ya, milyarlarca lira vergiden vazgeçtik. Şimdi onun küçük parçalarını, basit usulde alınan vergiler... Ve bu basit usulde alınan vergiler de sakın bizi aldatmasın. Bu ülkede...
Bakın, iki vergi var; birincisi doğrudan vergiler. Doğrudan vergi şu: Kazanıyorsun, bir gelir elde ediyorsun, benim gelirim bu kadar diyorsun. Bu, kurumlar olur, gelir vergisi olur, başka bir şey olur. Bunun üzerinden belirli oranlarda alınan vergi, doğrudan vergiler. Bir de dolaylı vergiler var, işlem yaptıkça şey yapıyorsun. Türkiye ekonomisi bu dolaylı vergilere dayanıyor. Dolaylı vergiler çok adaletsiz vergiler. Niye biliyor musunuz? Ben 100 lira telefon faturası ödüyorum, değil mi? Bunun yaklaşık 30 lirası vergi. Benim maaşım 1.000 lira, benim için 1.000 lirada 30 lira ama bu işi dinlemeye zahmet göstermeyen insanlar var, 1 milyon lira kazanıyor, o, 1 milyon lirada 30 lira ödüyor, onun da 1 milyonda 3'ü oluyor. Ben fakir olmama rağmen onun 20 katı vergi ödüyorum. İşte, gelir adaletsizliği bu. Ve bu sistem, sizin bu devam ettirmeye çalıştığınız sistem...
Her yasada bu madenci patronlarına para aktarıyoruz, sermayeyi affediyoruz bilmem ne yapıyoruz. Fahiş fiyatlar kazanan madenciye para aktardık ya biz burada. Siz sanmayın madenciler batıyordu falan, hiç öyle bir şey yoktu ama madenciler geldiler, bu Meclisi bastılar, biz de bağırmamıza, çağırmamıza rağmen... O madencilere aktarılan paralar var ya, bunların 2-3 katı. Ve bu adaletsizliğe devam edersek de istediğiniz maddeyi getirin, Türkiye'de ve dünyada sermaye tekelleşecek ve bir sürü çocuğun, bir sürü kadının, bir sürü ezilen insanın bu yaratılan adaletsiz ömür içerisinde ömürleri tükenip gidecek. 1930 yılında doğanın da ömrü tükendi, bunlar da böyle gidecek. Bize düşen ise bu halkın vekilleri olarak önce bir sistemi anlamalıyız, bu sistem niye bunu yapıyor? Ondan sonra her maddeye sistem üzerinden bakarsak daha rahat tartışırız.
Şimdi, bu sistem üzerinden basit usulle vergilendirilen, 8 bin liraya kadar olan kazançtan 1.200 lira vergi almamanın manası kaldı mı? Ya, zaten bu adam cep telefonundan ödüyor, akaryakıtından ödüyor, banka sigorta muamele vergisinden ödüyor, zaten hayatı çok zor. Bu yaptığınız bir şeyle adama bir şey yapmış olmayacağız "Vaatlerimizi gerçekleştirdik." diyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, cevap verecek bir husus var mı? Söz istiyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - "Yaşasın devrim" diyecekmiş.