Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .02.2024 |
SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Gerçekten ben de hayretler içinde izliyorum, çok vahim bir tablo. Birkaç noktaya değineceğim: Bunun hukuk devletine aykırı olduğu konusunda kimsenin zerrece şüphesi yok, siz değerli vekiller de bunu biliyorsunuz. Burada ben sizlere hukuk devleti dersi verecek değilim ama bir hukuk devletinde hiç kimsenin suç işleme hürriyeti yoktur. Bakın, sizler bu sözleri 2010 Anayasa değişikliğini kamuoyuna takdim ederken âlâyıvalayla sattınız. Neden? Çünkü Anayasa'nın geçici 15'inci maddesinin ilk iki fıkrası 12 Eylül yöneticilerine, Millî Güvenlik Konseyi üyelerine ve onların emirleri altında karar verenlere aynen böyle idari, mali, cezai sorumsuzluk hükmü getiriyordu. Ve o tarihte Türkiye'nin ne kadar sivilleştiğini, ne kadar demokratikleştiğini ortaya koymak için o anayasa değişikliğini kamuoyuna âlâyıvalayla sattınız. Biz de destekledik, doğruydu çünkü. Neden? Evet, bir hukuk devletinde ne bir askerin ne de bir sivilin, hiç kimsenin suç işleme hürriyeti olamaz. Şimdi, ben şu noktaya temas etmek ve sizlere sormak istiyorum: Acelemiz ne, neden dün gece yarısına kadar bizi çalıştırdınız? Böyle bir aceleniz varsa, bu metni hazırlayıp sizlerin eline tutuşturanlar her kimse -onu bilmiyorum tabii- bunun arkasındaki irade kimse, o acelesi olan arkadaşlar hazırlasın, vaktiyle getirsinler, burada gayriinsani bir çalışma modeliyle değil, daha insani bir çalışma modeliyle bu işleri yürütelim ve daha önemlisi, kamuoyunu bilgilendirerek bu süreci şekillendirelim, Şimdi, sizlere kim inansın? Her vesileyle hükûmet yetkilileri bize diyor ki: "Efendim, bu anayasayı vesayet kurumları getirdi, bunun içindeki vesayet kurumları tasfiye edilmedi. Biz, herkesin kendini içinde bulacağı bir yeni anayasa yapacağız, katılımcı olarak yapacağız, bütün toplum katılacak." Yahu, siz bir adi kanunu katılımcı esaslarla yapmıyorsunuz. Ve bir sivilin bir askerden daha masum olduğu yolundaki kanıtınız nedir? Dünyada en ağır suçları siviller de işler, askerler de işler. Dolayısıyla, bu hükmü bizim önümüze getirirken gerçekten hiç vicdanınızın tartısından geçirmediniz mi, nasıl bu imzaları attınız getirdiniz?
Bakın, Sayın Başkanım, bir hukuk akademisyeni olarak siz çok iyi biliyorsunuz, mülkiyet hakkı en kutsal haktır. Neden en kutsal haktır? Çünkü Türkiye'deki gibi düşünmeyelim, mülkiyet hakkının temelinde alın teri vardır, alın teri çok kutsal olduğu için mülkiyet hakkı da kutsaldır. Dolayısıyla, bir kişinin sahip olduğu mülkiyet hakkının temelinde ya kendisinin yahut atalarının alın teri vardır. İşte o sebeple 18'inci yüzyıldan itibaren başlayan anayasalcılık gelişmelerinin garanti ettiği temel haklardan biri mülkiyet hakkıdır. Yapmayın. Bunun içine bir iki kendinizi savunacağınız, meşru göstereceğiniz kelimeyi dâhil edip -o da "terörizm" kelimesi- bunu meşru hâle getirmeye çalışmayın. Gerçekten bu hüküm bu metinden çıkmalı. Ve çalışmalarımıza ara verelim, kamuoyunda bunu tartışalım. Lütfen, kimden neyi kaçırıyoruz? Bu sürece bütün toplumu dâhil edelim. Ben, ömrünü hukuk devletine, demokrasiye, insan haklarına adamış bir hukukçu olarak böyle bir hükmün yürürlüğe girmesine göz yumamam.
Ve tarih sizi yargılayacak. Böyle kanun yapılmaz. Bugünkü koşullara güvenmeyelim arkadaşlar çünkü tarih, gücünü çoğunlukçuluktan alan, kendini kadir-i mutlak gören iktidarların sonunda nasıl hesap verdiklerinin çeşitli örnekleriyle dolu. Demirel'in bir sözü vardı, "Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner." Bu yarattığınız hükümler sizleri perişan edebilir. Yapmayın. Yapmayın, bu hükmü geri çekin ve bunu dürüstçe kamuoyunda hep birlikte tartışarak, cesaretiniz varsa bütün kamuoyunu bilgilendirerek geçiriyorsanız geçirin ama ben böyle bir hükmün yürürlüğe girmesine bir Anayasa hukukçusu olarak göz yumamam. Sonuna kadar da direnirim. Arkadaşlarımızın bütün itirazlarına katılıyorum. Bu hüküm buradan çekilmeli.