KOMİSYON KONUŞMASI

CUMHUR UZUN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bundan önceki bir dizi maddede -yani 21, 20, 19, 17- belirli sürelerin haftaya dönüştürülmesi esasına göre yapılan düzenleme çerçevesinde yapılması gereken değişiklikleri kanuni bir zorunluluk olarak yeknesak süre uygulaması prensibinin gereği olarak görüşegeldik ve maddemiz 22'ye geldiğinde de bunların uygulanma sürelerinin karışıklığa meydan vermemesi açısından hangi tarihte, hangisinin başlatılması ve hangilerine hangilerinin uygulanacağına ilişkin ayrıntılara girdik fıkralar içinde. Ancak iş (5)'inci fıkraya geldiğinde kayyum atanmasıyla ilgili farklı bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldık. Yani maddenin genel sistematiği süreler yönünden bir akış içerdiği hâlde 22'nci maddenin (5)'inci fıkrasına

geldiğimizde burada farklı bir tanımlamayla karşı karşıya kaldık ve bu farklı düzenleme, üzerinde esaslı olarak durmamızı gerekli kılacak bir düzenleme olarak farkı nedeniyle de karşımıza çıkmış bulunmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kanun yapma tekniği açısından farklı kanunlara ve o farklı kanunların bazı maddelerine atıflar yapılması, konunun iyi anlaşılması ve getirilmek istenen düzenlemeyle neyin murat edildiğinin tam olarak anlaşılmasına engel oluşturmaktadır. Örneğin, kayyum atanacağına ilişkin hükümler, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak görevlendirilmesine ilişkin düzenlemeler ya da onun atanabileceğine ilişkin sarih beyandan sonra "Bu halde kayyımlık hak ve yetkilerine ilişkin olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 19 ve 20 nci maddesi hükümleri kıyasen uygulanır." demektedir. Hepimiz hukukçuyuz, hepimiz bütün mevzuatın 19 ve 20'nci maddelerini bilebilme şansına sahip değiliz. Dolayısıyla, böyle bir atıfla gelinen noktada "Acaba biz neyi düzenliyoruz, neyin düzenlemesi içindeyiz?" diye hepimizde tereddüt oluşuyor ve o tereddüt çerçevesinde de bu mevzuatlara gidip bakmak ihtiyacı oluyor. Bu, birkaç kere de yapılabiliyor hatta oralara gittiğimizde onun da başka kanunlara atıf yapmakta olduğunu görüp oradan oraya geçme zorunluluğunu, hâlini yarattığını da görüyoruz. Ancak dediğim gibi kanunun sistematik yapısı içinde süreleri konuşurken bu sürelerden ayrılan farklı bir fıkranın burada geliyor olması dikkatimizi çekti ve bu dikkat çerçevesinde incelediğimizde -dünkü görüşmelerin başında Sayın Bakan Yardımcısının da bize açıklaması sırasında- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyumluk konusunda belirli bir uzmanlığa eriştiğini ve bu uzmanlık tahtında kayyumluk faaliyetini iyi sürdürebildiği, o nedenle mahkemeler tarafından atanan müstakil kayyumların zaman zaman işlem hacmi, zaman zaman da o konuya vâkıfiyetleri nedeniyle sorunlar yaşamakta olduğu, o nedenle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun bu uzmanlığından istifade etmek gerektiği için böyle bir hüküm düzenlediklerini söyledik, gayet anlaşılabilir bir durum, katkı da sağlar hukukumuza. Ancak burada görev yapacaklarla ilgili yapılan düzenlemenin Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun hükmünü ve bunun değiştirilmesine ilişkin düzenlemelere ve Bankacılık Kanunu'na yapmış olduğu atıfların sonuçlarına bakmak ve sonuçlarını değerlendirmek zorundayız. Evet, uzmandırlar; evet, bu konuda gerçekten katkı sunabilirler ama sunacakları katkı sonuç itibarıyla yürütme içinde bir idari organın yapmış olduğu tasarruflar hâline gelecektir. Bunu şunun için anlattım, sonuyla bağlayacağım çünkü 19 ve 20'nci maddeler idari, mali ve cezai anlamda sorumsuzluk yükleyen maddeler. Yani bir idari kuruluşa biz mali, idari ve cezai anlamda sorumsuzluk getireceğiz. Şimdi, bunun neden olmaması gerektiği konusunda açıklama yapmak istiyorum: Anayasa'mızın 2'nci maddesinde ifade edilen, devletimizin nitelikleri arasında yer alan, değiştirilemez nitelikler arasında yer alan hukuk devleti Anayasa'mızda bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte Anayasa Mahkemesi tarafından -özü itibarıyla söylüyorum- düzenlemelerin herkesi bağlayan, kural koyucuların kendisini de o kurallarla bağlı saydığı ve hukuk devleti olmanın diğer unsurlarını da içinde barındıracak şekilde düzenlendiği -tanımlamayı tam yapamamış olabilirim, açacağım biraz sonra- şeklinde tarif edilmiş. Yani herkesin bu kurallarla bağlı olduğu ve bu kurallar çerçevesinde kuralı koyanın da kendisinin sorumlu olduğu bir düzenlemeyle tarif etmeye çalışmış Anayasa Mahkemesi. Şimdi, bu çerçevede bakıldığında hukuk devletinde idarenin yapmış olduğu bütün işlemlerin hukuk denetimine tabi olması zorunluluğu var. Tanımlamanın içinde yer aldığı -şimdi hatırladım- herkesin kurallarla kendisini bağlı saydığı ve bu kuralların yargı tarafından denetlendiği devletin yönetim biçimindeki niteliğine hukuk devleti diyor. O nedenle bir kere hukuk devleti olduğunuzda sizin yargı denetimi dışına bırakabileceğiniz herhangi bir işleminiz, kişiniz ya da kurumunuz olamaz, olmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa'daki hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan ve bu hâliyle daha önce de gündeme gelmiş olan bu düzenleme daha önce Plan ve Bütçe Komisyonuna götürülmüş ve Plan ve Bütçe Komisyonunda buna bu gerekçelerle itiraz edildiği için geri çekilmiş ve şimdi Adalet Komisyonuna getiriliyor, mali içeriklere sahip. Elbette bir yaptırımsal ceza hukuku müessesesi olması, kayyum atanmasına ilişkin işlemler yapılması gerekliliği var fakat kayyumluk müessesesi, asli olarak o işletmelerin işletilmesi ve işletilmeleri sırasında doğuracakları mali sonuçları ifade eden bir hâl taşıyor. O nedenle, Plan ve Bütçe Komisyonunun gündeminde, onun hafızasında yer alan ve orada uygun bulunmadığı için çekilen bir maddenin aslında bizimle doğrudan ilgisini kurmakta zorlandığımız, bir dizi süreleri ilintilendiren, ilgilendiren düzenlemeler yaptığımız sırada Adalet Komisyonunun önüne getirilmiş olması dikkat çekici ve tabirimi bağışlayın lütfen, sanki bu maddeler arasında geçiştirilmek istenen bir madde hissiyatı uyandırıyor. Bir kere ben buradaki arkadaşlarımın hepsinin hukuk devletine yürekten bağlı olduğunu ve hukuk devletinde yargı denetimi dışında bir işlem olmasını asla kabul etmeyecekleri inancını taşıdıklarını biliyorum ve bu inanca güvenerek söylüyorum: Bu düzenlemenin 19'uncu ve 20'nci maddeleri bizim ülkemizin asla bir daha karşılaşmayacağını bildiğim ve karşılaşmaması için de var gücümüzle çalışacağını bildiğim 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasındaki yaşananlar karşısında aldığımız devletsel refleksin karşısında getirmiş olduğumuz ve o günlerin özel koşullarına tabi hükümlerin sorumsuzluk maddelerine atıf yapıyor. "Biz, hukuk devletinde hukukçular olarak yargı denetimi dışında yeni bir müessese, yeni bir kurum, kuruluş ihdas etmek istiyor muyuz?" diye sormak gerekiyor; ben bunun istendiğini sanmıyorum, bunun istenmediğini sanmaktan öte biliyorum ve o nedenle maddelerin açılımlarının doğru ortaya konulmasını, bu maddeyi hazırlayan arkadaşlarımızın bize bu konuda açıklamalarda bulunmasını, bunun böyle bir sonuca vardırılabilip vardırılamadığı noktasındaki tespitlerimizin yerindeliğini hep beraber görmeye davet ediyorum. Görelim, eğer görüp istiyorsak sözüm yok, ben istemem ama ben biliyorum ki biz onu görür ve tespit edersek sizler de onu istemeyeceksiniz. Böyle bir düzenleme daha önce Anayasa Mahkemesine yine bir dava olarak götürüldü, o dava sırasında da... Ki bu hassasiyeti önceki dönem Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da bir yüksek sesle ifade etti, basında yer aldı, hatta bir Genel Başkan bu konuda Anayasa Mahkemesine özel bir mektup yazmak zorunda kaldı, o mektup bu, basına da yansıdığı için gösteriyorum; burada bu konunun varabileceği vahameti ayrıca ifade ederek bunun görüşülmesinin ivedilikle sağlanması konusunda ricacı oldu. Böylesi özel bir düzenleme etrafıyla konuşulup bu sakıncalarından arındırılmak suretiyle değerlendirmesi yapılması gereken bir maddedir. Bu maddeyle ilgili açıklamaları kanunu hazırlayan arkadaşlarımızdan beklediğimizi, böyle bir sonuca varıyor ise bu sonucun açıkça burada ortaya konulmasını ve bunun hukuk devletiyle bağdaşımının nasıl sağlandığının açıklanmasını özellikle istirham ediyorum.

Söz verdiğiniz için de teşekkür ediyorum Başkanım.