KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, konu, kanun tasarısının neredeyse çok büyük bir kısmı doğrudan bizim Komisyonu ilgilendirdiği için ve usul hakkındaki konuşmalarımızda bu kanunu tekrar Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Atıcı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakanım, bu kanunun bizim Komisyonda yani Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda irdelenmesi gerektiğini defalarca söyledik, böyle münasip gördünüz. Burada katkılarımızı eğer izin verirseniz yapalım ve bu kanunda yeniden bir değişikliğe gerek kalmasını belki el birliğiyle engellemiş oluruz.

Olabildiğince çok siyaset yapmadan, maddelere bağlı olarak teknik birtakım şeyler söyleyeceğim. 5'inci maddede memurların aylıksız izinde geçirecekleri süreyi kademeye, dereceye intibak ettiriyorsunuz, güzel. Peki, bunu işçilere niye yapmıyoruz Sayın Bakanım? Geçen dönem biz bunu teklif etmiştik. Yani, kadın kadındır. Kadının memuru, işçisi, milletvekili, bakanı, olmaz. Ana anadır, kadın kadındır. Eğer siz memura bu hakkı veriyorsanız yani aylıksız izinde geçirdiği süreyi, bunu mutlaka işçilere de intibak ettirmemiz gerekiyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Buyurun, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Vardı da ben mi görmedim acaba arkadaşlar?

Şimdi, gelelim 6'ncı maddeye. 6'ncı maddede tartışmamızın en önemli noktası şuydu...

Sayın Bakanım, eğer çok yoğunsanız ben beklerim ama dinleteceğim kendimi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - İstişare ediyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Zaman zaman ben sizi izleyeceğim, tabii istişare edebilirsiniz ama ben susacağım o zaman, bilginiz olsun. Süremi de ona göre belki ayarlarsınız.

BAŞKAN - Süreyle ilgili bir sıkıntımız yok.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Peki, ben de istismar etmeyeceğim, söz.

Sayın Bakan, 6'ncı maddeyle ilgili konuşulması gereken konu tamamen tıbbidir, ne siyasidir ne de tekniktir. Siz 6'ncı maddede diyorsunuz ki: "Bir kadın eğer ilk doğumunu yaparsa iki ay, ikinci doğumunu yaparsa dört ay, sonraki doğumlarda ise altı ay süreyle çalışma süresinin yarısı kadar çalışır, ben parasını tam veririm." Tırnak içinde, tam değil, tam olmadığını da söyleyeceğim birazdan. Burada siz siyaseten çok doğumu teşvik ediyor olabilirsiniz, bu doğru bir şey midir, değil midir, tartışılır ama konumuz bu değil. Konumuz ne? Konumuz, bir kadın doğum yaptığı zaman ister birinciyi yapsın, ister beşinciyi yapsın, hiç farkı yoktur, aynı sürede yavrusunu emzirir, aynı sürede yavrusuna bakması gerekir. Hele hele ilk doğumu yapmışsa bir kadın -kadınlar düşünsünler -ilk doğumu yaptıklarında hayatlarının en kötü günlerini geçirirler; tecrübesizdirler, emziremezler, yavruları acaba ölecek mi, ölmeyecek mi diye korku içindedirler. Böyle bir durumu ben meslek hayatım boyunca çok yaşadım. Ben bir yenidoğan bebek uzmanıyım. O nedenle, annelerin yaşadığı bu duyguyu çok iyi bilirim. Siz bana deseniz ki: "Birinci doğuma altı ay veriyorum." Bak, bunun mantığı olur çünkü birinci doğumda kadın tecrübesizdir, yardıma muhtaçtır; devletin şefkatli eli gidecektir, bu kadına yardım edecektir. "İlk doğuma altı ay veriyorum, ikinci doğuma dört ay, üçüncü doğuma iki ay." derseniz bunun bir tıbbi mantığı vardır, insani mantığı vardır. Bana sorarsanız eğer, bir hekim olarak ben hayatım boyunca kadınlara dedim ki eğer açlıktan nefesiniz kokmayacaksa, kocanız size bakacaksa ne olur altı ay ücretsiz izin alın, yavrunuzu emzirin, çocuğunuza vereceğiniz en büyük hediye, en büyük miras budur. Şimdi, devletimiz bunu güzel bir hâle getirmeye çalışıyor ama bu gerçekten tıbbi bilgisi olmayan birisi tarafından hazırlanmış. O nedenle, biz diyoruz ki kadın kaçıncı doğumunu yaparsa yapsın aynı haklardan faydalansın. Buna "dört ay" derseniz gene razı olurum bakın yani altı aydır hakkı. "Dört ay" deyin, birinci doğuma da dört ay verin, ikiye zaten dört veriyorsunuz, üçüncü doğumu da dört aya çekin. Bir, iki, üç, dört -kaç doğum yaparsa, kendi rızasıyla- on -canı ne istiyorsa- ama her defasında dört ay izin verelim, mümkünse altı ay izin verelim. Ben etki analizini bilmediğim için kafadan sallayamıyorum maliyeti ne olur, ne biter ama ben bir hekim olarak diyorum ki bir kadın çocuk doğurmuşsa en az dört ay bu haktan mutlaka, mutlaka yararlanmalıdır ve buna göre de biz tedbir almalıyız.

Sırayla gittiğim için konular arasında atlama olabilir, o nedenle arkadaşlar sırayı takip etsinler diye söylüyorum.

Madde 9'da polislerin -emniyet hizmetlerinin- maaşını artırıyorsunuz, göstergesini artırıyorsunuz. Burada itirazımız yok tabii. Polislere biz 3600 önermiştik seçim bildirgemizde, siz 3000 önermişsiniz, eyvallah. Ama burada polis kadar onurlu görev yapan öğretmenler, diğer kamu görevlileri de var. Eğer bütçemiz elveriyorsa bunu biraz genişletmenin yoluna bakmamız lazım. Bunu yaparsak gerçekten yararlı olur diye düşünüyorum.

Sayın Bakan, 10'uncu maddede, 10'uncu maddenin son paragrafının -siz doğum sonrası yarı zamanlı çalışmayı az önce belirttiniz, hani "Anneler yarı zamanlı çalışır ve tam para alır." dediniz ama- son satırında diyorsunuz ki: "Yarı zamanlı çalışma hakkından kimin yararlanıp kimin yararlanmayacağına ben karar veririm." Yani, bütün analar bundan faydalanmıyor. Bakın, bu çok önemli bir şey. Diyorsunuz ki: "Ben hizmet sınıfına göre oturur, karar veririm. Şu ana bu kanundan yararlanabilir ama -atıyorum kafadan- stratejik önemi olan, stratejik değere sahip bir mesleği olan -örneğin doktor, örneğin asker kadın- bundan yararlanamayabilir, buna ben karar veririm." Bu iyi bir şey değil. Burada analar arasında ayrım yapıyorsunuz. Bunun vicdani sorumluluğunu da taşıyamazsınız. Ayrıca, teknik olarak diyorsunuz ki: "Bunu da Bakanlar Kuruluyla yaparım." Yapamazsınız, kanunu siz Bakanlar Kurulu kararıyla bu şekilde değiştiremezsiniz. O zaman buraya diyeceksiniz ki: "Şu, şu, şu kadınlar, analar bundan yararlanamaz." Ama o zaman ne olur? Basın mensupları, burada infial olur, kıyamet kopar ama siz bunu Bakanlar Kuruluna alıyorsunuz. Teknik olarak da mümkün değil, Anayasadan döner bu. Değiştirmeyin, bırakın, Anayasadan biz bunu çevirelim. Ama bizim görevimiz, muhalefet olarak size bu yasayı en mükemmel şekilde nasıl çıkarabileceğinizi göstermektir. Onun için biz burada oturup bütün bunları sizinle konuşmaya çalışıyoruz.

Şimdi, 14'üncü maddede uzman erbaşların parasını biraz artırıyorsunuz. Bu maddeyle geçen hafta uzman erbaşlara yapılan haksızlığı kapatamazsınız Sayın Bakan. Hatırlar mısınız, siz orada oturuyordunuz gene, Genel Kurulda ve uzman erbaşların maaşlarını, asgari ücrete endeksli olan maaşlarını çevirdiniz memur maaşı katsayısına ve 1.300 lira olan asgari ücretten uzman erbaşlar yararlanamadılar. Her bir uzman erbaşın sizin sayenizde yaklaşık olarak 600 lira -ortalama- aylık zararı oldu bu düzenlemenizle. Şimdi, buraya bir ek madde getirmişsiniz, onları bir miktar rahatlatmaya çalışıyorsunuz ama bunun da yetmeyeceğini, onlara olan borcunuzu ödemeyeceğinizi bilmenizi isteriz.

Şimdi, madde 16'da, yine her zaman olduğu gibi, sıkıştığınızda İşsizlik Fonu'na başvuruyorsunuz. Hani diyorsunuz ya "Doğum sonrası bu kadınlar yarım çalışma ödeneği alacaklar, bunların yarısını devlet ödeyecek, kalan kısmını da İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılayacağız." Bunlar işsiz değiller Sayın Bakan, bunlar ana. Siz İşsizlik Fonu'ndan buraya para aktaramazsınız, aktarmamalısınız, o zaman kul hakkı yemiş olursunuz, bunu yapamazsınız. Mantık da bunu gerektirir. Mantığınıza da sorsanız bunun mümkün olmayacağını size söyleyecek ama Hükûmet bir süredir sürekli İşsizlik Fonu'na elini atmaya devam ediyor.

Aynı maddenin (h) bendi niye buraya girdi, bunu hiç anlamış değilim. "İşbaşı eğitim programı giderlerinden" diye, bürokrat arkadaşlarım bir bakarlarsa... Yani, bu maddenin yeri burası mı, nedir? Yani, şimdi biz burada oturmuşuz, doğum sonrasını konuşuyoruz, birdenbire önüme bir baktım, işbaşı eğitim programının gideri de İşsizlik Fonu'na eklendi. Nereden çıktı, kimin aklına geldi, nasıl hayal edildi, gerçekten anlamak mümkün değil.

Şimdi, gelelim madde 17'ye. Buradan itibaren memur kadınları bıraktık, işçi kadınlara geldik. Yani, memur analar hakkındaki düzenlemeleri yaptınız, şimdi madde 17'den itibaren işçi analar üzerinden bakıyoruz ama memurlarla işçiler arasındaki ayrımı daha da derinleştirmişsiniz. Madde 17'de diyorsunuz ki, bakın: Memur kadın eğer doğurursa sorun yok. İşçi kadın eğer doğurursa, altı yüz gün işsizlik sigortası primi yatırmışsa bundan faydalanabiliyor. Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına? Böyle bir şeyi bana birisinin anlatması lazım. Memur kadın doğurduğunda tıkır tıkır parası ödeniyor ama işçi kadın doğurduğunda -madde 17'ye göre- altı yüz gün işsizlik sigortası primi bildirmiş olacak ki bundan yararlanabilsin. Benim mantığım almıyor. Birisinin bunu bir şekilde bize mutlaka izah etmesi lazım.

Tabii, bir endişemi de mutlaka dile getirmem lazım, geleceğe yönelik olarak. Bizler, annelerin bu şekilde yarı zamanlı çalışmasını, tamam, kabul ediyoruz, olabildiğince de destekliyoruz ama bunun ardından, eğer siz yarın karşımıza "kiralık işçi" kavramını getirirseniz Sayın Bakan, oraya kellemizi koyacağız, haberiniz olsun. Yani, "Kadın memura, kadın işçiye izin verdik yarım gün, onun yerini kiralık işçiyle dolduracağım." diye geçen dönem yaptığınız gibi, sendikalarla beraber topyekûn kellemizi koyduğumuz bir şeyi eğer yeni dönemdeki yeni milletvekili arkadaşlarım ve siz, Sayın Bakan getirirseniz inanın, bütün canımızla, bütün başımızla sizi püskürteceğiz. Yemin ediyorum, Türkiye'yi ayağa kaldırırız, ondan da haberiniz olsun.

Şimdi, gelelim bu yapılan düzenlemeler acaba kadınlara ciddi bir kâr getiriyor mu? Şimdi, bakın Sayın Bakan, bütün çocuğu olanlar bilir; kadın doğum yaptığı zaman her gün bir buçuk saat süt izni vardır, bir buçuk saat. Bu bir buçuk saat süt iznini kaldırmış bulunuyorsunuz. Bakın, önemli bir hata yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: Kadın yarım gün çalışsın, tam para alsın. Bir, kadın tam para almıyor; yarım gün çalışıyor, geri kalan kısmı işsizlik sigortasından ödettiriyorsunuz ya, ne olursa olsun kadının pozisyonu, isterse 5 bin lira maaş alsın, asgari ücretin üçte 2'si kadar İşsizlik Fonu'ndan para alacak yani kadın aslında büyük bir hak kaybına uğrayacak. Umarım anlatabildim.

Diyoruz ki kadın normal çalışsaydı sekiz saat, bir yıl boyunca zaten bir buçuk saat süt izni vardı kadının, erken ayrılacaktı, bunu kaldırdınız. Diyorsunuz ki: Kadın yarım gün çalışsın, maaşını tam vereyim. İnsanlar zannediyor ki siz tam maaş vereceksiniz, hayır. Örneğin, kadın 2 bin lira maaş alıyorsa, yarım gün çalıştığında mantık bin lira almasını gerektiriyor. Tamam, bin lirayı işveren ödeyecek, kalan bin lirayı da işsizlik sigortasından. İşsizlik sigortası ne kadar ödüyor maksimum? Asgari ücretin üçte 2'si. Kadın eğer 2 bin lira maaş alıyorsa -1.500 liraya kadar- sorun yok ama kadın 4 bin lira maaş alıyorsa Sayın Bakan, kadın zararda. Süt iznini kullanmış olsaydı daha kârlı olacaktı.

Bakın, bu uygulamalarla kadını maddi olarak zarara uğratıyorsunuz. O yüzden, bu süt izni işini günde bir buçuk saatten... Otursun bürokrat arkadaşlarım, hesaplasınlar ne kadar girdisi var kadına -bu uygulamayla ondan vazgeçtiğiniz için- kadına ne kadar zararı var. Göreceksiniz, yaklaşık 2 bin liranın üzerinde para alan kadınların tamamı ekonomik olarak bundan gerçekten zarar görmüş olacaklar. Bir de diyorsunuz ki: Ben bunu bütün kadınlara uygularım. Bir tek bu mevsimlik tarım işçileri bundan nasıl faydalanacak, ne bileyim, hostesler bundan nasıl faydalanacak, uzun süreli kendi yerinden ayrılanlar da nasıl olacak, bunları da bir düşünmemiz lazım.

Madde 23'te aslında iyi bir şey yapıyorsunuz. Yani, bizim geçen dönem onlarca kere söylediğimiz şeyi buraya getirmişsiniz, teşekkür ederiz. Demiştik ki size: Bu çocuklar, öğrenciler, liseden veyahut da üniversiteden mezun olur olmaz hemen GSS'ye tabi tutuyordunuz. Ya bir iki sene bunlara zaten iş bulamıyorsunuz -sizin politikalarınız yüzünden işsiz kalıyor bu çocuklar- bunu engellemişsiniz. Burada teknik olarak şunu söylemem gerekiyor: Bugüne kadar GSS nedeniyle borçlanan çocukların borç durumları ne olacak? Bakın, bu maddeyi geriye doğru işletmiyorsunuz yani vatandaş lehine bir şekilde 23'üncü maddede GSS'yi kaldırıyorsunuz "İki yıl sağlık hizmetlerinden faydalanır." diyorsunuz ama bugüne kadar birçok insan, bu şekilde olan, borçlandılar. Bu borçların da mutlaka silinmesi lazım, aksi takdirde problem olacak.

24'üncü maddede de şu kanayan kız çocuğu yarasını bir ortadan kaldırmamız lazım fırsat bu fırsatken. Hani, biliyorsunuz, 2008 öncesi ve 2008 sonrasında 18 yaşını bitiren kızlar arasında ciddi bir farklılık vardı. Yani, 2008 sonrasında 18 yaşını bitiren kızlar GSS ödüyor, 2008'den önce 18 yaşını tamamlayanlar GSS ödemiyor. Şimdi, hazır elimize fırsat düşmüşken, kadınlara da iyilik yapacaksak eğer, bu kızların evlenene kadar yani babalarından doğan haklardan dolayı -evlenene kadar veya bir işe girene kadar- GSS primlerinden tamamen muaf olmasını sağlayalım. Burada kadına pozitif ayrımcılığı yapalım. Bu da herkese yakışır.

Şimdi, madde 25'te işveren lehine ciddi bir uygulama yapıyorsunuz Sayın Bakan. Ya, Allah rızası için, ne olur, Hükûmetiniz hep işçiden yana olsun. İşverene düşman olmayalım, işveren parasını kazanıyor, yeterince sizden ihale alıyorlar zaten. Ama burada, bakın, 25'inci maddede, eskiden şöyleydi: Bir işveren 10'dan fazla işçi çalıştırıyorsa yani istihdama ciddi şekilde katkı sunuyorsa siz bunların primlerini -yani bir teşvik uyguluyordunuz- azaltıyordunuz. Şimdi, bunu kaldırıyorsunuz 10 sayısını, isterse 1 işçi çalıştırsın, tak, teşvikten... Teşvik niye? Adı niye teşvik bunun? Yani, neresi battı o paranın size? Gelsin, parasını ödesin işveren. Biz işverene düşman değiliz ama parasını kazanıyor bu adam, gelsin, otursun, ödesin ama 10 işçi çalıştıracak kadar benim devletime katkı sunuyor, istihdam sağlıyorsa bu durumda ben bu işvereni ödüllendireyim, tamam, buna itirazım yok ama siz teşviki tamamen, herkese yayıyorsunuz ve 1 işçi çalıştırsa bile buna teşvik uyguluyorsunuz. Bunun adı teşvik filan olmaz, bunun adı doğrudan doğruya işverene açık, net bir destek olur. Ama, bunun getireceği paradan da bizim yoksul vatandaşımızı mahrum bırakmış olursunuz.

Sayın Bakanım, bir tek cümle siyaset yapmadım. Bu anlattığım konular, bu anlattığım maddeler üzerinde çok ağır siyasetler yapılabilir, çok ciddi söylemlerde bulunulabilir ama dikkat ettiyseniz, benim komisyonumla ilgili olan bütün maddelerde tek tek size teknik bilgi verdim ve eğer uygulamazsanız ne olacağını sizlere anlattım. Eğer Komisyonumuz, değerli üyeleri uygun görürlerse bu maddeler üzerinde daha detaylı -maddeler geldiğinde- konuşabiliriz ama eğer bunlar olmazsa biz maddelerde bunların siyasetini yapacağız Sayın Bakan. O zaman iş tabii ciddi şekilde basına da yansıyacak, siyasetini de yapmış olacağız. Birinci amaç, burada, Komisyonda siyaset olmamalı. Benim verdiğim bu teknik bilgilerden umarım bürokratlar arkadaşlar -notlarını aldılarsa- bir hazırlık yapar, maddeler konuşulana kadar birtakım değişiklikleri önergelerle yaparsınız diye düşünüyorum, saygılar sunuyorum.