Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .02.2024 |
BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Teşekkür ederim Başkanım.
Tabii, katkı veren arkadaşlara teşekkür ediyorum. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi müessesesi bence çok olumlu bir müessese. Özellikle ceza adaleti ve ceza sosyolojisi açısından da dikkate değer ve esasında sanık lehine olan insancıl bir düzenleme. Dolayısıyla, bu hükmün ertelenmesi düzenlenmesini yasadan kaldırmak veya vazgeçmek, toplumu gelmiş olduğu nokta bakımından geriye götürür, ileriye götürmez. Dolayısıyla insanlar hata yapabilir, yanılabilir; verilen ceza gerçekten o hatanın karşısında veya yanılgının karşısında mahkûmiyet olduğu takdirde veya mahkûmiyetten öte, hapis cezası olduğu takdirde, hapse girdiği takdirde toplum vicdanını da yaralayabilir.
Şimdi, arkadaşlarımızın çoğu şunu unutabiliyor: Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi bir beraat kararı değil veya ona eş değer bir karar değil, nihayetinde bu karar bir mahkûmiyet kararı ve bu mahkûmiyet kararı eğer bir daha suç işlediği takdirde bütün sonuçlarıyla açıklanabilecek ve dolayısıyla aynı zamanda, sanıklarda da bir daha suç işlememe noktasında bir caydırıcılık da sağlayabilir. Dolayısıyla bunu hüküm hiç kurulmadı gibi anlamamak lazım; hüküm kuruluyor, hüküm var ortada ama "Senin kastına göre veya başka bir şeye göre ya da mahkemeye gelen kanaate göre ben bu hükmün açıklanmasını erteliyorum." diyerek esasında sanığa da bir daha bu suçu işlememe anlamında çok kuvvetli bir ikaz oluyor. Dolayısıyla bu düzenlemenin yasalarımızda yer alması önemli.
Tabii, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinde de haklılık payı var ve dolayısıyla bu hükmün tesisine ilişkin usul ve esasların mahkemeler tarafından gelişigüzel kullanılmaması bakımından denetlenebilir olması noktasında itiraz yolunun olması da doğru. Bazen sanık şunu da diyebilir: "Ya, benim beraat etmem gerekiyor, niye benim hükmün ertelenmesine karar veriyorsunuz? Nihayetinde bu bir mahkûmiyet." Dolayısıyla sanığa o itiraz hakkının tanınması da sanık lehine önemli bir güvence diye düşünüyorum.
Tabii, Anayasa'nın 35'inci maddesi kapsamında mülkiyet hakkının müsadereyle sınırlandırılmasının hangi hâllerde yapılabileceği -içtihatlarla da uygulamalarla da ve kurallarla da- açık ama burada en önemli sınırlandırma maddesi mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı olamayacağı, toplum yararına aykırı kullanılamayacağı hususundaki gerekçe.
Şimdi, silahla tehdit ediyor, yani aynı adama o silahı geri mi vereceğiz? Veya bozuk gıda maddelerini piyasaya sürüyor, biz müsadere etmeyip tekrar adama verip devam mı etmesini sağlayacağız? Dolayısıyla bu konularda ince bir ayar vermek lazım, bir yaptırımı da olması lazım çünkü neticede adam beraat etmiyor yani ceza alıyor; bu suçun da en azından suça konu eşya bakımından ya da yurda soktuğu kaçak eşyalar bakımından bir yaptırımı olsun. Dolayısıyla bilmeyerek de soktu, bilerek de soktu; bu hükmün ertelenmesinden faydalandı. İnsanlar bilmeyerek de kaçakçılığa konu eşyayı getirebilir yani adamı bir de bu noktada -adli para cezası da olsa ya da mahkûmiyet de olsa- hapse mi koymamız lazım? Dolayısıyla ceza adaleti bakımından bu hükmün ertelenmesi, suça konu eşya bakımından müsadere hükümlerinin uygulanması... Tabii, burada, Anayasa Mahkemesinin, belirsizliği noktasındaki endişeleri bir nebze giderilmeye çalışılmış. Nedir? Kesinleştikten sonra... Bu kesinleşme iki şekilde olur: İtiraz edilmezse, itiraz edilerek. Zaten itiraz edilerek istinaftan geçtikten sonra müsadere edilmişse esasına da bakılacağı için, usulüne de bakılacağı için denetimden de geçmiş oluyor. Dolayısıyla bu noktada hem toplumun hem Anayasa Mahkemesinin endişeleri de bir nebze giderilmiş oluyor ama daha belirgin düzenlenebilir mi? Düzenlenebilir veya kaldırılabilir de ama şu anda bu müessesenin gerçekten, Türkiye'de toplum için önemli olduğunu düşünüyorum. Düşünün, Hakkâri'de adam bir kere kaçağa gitmiş gelmiş, yani adamı hemen içeri mi koyacağız? Ya, bir kere de erteleyin yani, ne olur; adam pişman olmuş. E, şimdi, siz bunu ortadan kaldırdığınız zaman, ısrarla savunduğunuz zaman nereye koyacaksınız bu adamı, götürüp hapse mi koyacağız? Yani Allah'tan korkun, adam 1 kere gitmiş, 2 kere gitmiş neyse 1 kere yakalanmış, 10 kere gitmiş de 1 kere yakalanmış, bir daha adam vazgeçer. Yani dolayısıyla buna o kadar "Kaldıralım." diye söylemeyin yani ayıp olur. Dolayısıyla bu müessese gerekli müessese.
Ben tekrardan teşekkür ediyorum.