KOMİSYON KONUŞMASI

GİZEM ÖZCAN (Muğla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

4'üncü maddede teklif edilen düzenleme bir hukuki garabete işaret etmekte. Şöyle ki: Biraz önce de anılan düzenlemeye göre 4'üncü madde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir düzenlemeyi iptal gerekçesindeki hiçbir ihtiyacı karşılamadan tekrar önümüze getirmiş durumda aslına bakarsanız. Düzenlemeye göre, anılan suçun oluşması için bir suç örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olmamakla birlikte failin gerçekleştirdiğini iddia ettiği ve kabul edilen fiilin suç oluşturması ve bu suçun örgüt adına işlenmesi olarak olması gerekmektedir. Anılan suç bir terör örgütü adına işlenebileceği gibi anılan kanunun 220'nci maddesinde tanımlanmış olan bir suç örgütü adına da işlenebileceği ifade ediliyor. Tabii, Anayasa Mahkemesi, bu suçtan ceza alanların örgüte üye oldukları kanıtlanamamasına rağmen örgüte üye olanlardan daha fazla hapis cezasıyla cezalandırılıyor olmalarını karara gerekçe olarak gösteriyor. Yargı makamlarının "örgüt adına işlenen suç" kavramını her somut olayın özelliğine göre farklı yorumladığını da yine kararında belirtiyor ve son olarak, mahkeme, itiraz konusu kuralın örgüt üyeliğine dair herhangi somut bir delil bulunmadan ve işlenen suçun niteliği ve ağırlığı itibarıyla örgütün amacına ne suretle katkıda bulunduğunu dikkate almadan kişileri örgüte üye olmak gibi son derece ağır bir suçtan cezalandırılmalarına neden olacak şekilde geniş yorumlamaya müsait olduğunu ifade ediyor.

Şimdi, burada baktığımız zaman, sadece Anayasa Mahkemesinin kararında değil Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2017'de verdiği kararda da yine Türk Ceza Kanunu'nun 220(6)'ncı maddesinin öngörülebilir ve kanunilik şartını taşımadığına yer veriyor ve mahkeme, maddenin geniş yorumlanmasının kişilerin kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı korunmasına yönelik yeterli korumayı içermediğini de belirterek şerh düşüyor. Ancak elimizdeki düzenlemenin Anayasa Mahkemesinin vurguladığı sorunları ortadan kaldırmadığını görüyoruz. Aksine eylemlerin belirli, öngörülebilir ve somut olması gerekliliğiyle tamamen bir tezat anlayış içinde ve mevcut teklifin bu hususlarda belirsizliği sürdürerek yeni mağduriyetler yaratacağı kanaatindeyiz. Yani getirilme amacına uygun hareket etmeyeceği gibi yeni mağduriyetlerin de ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir. Aynı zamanda "örgüt adına" kavramının belirsizliğinden kuralın geniş yorumu nedeniyle ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ya da örgütlenme veya din ve vicdan özgürlüğü gibi temel haklar üzerinde güçlü bir caydırıcı etki yaratacağı da açıktır. Bu nedenle bizler de teklifin geri çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.