Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu ve 104 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1959) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 01 .02.2024 |
ŞEREF ARPACI (Denizli) - Sayın Başkanım, çok kıymetli Komisyon üyelerimiz, değerli milletvekillerimiz, Bakan Yardımcım, değerli bürokratlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok kısa konuşacağım. UMREK, UMREK dedik, nedir bu UMREK diye baktım: "Madencilik sektörünün sermaye ve finansmana erişiminin kolaylaşmasına yönelik çalışmalar yapmak, borsa ve finansla ilgili düzenleyici ve denetleyici kurumlarla ilişkileri geliştirerek madencilik sektöründeki yatırımcıları korumaya yönelik stratejiler geliştirmek." UMREK'in çalışma alanlarına baktığımızda aslında çok yanlış bir şey görmüyorum; sektörü koruyor, yatırımcıyı koruyor, bu yatırımcılara ve sektöre finansman sağlayan finansman kuruluşlarını, bankaları koruyor ve borsaya da rapor vererek yine küçük yatırımcılara aslında güven veren bir kurum ve dolayısıyla bu kurum yüce Meclisin iradesiyle, çok da kısa bir süre önce, Soma faciasından sonra tüm partilerin ortak iradesiyle kurulmuş bir değer aslında. Bu değeri yaklaşık üç dört sene sonra pasifize etmek de aslında bizim içimize sinmeyen bir konu.
Tabii, dün sektör temsilcileriyle konuştuk, bürokratlarımız bilgi verdi sağ olsunlar, konunun aslında maliyetle alakalı olduğu ve biraz da bürokrasiyle ilgili olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla biz bu kıymetli kurumumuzu pasifize etmek yerine aslında işleyişini kolaylaştırıp maliyetleri düşürerek hizmetini daha da hızlı bir şekilde vermesini sağlarsak, dediğim gibi en başta sektör olmak üzere finans kuruluşlarından borsadaki küçük yatırımcılara kadar Türkiye ekonomisinde de bir riski ortadan kaldıracağımızı düşünüyorum. Tabii, dün konu üzerinde çok konuştuk, yurt dışından farklı firmaların da istenirse bu hizmeti vereceğini konuştuk ama dediğim gibi, aslında bu kurumumuz bizim yerli ve millî kurumumuz. Yurt dışına gideceğine bu paralar UMREK çalışmasına devam etsin, sektörü korumaya devam etsin. Bu konuda da bir değişiklik yapılabilirse ben bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum.
4'üncü maddedeki tabii göllerle alakalı konuya da gireceğim, UMREK'e de bağlayacağım, biraz sonra güneş enerjisiyle alakalı kısma da geleceğim. Biz burada bir karar verdiğimiz zaman bu kararın arkasında da uzun dönemli durmamız gerektiğini düşünüyorum yani aslında "sürdürülebilirlik" dediğimiz kavram budur. Bir karar verdik, kanunlaştırdık ama iki sene sonra bir değişikliğe gittik, sonra üç sene sonra başka bir değişikliğe gittik. Bunu yapmak yerine aslında bu komisyonlarda ve Meclisimizde bu konuyu daha iyi şekilde irdeleyerek kanunu çıkarırsak hem yatırımcılarda daha sonra oluşacak mağduriyeti gidermiş oluruz ve geri dönülmez tahribatları da gidermiş oluruz. Özellikle bu konuda tabii göller meselesini burada kriterlerinin belirlenmesi anlamında kıymetli buluyorum çünkü diyelim ki bugün tabii gölleri bu kanun teklifinden çıkarmadan geçirdiğimizde bir iki sene sonra, üç sene sonra bir mağduriyet oluştuğunda, yine bu Komisyonda, yine yüce Mecliste bununla ilgili bir değişiklik yaptığımızda; bir, o göllerle, doğayla ilgili geri dönülmez bir tahribat oluşmuş olacak; iki, oraya yatırım yapan yatırımcı da mağdur olmuş olacak. Dolayısıyla buradaki kriterlerin belirlenerek doğanın, çevrenin, doğal hayatın ve yatırımcıların tekrar konularak bu teklifte değişikliğe gidilmesini ben kıymetli buluyorum.
Şimdi, güneş enerjisiyle alakalı, 8'inci maddeyle alakalı dün sektör temsilcileriyle yaptığımız toplantıda aslında yine aynı konudan sektör temsilcilerinin muzdarip olduğunu gördüm. Oyun oynanırken kuralların sürekli değişmesinden kaynaklı yatırımcılarımız muzdarip olmuşlar ve tabii, biraz da sıkıntıları şu yönde: Maddenin gerekçesinde bu firmaların çok kâr ettiğine yönelik yani lisanssız üretim yapanların çok kâr ettiğine yönelik bir düzenleme gerekçe olarak sunulmuş. Tabii, ben buna da katılmadığımı ifade etmek istiyorum çünkü on yıl önce bu kanun çıktığında devlete, Hükûmete, bu kanuna güvenerek yatırım yapan insanlar iki sene sonra kanun değişikliğiyle, beş sene sonra kanun değişikliğiyle, işin sonunda belki, evet, yatırdıkları paraları, yaptıkları yatırımları çıkarmışlar ama yine de bir mağduriyet de söz konusu olmuş. Şimdi, on sene bitti ve gerekli desteklemeleri alamayacaklar; lisanslı üretim yapmaları isteniyor ama tabii, şimdi, buradaki firmalarımıza baktığımızda da hepsini küçük yatırımcılar olarak görüyoruz; o günün şartlarında çok büyük yatırımlarmış ama hem de çok da büyük bir kapasiteyi oluşturuyorlar. Yani toplam güneş enerjisi yatırımının neredeyse yüzde 50'sini oluşturuyor bu küçük firmalarımız. Aslında ekonominin temeli de KOBİ'lerimizdir, burada da enerji sektörünü KOBİ'ler oluşturuyor. Aslında onları korusak ve bu kazandığı paralarla bu yatırımlarını artırmalarını sağlasak burada daha büyük bir fayda sağlayacağımızı düşünüyorum. Kendilerinin en büyük endişesi bu kanunla çıkacak kanunlardan sonra kendilerinin bu sektörde kalıcı olamayacakları ve bu kapasiteleri kullanamayacakları, belki de firmalarını kapatmak zorunda kalacakları yönünde. Tabii, Türkiye açısından ve devletimiz açısından nasıl olur? Bu kapasiteyi daha büyük firmalar, lisans firmalar kullanacaktır ama burada da ne yazık ki işte büyük balık küçük balığı yer gibi bir şey ortaya çıkıyor. Onun yerine, biliyorsunuz, Sanayi Bakanlığımız güneş enerjisi panellerine de teşvik veriyor şu anda yani aslında güneş enerjisi panellerinin yatırımlarının artmasına yönelik bir çalışma da var. Dolayısıyla burada yatırımcıları küstürüp diğer tarafta da yatırım yapılmasını sağlamak, hani biraz burada bir ikilem oluşmuş. Bu küçük yatırımcılarımızı da korursak ve lisanslı üretim yapmaları için teşvik ediyoruz ama bunun da şartlarını biraz daha kolaylaştırırsak en azından yatırımcılarımız o gün, on sene önce ülkeye güvenen, Hükûmete güvenen bu, Bakanlığımızın yine şartlarını koyduğu kanunla yatırım yapan yatırımcıları da küstürmemiş, üzmemiş oluruz. Çünkü en nihayetinde yine konu yerli ve millî sermayeye geliyor. Bu firmalarımız yerli ve millîdir, hepsi Türk şirketleridir dolayısıyla pastadaki paylarını artırmaları da en büyük temennimdir diyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.