KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHİN TİN (Denizli) - Çok Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız, Bakan Yardımcımız ve değerli STK temsilcilerimiz; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki bu kanun çalışması yine, Bakanlıklarımızdaki değerli bürokrat arkadaşlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız Ahmet Bey ve Ali Bey'in uzun süreli çalışmalarıyla bu noktaya geldi. Ki dün hep beraber bir bilgilendirme toplantısı yapıldı ve burada yine kanun teklifindeki maddeler üzerine konuşma yapıldı, herkes fikirlerini ve görüşlerini ortaya koydu.

Aslında, genelde baktığımızda, kanun teklifi maddelerimizdeki -14 maddede- esas amacın, Türkiye'deki yer altı zenginliklerimizin, kaynaklarımızın yer üstüne çıkarılıp ekonomiye ve sanayimize katkısının sağlanması; hepimizin ortak hedefi olduğuna ben inanıyorum. Aynı şekilde, amacımız, enerji üretiminde daha ucuz, daha çevreci, daha yeşil enerjinin üretilerek ülke ekonomisine katkısının sağlanması ve enerji ithalatının düşürülmesidir; bunda da aslında hemfikir olduğumuza inanıyorum. Yani burada sadece anlamadığımız nokta, hem bunları istiyoruz ama bununla ilgili kanunlar ve çalışmalar geldiğinde de bunlara karşı geliyoruz. Bunun burada iyi dengelenmesi ve iyi ayrıştırılması gerekiyor.

Biraz önce Abdurrahman Başkanım da dile getirdiler. Her ülkenin kanunları var, Türkiye'deki bir iş adamı da bugün Karadağ'da 500 megavatlık elektrik yatırımı yapıyor, Libya'da yapıyor, İtalya'da yapıyor, Fransa'da yapıyor. O zaman, bu, onlar için de "kapitülasyon" anlamına mı geliyor acaba? Yani buradaki söylemde bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Yani bir ülkenin bir vatandaşının başka bir ülkede gidip iş yapmasının "kapitülasyonlar" anlamında değerlendirilmesini doğru bulmuyorum.

Türkiye'de olduğu gibi... Biz Dünya Ticaret Örgütü üyesiyiz. Türkiye'deki iş adamı başka ülkeye gidip yatırım yapıyor, yurt dışındaki iş adamı da gelip bizim burada yatırımlar yapıyor. Bizim Körfez bölgesi ülkeleriyle -Birleşik Arap Emirlikleri ya da Suudi Arabistan'la- sözleşmeler yapmamız ya da mesela, Rusya'yla nükleer santral yapmamız "onlara peşkeş çekiliyor" anlamına geleceğini ben düşünmüyorum. Bence bu söylemlerden ziyade, biz burada kömürümüzü nasıl çıkarabiliriz? Türkiye'de 100 milyar dolarlık kömür rezervinin olduğunu biz biliyoruz. Bakanlığımız bu konuda daha önce bir çalışma yapmıştı, aklımda kaldığıyla da bunu anlatmak istedim. Mesela, biraz önce siz dile getirdiniz; kömür çıkarılacağı zaman, Denizli ve diğer şehirlerde yer altı madenciliği yapılırken çevreye dikkat edilmiyor ya da başka şeyler yapılıyor anlamında sorunları dile getirdiniz. Şimdi, tabii, diğer illerde de işte, Manisa ya da efendim, Soma gibi, Zonguldak gibi, Denizli gibi, bu tür alanlarda, evet, birkaç çevreci grubun bu anlamda karşı çıktığını biz görüyoruz ama bunun ne kadar gerçekliği yansıttığına da önce bir bakmak lazım. Yani orada bu madenler çıkarılırken; bakır, demir ya da altın ya da herhangi 4'üncü grup madenler, metalik madenler çıkarılırken o firmaların yapmış olduğu çalışmalarda kurallara ve kanunlara aykırılık varsa zaten bakanlıklar buna gerekli cezayı kesiyor ve orada çalışmalarını yapıyor. Dolayısıyla bence yani biz, kendi kendimize, kendimiz ayak diretiyoruz, fren basıyoruz ve iş adamlarımızı, iş dünyamızı engelliyoruz. Bu anlamda, onların, buradaki yapılan çalışmanın, kanun maddelerinin iş dünyasının daha hızlı hareket etmesi, kurumlarımızın daha hızlı hareket ederek enerjimizi, bize Allah'ın verdiği, doğal, yenilenebilir enerjiyi, bunu enerjiye dönüştürerek, vatandaşlarımıza ve iş dünyamıza daha ucuz elektrik vererek rekabet ortamında dünya literatüründe ihracatımızı arttırmak olduğuna ben inanıyorum.

Bu anlamda, kanunumuzun, yasamızın hayırlı olmasını temenni eder, hepinize teşekkür ederim.