Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Adıyaman Milletvekili Resul Kurt ve Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1918) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 18 .01.2024 |
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan önceki işte bütçe kanununu görüştüğümüz dönemde de iktidar partisi milletvekillerimiz hem partili arkadaşlarımın hem şahsımın yapıcı muhalefet anlayışı konusunda teşekkürlerini iletmişlerdi. Bugün de gerçekten birçok muhalefet partisi hatta iktidar partisi ortağı partilerden teklifler sunuldu. Eğer iktidar yapıcı bir muhalefet arzu ediyorsa sunulan önerilerin mutlaka ciddiye alınmasını ve kanun düzenlemelerinde dikkate alınarak ona göre yeni bir düzenlemeye geçilmesini bizler de arzu ediyoruz. Aksi takdirde, noktasına virgülüne dokunmadan geçirilen kanunlar maalesef muhalefetin de şevkini kırmakta, sizlerin teşekkürü de maalesef kuru bir söz olarak kalmakta. Bu üzüntümü ifade etmek istiyorum.
Komisyon toplantılarımızda daha önce de ifade ettiğimiz gibi, İşsizlik Fonu'nun amaç dışında kullanımı noktasında ikazlarımızı hepimiz dile getirmiştik ve burada evet, primlerin, işveren, işçi primlerinin oranının farkındayız ama işverenin katkı sağladığı primin üzerinde teşvikler aldığına da şahit oluyoruz. Dolayısıyla, bugün birçok milletvekilimizin de dile getirdiği gibi, bu Fon'un işveren ve işçi katkı payları oranında ayrılması belki düşünülebilir ya da daha farklı oranlarla yeniden dizaynı gerçekleştirilebilir ve gerçekten amaç dışı kullanımın da önüne geçilmiş olabilir.
Ben, aslında kanun maddesinde de geçen iş sağlığı ve güvenliği konusunda biraz konuşmak istiyorum. On iki yıl önce 6331 sayılı Kanun'umuz çıktı ama o günden beri gerçekten doğru düzgün hiçbir düzenleme yapılmıyor. Maddelerde "İleriki zamanlarda Bakanlıkça düzenlenir." denilen maddelere bile bugüne kadar, on iki yıllık süreç zarfında dokunulmadı ve sürekli bir ertelemeye muhatap bu kanun.
Şimdi, kanun maddesinde geçen yeni bir istihdam alanı oluşuyor. Evet, bunlara ihtiyaç var mıdır? Doğru; fizikçi, biyolog, kimyager; bunlar bu sahanın ihtiyacı olan branşlardır. Ancak bu branşlar eğer iş sağlığı güvenliği kapsamında, bu kanun kapsamında olacaksa burada açık olan bir şey var, bu kimseler iş sağlığı güvenliği eğitimlerinden geçirilmiş kimseler mi olacaklar? Maddede bu yazmadığı için bu sorunun cevabına ihtiyacımız var. Bir tabibin iş yeri hekimliği belgesiyle mi bunu devam ettirecek ya da bir kimyager yine iş sağlığı güvenliği belgesiyle, eğitimden geçerek mi bunu devam ettirecek? Ve özellikle tabii ki yeni bir iş alanı olduğu için de yeni bir atama olduğu için de burada mülakatsız, liyakate dayalı bir atama yapılması konusunu hassasiyetinize sunuyorum, böyle olmasını umuyorum.
Şimdi, bu eğitim sertifikalarıyla ilgili bir sorun var. Bu kanunun çok ciddi bir şekilde irdelenmesi ve çalışılması gerekiyor. Şimdi, düşünün, bir kişi iş sağlığı güvenliği lisans mezunu, aynı bölümden yüksek lisans yapmış, B sınıfı sertifikayla da dört yıl boyunca çalışmış. Peki, bugün A sınıfı bir denetim yapabilmek için diğerleri gibi nereye yönlendiriliyor? İş sağlığı güvenliği sertifika programlarına yönlendiriliyor. Şimdi, dört yıllık lisansın, iki yıllık yüksek lisansın veremediği ve dört yılda sahadaki tecrübenin veremediği bir eğitimi on beş gün teorik, on beş gün de pratikte olmak üzere otuz günlük bir özel eğitim sertifikasıyla bu kimseler nasıl, yani aradaki açığı nasıl karşılamış olacaklar, nasıl kapatmış olacaklar? Yani bu, akla, mantığa gerçekten ziyan bir durum ve ekonomik şartları biliyorsunuz, en aşağı 15 bin liradan başlıyor bu eğitimler ve insanların bunu karşılayabilecek güçleri olmayabiliyor. En azından lisans, yüksek lisans mezunlarının bu derece yükseltmelerinde kesinlikle özel sertifika kurumlarına yönlendirilmemeleri gerekir. Kanunun ihtiyacı var. Neden? Çünkü, Türkiye'de 600 bin tehlikeli ve çok tehlikeli sınıf iş yeri var ama bir yılda en fazla 20 bin iş yeri denetimi personel yetersizliğinden ancak sağlanabiliyor.
Şimdi, bu iş sağlığı güvenliği denetimlerine giden arkadaşlarımızı, danışmanları düşünün, hiçbir yetkisi yok arkadaşlar. Yani iş durdurma yetkileri yok, iş yerine ceza kesme gibi yetkileri yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Bu yetkileri yok, sadece gidip danışmanlık hizmeti veriyorlar ama bu iş yerlerinde hele de kamuoyunun önünde bir iş kazası gerçekleştiyse, ölümlü bir iş kazası gerçekleştiyse, infiale neden olan bir iş kazası gerçekleştiyse bu iş sağlığı güvenliği uzmanları, danışmanlar hemen kelepçelenerek tutuklanıyorlar. Şimdi, burada bu yetkilerin bir defa tekrar tartışılması gerekiyor. Yetkisi olmayan, iş durdurma yetkisi olmayan, ceza kesme yetkisi olmayan, ayda ancak iki saat gitme yetkisi olan danışmanın kamuoyunun vicdanını rahatlatmak adına tutuklanması, aylarca, yeri geldiğinde yıllarca hapiste kalması, tutuklu yargılanması asla kabul edilebilir bir durum değildir. Kamuoyu vicdanını rahatlatmak istiyorsak bu kanunu en baştan, eksiklerini, noksanlarını gözden geçirerek dizayn etmek durumundayız.
Ben bu konularda Sayın Komisyon Başkanlarımızı ve Sayın Bakanlığımızı, yürütmeyi göreve davet ediyorum yani bu konu ciddi bir mesele ve iş kazalarında maalesef iyi bir tablo yaşamıyor, iyi bir fotoğraf vermiyoruz dünyaya Türkiye açısından. Bu açığı kapatabilmek için, bu zorlukları kapatabilmek için 6331 sayılı Kanun'un, maddeleri üzerinde teker teker konuşmak üzere tüm açık alanlarını kapatmayı, bu on iki yıllık süreçte karşımıza çıkan, pratikte yaşadığımız sorunların da üstesinden gelecek şekilde yeni baştan düzenlenmesini teklif ediyorum. Umarım yürütme kanadında bu karşılık bulur.
Tekrar teşekkür ediyorum.
Kanun hayırlı olsun.