Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Adıyaman Milletvekili Resul Kurt ve Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1918) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 18 .01.2024 |
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu teklif üzerine konuşurken iki konu üzerine odaklanacağım. Bir tanesi, bu teklifteki, istihdamı desteklemek için, işverenlere finansman sağlanması için sigorta priminden mahsup edilecek şekilde ücret desteği sağlanmasının İşsizlik Sigortası Fonu'ndan ayrılması meselesi yani İşsizlik Sigortası Fonu'nun işverenlerin finansmanı için çok eski zamandan beri kullanılıyor olmasının devam ettirilmesi anlayışı üzerinde durmak istiyorum. İkincisi de -madde ihdasında herhalde önümüze gelecek- emeklilerin maaş artışıyla ilgili olan konu.
Şimdi, öncelikle birkaç veriye değinmek istiyorum burada. Yani neden sermayeye İşsizlik Sigortası Fonu'ndan hâlen bu şekilde destek sağlanır? Nereye bakacağız bunun için? Yani "Böyle bir ihtiyacı var mı sermayenin?" diye bakmamız gerekiyor. Onun için birkaç veriye değinmek istiyorum çünkü bu iktidar şöyle bakıyor duruma: Sermayenin maliyetini düşürürsek ekonomi düzelir diye bakıyor, sermayeye destek, teşvik ve muafiyetler sağlanırsa ekonomideki gidiş düzelir diye bakıyor ancak sizler de görüyorsunuz, ekonomideki gidiş düzelmiyor böyle yapıldığı durumda yani aslında zihniyette bir sorun var. Özellikle son yıllarda sermaye sınıfının kârlarına baktığınız zaman gerçekten şaha kalkmış bir durum görüyoruz, rekor üzerine rekorlar kırılıyor ve esas itibarıyla kâr rekorları kırılıyor yani sermayenin bu desteğe, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan destek almasına ihtiyacı yok, bir kere bunu görmek gerekiyor.
Şimdi, bakın, birkaç veri dedim, bir tanesi gayrisafi yurt içi hasıla verileri. Bu verilere baktığımızda, gayrisafi yurt içi hasıladan iş gücüne yapılan ödeme açısından baktığımızda, emeğin aldığı pay 2018 yılında yüzde 33,5 imiş, 2022 yılında bu pay yüzde 26,3 olmuş yani büyük bir düşüş var emeğin aldığı pay açısından baktığımızda. Son beş yılda 7,2 puan düşmüş emeğin payı. Bu ne demek? Yani emeğin payı düşmüş, kimin payı artmış? Sermayenin payı artmış kaçınılmaz olarak yani sermayenin millî gelirden aldığı pay 2022 yılında yüzde 53,7'ye yükselmiş. Bunun anlamı nedir? Hepiniz biliyorsunuz sonuç olarak, makas sermaye lehine açılmış ve şu anda oranlara baktığımızda 11,4 puan sermaye lehine açılmış bir makas var ortada, demek ki sermayenin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan desteklenmeye ihtiyacı yok aslında; birinci veri bu.
İkincisi, yine, TÜİK'in açıkladığı verilere baktığımızda, 2022 yılı gelir dağılımı istatistiklerine baktığımızda, en yoksul yüzde 20'lik kesimin toplam gelirden aldığı payın azaldığını görüyoruz, en zengin yüzde 20'nin ise toplam gelirden aldığı payın artış gösterdiğini görüyoruz. Verileri teker teker karşılaştırdığımızda görüyoruz ki ciddi bir fark var ve son on altı yılın zirvesine çıkmış aradaki fark yani en zengin yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay son on altı yılın zirvesinde; bu, çok ciddi bir durum. Bu da şu anlama geliyor: Bu ülkenin en zenginlerinin, sermayenin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan pay almasına ya da onlara bir destek yapılmasına ihtiyacı yok aslında. Buna karşılık, en düşük gelire sahip olan yüzde 20'lik gruba baktığımızda ise neyi görüyoruz? 2022 yılında yine çok ciddi bir azalma olmuş yani yüzde 6'ya gerilemiş en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay; ikinci söylemek istediğim veri bu.
Üçüncüsü, servet eşitsizliği var bu ülkede -sizler de biliyorsunuz- yani bilerek "servet eşitsizliği" diyorum. Çeşitli raporlara, uluslararası raporlara baktığımızda Türkiye'de 1 milyon doların üzerinde servete sahip olan 61 bin kişi bulunuyor, serveti 500 milyon doları geçen 33 kişi bulunuyor -rakamlar değişebilir, üç aşağı beş yukarı bu civarda- ve Türkiye'deki toplam 1 trilyon 41 milyar dolarlık servetin yaklaşık yüzde 40'lık kesimi sadece yüzde 1'lik kesimin elinde yani bu, servet eşitsizliğinin ne kadar büyük olduğunu gösteren en önemli verilerden bir tanesi. Demek ki Türkiye'de böyle bir servet eşitsizliği varken zenginlerin ya da sermaye sahiplerinin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan desteklenmeye ihtiyaçları yok anlamına geliyor bu bir kez daha yani 2002'den bugüne kadar karşılaştırdığımızda servet uçurumu gerçekten büyük ölçüde büyümüş bir vaziyette ve çok büyük bir eşitsizlik ortaya çıkmış vaziyette.
Yine, bir başka veri... Sermaye sınıfının emekçi sınıflar aleyhine obez hâline geldiğini ortaya koyan bir veri var, o da -yine TÜİK ve Merkez Bankası verileri açısından baktığımızda- sektör bilançoları raporu ve bu raporlara da baktığımızda aslında 2022 yılında şirketlerin net dönem kârlarında yüzde 423 artış olduğu görünüyor; çok büyük bir artış bu, gerçekten zirve yapmış vaziyette geçtiğimiz yıllarla karşılaştırırsak. 2022 yılında bir önceki yıla göre, 2021'e göre yaklaşık 4,5 kat daha fazla kâr elde etmiş şirketler; bu, çok ciddi bir durum. Yani işçilere, emekçilere, emeklilere baktığımızda böyle bir artış görüyor musunuz onların gelirlerinde? Görmüyorsunuz. Banka kârlarına baktığımızda aynı durumu görüyoruz yani 2023 yılına baktığımızda, Ocak-Eylül dönemi net kârlara baktığımızda inanılmaz bir artış var, yüzde 53,5'luk bir artış var; aynı dönemde resmî enflasyon ise yüzde 49,86 olarak açıklanmış TÜİK tarafından -ki bunun doğru olmadığını hepimiz biliyoruz- ona rağmen enflasyonun üzerinde bir kâr elde etmiş bankalar. Emeğiyle geçinen herhangi bir yurttaşımızın böyle bir gelir artışı olduğunu görüyor musunuz? Görmüyorsunuz.
Dolayısıyla lafı çok uzatmadan şunu bir kez daha söylemiş olayım -bu iktidarın zihniyeti açısından baktığımızda- sadece işverenlere, sermayeye vergi indirimleri ve afları getirerek, teşvikler ve sigorta prim destekleri vererek, hatta çalışanların maaşlarını patronlar yerine halkın bütçesinden kısmen sağlamaya kalkıştığınızda ekonomi düzelmiyor; ekonomideki bütün veriler bunu gösteriyor, bir kez daha bunu vurgulamış olalım. Yani "Sermaye teşvikler, muafiyetler ve benzeriyle desteklenirse ekonomi düzelir, hepimiz kazanırız." tezi aslında çökmüş oluyor bu verilere göre baktığımızda. Şimdi, o yüzden, birincisi, bu noktayı vurgulamak istiyordum; gerçekten İşsizlik Sigortası Fonu'nun sermayeyi desteklemek üzere kullanılıyor olmasının, güncel verilerle baktığımızda, hiçbir karşılığı yoktur. Bu, aslında İşsizlik Sigortası Fonu'nun sermayeye peşkeş çekilmeye devam edilmesi anlamına geliyor; bunu özellikle vurgulayayım, bu iktidarın zihniyetinde ciddi bir sorun var. Adını değiştirelim İşsizlik Sigortası Fonu'nun, diyelim ki sermaye sigortası fonudur bu aslında yani sermayeye sigorta oluyor bu fon aslında diyelim çünkü gerçek olan da bu aslında yani bu ilk defa yapılan bir şey değil, yıllardan beri bunu söylüyoruz, bir kez daha aynı durumla karşı karşıya kalınmış vaziyette yani "işçiden alıp patrona verme fonu" da diyebiliriz aslında; birinci işaret etmek istediğim konu buydu.
İkincisi, emekliler meselesi. Şimdi, nasıl oluyorsa her şeye kaynak bulunuyor, emeklilere bir türlü kaynak bulunamıyor ve baktığımızda, işte, en son açıklamalara göre "Emeklinin taban marşı 7.500 liradan 10 bin Türk lirasına çıkacak." deniyor. Peki, ne olacak? Mesela mutfak giderlerine açlık sınırı açısından baktığımızda, hâlâ 5 bin liralık bir fark var arada yani en son TÜRK-İŞ'in açıkladığı veriler ortada yani 15 bin liraya yaklaşmış vaziyette açlık sınırı, siz emeklilere 10 bin lirayı uygun görüyorsunuz. Ne olacak? Yani her ay ortalama yüzde 5 artış olsa bu verilerde, sonunda şöyle bir şey olacak: Haziran ayında 20 bin liraya çıkmış olacak açlık sınırı aşağı yukarı ama emeklilerin alacağı para, milyonlarca emeklinin alacağı para işte şurada göründüğü gibi 10 bin lirada kalacak yani aradaki makas büyümüş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun lütfen.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, ilk olduğu için zamanı ayarlayamadım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Problem yok, biz zaman veririz yani.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Peki, teşekkür ederim.
Şimdi, baktığımızda "Emeklilerin hepsinde yüzde 42,6 artış..." dedi ya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, peki hakikaten öyle mi? Öyle değil. Bakıyorsunuz, şimdi, aslında 7 bin lira ve 6 bin lira aylık alan, kök aylığı olan emekliler açısından baktığımızda, 10 bin liraya çıktığı zaman artış yüzde 33,3; yüzde 42,6 değil. Baktığımızda, 7.200 kök maaşı olan emekliler açısından yüzde 37 artış yani 7.500 ve üstü için yüzde 42,6 oluyor artış. Dolayısıyla aslında bütün emekliler için yüzde 42,6 bir artış olduğu da doğru bir rakam değil; bunu da bir kez daha vurgulamış olmak istiyorum.
Şimdi, şöyle bir durum var: Yani emeklilerin ezici çoğunluğu aslında yüzde 33 ile yüzde 36 arasında bir maaş artışıyla karşı karşıya kalacak ve sonunda, 10 bin liraya mahkûm edilecek emekliler 2024 yılı itibarıyla. Ve Emekliler Yılı ilan ediliyor yani Emekliler Yılı'na -ne diyeyim, doğrusu tam lafı bulamadım, çeşitli şeyler söylenebilir 2024 yılı için ama- emeklilerin canına okuma yılı diyebiliriz aslında 2024 yılı için, emeklilerin kırım yılı diyebiliriz 2024 yılı için çünkü en sonunda söyleyeceğim bir şey var, öngörü, ona dair de bu lafları kullanmak mümkün olabilir diye düşünüyorum. Nasıl emeklilere kaynak bulunamıyor, bunu da anlayabilmiş değiliz doğrusu yani israf diz boyu.
Ya, geçen gün Hazine ve Maliye Bakanı valilerle yaptığı toplantıda söylemiş, önce güldüm fakat sonra verilere bakınca aslında haklı olduğunu gördüm. Hazine ve Maliye Bakanının Haziran 2023'te açıkladığı tasarruf genelgesine kamu kurumları uymamış. Yani dedim ki acaba -defterin son sayfasını da kullanıyorum ben filan hani beyaz kâğıt yok, önü, arkası; arkasını kullanmamışım ama- şimdi niye bunları söylüyor? Bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda, haberleşme, basın-yayın, kırtasiye ve temsil, tören giderlerinde inanılmaz bir artış var; Hazine ve Maliye Bakanı haklı yani emekliye siz kaynak bulamıyorsunuz ama kırtasiyeye baktığımızda, haziran, aralık arasında 7 kat artış olmuş, 7 kat; taşıt kiralamada artış olmuş kamu kurumlarında; temsil, ağırlamada 17 kat artış olmuş sayın vekiller. Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanı onun için çok doğru bir şey söylüyor yani tasarruf genelgesi açıklamış, tasarruf genelgesine bir tek kendisi uyuyor belli ki sayfanın önünü, arkasını kullanarak, vahim bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi "Kaynak yok." diyorsunuz, kaynak var işte, israf yani burada, bu israf yerine emeklilere bu kaynaklar aktarılsa gerçekten çok önemli bir sonuç elde edilmiş olacak, bunu da söylemek istiyorum.
Şimdi, bu iktidarın hiç duymak istemediği iki tane kavram var. Duymak istemiyorsunuz bunları biliyorum ama ara sıra hatırlatmakta fayda var "Ekonomi niye bu hâle geldi?" konusunu konuşurken. Bir tanesi bu "Faiz sebep, enflasyon sonuç." cümlesi, bunu hiç duymak istemiyorsunuz ama bunu hiç unutmayın çünkü ekonominin bu hâle gelmesinin en temel nedenlerinden bir tanesi bu. Yani "Bunu yapmayın." dedik size "Yanlıştır." dedik bu konuşulurken, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söyleminin yanlış olduğunu söyledik ama bir tek biz söyledik, siz sustunuz. Sizden söyleyenler ise görevden uzaklaştırıldı hatırlarsanız, isimlerini sizler biliyorsunuz. İkincisi de kur korumalı mevduat. Ya, dilimizde tüy bitti "Bu kur korumalı mevduat yanlıştır, hazineye ve Merkez Bankasına büyük yük getirecek ve ekonomide koca bir kara delik yaratacak." dedik, bunu da dinlemediniz, yaptınız ve gerçekten bu kara delik de ortaya çıktı. Bunu da şimdi duymak istemiyorsunuz hani "Bir an evvel bundan nasıl kurtuluruz?"un çalışmaları sürüyor. Keşke hiç bu hâle getirmeseydiniz, biraz söz dinlemiş olsaydınız demek istiyorum.
Son -bir dakikada toparlayacağım Sayın Başkan- söylemek istediğim şu: Bu emekli zamlarıyla ilgili -yani tartışacağız maddelerde de elbette ki ama- bu 10 bin lira meselesini kesinlikle doğru bulmuyoruz. Emeklilerin insanca yaşayabilecekleri bir ücret almaları için bu yasa teklifine bir madde eklenmesini önereceğiz. Verdiğimiz önergeyle en düşük emekli maaşının en az asgari ücret düzeyine yükseltilmesinin sağlanmasını istiyoruz ve asgari ücretin de sendikalar tarafından açıklanan aylık yoksulluk sınırının yarısı olarak belirlenmesini teklif ediyoruz. Bunu daha önce 2024 bütçesi görüşmelerinde de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Bitiriyorum efendim, son cümle.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - ...dile getirmiştik ama o zaman AK PARTİ ve MHP oylarıyla bu önergemiz reddedilmişti. Şimdi bir kez daha bunu önereceğiz. Bu konuyu da ileriki saatlerde tekrar tartışacağız.
Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.