KOMİSYON KONUŞMASI

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - İki cümle söyleyeyim mi Sayın Başkanım?

BAŞKAN FUAT OKTAY - Lütfen.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Herhâlde bu cümleleri bana karşı söylediniz çünkü. Ya, benim konuşmam üzerine söylediğiniz için bana karşı...

BAŞKAN FUAT OKTAY - Yok, yok, buyurun yani serbestsiniz konuşmada. Dolayısıyla yani söyleminize rağmen her türlü sonsuz konuşma hakkına sahipsiniz.

Buyurun lütfen.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Zaten demokrasi öyle bir şey yani lütuf olmuyor, normali o.

Şimdi, şunu ifade edeyim: Tabii, siz konuşmanızın içinde bir iki cümleyle bahsettiniz ama bu, iktidar cenahının çok sık kullandığı bir argüman.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Yok, yok, bunu iktidar cenahı olarak söylemiyorum bakın, buna inandığım için söylüyorum.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Yok, yok, ben itiraz etmiyorum hatta bir kısmını "Ben kendi adıma söylüyorum." Dediniz.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Yani siyasi söylem olarak ifade etmiyorum.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Bir kısmını "Devlet politikası olarak söylüyorum." dediniz.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Doğrudur, doğrudur.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Ben o ayrımı gözeterek söylüyorum.

Biz muhatabımız olan ülkelerden ilkeli, tutarlı -bu Amerika Birleşik Devletleri olabilir, Avrupa Birliği olabilir, Ortadoğu'da herhangi bir ülke olabilir, başka herhangi bir ülkeden- sözünün eri olmasını bekleyerek dış politika yapmıyoruz herhâlde.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Beklemiyoruz, çalışıyoruz zaten diyorum ben.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Zaten beklemememiz gerekiyor.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Yani...

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Biz Adalet ve Kalkınma Partisinden önce de bunu beklemiyorduk yani otuz sene önce de bunu beklemiyorduk, İkinci Dünya Savaşı sırasında da bunu beklemiyorduk, soğuk savaş döneminde de bunu beklemiyorduk. Burada kadim bir Dışişleri kültürü olan ülkemiz var, binlerce yıllık bir devlet geleneğinin devamı. Tamam, 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ama gelenek devam ediyor, devlet geleneği devam ediyor. Dolayısıyla, bunu şu açıdan söylüyorum, şu açıdan vurgulamak istiyorum: Biz, kendi içinde bulunduğumuz coğrafyanın ne kadar zor koşullar altında olduğunu biliyoruz zaten. Muhatap olduğumuz devletlerin hiçbirinin iyi niyetine dayanarak hareket edilmemesi gerektiğini de biliyoruz. Dolayısıyla, dönüp dolaşıp tekrardan ne kadar zor bir coğrafyada olduğumuzu, ne kadar sıkıntılı süreçler yaşadığımızı, muhatabımız olan devletlerin ikiyüzlülüklerini ortaya koyup kendi durumumuzu meşrulaştıramayız. Biz, kendi bakış açımız üzerinden yürümek zorundayız. Siz iktidar partisisiniz, biz de muhalefet partisiyiz, doğal olarak ben sizi eleştireceğim. Kimi eleştireceğim arkadaşlar? Amerika Birleşik Devletleri'ni mi eleştireceğim?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Biz de sizi eleştirebiliriz değil mi?

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Doğal olarak sizi eleştireceğim, siz de doğal olarak cevap verirsiniz; bunda bir gariplik yok.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ama biz de eleştirebiliriz değil mi?

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Ya, eleştire de bilirsiniz, cevap verirsiniz, adı ne olursa olsun tabii ki Mustafa Bey yani atış serbest, rahat olun ama işin özü şu: Biz zaten eğer dış politika üzerine konuşuyor isek ve dış politika yapım süreçlerini konuşuyor isek ve bunun da olabildiğince iç politikadan bağımsız bir devlet politikası olarak konumlanması gerektiğini konuşuyor isek bu meseleleri iç politikaya alet etmememiz lazım; işin özü bu arkadaşlar. Meydan mitingine çıkıp, bu meseleleri meydan mitinginde konuşup, orada bazı devlet başkanlarını yuhalatıp, ondan sonra gelip "devlet politikası" derseniz inandırıcı olmazsınız, kusura bakmayın. Ben bunu söylemeye çalışıyorum.

Arka arkaya ifade etmiş olduğum şeylerde de benim de bildiğim bazı şeyler var, Sayın Komisyon Başkanımız da ifade etti, kabul. Karşı tarafımız, muhatabımız, kimse onlar bizim onların davranışlarına güvenerek hareket edecek hâlimiz yok, biz kendi pozisyonumuzu alacağız. Neye göre alacağız? Altına imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalar bizi bağlar -doğal olarak bizi bağlar- o anlaşmalar çerçevesi içinde ama kendi ülkemizin çıkarlarına göre karar alacağız. Yani "Verdikleri sözü tutmuyorlar." vallahi onların problemi, verdikleri sözü tutturamıyorsanız o da sizin probleminiz arkadaşlar. Ben de bunu eleştiririm, bu kadar.

Teşekkür.