KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Bakanın ben geçen dönem ilk toplantısını hatırlıyorum. Çok büyük bir heyecan içerisinde, gerçekten, bürokrasideki birikimini siyasete yansıtacak heyecanla, birikimle buradaydı. Güzel de bir sunum yapmıştı ilk toplantılarda. Nasıldı? "Kalkınma çalışmalarımızdaki bakış açımız, öncelikle uzun vadeli hedef ve stratejilerimizi gerçekleştirmeye yöneliktir." diye bir cümleniz vardı. "Kalkınmayı sadece ekonomi olarak görmüyoruz; ekonomi, sosyal ve kültürel aynı zamanda kalkınma..."

BAŞKAN - Siz bu kadar şeyi nasıl hatırlıyorsunuz? Yoksa Sayın Bakanım size ara ara bizden habersiz Bingöl balı mı gönderiyor?

Sayın Bakanım, bizim arkadaşların da ihtiyacı var yani.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Şimdi, onu niye anlattım? Her kalkınmanın bir hikayesi olması lazım, o hikâyeye de inanmak lazım. Şimdi, bugün Sayın Bakanın bize yaptığı sunumda hikâye yok, işin felsefi tarafı, stratejik boyutu yok. Şu şartlar altında, şu Türkiye'nin, şu dünyanın şu koşulları altında bu kalkınmayı nasıl gerçekleştireceğiz, onlarla ilgili bir hikâye yok, onlarla ilgili bir heyecan yok, sıkıntılar var.

Şimdi, Hükûmetimiz de yeni yüzde 49,5 bir oy almış bir Hükûmet ama bakın, sizlerde de bizlerde de bakanlarımızda da bu heyecan yok, Türkiye'de de yok. Niye? Biraz önce İbrahim Bey de söyledi ya, aslında istikrar gerekiyor, siyasi istikrar ama siyasi istikrar sadece işte bir tek parti iktidarı değil ki; önünü görebilmek, beklentileri iyi yönetmek, beklentilerin olumlu olması, geleceği net olarak görebilmek. Şimdi, Türkiye'de öyle bir durum var mı? Savaşa giriyor muyuz, girmiyor muyuz? Sıkıntılar var, yarından endişeler var. Yarın başkanlık sistemi olacaksa yani bir rejim değişikliği gibi, bir sistem değişikliği gibi bir şey... Bu, basit bir hadise değil ki. Parlamentoyu değiştireceksiniz, bir yığın kanun değiştireceksiniz, kurumlarınızı değiştireceksiniz, her şeyinizi değiştireceksiniz. E, bunun altından nasıl kalkılacak? Siz olsanız, paranız olsa, her birinizde 10'ar milyar dolar olsa yatırım yapar mısınız Türkiye'de? Alırsınız, götürürsünüz, dışarıda yatırım yaparsınız, burada yapmazsınız bu şartlar altında. Yani, siyasi istikrar budur. Heyecanlarımızın törpülenmesinin bir sebebi de budur. Gereksiz yere Türkiye'de kendi kendimize o istikrarı, heyecanı yok ediyor, bu kalkınmayı sağlayacak enstrümanları maalesef bitiriyoruz, onun için de bu noktalara geliyoruz.

Şimdi, Kalkınma Bakanlığı bugün, Sayın Zekeriya Temizel Bakanım da anlattı ya, bir heyecanla, 60'lı yıllardan başlayan bir heyecanla Devlet Planlama Teşkilatı olarak çok güzel çalışmalar yaptı hakikaten ve işte Sayın Bakanın da bulunduğu bir kurum olarak bugünlere geldi. Benim içinde bulunduğum Hesap Uzmanları Kurulu da bu cumhuriyetin bir kurumu olarak heyecan içerisinde gerçekten belli bir yere geldi; devlet adamları yetiştirdi, birçok bakan yetiştirdi, özel sektör yöneticisi yetiştirdi, Devlet Planlama gibi. Ama, geldiğimiz noktada bugün Planlamada yok, Hesap Uzmanları Kurulu da yok, Maliye Teftiş heyeti de yok, ki Osmanlı'dan gelen bir kurum.

BAŞKAN - Siz de mi Siyasaldandınız?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet. Mülkiyelim, Mülkiye de aynı zamanda Osmanlı'dan gelir, Abdülhamit'in kurduğu kurumlardır bunlar. Ta, o dönemlerden kalmıştır, o heyecanı hepimiz taşıyorduk, hepsini yok ettik. Ya, kurumlar devamlılığı olması gereken şeyler. İşte bunlar kalkınmayı sağlaması gereken yerler ama yok, öldürüyoruz, bir taraftan da beklentilerimizin yüksek olmasını istiyoruz, olması mümkün değil. Bakın, biraz önce Sayın Aydemir de, Sayın Cevheri de çok güzel, heyecanla kendi bölgelerindeki o DAP'tan ve GAP'tan bahsettiler, çocukluklarından, onların başlangıcından. Ama, bakın, maliyeci arkadaşlara söyledim "Ne kadardır?" diye, çıkaramadılar ama mesela, 2015'te bile her ikisi de kendilerine tahsis edilen ödenekleri kullanamamışlar, 2015'te bile tahsis edilen ödenekleri kullanamamış, altında harcama yapmışlar. O heyecanı artık duymuyoruz, yok ediyoruz kendi kendimize, bunları unutmamız lazım, ihmal etmememiz lazım. Bunu muhalefet olsun diye söylemiyorum, tam tersine bunlar olumlu eleştirilerdir, bunları bilerek ona göre hareket etmemiz lazım. Yani, tespitleri iyi yapmamız lazım, doğru yapmamız lazım ki yarınımız olabilsin. Bizler bugün de, burada muhalefette oturanlar olarak da, sizler de orada iktidarda oturanlar ve Hükûmet sıralarında oturanlar, yine bürokratlar, hep beraber Türkiye'nin yarınlarını bizler belirleyeceğiz, etkide bulunacağız, olumlu etkide. Ve bir sorumluluk varsa ya da bir kıvanç duyurulacak bir durum varsa hep beraber bizler bundan pay sahibi olacağız. Ben de olmak istiyorum, muhalefette de olsam yarınla ilgili övüneceğim bir şeyler olmasını istiyorum. Bu dönemde inşallah daha büyük kalkınma hamleleri olur, daha olumlu olur ama şu şartlar altında bunların olması mümkün değil. Dolayısıyla, Sayın Bakanın bundan beş yıl önceki heyecanının olmamasını da gayet iyi anlıyorum, şu şartlar altında, bu sıkıntılar altında olması da mümkün değil.

Ama, Sayın Bakanım şimdi şu... Bakın, değerli arkadaşlar, orta vadeli plan, OVP; bir risale, küçücük bir kitapçık bu. Normalde OVP'ler çok kalın, çok ayrıntılı dokümanlardır. Çünkü, bunlara göre uzun vadeli olarak planlar hazırlanır, bunlar en az Türkiye'nin üç yılını detaylı olarak göstermesi gereken planlar. Bunlardan biz galiba 10 tane şimdiye kadar hazırladık ama en az... 15 mi?

ERHAN USTA (Samsun) - Bu 11'inci.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 11'inci bu. Ama, bunların 6 veya 7'si hiçbir zaman zamanında çıkmadı. Normal olarak bunun mayısta yayınlanması lazımdı, yayınlayamadık, ondan sonra...

BAŞKAN - Sayın Usta, niye yayınlamadınız?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ondan sonra ekimin ilk haftasına aldık... Ekimin mi, eylülün mü, bu saatte karıştı?

ERHAN USTA (Samsun) - Eylülün.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Eylülün ilk haftasına aldık, yine, zamanında çıkaramıyoruz. Ve ilk defa bu sene bunu ekimde çıkardığımız hâlde -yine zamanında değil ama ekimde çıkardık- durup dururken bir de ocakta çıkardık, şimdi bir gerekçesi de yok yani aynı dönem için bir daha yaptık. Ve buna rağmen, bütün bunlara rağmen bunlar normal olarak kamu için esas alınması gereken, Türkiye'nin önündeki sorunları, sıkıntıları, harcamaları gösteren belgeler; özel sektör için de yol gösterici bunlar, kamu için de yol gösterici ama bunun bir yol göstericiliği yok maalesef artık. Şu anda yani daha yeni olmasına rağmen bir yol göstericiliği yok, kimse için inandırıcılığı yok, kimse buna güvenerek geleceğini belirlemiyor yani OVP şimdiden çökmüş oluyor maalesef. Bu şartlar altında da ne Sayın Bakanın ne de Bakanlığının bürokratlarının bir heyecanı olması mümkün değildir.

Böyle farklı farklı notlar aldım, onlardan gecenin bu saatinde... Sayın Bakanım, bu şeyi de ihmal etmeyelim, Plan ve Bütçe Komisyonu burası. Bu Sayıştayın raporlarında güzel tespitler var. Bir tanesi de bu SODES ödenekleriyle ilgili olarak yapılan tespit, ödeneklerin kullanımının bakanlık tarafından anlık ve doğru olarak izlenmemesi, ödeneklerin kullanımıyla ilgili olarak usul ve esaslarda yeterli düzenlemenin bulunmaması, bunlarla ilgili olarak güzel bir eleştiri var. Ben, bakın Sayın Bakanım, geçen yılda sizinle tartıştık şu şey konusunda, tartıştık derken konuştuk. Geçen yıl Başbakanlık binası diyorduk, sonradan Cumhurbaşkanlığı Sarayı oldu. Ne kadar maliyeti vardır? Siz dediniz ki: "1.370'lik bir maliyet var, onun üzerine yeni maliyetlerde ilave edilecek, ediliyor." Ama, hâlâ bilmiyoruz bakın, Geçen yıl Kalkınma Bakanlığı ne kadar ödenek kullandı? Deminden beri maliyeci arkadaşlara soruyorum, çıkaramadılar. Ne (E) cetvelindekileri tam olarak biliyoruz ne yatırımları hızlandırma ödeneğinden gelenleri biliyoruz ne de normal olarak Bakanlığa tahsis edilenleri bir araya getirip tam olarak nedir, nereye harcanmıştır bilmemiz mümkün değil, inanın öyle. Deminden beri ben de çözmeye çalışıyorum, 2014 kesin hesabından çıkarmaya çalışıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, buyurun toparlayın lütfen, ek süre veriyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ...çıkaramıyorum, maliyeci arkadaşlar uğraşıyor, çıkaramıyorlar, maalesef bu vaziyette.

Bir de Bihlun Hanım değindi ama değerli arkadaşlar, Türkiye'nin en güvensiz kenti neresidir biliyor musunuz? Sayın Cevheri, neresidir? Şimdi siz Urfa'dır diyeceksiniz ama Urfa değil, Diyarbakır değil; Muğla'ymış biliyor musunuz? Muğla, Türkiye'nin en güvensiz kenti. Mustafa Bey, mümkün mü böyle bir şey?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Değil ya.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Muğla, yabancıların en fazla -işte İbrahim Bey de biliyor- oturduğu, yerleştiği bir yer, o kadar turistin olduğu, turizm gelirlerinin olduğu önemli bir yer ama TÜİK'in çalışmasında en güvensiz yer olarak orası gösterilmiş ve Muğla ayağa kalkmış, valisiyle, belediye başkanıyla, gazetecileriyle "Muğla için nasıl böyle bir şey yaparsınız?" diyorlar. Tabii, 2013'e ait bir tespitmiş bu ama sonuç olarak 2013'te hiç öyle değil, hiç değil. Yani, bu TÜİK verileriyle ilgili olarak Başkanın da birdenbire istifası zaten böyle soru işareti...

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - İstifa değil, emeklilik.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakanım, şimdi, tabii ki siz bunu yok etmek zorundasınız, biz de fazla kurcalamamak durumundayız ama burada konuşuyoruz. Maalesef soru işareti doğdu ve büyüyor.

BAŞKAN - Neyi yok etmek zorunda anlamadık.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani bu soru işaretlerini, şüpheleri TÜİK'le ilgili olarak, TÜİK rakamlarıyla ilgili olarak, istatistiklerle ilgili olarak yok etmek zorunda. Şimdi, TÜİK Muğla'yı en güvensiz il ilan ediyor, mümkün mü böyle bir şey?

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - İlan etmiyor yani.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır hayır, canım yapılan çalışmada öyle.

BAŞKAN - En yaşanılır kent hangisiymiş?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu yıl ilk defa yayınlanan İllerde Yaşam Endeksi değerlendirmesinde Muğla güvenlik boyutunda son sırada gösterildi yani.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Biraz önce kriterlerini söyledim ya, hangi kriterlerdir diye.

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Biraz yaz nüfusundan kaynaklanan bir mesele var.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bayburt'un en güvenli olduğunu şey yapmayalım yalnız...

BAŞKAN - Arkadaşlar, siz konuşmanın üstünde durmayın.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bayburt hiç problemi olmayan, asayiş problemi olmayan...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - İstatistiklere göre hani bizimkinde yanlışlık yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama, artık Bayburt'ta da şöyle: Nasılsa gidiyoruz, şimdi karışmayalım olaylara falan diyorlar herhâlde, Bayburt'ta boşalıyor bir taraftan.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Gümüşhane'yle yarışı bıraktı...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Küçük bir siyasi mülahaza ve müdahale olmamıştır ama eleştirilebilir bunlar tabii teknik anlamda. Fakat, Hükûmetin hiçbir şekilde böyle bir şeyi olamaz da yani.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Olmaması lazım Sayın Bakanım, tabii ki olmaması lazım.

BAŞKAN - En yaşanılır kent hangisi çıktı peki TÜİK'te?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama, bu piyasada bu soru işareti oluştu, böyle bir sıkıntı oluştu, bunu gidermek de zorundasınız...

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Bir Hükûmet neden böyle bir şeye gitsin?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ...güven vermesi lazım TÜİK'in. Verilerin ikide bir revize edilmesi, değişmesi, bu serilerin sık sık değişmesi, bu sene tekrar değişecek olması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, ben bir son ilave süre vereyim, lütfen toplayalım.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir de Sayın Bakan, bir olay anlatacağım, Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesi sırasında da Sayın Bakana anlattım. Bu sene seçimler sırasında biz Polatlı-Eskişehir yolu üzerinde bir Gökpınar Barajı vardır, onun açılışına gittik. Açılışını da Polatlı'daki hastanenin açılışını yaparken yaptık. Yani, aslında Gökpınar Barajı da çok yakın, niye oraya gitmedik anlamak mümkün değil. Hastane açılışı yaptık, hastane açılışı yaparken Gökpınar Barajı'nı yaptık. Hastane açılışına ne Sağlık Bakanı ne Bakan Yardımcısı ne Müsteşar ne Müsteşar Yardımcısı; hiçbirisi gelmedi. Biz garip bir açılış yaptık. Bakan Bey çıktı mikrofona, "Kimdi bu Gökpınar Barajı'nın müteahhidi, ihaleyi kim almıştı?" dedi. Birisi çıktı geldi, "Şu sözleşmeyi imzala." dedi, bir sözleşme imzalattı. 2018'in Ekiminde olacak barajın bitiş tarihini 2017'e çekti, bir sene önceye. "Bir de okul yaptırıyorum sana." dedi, bir okul yapımı taahhüt edildi o arada. Bitti, herkes de alkışladı.

Şimdi, bu işler Planlama tarafından düzenlenirdi, ne kadar ödenek verileceği, hangi sırayla yapılacağı belliydi. Şimdi, keyfekeder yapılıyor. Bu Polatlı'daki örnek benim rastladığım ama yüzlerce böyle örnek var, keyfekeder yapılıyor. Ne kadar ödenek verilecek, ne kadar para aktarılacak, hangi sırayla yapılacak, nereye yapılacak? Böyle bir planlama anlayışı olmaz. Zaten sizden alınmış olması bunun anormal olduğunu gösteriyor. Sizin hesaplarınız bakın valiyle uyuşmuyor. Böyle bir sistem olmaz, bunun altından kalkamayız, güven vermiyoruz artık Türkiye olarak. Türkiye'den para çıkmaya başladı, kaçıyor, durması da mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, lütfen toparlayalım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bütün bunlar bir araya gelince hep beraber aklımızı başımıza devşirmemiz gereği ortaya çıkıyor; bunu görmemiz lazım hep beraber. Bu tabii, sadece sizin işiniz değil ama hep beraber böyle bir sorumluluğunuz var.

Bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.