KOMİSYON KONUŞMASI

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Teşekkürler Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli basın emekçileri; şimdi, tüm gün boyunca biz burada 6284 sayılı Yasa'yı iktidarın bütün çabalarıyla getirdiğini dinledik fakat bu gerçekçi değil Sayın Bakan, evet, siz Brüksel'den gelmiş olabilirsiniz ama eminim ki Türkiye'deki tüm gelişmeleri izleyen bir yerde olduğunuzu düşünüyorum ve şunu ifade edelim: 6284 sayılı Yasa mevcut iktidarın kadınlara bahşettiği bir şey değil; yüz yıllık bir kadın mücadelesi sonucunda, gerçekten de kadınların böylesi bir yasaya ihtiyaç duyması ve bununla ilgili ciddi anlamda örgütlemeler yaparak gündeme gelmiş ve yasalaşmış. Yasalaştığı tarih de çok önemli, tam 8 Martta da yürürlüğe girmiş 2012'de.

Şimdi, bununla birlikte aslında İstanbul Sözleşmesi'ni de ele almak gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi'ni de ta geçen yıllara kadar övüne övüne anlatıyorduk, ne oldu? Bir gecede feshedildik. Şimdi de 6284 bu kürsülerden bu bütçe görüşmesinde övüne övüne anlatılıyor ve başına geleceklerini de tahmin edebiliyoruz yani gidişatımız oraya doğru gidiyor ama umarım sizin Bakanlığınız bu konuda keskin bir şekilde kırmızı çizgi noktasında görür diye düşünüyorum.

Şimdi, 6284 sayılı Yasa'ya ilişkin olarak Sayın Bakan sizi yanıltıyorlar, hiçbir uygulama alanı yok; bakın, çok net, yıllardır sahada olan biri olarak söylüyorum ve ben yıllardır 6284 sayılı Yasa eğitimlerini veriyordum, İstanbul Sözleşmesi'ni de veriyordum ama fesholunca veremiyoruz artık maalesef. Ama avukatlık hayatım boyunca yaptığım şeyler 6284 sayılı Yasa'yı şehir şehir anlatmak barolar ve Barolar Birliğinin aracılığıyla.

Şimdi, ben size baştan başlamak istiyorum: Bakın, Sayın Bakan, avukatlar mesleğe başladıkları zaman staj yapıyorlar ya, biz bu stajda avukatlara 6284 sayılı Yasa eğitimleri veriyoruz. Sorduğumuzda, bakın, eğitime gittiğimizde 100 kişilik hazırundaki stajyerlerden sadece 1 ya da 2 kişi -bu eğitimi yani 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu'nu okulda alan yok, 1 ya da 2 avukat- onlar da bunu sadece seçmeli ders olarak almışlar.

Şimdi, bu birincisi zaten, hani bu hakkı bilmeyen yani savunmamın bir ayağında olan avukatlar bu mevzuata dahi hâkim değil. Bir diğeri hâkim, savcılar. Bakın, Sayın Bakan, çok net, gidiyoruz hâkim, savcılar diyorlar ki: "Bunu en iyi bilen biziz, uygulamasını da en iyi bilen biziz." Fakat bilmiyorlar Sayın Bakan ve bu yüzden bu sorun çıkıyor. Şimdi biz bunu dile getirdiğimizde iktidar kürsüleri sanki biz buradan kötü bir durum elde etmek istiyormuşuz gibi bahsediyorlar, kim ister ya? Bu ülkede her gün 1 kadın ölüyorken, her gün 1 kadın katlediliyorken biz nasıl bunu başka bir malzeme hâline getirebiliriz ki? Keşke bu ülkede 1 kadın ölmese her gün, keşke bizim endeksimiz sıfır olsa, biz hakikaten de "Bugün aile yapılanmasını nasıl güçlendirebiliriz?"i konuşabilsek ama orada kül bir sorun var ve bu da kadına yönelik şiddet sorunu; bunu engelleyen yasalara baktığımız zaman bu yasaların hiçbiri işler hâlde değil.

Hâkim, savcılara gelelim ve size net örnek vereyim. Bir dosyamızda şiddete maruz kalan bir kişinin bununla ilgili başvurusu vardı ve hâkim fail ile mağduru yan yana getirmek istedi ve biz dedik ki: "Bakın, hâkime hanım, yapmayın bunu yani bu kanuna da aykırı." "Olur mu ya, ben bunların eğitimini aldım, olur mu öyle şey; benim amacım aileyi korumak." O gün adliye içerisinde erkek tarafından kadın çok ağır bir şekilde yaralandı.

Şimdi, hâl böyleyken bunlara müdahale etmemize de izin verilmiyor, başka bir noktaya çekiliyor, o zaman ne olacak? Benim size en büyük önerim şu Sayın Bakan: Bu kazanımlara müdahale etmek yerine, bu kazanımlarda erkekleri koruyan söylemler yerine tam tersine bilfiil 6284 sayılı Yasa'daki uygulama alanlarını genişletebilecek bir düzeye getirmeniz.

Bir diğer durum ise Sayın Bakan, ŞÖNİM'ler. Şimdi, ben sizin bütçenize de baktım, ŞÖNİM'lerle ilgili kısma da baktım, evet, hâlen eksik olan yerler var, İstanbul gibi bazı büyükşehirlerde büyütmeyi de düşünüyorsunuz ama ŞÖNİM'lerle ilgili de sizi yanıltıyorlar çünkü çok büyük, devasa şekilde işler hâlde değil. Elbette ki işini iyi yapanlar vardır, onları şu an burada konuşmamızın bir anlamı yok zaten, işidir ve yapması gerekiyor, şimdi biz yapmayanı konuşacağız burada ve ŞÖNİM'lerde... Özellikle valilik il eylem planları var ve bu planların hepsi kâğıt üzerinde Sayın Bakan, sizin önünüze muhtemelen "Şunu da yaptık, bunu da yaptık." diye geliyorlar, siz de buralara veri olarak giriyorsunuz ama o eğitimlerin hiçbiri yapılmıyor, yapılsa bile erkek akılla yönetilen eğitimler bunlar.

Ben size örnek vermek istiyorum, ŞÖNİM'lere bağlı kadın sığınmaevleri... Yakın, çok uzak bir tarih değil; yılını hatırlamamakla birlikte Bolu'da bir kadın sığınmaevi ihaleye çıkıyor ve orada adresi yazıyor Sayın Bakan, sığmaevlerinin adresleri gizlidir yani adres yazıyor; şu adreste net bir şekilde...

Bakın, Mersin'de kadınlar dolmuşa biniyor ve orada bir tane anons geçiyor "Sığınmaevinde inecek olan var mı?" diye. Şimdi, bu bir gerçeklik değil mi? Gerçeklik. Biz bir yandan diyoruz ki: "Ya, biz o kadınların neden sığınmaevlerine gitmesini istiyoruz?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - "Konukevi" dememizin sebebi de bu yani geçici değil, aslında kalıcı bir sistem oluşturabilmek.

Son olarak, umarım bu yöntemden vazgeçersiniz çünkü ben sizlerin yanıltıldığını düşünüyorum, sizlere güllük gülistanlık bir tablo verildiğini düşünüyorum.

Bakın, yakın tarihte aile çalıştayları yaptınız ve bu çalıştayların hepsinde hep böyle aynı zihniyetle, aynı bakış açısıyla bakan kurumlar vardı. Mesela, baroların tamamı davet edilmemişti.

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - Davet ettik, gelenler vardı.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Ya, şöyle ama edilmeyen barolar da vardı. Ben eski bir baro yöneticisi olarak bunu söylüyorum. Özellikle sahaya çıktığımızda ben bunun kontrolünü yaptım, muhalif hiçbir kesim oraya davet edilmiyor. Özellikle mesela, bu sadece Urfa'nın ya da Antep'in, Van'ın sorunu değil yani Türkiye'nin dört bir yanından söylüyorum; Trabzon'da da bu böyledir, muhalif olan her yerde bu böyledir. Muhalif kadın örgütleri bundan azade tutuluyor, artık bizim buna son vermemiz lazım Sayın Bakan. Bu bütçeyi buna göre revize edip gerçekten de kadınların yaşamını yok sayan politikalardan vazgeçip yaşamını kurtaracak bir yere gelmemiz gerekiyor.

Teşekkür ederim.