| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu g) Kalkınma Bakanlığı h) Türkiye İstatistik Kurumu ı) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı i) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı j) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı k) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 15 .02.2016 |
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlarım.
Ülkemizin orta gelir düzeyinden üst gelir düzeyine çıkması için yapılması gerekenleri ben özet olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünya Bankası dünya ekonomilerin bir önceki yılın tahmini kişi başı gelir düzeyleri üzerinden sınıflandırma yapmaktadır. Buna göre, kişi başına millî geliri 1.045 dalar ile 12.746 dolar arasında olan ülkeleri orta gelir grubu ülkeler olarak sınıflandırmaktadır. Dünya Bankasının 2012 yılında yayımladığı bir rapora göre de 1960 yılında orta gelir grubunda yer alan 101 ülkeden yüksek gelir grubu ülkeler arasına geçebilmeyi başaran sadece 13 ülke bulunmaktadır. Yani, bir üst gruba geçmenin ne kadar zor olduğunu görmek açısından bu önemli bir konu. Bu 13 ülkeden bazılarını sayacak olursak: İspanya, İsrail, Japonya, Güney Kore, Portekiz, Yunanistan. Malum, İspanya, Portekiz ve Yunanistan'ın Avrupa Birliğine girmesiyle bu 13 ülke arasında yer aldığını söyleyebiliriz. Ülkemizin orta gelir düzeyinden üst gelir düzeyine çıkması için öncelikle sağlıklı ve hızlı bir ekonomik kalkınma için diğer ülke tecrübelerinin gözardı edilmemesi ve bunların iyi bir analiz edilmesi gerekiyor. Ülkemizin kendi ihtiyaçları doğrultusunda bir strateji ve plan oluşturması gerekmektedir. Diğer taraftan, ülkemiz, 2023 yılında kişi başına millî geliri 25 bin dolar seviyesine çıkararak zengin ülkeler arasında yer almayı hedeflemektedir. Bu hedefin gerçekleşebilmesinin en önemli koşuluysa bölgesel gelir farklılıklarının azaltılmasıdır. Ülke içinde bölgesel gelir farklılıkları tüm ülkeler için de bir sorundur aslında. Ancak, zengin ülkelerde bu farklılık, orta gelirli veya fakir ülkelere göre çok daha azdır. Örneğin, İsveç'te zengin-yoksul bölge geliri arısındaki fark 1,6, orta gelirli ülkelerde de bu fark 4 ilâ 5 kat arasında değişmektedir.
Orta gelir tuzağı bir büyüme problemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkemizin özel olarak da bölgelerin üretim yapılarıyla doğrudan ilişkili olarak buna bakmak gerekir. Bu nedenle, bölgelerin üretim yapısı, işletmelerin özellikleri, ürün çeşitliliği, beşeri sermayesi, doğal kaynakları, teknolojik yapıları, dış ticaret olanakları, uygulanan teşvik sistemi kapsamlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye haritası üzerinde Ankara, İstanbul ve İzmir arasında bir üçgen çizildiğinde söz konusu alan içinde kalan bölgenin orta üst gelir ve üst gelir grubu içerisinde yer aldığı, bunların çevresindeki yerleşimlerin üçgen içindeki alanlarla ekonomik etkileşim içinde bulunmaları nedeniyle ortalama gelirlerinin belli bir seviyede gerçekleştiği, bu üçgenle daha az etkileşimi olan yerleşim alanlarınınsa düşük gelir seviyesinde olduğu görülmektedir. Ben tabii özet olarak geçiyorum, daha detaylı, bu üçgenleri artırabiliriz Türkiye haritası üzerinde.
15/06/2012 tarihli 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'yla yürürlüğe giren Yeni Teşvik Sistemi'yle bağlantılı olarak Türkiye haritasında küçük ölçekli yeni üçgenler oluşturarak bu üçgenlerin olumlu dışsal etkisinden yararlanılması ve Türkiye'nin doğu, kuzey ve güneyinde de yeni çekim merkezleri ve ekonomik ve sosyal dönüşüm için sinerji oluşturması gerekmektedir. Ülkemizin toplumsal yapısı dikkate alınarak Ankara, İstanbul, İzmir üçgeninin dışında yeni üçgenler oluşturmak ve bu şekilde orta veya alt gelir gruplarını daha üst seviyelere taşımak, yeni cazibe merkezleri oluşturmak gerekmektedir. Bu kapsamda, mevcut altyapı, ekonomik, beşeri sermaye potansiyeli de dikkate alınarak Kayseri, Antep, Mersin üçgeni içinde yeni cazibe merkezi oluşturmak, bu cazibe merkezinin olumlu dışsal etkisinden de yararlanarak özellikle orta alt gelir düzeyinde bulunan Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki yerleşim alanında gelir seviyesinin artırılması gerekmektedir. Diğer taraftan, coğrafi ekonomik şartları da dikkate alınarak Muğla, Aydın, Denizli çevresi ile Samsun, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır çevresinde de mevcut potansiyele uygun komşu şehirlerle de ilişkili yeni projeler geliştirilmelidir.
Diğer taraftan, nitelikli ve sürdürülebilir bir büyüme için altyapı yatırımları artırılmalı, imalat sanayisi daha fazla önemsenmelidir. Altyapı yatırımları genel olarak toplumun tamamını ilgilendiren ve sürdürülebilir bir büyümenin temel öğesidir. Büyükşehir belediye sayısının artırılması, şehir hastaneleri, hızlı tren, kara yollarının kalitesinin artırılması, okul ve derslik sayılarındaki artış birer altyapı yatırımı olarak istikrarlı ekonomik büyüme üzerinde olumlu etki yaratacaktır. Ayrıca, Avrupa Birliğine katılım sürecinin hızlandırılması, Avrupa Birliğine müzakere süreci Türkiye ekonomisine çok fazla fırsat sunmaktadır. Türkiye'nin son on yılda yapmış olduğu demokratik dönüşümün Avrupa Birliği üyeliğiyle sonuçlandırılması hem alınacak ekonomik destek hem de doğrudan yabancı sermaye girişinin artmasıyla birlikte ekonomik büyüme üzerine çarpan etkisi oluşturacaktır. Beşeri sermayeye yatırım yapılarak eğitim sisteminde kapsamlı yenilikler yapılmalıdır. Bir ülkenin gelişmişliği, o ülke insanlarının iyi ve sürekli eğitim almaları ve bununla kazandıkları bilgi, beceriyle ekonomik büyümeye yapabilecekleri katkıya bağlıdır. Kalkınmanın beyni olan bireyin bilinçlenmesi, arama, çalışma, öğrenme ve düşünme isteğiyle donatılması gerekmektedir. Nitelikli insan gücü ihtiyacının karşılanması, dışa açılma ve uluslararası rekabet gücü kazanma çabası içinde olan ekonomimiz için hayati önem taşımaktadır. Eğitim, çabuk ve sürekli bir gelir artışına yol açtığı, nüfusun niteliklerini ve hayat tarzını etkilediği için yatırım önceliğinin eğitime ayrılması gerekmektedir.
Tasarruflar artırılmadan üst gelir grubuna çıkılması zor. Ülkemiz, on üç yılda ekonomik alanda başarılar kaydetmesine rağmen tasarruf oranları yüksek büyüme oranlarına sahip ülkelerinin tasarruf oranlarının altındadır. Ancak, yurt içi tasarrufların artırılması tek başına sürdürülebilir büyüme için yeterli değildir. Yurt için tasarruflarının sürdürülebilir yüksek büyümenin teminindeki rolü verimlilik artışından bağımsız düşünülemez. Toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısında son dönemden yaşanan artışa rağmen Türkiye'nin bugüne kadar ana büyüme kaynağı sermaye birikimi olagelmiştir. İş gücü becerilerini geliştirmek, inovasyona teşvik etmek, yeni teknolojileri benimsemek ve daha verimli yatırımlar yapmak suretiyle Türkiye, verimlilik artışından daha fazla fayda elde edebilir. Yurt içi tasarrufları geliştirmeye yönelik politikalar özellikle verimlilik artırıcı politikalarla desteklenmeleri hâlinde sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayabiliriz.
Sonuç olarak...
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Savaş...
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Bitireyim ondan sonra.
ERHAN USTA (Samsun) - Toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı son sekiz yılda negatif.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - İşte hep beraber yapacağız. Geçmişte başardık bunları da yapacağız.
ERHAN USTA (Samsun) - Buna katılıyorum, söylediklerinize ama negatif.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Evet.
Sonuç olarak, orta gelir grubundan üst gelir grubuna geçebilmek için yapılması gerekenler genel olarak; sağlıklı bir ekonomik büyüme için altyapı yatırımlarının yapılması, bunların devam edilmesi, yaptık, bunlara devam edilmesi, imalat sanayinin gelişiminin hızlandırılması, üretim yöntemlerinin ihracatta dönük, teknoloji yoğun, katma değeri yüksek, uluslararası standartlara uygun hâle getirilmesi, bölgesel ve kişisel gelir dağılımındaki farkların azaltılması, tasarruf oranının artırılması... Tabii, hep bunu söylüyoruz, tasarruf oranları şu anda düşük diyoruz ama geçmişte de yüksek deniyor, özellikle 1990 ile 2000 arası yüksek ama -daha öncede burada bundan bahsettik- 1990 ile 2000 arasında büyük olmasının, yüksek olmasının nedenlerinden bir tanesi de mevduat faiz oranlarının...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre vereyim bir dakika.
Lütfen buyurunuz.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Artı, bugün Türkiye'mizde bunun düşük olmasının bir nedeni hem mevduat faizlerinin aşağı inmesi, artı, nüfusun genç olması... Gelişmiş ülkelere göre tasarruf oranının daha düşük olmasına neden olmaktadır.
Bölgesel ve kişisel gelir dağılımındaki farkların azaltılması dedim. Tasarruf oranının artırılması ve bu yoldan yatırımlara iç finansman sağlanması, eğitim kalitesinin artırılarak beşeri sermayenin geliştirilmesi, emek piyasasında kapsamlı değişiklik yapılması, kayıt dışılığın önlenmesi, emek piyasasının arz ve talebe göre daha esnek yapıya kavuşturulması şeklinde belirtilmektedir.
Diğer taraftan, orta gelir grubundan üst gelir grubuna yükselmek için yapılması gerekenler dikkate alındığında son dönemin popüler kavramı olan orta gelir tuzağına yakalanmadan üst gelir grubuna yükselmek için üretimden tasarrufa, adaletten eğitime kadar kapsamlı bir programa ihtiyaç duyulmaktadır. Son on üç yılda her alanda harcanan emek ve gösterilen yüksek performansla birlikte yeni Türkiye üst gelir grubuna yükselmek için hazırdır, doğru teşhis ve çözüm yöntemiyle 2023 hedeflerine ulaşmak mümkündür.
Bütçenin hayırlı olması dileğiyle tekrar saygılarımı sunarım.
Hayırlı geceler diliyorum, saygılarımla.