KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, saygıdeğer bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, maalesef, pek çok bakanlıkta konuştuğumuz gibi, burada iktidarın yarattığı derin yoksulluğun gölgesinde aile kurumunu, kadını, çocuğu konuşacağız. Masaya yemek koyamadığı için kahrolan aileleri, çocuğunun beslenme çantasını dolduramayan anneleri, şiddete uğrayan kadınları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini konuşacağız. Sayın Bakanım, artık bunları konuşmaktan vazgeçelim; vatandaşa bunları yaşatmaktan, bizi de bunları söylemekten vazgeçirecek politikaları lütfen hayata geçirin.

Toplumun neredeyse yarısının asgari ücretle geçindiğini düşündüğümüzde, asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında belirlenmişken, yüksek enflasyon nedeniyle yaşam maliyeti her geçen gün artmakta, yoksullukla mücadele eden kişi sayısı da buna bağlı olarak her geçen gün artmaya devam etmektedir. Bakanlığınızın 2022 Yılı Faaliyet Raporu'na göre, sosyal yardımlardan toplam 4 milyon 419 bin 286 hane yararlanmış yani bu sayıyı kişi olarak hesaplamaya kalksak bu demek oluyor ki Türkiye'de 20 milyonun üzerinde kişi yani yaklaşık nüfusun yüzde 30'una yakını yoksullukla mücadele ediyor. Yoksullukla mücadelede en büyük işleve sahip olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik politikalar geliştirmek yerine, yoksul vatandaş sayısına bağlı olarak artan sosyal yardım rakamlarının büyüklüğüyle övünüyor. Arkadaşlar, insanları yoksullaştırıp kendinize muhtaç hâle getirip, bununla övünemezsiniz. Ayrıca, sosyal devlet ilkesinin gereği olan sosyal yardım bir lütuf değil haktır ki ne kadar övünseniz de sosyal yardımların miktarı da maalesef yetersizdir. Buradan, aslında, seçim döneminde yaşadığımız olayları da dikkate alarak vatandaşlarımızı uyarmak istiyorum: Sosyal yardımlar sizin en doğal hakkınız, anayasal haklar bakidir, AKP giderse sosyal yardımlar kesilmez, anayasal haklarımızı AKP değil Anayasa korur.

Sosyal yardımların yetersiz olduğunu daha iyi anlamak için bir de Bakanlığın 2022 Yılı Faaliyet Raporu'ndaki bilgilere bakmak isteriz: 2022 yılında sosyal ve ekonomik destek hizmeti kapsamında ödenen aylık destek miktarı ortalama 2.337 TL, 2022 yılı Aralık ayı itibarıyla geçici ve süreli sosyal ve ekonomik destek hizmetinden 157.248 çocuk ve genç yararlanmış. Şartlı eğitim yardımı ilköğretim erkek öğrencilerinde 90 TL, kız öğrencilerinde 100 TL; ortaöğretim erkek öğrencilerinde 130 TL, kız öğrencilerinde 150 TL. Şaka gibi gerçekten, bakın, bu paralarla sizin yarattığınız bu ekonomik çöküş ortamında 2 defter 1 kalem bile alamazsınız; kaldı ki yoksullukla mücadelede en önemli araçlardan biri eğitim, diğeri de istihdamdır. Yoksulluğu bitirmede en işlevsel göreve sahip Bakan olarak çocuklara bu yardımın bir faydası olacağını düşünüyor musunuz Sayın Bakanım? Şartlı eğitim yardımları meselesinde üzerinize düşen sorumluluğu acilen yerine getirmeniz gerektiğini düşünüyoruz.

Ayrıca, bu sosyal yardım şartlarının düzenlenmesi için 2022 Faaliyet Raporu'na göre millî gelirdeki yüzde 1,13 olan payın artırılması gerekiyor. Bu şartlarla yardım alabilmek için kişinin açlıktan ölmek üzere olduğunu ispatlaması gerekiyor, şöyle: Aile Destek Programı ödemeleriyle haneye düşen aylık gelire göre destek tutarları; aylık geliri 450 TL ve altında olanlar için 1.250 TL; aylık geliri 450 TL ile 911 TL arasında olanlar 1.100 TL; 911 TL ile 1.372 TL arasında olanlar 950 TL; 1.372 TL ile 1.833 TL arasında olanlar 850 TL'dir. Görüyorsunuz, yardımları yaparken derin yoksulluk sınırını maalesef aşamıyorsunuz.

Mecliste görüşülen Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Aile ve Gençlik Fonu kurulmasını öngören teklife değinmek istiyorum. Bu Fonu içeren kanun teklifinin gerekçesine baktığımızda bu gerekçelerin aslında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görev tanımında yer aldığını görüyoruz. Hâliyle insanın aklına şu soru geliyor: Bakanlık hangi ihtiyacı karşılamıyor da siz yerine yeni bir Fon kuruyorsunuz? Bu nedenle, Aile ve Gençlik Fonu hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum.

Biliyorsunuz, 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Hemen her gün en az 1 kadının öldürüldüğü ve 3'üncü sayfa haberi olarak gündemden hızla düştüğü, Ümitcan Uygun benzeri polis memurlarının kadınları fuhşa zorladığı Türkiye'de kadın olmak her açıdan çok zor; Bakanlık olarak bunu kolaylaştırmakla sorumlusunuz ama kadın cinayetlerine dair veri analizi yapıp paylaşmaktan bile maalesef imtina ediyorsunuz Sayın Bakanım. Kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair çalışmalarınızdan bahsettiniz, bu konuda Bakanlık tarafından verilen eğitimlerin yaygınlaştırılması ve daha geniş kitlelere ulaşması adına atılacak adımlar var mıdır; bunu da öğrenmek isteriz.

26 Temmuz Çarşamba günü düzenlediğiniz basın toplantısında, kadına karşı şiddeti önlemekteki kararlılığınızdan bahsederken yanılmıyorsam kadınlara karşı ekonomik şiddet anlamına gelen nafaka hakkını sınırlandırmanın adil olacağını söylemiştiniz; bu çelişkili ifadelerle, Kabinedeki tek kadın Bakan olarak kadın haklarına bu şekilde sahip çıkıyor oluşunuz bizi derinden yaralamıştır.

Sayın Bakan, 81 ilde aile çalıştayı düzenlediniz ve bu çalıştaya yönelik de ciddi eleştiriler aldınız; ataerkil bir toplum yapısını yeniden düzenlemeye yönelik bir içerik olarak kamuoyuna yansıdı. Bağımsız kadın örgütlerinin hiçbirinin, baroların pek çoğunun davet edilmediği, Diyanetin başköşeye yerleştirildiği bu çalıştayla bir istişare mekanizması oluşturulmuş. Bu çalıştay sonrası, oluşturulacak Aile Vizyon Belgesi'nden toplum yararına bir sonuç çıkacağına inanıyor musunuz? "Çalıştay" dediğin toplumun her kesimini temsil eden ve yön veren kişi ve gruplardan oluşmalı; bunu sağlayamadığınız sürece istediğiniz şeyleri söyleyecek kişileri etrafınıza toplayarak değil 81 defa, dilerseniz bin defa çalıştay yapın sağlıklı bir sonuç almanız maalesef mümkün değildir.

Bakanlığınız bünyesinde ek ders ücreti karşılığında sosyolog, sosyal çalışmacı, psikolog, hemşire, öğretmen gibi meslek gruplarından personel istihdam edilmektedir. Beyaz yakalının kamuda çalışıp asgari ücret civarında gelirinin olması, aynı işi yaptıkları meslektaşlarıyla aralarındaki maaş farkının uçurum olması ancak AKP iktidarındaki Türkiye'de mümkündür. Bu personelin ek ders ücretlerinde birkaç gün önce cüzi bir artış yapılmış olsa da bunun yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. AKP iktidarında, sizler, sorunların kaynağına inmek yerine göstermelik icraatlerle üstünü kapatmayı âdet edindiniz. Ek ders ücreti karşılığı çalışanlar, izin hakkına sahip değiller, işsizlik sigortası ve kıdem tazminatı hakkından yararlanamıyorlar ve meslektaşlarıyla aralarında büyük bir ücret eşitsizliği var. Sizden önceki Bakanlardan farklı olarak kendi personeline sahip çıkmayan bir Bakan pozisyonunda olmaktan kaçınacağınızı umuyorum. Ayrıca, atama bekleyen binlerce psikolog, sosyolog, sosyal hizmet uzmanı, psikolojik danışman sizden bir cevap bekliyor. Atamalar ne zaman yapılacak yoksa KPSS yine boşa mı gidecek?

Bir de sormak isterim: 6 Şubat depremleri sonrası depremden etkilenen 11 ilde görevlendirilen sosyolog, sosyal çalışmacı, psikolog, psikolojik danışman sayısı nedir? Görevlendirilen söz konusu meslek gruplarının arasında yeni atananların sayısı nedir?

Bu pazartesi Dünya Çocuk Hakları Günü'nü geride bıraktık. Açlıktan ve ihmalden hayatını kaybeden çocukların olduğu Türkiye'de sosyal politikalar çocuk odaklı değil, bunu bir örnekle anlatmak isterim. Bir çocuk hayatını kaybediyor, Bakanlık bunun üzerine soruşturma başlatıyor, 2 kardeşini koruma altına alıyor. Olaya ilişkin olarak basın mensuplarına açıklama yapan komşularının kurduğu çok acı bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum: "Bu çocuğun ölümü öbür çocukları kurtardı." Yani bu 2 çocuğun sorunları, destek ihtiyaçları devlet yetkilileri tarafından takip edilmeyip ancak içlerinden biri öldükten sonra görülüyor maalesef.

Bir olaydan daha bahsetmek istiyorum: Geçtiğimiz günlerde seçim bölgem Antalya'da 5 çocuk cemaate yakın olduğu bilinen bir yurtta cinsel istismara maruz bırakıldı ve olayı öğrenen Bakanlık hemen soruşturma başlattı. Sayın Bakanım, devletin tek görevi suçluların ceza almasını sağlamak değil, aynı zamanda suçu önlemek olmalıdır. Devletin tüm mekanizmaları birbiriyle bağlantılı çalışarak çocuklarımızın başlarına gelecek felaketlere karşı önlem almalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayınız.

MUSTAFA ERDEM (Antalya) - Tamamlıyorum Başkanım.

Ve Sayın Bakana soruyorum: Sosyal politikaların çocuk odaklı hâle gelmesine yönelik olarak Bakanlık tarafından hangi adımları atmayı düşünüyorsunuz?

Görevinizde başarılar diliyorum, saygılar sunuyorum.