| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2023 |
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkanım, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan ve Bakanlık temsilcileri; grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, birkaç hususun altını çizmek isterim. Şimdi, ben konuşma akışımda bir değişiklik yaptım. Engelli politikalarından girmek istiyorum aslında bir parça, konunun da yakından şahidi olan bir milletvekili olarak. 1989 yılında iş hayatıma ilk başladığımda engellilerle ilgili bir yayında başlamıştım ve Türkiye'de engelliliğin gerçekten adı yoktu. Birleşmiş Milletlerden misafirlerimiz gelirdi ve bize derlerdi ki: "Türkiye'de engelli yok galiba." Niye? Sokakta göremezlerdi çünkü. 2005 yılında çıkan ilk kanun aslında Türkiye Cumhuriyeti devletinin engellileri tanıdığı kanundur. O anlamda, son derece köklü, külliyatlı bir mevzuatımız var. Çok önemli bir adım AK PARTİ iktidarları döneminde atılmıştır.
Tabii, bu süreçte, Sayın Bakan saydı, diğer grup temsilcileri kalemleri saydılar, yardım kalemlerini ya da engelli politikalarını. Onlara tek tek girmeyeceğim ama şunu özellikle söylemem lazım: Yani evde bakım yardımından engelli aylıklarına kadar pek çok konu bir ilktir son yirmi yılın uygulamaları açısından ama burada bundan sonraki hedef -bu, Sayın Bakanın dokümanlarında da var- artık tematik uygulamalar yani buradan kastettiğimiz şu: Engelli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik tematik uygulamalar. İlkini daha önceki dönemlerde Bakanlık, Otizm Eylem Planı olarak gerçekleştirdi ve bundan sonraki yapılacak önemli bir kalemin de tematik engelli programları olduğunu ve bunun da Bakanlık çalışmalarına başlandığını burada ifade etmek isterim.
Sosyal yardımlar konusuna gelince, Anayasa'nın sosyal devlet ilkesi AK PARTİ döneminde ete kemiğe büründü; bunu açıkça ifade etmem lazım. Daha önce 4 kalemle belirlenen ve hatta şöyle geçen: "Alır ya da almaz" sadece "evet" ve "hayır"la geçen sosyal yardım kalemleri bugün 50'yi aşmıştır. Buna farklı şekilde olumsuz anlam yüklemenin de son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Bunu niye söylüyorum? Artan refahtan toplumun tüm kesimlerinin pay alma politikasıdır kalem sayısının artması; özellikle bunu ifade etmem lazım. Sayın Bakan konuşmasında sosyal yardımların hizmet kitlesinin yüzde 82'sinin çalışamayacak durumda olanlar olduğunu açıkça ifade etti zaten.
Burada son yıllardaki artan bütçe kalemleriyle ilgili söylenen ifadeyi de haksız bulduğumu ifade etmek isterim. Özellikle sosyal yardımlar kalemleri üzerinden Bakanlığın son yıllarda artan bütçesinin pandemi dönemindeki ödenekler ve beraberinde 6 Şubatta yaşadığımız depremle birlikte son iki üç yılda arttığını buradan tutanaklara geçirmek istiyorum.
Evet, şimdi, gelelim kadın ve aile politikalarına. Bakanlığın hizmet alanı olarak pek çok alan var, Sayın Bakan hepsine değindi, diğer konuşmacılar da bazılarına değindi ama ağırlıklı olarak kadın ve aile politikaları üzerinden bu bütçe görüşmeleri şekillendi; orada birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Öncelikle, partimin, iktidar partisi olan AK PARTİ'nin kadın ve aile politikalarına bakışını, perspektifini buradan tekrar söylemek istiyorum. Biz kadim doğrulardan güç alan ama yeni gerçekleri de göz önünde bulunduran bir partiyiz. Bakın, bunun altını tekrar çiziyorum, kadim doğrulardan güç alırız ama yeni gerçekleri göz önünde bulundururuz. Bir de pek çok siyasi partiden en önemli farkımız -kadın politikaları, aile politikaları bahsi geçerken- biz siyasette kadın ve aile politikalarına "ya/ya da" mantığıyla yaklaşmayız. Bu ne demek? Ya kadın politikaları ya da aile politikaları. Bunlar birbirinin hasmı, rakibi değildir; bir defa buranın altını çizelim. Bunu niye söylüyorum? Kadın politikalarını güçlendirdiğimizde, kadını güçlendirdiğimizde aile politikalarını zayıflatmayız ya da aile politikalarını güçlendirdiğimizde, adımlar attığımızda kadını zayıflatmayız çünkü biz AK PARTİ olarak "hem/hem de" diyen bir partiyiz. Aksi hâlde "ya/ya da" dediğinizde dikotomik mantığın sığlığına mahkûm olursunuz ve sadece tercih yaparak yol yürürsünüz; bu da toplumu kucaklayan bir yaklaşım olmaz. Çünkü toplum, sokak, mahalle "hem/hem de" yaklaşımıyladır; bütün bu konular, sadece bu konu için söylemiyorum, kadın ve aile politikaları için söylemiyorum, pek çok konu da böyledir. Yani özgürlükçü ve güvenlikçi politikalar için de böyledir AK PARTİ'nin yaklaşımı, pek çok konuda "hem/hem de" diyerek yaklaşır, bunun özellikle altını çizmek isterim. Onun için pek çok siyasi partinin -özellikle muhalefet partilerinin- bizim bu perspektifimizi anlamalarını çok da beklemiyorum açıkçası; bunun özellikle altını çizmek isterim.
Şimdi, gelelim kadın ve aile politikalarına. Kadına ait tüm sorunlar... Nedir bu sorunlar? Şiddetle mücadele, iş yaşamına, iş gücü piyasasına katılım ya da karar alma mekanizmasına katılım -burada farklı rakamlar zikredildi- bütün bunların temelinde kadının güçlendirilmesi var, bütün bunların mücadelesinin temelinde kadının güçlendirilmesi vardır. Peki, kadını nasıl güçlendirirsiniz? En temel politika eğitim politikalarıdır. Çok üzülüyorum, bakın, 17 yaşımdan beri sivil toplumcuyum. Ben sivil toplum çalışmaları ve kadın çalışmaları yapalı yaklaşık kırk yılı buluyor ama ne yazık ki dün kadınlar eğitim almasın diye kadınları korkutanlar bugün geliyorlar, AK PARTİ'nin de kadın politikaları üzerine eleştiri yapıyorlar. Eğitemediğiniz kadını güçlendiremezsiniz. Bakın, size bir rakam vereyim: 2001 yılında kız çocuklarının üniversiteleşme oranı yüzde 13,5. Peki, yüzde 13,5 eğitim verdiğiniz kadında nasıl kadın yoksulluğuyla mücadeleden bahsedeceksiniz? İş gücü piyasasına katılımdan nasıl bahsedeceksiniz?
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Kadınların özgürlük mücadelesini...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben, bütün konuşmacıları dinledim, sözüm kesilmesin, istirham ediyorum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Saygılı olalım arkadaşlar.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sözüm kesilmesin. Ben, bütün konuşmacıları sessizce dinledim, notlarımı aldım.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen Sayın Keşir, devam edin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Yüzde 13,5. Bakın, bugün yasaklar kalktı. Kız çocuklarının eğitimindeki en önemli engellerden biri kalktı ve bugün 207 üniversite var Türkiye'de, AK PARTİ'nin eğitime verdiği... Eğitim politikaları açısından söylüyorum bunu ve bugün kız çocuklarının çağ nüfusu içinde okullaşma oranı 48,5. Peki, erkeklerde kaç bu oran? 40.
Bir başka şey söyleyeyim, bugün üniversitelerde kız ve erkek çocuklarının oranı 0,8'le farklı, 0,8 puan, bakın 1 bile değil. Yani bugün üniversitede okuyan kız çocukların oranı yüzde 49,2, erkek çocukların oranı yüzde 50,8.
Şimdi, AK PARTİ olarak kadınların güçlenmesiyle ilgili -hiç başka veri vermeyeyim size, hiçbir başka veri paylaşmayayım- sadece eğitim politikalarımız ve kız çocuklarının eğitimle güçlendirilmesi bile kadın politikalarına nasıl yaklaştığımızın en net örneğidir.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Yusuf Tekin 430 bin çocuğun örgün eğitimde olmadığını söyledi.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sözümü kesmeyin, ben rakam veriyorum.
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Ben de rakam veriyorum, nerede bu çocuklar?
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bununla beraber...
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Rakamlarla konuşuyorsanız bunu söyleyin lütfen, Yusuf Tekin verdi bu rakamları; 430 bin çocuk nerede?
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Milletvekilim, söz talebinde bulunursunuz...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Söz sırası gelince konuşursunuz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın milletvekillerim, kesmeyin. Siz, tekrar söz aldığınızda görüşürsünüz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Başkanım, lütfen süreme ekleyiniz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Keşir, devam edin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bununla beraber -Sayın Bakan az önce konuşmasında ifade etti- kadın istihdamı oranı son yirmi yılda erkeklerin istihdam oranının 2 katından fazladır, bunu da buradan belirteyim.
Yalnız bir hatip, kim olduğunu tam hatırlayamayacağım, bir rakamı yanlış söyledi, onu burada düzeltmek istiyorum. Bugün kamuda çalışan kadın oranı yüzde 41'dir. Birkaç kalem de burada kamuda çalışanlarla ilgili verileri vermek istiyorum. Mesela, bugün kamuda, hâkimlerin içinde kadın oranı yüzde 46'dır. Sağlık sektöründe kamuda çalışanların içinde kadın oranı yüzde 56'dır. Bununla beraber tüm avukatların içinde kadın avukat oranı yüzde 46'dır. Bunları da buradan ifade etmek... Tabii, sadece kamu istihdamı değil kadını iş gücü piyasasında, çalışma hayatında güçlendirdiğimiz. Bugün KOSGEB'den destek alan, girişimcilik desteklerini alanların yüzde 44'ü kadındır. Yine İŞKUR'un farklı programları var, vaktim azaldı tek tek girmeyeceğim onlara; işte meslek edindirme programları var, işbaşı eğitim programları var, tek tek bakabilirsiniz bunlara. Bunlardan faydalananların -tamamı için söylüyorum, 4 ayrı programın ortalamasını aldım- içinde kadın faydalanıcı oranı yüzde 53'ü aşmıştır. Bakın, İŞKUR, KOSGEB, kamu çalışma hayatından bahsediyorum.
Şimdi, bütün bunlar varken, hatırlayın, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri, 1994'te Sayın Cumhurbaşkanımız Belediye Başkanı olduğunda birileri çıktı "Kadınlar ile erkeklerin otobüslerini ayıracaklar." dedi. Sonra, 28 Şubat sürecinde sonra kız çocuklarını ikna odalarında korkutmaya kalktılar. Ne yazık ki muhalefetin, kadınları ve kadın üzerinden bir korkutma politika yaklaşımı var. Son seçimlerde de hatırlayın, genç muhafazakâr kadınları korkutmak üzerinden gitti.
Bakın, rakamlar ortada, eğitim rakamları ortada, istihdam rakamları ortada, girişimcilik rakamları ortada, İŞKUR rakamları ortada; bütün bunlar varken kadınları korkutarak, kadınların üzerinden bir korku politikası yayarak politika yapma dönemini biz tarihe gömdük ya. Korkutamazsınız bu kadınları, hiçbir şeyle korkutamazsınız.
AYLİN YAMAN (Ankara) - Biz yapmıyoruz.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kadınlarımız mesela korkmadan sokağa çıkamıyor şu anda.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kadınlar korkmaz bir şekilde hem eğitim alıyorlar hem çalışma hayatında yer alıyorlar hem de karar alma mekanizmasında.
Bakın, karar alma mekanizması dedik; ya, bu ülkede önemli bir kazanımdır. 1935'te seçme ve seçilme hakkı elde edişi kadınların ve 1935'teki ilk Parlamentoda 18 milletvekiliyle kadın milletvekili oranı 4,1'dir. Ya, Allah aşkına ya, Allah aşkına, 2002 seçimlerine kadar bu 4,1; 0,1 puan dahi artmaz mı ya, 0,1 puan dahi artmaz mı? Artmadı ve ilk defa 2002 seçimlerinde bu oran aşıldı ve her seçimde bu kademeli olarak arttı ve bugün yüzde 20 oldu; bu da AK PARTİ'nin başarısıdır. Görmek istemeseniz de AK PARTİ'nin başarısıdır, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın kadınlarla siyaset yapma, yol yürüme gayretinin bir sonucudur, kararlılığının bir sonucudur.
Diğer taraftan şunu da ifade etmek isterim: Bizim bir büyük Türkiye idealimiz var, bütün bunları bunun için söylüyorum.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Evet, kadının olmadığı bir Türkiye ideali.
RESUL KURT (Adıyaman) - Dinlemeyi öğren önce.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, söz atmayın.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bu ülke büyüyecek, bu ülke ayağına prangalar vurmaya çalışanlara rağmen büyüyecek, bu ülke dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olacak birileri ayağına pranga vurmaya çalışsa da bu mutlaka kadın ve erkek birlikte olacak, kadın emeğiyle olacak, kadın ve erkek omuz omuza olacak. Siz isteseniz de olacak istemeseniz de olacak, bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Son kalan birkaç dakikamda da özellikle kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili birkaç hususa değinmek istiyorum. Tabii, eğitim verilerini söylerken -kayda geçsin, bilmeyenler için de öğrenme fırsatı olur diye düşünüyorum- kadın yoksulluğuyla mücadele için de en önemli konu eğitimdir. Bakın, bugün üniversite mezunu kadınların istihdam edilme oranı yüzde 67'nin üzerindedir. Onun için, dün eğitime pranga vuranlar, dün eğitimin önünde kapıları kapatanlar bugün hiç kadın hakları falan diye havanda su dövmesinler. Ayinesi iştir kişinin... Bunu bu kadar net ifade...
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Genç işsizlik rekoru bu ülkede son beş yıldır...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Dinlemeyi öğrenelim, dinlemek erdemdir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - İşinize gelmediği için insicamı bozmaya çalışıyorsunuz, işinize gelmiyor çünkü doğruları duymak. Bir daha bir daha anlatacağım, siz öğrenene kadar tekrar tekrar anlatacağım.
Gelelim kadına yönelik şiddetle mücadele konusuna. Biz bu konuda son derece kararlıyız. Bakın, bu niye önemli? Anayasa'nın eşitlik ilkesini, kadın-erkek eşittir ilkesini biz getirdik ya, Anayasa'ya bizim dönemimize geldi. Medeni Kanun'daki eşitlik ilkesini de biz getirdik ve kadına yönelik şiddetle mücadeledeki en kapsamlı kanunu da biz çıkardık ve ben o kanun yapım sürecinde kamuda görev alan birisiyim, bütün kanun yapım sürecinin tanığıyım; STK'ler dâhil, bürokrasi dâhil, akademisyenler dâhil yapılan onlarca toplantının tanığıyım. Onun için öyle dışarıdan dışarıdan konuşmayın.
Gelelim ikinci bir konuya. Bu konu da özellikle...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, biz de bu ülkenin vatandaşıyız, biz de.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Dışarıdan konuşuyorsunuz çünkü ezber konuşuyorsunuz, ezber konuşuyorsunuz.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bence siz ezber konuşuyorsunuz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Keşir, siz konuşmanıza devam edin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - En köklü kanunu AK PARTİ iktidarında çıkmıştır. Bakın, bunu niye söylüyorum? Ya, kadına yönelik şiddet kanunda tanımlı değildi AK PARTİ iktidarına kadar. Tanımı olmayan bir suç olamaz Ceza Kanunu'nda. İçinizde hukukçular var, suç tanımlanmadığında ceza veremezsiniz ve AK PARTİ 2005 yılında çıkardığı köklü Türk Ceza Kanunu'yla kadına yönelik şiddeti suç olarak tanımladı, bunu AK PARTİ yaptı. İkincisi, cinsel saldırı fiili suç olarak tanımlı değildi Türk Ceza Kanunu'nda, bunu da AK PARTİ yaptı. Tabii, işinize gelmediği için bunları duymak istemeyebilirsiniz, bunu anlıyorum.
Diğer taraftan, kadına yönelik şiddetle mücadelede pek çok mekanizmayı hayata geçirdik yasayla beraber. Şiddet önleme merkezleri, KADES...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - İstanbul Sözleşmesi'nden niye vazgeçtiniz o zaman?
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sayın Bakan onlara değindi, tekrara girmek istemiyorum ama şunu söylemem lazım: Az önceki hatiplerden birisi bir şeyi daha yanlış söyledi ezber konuştuğu için "Bütün dünyada en yüksek kadına şiddet verisi oranı oransal olarak Türkiye'de." dedi. Bakın, Birleşmiş Milletlerin verileri burada, merak ederseniz açar bakarsınız; Amerika, Avrupa, Asya, Afrika dâhil en düşük oran Türkiye'de, bir tane dahi olmasın. Bakın, ben insan haklarını oranlar üzerinden tanımlamaya da karşıyım ama bir tane bile olmasın ama ne olur... Birleşmiş Milletler verileri bunlar, sizin elinize tutuşturulan veriler değil, Birleşmiş Milletler verileri bunlar. Diğer taraftan...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Biz tutuşturmuyoruz...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - İşinize gelmeyince dinlemek istemezsiniz.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Keşir, lütfen...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Emniyet müdürleriniz açıklama yaptı, Adalet Bakanınız açıklıyor, kaç tane...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Diğer taraftan şunu da ifade etmek isterim: Az önce bazı kurumlar üzerinden ya da iktidar üzerinden, siyaset üzerinden Kürt karşıtlığı ifadeleri kullanıldı. Bunu, Sayın Başkan da orada söz aldı... Bu şekilde fişlemelere ve ırkçı yaklaşımlara karşı olduğumu özellikle ifade etmek isterim. Eğer Kürt kadınlarının, Kürt kız çocuklarının ölümünü gerçekten dert ediyorsanız bunlara da karşı olursunuz. Bakın, Birleşmiş Milletler raporları var burada. 13-15 yaşındaki kız çocuklarının nasıl zorla silahlandırıldığı, nasıl zorla dağa kaçırıldığı, nasıl tecavüze uğrandığı, nasıl kandırıldığı, pek çok örnek ama bunları kınayamazsınız.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Meral Akşener de açıkladı polis müdürlerinin genç kadınları nasıl otellerde çalıştırıldığını.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Çünkü siz Kürt çocuklarını ve kız çocuklarını araçsallaştırıyorsunuz. Kürt kız çocuklarını... (HEDEP sıralarından laf atmalar, gürültüler)
RESUL KURT (Adıyaman) - Dinlemeyi öğrenin.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - İşinize gelmeyince dinlemezsiniz, işinize gelmez. İşinize gelmez çünkü siz sırtınızı bunlara dayadınız, onun için işinize gelmez. Sırtınızı buraya dayadığınız için bunları dinlemek işinize gelmez.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Öyle Kürt düşmanlığı yaparak politika üretemezsiniz.
MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Hadi bir kınayın!
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bunları dinlemek işinize gelmez.
Bakın, bir sürü örnek var burada, bir sürü ifade var, beyan var. İsmini vermiyorum, E.C. "Beni ilk defa götürdükleri yer Van'daki HDP binasıydı. Daha önce oraya hiç gitmemiştim, sonra orada konuştuğum 2 kadın beni alarak bir başka adamın yanına götürdü ve dağa götürdüler." diyor. Yine bir başka kadın, B.E. "Örgüt gerçekten bataklık, girince çıkamıyorsun, vaatleri büyük ama örgüt insanların ölümünden başka bir şey vadetmiyor." diyor; bunları diyenler hep kadın. Eğer Kürt Yezidi kız çocuklarını şu kadar düşünüyor olsaydınız bunlarla ilgili bugüne kadar bir tek cümleniz olurdu, bir tek cümleniz. Kadına şiddet sadece ev içi şiddetle olmuyor, bugün zorla çatışmaya sürüklenen kadınlar, zorla silahlandırılan kız çocukları; oran ve sayı olarak en yüksek kadın ölümü, kadın cinayeti orada ama bunlar için ağzınızı açamazsınız çünkü bunlar için talimat almıyorsunuz, ağzınızı açamazsınız; özellikle bunu buradan kayda geçirmek istiyorum.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Biz Soylu'nun projeleri olarak çok... Deniz Poyraz katledildiğinde niye...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sırtınızı dayadığınız kurum bunlar, sırtınızı dayadığınız yerler.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - HDP binasının önünde katledildi, kapının önünde polis vardı.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hiç konuşmayın. İşinize gelmediği için...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sizin polisleriniz korumadı Deniz Poyraz'ı.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bağırınca haklı olmuyorsun, bağırınca haklı olmuyorsun, bağırınca hiç haklı olmuyorsun.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri...
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Soylu projeleri burada.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - İşine gelmiyor, hepsini belgeli konuştum, hepsini rakamlarla konuştum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne oldu arkadaşlar; neye itiraz ediyorsunuz, ne yanlış var burada?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, böyle anlaşamayız ama lütfen sükûneti tesis edelim.
Sayın Hatip, siz devam edin.
Buyurun lütfen.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Birleşmiş Milletlerin rakamlarına bakın. Ben sizin gibi gazete kupürüyle konuşmuyorum, ben uluslararası örgütün raporlarıyla konuşuyorum. Açın Birleşmiş Milletler raporlarına bakın, orada ne kadar çok Kürt kadınının, Kürt çocuğunun Suriye'de dağa kaçırıldığına, Kandil'e kaçırıldığına bakın; ondan sonra kadına yönelik şiddeti ne kadar araçsallaştırdığınızı, tüm kamuoyu biliyor, umarım, siz de fark edersiniz.
Sayın Başkan, daha notlarım vardı ama süremi aşmamak adına sözlerimi burada nihayetlendiriyorum.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.