| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2023 |
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Değerli Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.
Bakanlığınızın görev ve sorumluluklarına dair gönderdiğiniz dosyalarda madde madde yazılı. Bu maddelerde kadına karşı ayrımcılığı önlemek, kadının insan haklarını korumak, ulusal politika belirlemek gibi çok önemli başlıklar yer almaktadır. Eminim Sayın Bakan bu görev ve sorumluluğun şimdiye kadar ne kadar yerine getirilmediğinin de farkındadır ancak sadece bu sorumluluk üzerinden tüm kadınlar adına sözümüzü kurmaktan da çekinmeyeceğiz. En nihayetinde buradaki amacımızın, gayemizin kadına yönelik şiddet ve katliamların önlenmesi, ayrımcılığın son bulması, kadınlar için yaşanabilir bir hayat olmasıdır.
Kadına karşı şiddeti, ayrımcılığı önlemek sizin sorumluluğunuzda Sayın Bakan. 14 Mayıs seçimlerinden sonra, bu sorumluluğu geldiğiniz makam itibarıyla aldınız. Görevinizde yeni olmanız bu sorumluluğun farkında olmadığınızı göstermez.
Bakanlığınız geçmişindeki olumsuz pratikler malumunuzdur, ben de bu olumsuz pratiklerden yola çıkarak yine Bakanlığınızın geçmiş dönem faaliyet raporlarına da birkaç gönderme yaparak konuşmama başlamak istiyorum. Keşke bugün burada bu olumsuzlukları değil daha iyi nasıl politikalar üreteceğimizi konuşabilseydik ancak maalesef ki iktidarınız döneminde kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın katbekat artması durumu alenen ortaya koymaktadır. Bu Bakanlığın adından "kadın" çıkarıldı. "Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe" kavramı bu iktidar döneminde ortadan kaldırıldı. Yine kadınların anayasası olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesi bu iktidarın, Bakanlığınızın hedefi oldu. Hatırlatalım Sayın Bakan, sözleşmenin imzalandığı 24 Kasım 2011'de iktidarınız her yerde bunun propagandasını yaptı. Sözleşmenin temel ilkesi toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanmaktaydı. Soruyoruz: Bakanlığınızın adından neden "kadın" çıkarıldı? İstanbul Sözleşmesi'nden neden vazgeçildi? Varsa bir cevabınız söyleyin lütfen, yoksa da ben buradan ne olur ne olmaz açıklamak isterim çünkü bu iktidarın kadını tanımladığı tek yer var; aile; birisinin eşi, birisinin annesi, birisinin kız kardeşi vesaire vesaire olarak tanımlanıyor. Kadını özne olarak görmeyen bir iktidarın Bakanı olarak size bir kez daha hatırlatıyoruz: Kadınlar bu yaşamın öznesidir. Adında "kadın" geçmeyen bir Bakanlıkta kadın sorunlarını tartışmak, kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı politika üretmek, kadınlar lehine toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe oluşturmak da bu şartlarda ancak bu kadar olur diyebilirim. Ve bir kez daha belirteceğim; Sayın Bakan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2022-2026 Stratejik Planı'nda 5 amaç ve 20 hedef bulunmaktadır; bu hedeflerde kadının adının geçtiği 2 başlık görünüyor.
(Uğultular)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, bir uğultu var salonda.
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Bunlardan birincisi...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türkoğlu, bir saniye...
Değerli milletvekilleri, bir uğultu var, lütfen bu uğultuyu sonlandıralım ki her hatip konuşuyorken diğerleri de onu dinleyebilsin.
Teşekkür ediyorum.
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Benim süremden gitmiyor değil mi?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ekleyeceğiz sürenizi, bizde hak kaybı olmaz.
Buyurun lütfen.
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Bu hedeflerde kadının adının geçtiği 2 başlık görünüyor: Bunlardan birincisi, kadına yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı önlemek için çalışmalar yapmak; ikincisi ise kadınlara, yaşlılara, çocuklara, engellilere yönelik ihtisaslaşmış barınma ve bakım hizmetleri geliştirmek. Geriye kalan 18 hedef, aileyi koruma kollama neredeyse. Soruyoruz: "Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önüne geçmek" derken neyi kastediyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi'ni reddeden sizin iktidarınız değil mi? Sözleşmenin her bir maddesi şiddet ve ayrımcılığı önlemeye dönük hazırlanmışken bu sözleşmeyi ortadan kaldırmış bir iktidarın Bakanlığı bu konuda ne kadar samimi olabilir?
Hatırlatalım, nafaka hakkı da sizin döneminizde hedef oldu yine. Bizzat kendi sözcüklerinizi size bir kez daha hatırlatıp sormak istiyorum. Bizzat, erkeklerin mağdur olduğunu siz söylediniz, nafaka hakkını beş yılla sınırlı tutan sizin Bakanlığınız, sonrasında ihtiyaç dâhilinde Bakanlığınızın bu ödemeyi yapacağını söylemişsiniz. Soruyoruz: Bırakın nafaka hakkını ödemeyi, çoğu zaman çocuğa dair olan kısmını bile ödemezken erkekler nasıl bir mağduriyet yaşıyor? Beş yıldan sonra hangi kriterlere göre kadının nafakasının devam edip etmeyeceğine karar vereceksiniz? Nafaka hakkını ortadan kaldırmakla kadınların boşanmasının önünün kesilmesi istenmektedir. Bugün binlerce kadın tek başına yaşamını idame ettiremediği için şiddet ortamında kalmak durumundayken siz bunu daha da derinleştirecek bir kararı nasıl söylemektesiniz? Sizin Bakanlığınızın görevi kadına yönelik şiddetle mücadeledir, kadının kazanılmış haklarını hedef almak, gasbetmek değildir; sizin asli göreviniz kadınları şiddetten korumaktır, aile içi şiddetten korumaktır.
"Aileyi korumak"tan kastınız nedir Sayın Bakan? Hangi aileden bahsediyorsunuz; kadınların içerisinde her türlü şiddete maruz kaldığı aile mi, erkeğe bağımlı hâle getirilmek istendiği aile mi? "Aile içi şiddetin son bulması" diye bir kavram bu iktidarın literatüründe neden yoktur? Aile içi şiddet bu kadar derinleşmişken sizin buna dair söyleyeceğiniz tek bir sözünüz yok mu?
Sayın Bakan, sadece iki buçuk yılda 1.079 kadın katledildi. Yine, sadece sizin Bakanlığınız döneminde yani haziran ayı itibarıyla 127 kadın katledildi, 93 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Fatma Altınmakas cinayetini hatırlatıyoruz; Denizli'de eşini öldürdüğü için ağırlaştırmış müebbetle yargılanan katilin -erkek- tahliye edilmesini hatırlatıyoruz. Bu şiddet neden bitmiyor? Erkek iktidarı, erkek yargısı eliyle yürütülen cezasızlık politikaları bu şiddeti derinleştiriyor.
Gülistan Doku'nun kaybedilişinin üzerinden bugün itibarıyla bin dört yüz on yedi gün geçti. Sayın Bakan, biz bıkmadan usanmadan Gülistan'ın akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Bir kere bile "Benim Bakan olduğum ülkede gencecik bir kadın, bir hemcinsim kaybedildi; nerede olabilir?" diye hiç düşündünüz mü? Her gün yeni bir iddia, yeni bir delil ortaya çıkıyor. Gülistan'ın avukatları aracılığıyla kamuoyuna 17 Kasımda yeni bir gelişme daha açıklandı. Başşüpheli Zainal Abarakov'un polislikten ihraç edilen babasına ait olan ve Gülistan Doku'nun zorla bindirilmeye çalışıldığı otomobilin soruşturma açıldığı gün il dışına kaçırıldığı ortaya çıkmıştır.
İpek Er'i ölüme sürükleyen Musa Orhan'ın sizin döneminizde de hâlâ serbest olması, elini kolunu sallayarak toplumun içinde yaşamını sürdürüyor olması, bu duruma tepki gösteren sanatçı, aydın kadınların bu karara tepki gösterdiği için yargılanıyor olması sizi rahatsız etmiyor mu?
Hakkâri'nin Şemdinli ilçesine bağlı Oğlaklı köyünde 27 Mayıs 2016 tarihinde Esra Yücel isimli 11 yaşındaki kız çocuğunun istismar edildiği iddiasıyla açılan davada sanıklara beraat verildi. Bir kez daha buradan bunları hatırlatalım.
Stratejik planınızdaki bir diğer hedef kadınlara, yaşlılara, çocuklara, engellilere yönelik ihtisaslaşmış barınma ve bakım hizmetleri geliştirmektir. Kadınları, yaşlılar-çocuklar kategorisine almanızı asla kabul etmiyoruz. Faaliyet raporunuzda yer alan verilere göre 2022 yılında Türkiye genelinde Bakanlığınıza bağlı 81 ilde 112, yerel yönetimlere bağlı 13 ilde 33, STK'lere bağlı, diğer kamu kurumlarına bağlı 3 kadın konukevi olmak üzere toplam 149 kadın konukevi olduğu belirtilmiş. Faaliyet raporunuzun eksik olduğunu söylüyorum. Belki sizin döneminizde olmadı ama bu ülkede yerel yönetimlere bağlı sığınmaevleri kapatıldı. Bu da sizin iktidarınızın faaliyetidir, hanenize yazabilirsiniz bu yönüyle. Belediyelerimize atadığınız kayyumlar eliyle bu sığınaklar kapatıldı ve bugün siz de buna sessiz kalmaya devam ediyorsunuz.
Ben sizi o döneme tek bir örnekle götüreceğim: Diyarbakır Kayapınar Belediyesine bağlı açılmak istenen sığınağın aylarca prosedürler bahane gösterilerek açılması engellendi. Mersin Akdeniz Belediyesine bağlı kadın sığınağı kapatıldı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyemize bağlı sığınağımız kayyumlar eliyle gasbedilerek Bakanlığa bağlandı. Belediyelerimize bağlı kadına yönelik şiddetle mücadele merkezleri sizin iktidarınız tarafından kapatıldı, siz hangi barınmadan bahsedeceksiniz? Kadın sığınaklarını kapatan bir iktidar kadınların barınma sorunlarını nasıl çözecek? Soruyoruz Sayın Bakan: Yerel yönetimlere bağlı kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerini kapatmak hangi aklın ürünüdür? Bu bütçe kadının özne olarak yaşamına devam etmesi için hazırlanan bir bütçe değildir. Bu bütçe kadının şiddet gördüğü ortamda şiddet görmesine göz yuman, onay veren, meşrulaştıran bir bütçedir.
Değinilecek çok şey var ancak özellikle vurgulamak istediğim nokta bakım hizmetleri: Engelli bakımı için geçen yıl ayrılan ödenek 16 milyar küsur TL, bu konuda Bakanlığın gerçekleştirdiği ödenek 22 milyar küsur TL yani yüzde 100. Peki, Sayın Bakan sormak istiyoruz: Bu bakımı gerçekleştirenlerin kimler olduğunu biliyor musunuz? Engelli, hasta, yaşlı bakımının yükünün kimlerin omzunda olduğunu biliyor musunuz? Bu yükü taşımaktan bin parçaya bölünen kadınların ne yaşadıklarından haberdar mısınız? Ben sadece partimizin Engelli Komisyonu tarafından gerçekleştirilen Kadın Engelli Çalıştayı'ndaki tek bir kadının sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum, bire bir aktarıyorum: "Çocuğun engelli olduğunu öğrendiğimizde gemiyi ilk terk edenler babalar yani erkekler oluyor." demişti. Yine, bu bakımı gerçekleştiren kadınların sözleri: "Verdikleri ödeneklerle engelli bireyin masraflarını dahi karşılayamazken bunun sanki bizim maaşımızmış gibi gösterilmesini kabul etmiyoruz. Dışarıya çıkmak, sosyalleşmek bizler için çok uzak hayaller oluyor çünkü çocuğumuza bakacak, onu emanet edecek güvenilir tek bir alan görmüyoruz, var olanlar da ücretli ve bizim bunu ödeyecek bir paramız yok." İşte, bu iktidarın kadınlara reva gördüğü tek gerçek bu. Engelli bakımının neredeyse tamamı kadınların omuzlarına yüklenirken sizlerin bu emeği veren kadınlara reva gördüğünüz aylık 5.098 TL. Biz değil, siz verin bunun cevabını: Bu bakım ücretiyle ne yapılabilir? Bize bir liste çıkarın, 5.098 TL'yle ne yapılacak? Engelli bireyin ihtiyaçları mı yoksa bu hizmeti veren kadınların ihtiyaçları mı karşılanacak? Derhâl engelli bireylerin ihtiyaçları ücretsiz bir şekilde karşılanmalıdır. Engelli bireylerin önündeki tüm engellerin kaldırılması için öncelikle sağlamcılık politikalarından vazgeçilmelidir. Bu bütçe; sağlamcı bir ideolojiyle hazırlanmıştır, engelli bireylerin, bu bakımı verenlerin hakları gözetilerek hazırlanmış bir bütçe değildir.
Bir diğer konu: Bakanlığımızın aile ve topluma yönelik sosyal hizmet faaliyetleri kapsamında bazı araştırmalar yapılmış. Araştırma başlıkları ne: Türkiye Ergen Profili Araştırması, Türkiye Üniversite Gençliği Profili Araştırması, Türkiye'de Boşanma Nedenlerinin Mevcut Durum Analizi, Türkiye Aile Yapısı Araştırması, Bölgeler İtibarıyla Sosyal Durum ve Yaşam Koşulları Araştırması. Ne hikmetse hiçbirinin raporu yok, hepsi hazırlık aşamasında. Ancak daha önemli olan bir şeyi sormaktan geri duramıyoruz: Bu araştırmalardan biri de kadına yönelik şiddetin artmasının nedenleriyle ilgili olmaz mı, bu şiddetin hangi ortamlarda nasıl açığa çıktığına dönük bir çalışma var mıdır, kadına yönelik şiddet verileri düzenli tutulmakta mıdır? Kadın yoksulluğuna, kadın işsizliğine dair tek bir şeffaf veri sunmayan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Soruyoruz Sayın Bakan: Bu veriler neden sunulmuyor? Aynı şekilde cevaplıyoruz da; bu veriler paylaşıldığında iktidarınızın kadın düşmanlığı ortaya çıkacak, bu bütçenin ne kadar erkek bir bütçe olduğu ortaya çıkacak. Bu bütçe kadın yoksulluğunu, işsizliğini gidermeye dönük değil, yoksulluğun kadınlaşmasının bütçesini asla kabul etmiyoruz.
Eşi ölmüş, geliri olmayan kadınlara aylık bin TL yardımda bulunduğunuzu söylüyorsunuz; bunu iki ayda bir düzenli periyotlarla ödüyorsunuz. Sayın Bakan, sizin ekonomik krizden, kadınların yaşadığı yoksulluktan gerçekten haberiniz yok. Ya, kadınlar birincil ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz durumda. Sizin bir ped fiyatından haberiniz var mı? HPV aşısının fiyatından haberiniz var mı? Doğum kontrol haplarının fiyatlarından haberiniz var mı? Bu rakamı faaliyet olarak gösterebiliyorsanız ben haberinizin olmadığını düşünmek istiyorum. Kadınların hijyen ihtiyaçlarının ücretsiz karşılanmadığı bir bütçeye bizlerin oluru yoktur.
Yine, Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolleri kapsamında çalışmalar yapılmış. İktidarınız eliyle kapatılan kadın kooperatiflerini bunun neresine koyuyorsunuz acaba?
Bol evlilikli bir bütçe... Evlilik yaşantısına bilinçli bireyler olarak girilmesini sağlamak amacıyla eğitimler verilmiş, Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerle Mücadele İl Eylem Planı kapsamında personel yetiştirildiği, eğitimler verildiği belirtilmiş. Sizden bir parça şunu bekliyoruz... Erken yaşta evliliğin her dönem önünü açan, bunu ısıtıp ısıtıp gündeme getiren ama her defasında kadınların tepkisiyle geri çekmek zorunda kalan yine sizin iktidarınız değil mi? Bunun adı "erken yaşta evlilik" değil Sayın Bakan, bunun adı "çocuk istismarı"dır; ülkemizde çokça yaşanan, özellikle tarikatlarda, cemaatlerde yaşanan çocuk istismarıdır. Siz tüm bu istismarlara sessiz kalan Diyanetle kadına yönelik şiddetle mücadelede 2023 Eylem Planı'nızı aktarmışsınız. Kürt Düşmanı bir Diyanet, kadın düşmanı bir Diyanet, bunu Kobani davasına müdahillik talebiyle tescilleyen Diyanet; çocuk ihmal ve istismarına karşı sessizliğini koruyan, evlilik yaşının 6-9 olduğunu söyleyen bir vakfın sahibi olan Diyanetten bahsediyoruz. Size tavsiyemizdir: Eğer gerçekten kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair bir şeyler yapmak istiyorsanız öncelikle Diyanetin bağımlılığından kurtulun.
Deprem, sel, yangın ve benzeri doğal afetler nedeniyle mağdur olan vatandaşlarımızın gıda, giyim, barınma ve benzeri temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Bakanlığınızın destekler verdiğini belirtmişsiniz. Size 6 Şubat depremini bir kez daha hatırlatayım. Yakın zamanda deprem bölgesindeki yağış sonrasında kadınların yaşadığı yoksulluk ve yoksunluk görüntülerine cevap vermek istiyorum.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Diyanet nasıl Kürtlere karşı, onu açıklar mısın?
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Kobani davasına müdahil olmaya çalıştı ya.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Böyle bir şey mi oldu Allah aşkına ya?
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Oldu.
HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Bu, deprem bölgesinde kadınların durumu Sayın Bakan. Barınak olarak verdiğiniz yerlerde en küçük bir doğal afette, afetin en ağır acı hâllerini yaşayan kadınların tekrar tekrar aynı travmalara maruz kalması sizin iktidarınızın eseridir. Bu fotoğraf, doğal afetlere karşı yürüttüğünüz politikaların ne kadar yetersiz olduğunun göstergesidir. Tutuklu ve hükümlüler ile çocukların sosyal hizmetten yararlandırılmasına yönelik çalışmalar yürüttüğünüzü belirtmişsiniz.
Sayın Bakan, cezaevlerine yönelik yürüttüğünüz çalışmalara atfen birkaç noktaya değineyim. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 9 Mart 2001 tarihinde yaptığı basın açıklamasında "0-6 yaş aralığındaki 345 çocuk anneleriyle birlikte cezaevindedir." demiş. Hamile kadınlar, çocuklu kadınlar, sırf kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğü için, erkek egemen iktidara karşı diz çökmediği için, boyun eğmediği için cezaevinde tutulmaktadır. Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri özellikle kadınlar açısından ayrı bir boyuta gelmiştir. Sağlığa erişim hakkından çıplak aramaya, işkence ve kötü muameleye yönelik her gün kamuoyuna onlarca haber düşmektedir. Sizin yapmanız gereken asıl iş, bu ihlallerin de son bulmasını sağlamaktır, bu ihlallere karşı sessiz kalmamaktır.
Konuyu bütçeye getireyim. Sizin cezaevlerindeki kantin fiyatlarından haberiniz var mı? Dışarıda pahalılığın misli katının adı "cezaevleri kantinleri"dir. Çocuğunu beslemek zorunda olan kadınların nasıl geçindiğini biliyor musunuz? Süt, mama, ped ihtiyaçlarını karşılayamayan kadınlar için Bakanlığınızın bir çalışması olacak mıdır? Çocuklu annelerin infazının ertelenmesine dönük bir girişiminiz olacak mıdır?
Tüm bu toplam konuşmamla aynı zamanda bu ülkede kadına yönelik her türlü şiddetin resmini ortaya koymak istedik. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'ne giderken ülkenin tablosunun işte bu olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Haftanın anlam ve önemine atfen birkaç noktaya değinmek istiyorum. Uzun süredir, her 25 Kasım ve 8 Martta alanlara, meydanlara, sokaklara çıkarak erkek devlet şiddetine karşı isyanını birleştiren kadınlar kolluk şiddeti ve yasaklamalarla karşı karşıya kalıyor. Yüzlerce kadın hakkında gece yürüyüşüne katıldığı için davalar, soruşturmalar açılmıştır. Yürüyüş alanları iktidarınızın bariyerleriyle çevrildi, yasaklanmak istendi. Bizler bu 25 Kasımda da "Vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz." şiarıyla alanlarda olacağız. Kadın örgütleri, kadın platformlarıyla birlikte geceleri yürüyüşümüzü de isyanımızla aydınlatacağız. Sizler de kadına yönelik şiddetle mücadelede bir parça samimiyseniz bu yürüyüş ve etkinliklerin önüne bariyer konulmasına izin vermezsiniz, kadınlarla birlikte bu yürüyüşte olursunuz.
Son olarak şunları belirtiyoruz: Kadınların fikrinin, onayının, sesinin, sözünün olmadığı, kapalı kapılar arkasında erkekler eliyle hazırlanan bu bütçeye olurumuz yoktur. "Kadınların ihtiyaçlarının ücretsiz karşılanacağı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe." diyoruz. Kadınların sorunlarının konuşulduğu, çözümünün üretildiği, bütçesinin ayrı görüşüldüğü kadın bakanlığını savunuyoruz ve ısrar ediyoruz. Kadın işçilerin emek sömürüsüne karşı verdikleri direnişi görmeyen, işçilerin taleplerini duymayan bu bütçeyi reddediyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilerek kadınların yaşamlarını riske atan bu iktidarın kadın düşmanı bütçesini kabul etmiyoruz. Kadın emeğini yok sayan, bakım hizmeti veren, engelli kadınların emeklilik talebini görmeyen bir bütçeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Sunulan bütçe teklifinde de bir kez daha görülmüştür ki kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu, kadın işsizliği, emek sömürüsü onaylanarak devam edecektir. Ancak şu da iyi bilinsin ki bizlerin de tüm bu şiddete karşı direnişimizle ve örgütlülüğümüzle mücadelemizi yükselteceğimizden, katlayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın; sizlerin de olmasın. Vazgeçmiyoruz, her yerdeyiz diyoruz.