KOMİSYON KONUŞMASI

AYLİN YAMAN (Ankara) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama, Bakanlığınıza ait programlar itibarıyla bütçe teklifinin gerekçelerini oluşturan performans göstergeleriyle başlamak istiyorum. Bilindiği gibi genel olarak bir programın performans hedefi "SMART hedef belirleme tekniği" dediğimiz, uluslararası kullanılan, spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir, ilgili ya da ilişkili ve zamana bağlı tekniklerle oluşturulur. "Spesifik" dediğimizde, genellemeler yerine özellikli bir konuya yönelik; "ölçülebilir, ulaşılabilir" dediğimiz, iddialı fakat ayakları yere basan; "ilgili, ilişkili" dediğimiz, ana hedefle ilişkili ve zamana bağlı olarak oluşturulması gerekiyor. Bu bütçede özellikle dikkatinizi çekmek istediğim konu, hedeflerin bu ilkeler doğrultusunda seçilmediği, özensiz ve sonucun katma değer yaratmadığı hedefler görüyoruz maalesef.

İlk programdan başlayacak olursak Ailenin Korunması Programı'na ait olarak burada, bu kurduğunuz bütçedeki performans hedeflerini görüyorsunuz. İlk olarak 1'inci ve 2'nci maddede aile danışmanlık hizmetinden yararlanan kadın sayısı ve kişi sayısı; gayet güzel hedefler, kadının ayrı tutulması da takdir edilesi bir şey, o anlamda teşekkür ederiz size. Fakat bakarsanız 2024, 2025 ve 2026'daki hedeflere, 2023'te -gerçekleşmesi tahmin edilen- 8 bin kadın varken 2024, 2025 ve 2026'da 5.500 kadına aile danışmanlık hizmeti verilmesi planlandığı gözleniyor. Aynı şekilde, kişi sayısına baktığınızda 2023'ü yaklaşık 12 binle tamamlamayı öngörürken 2024, 2025 ve 2026'da 8 bin kişi hedeflenmiş.

Aile Sosyal Destek Programı'yla ulaşılan hane sayısına bakacak olursak 2022'de 1 milyon 727 bin haneye ulaşılmış ve 2023'te 1 milyon 250 binle tamamlanması öngörülüyor; 2024, 2025 ve 2026'da daha az haneye ulaşılması hedefleniyor. Bu, yoksulluğun bitirileceği ve sosyal desteğe ihtiyaç olmayacağı anlamında mı? Yoksa hedef neden az konmuş, onu özellikle merak ediyorum.

Ailenin Güçlendirilmesi Programı'na bakacak olursak burada ilk 6 maddeye değil, özellikle ülkemizi çok ilgilendiren 7'nci maddeye dikkat çekmek istiyorum. Kötü alışkanlık ve bağımlılıkların azaltılmasına yönelik eğitim verilen kişi sayısı... Madde bağımlılığı malum, hepimizin, gençlerimizin, çocuklarımızın uyuşturucu batağında olduğunu hepimiz biliyoruz. 2022'de yaklaşık 250 bin gencimize ya da kişiye eğitim verilmiş, bu da çok takdir edilesi bir durum; 2023'te planlanan 105 bin; 2024, 2025 ve 2026'da yine 105 bin kişiye yani 2022'de gerçekleşenin neredeyse yarısı kadar kişiye eğitim verilmesi hedefleniyor. Bunun anlamını da çözemedim, neden böyle bir şey planlandığını?

Yaşlı bakımına gelecek olursak, biliyorsunuz, nüfusun yüzde 9,9'u, yaklaşık 8,5 milyon vatandaşımız 65 yaş üstü ve ağırlıklı olarak 65 yaş üstünün de yüzde 55,6'sı yaklaşık 56'sı kadınlara ait, dolayısıyla yaşlı kadınımız çok daha fazla. Burada seçilen performans göstergesine baktığımız zaman huzurevleri ve yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden hizmet alan yaşlı kadın sayısı ayrı tutulmuş, bu da çok önemli, bunu da teşekkür ederek size vurgulamak istiyorum çünkü gerçekten kadın yaşlılığı, kadın yoksulluğu ve beklenen yaşam süresi kadınlarda 80-81'e uzadığı için gerçekten kadınların ayrı tutulması çok önemli. Fakat baktığınız zaman, hizmet verilen kadın sayısı 2024, 2025 ve 2026'da yaklaşık 50 kişi artmış burada. Genel yaşlı sayısına baktığınız zaman 2024'te yaklaşık 14 bin kişi hedeflenirken 2024, 2025 ve20 26'da sadece 15 bin kişiye çıkıyor. Oysa sadece 85 yaş ve üstünde -65 yaş üstüne yüzde 8'i 85 yaş üstüdür- yaklaşık 700 bin vatandaşımız var burada ve gerçek anlamda bakıma ihtiyacı olan bu 700 bin vatandaşımızdır, bunun yaklaşık 450 bini kadındır. Kadın yaşlılar ve aile desteği almayan 1,5 milyon yaşlımızı düşündüğümüz zaman kadınların sadece yüzde 1,4'üne hizmet vermeyi hedefliyorsunuz, genel olarak baktığınızda ise sadece yüzde 2'sine huzurevi ve rehabilitasyon sistemi hedefliyorsunuz.

Kurumsal bakım hizmetlerinin kalitesine bakmak istediğiniz zaman, o da çok önemli bir kriterdir. Bütün dünyada kurumsal bakım verirken mutlaka kriterlerine bakmanız lazım, iyi bir hizmet sunuluyor mu? Kişisel olarak bu hizmetin aslında Sağlık Bakanlığı altında verilmesini savunan kişilerden biriyim çünkü biliyorsunuz, 65 yaş üstü nüfusun yüzde 90'ının en az bir kronik rahatsızlığı vardır, 80 yaşın üstünde kronik rahatsızlık oranı yüzde 93 kronik rahatsızlıkla seyreder. Dolayısıyla bu kişilere bakım verirken mutlaka aslında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının değil Sağlık Bakanlığının uhdesinde olması çok daha anlamlıdır ama bakacak olursak, nasıl kaliteli bir hizmet sunduğumuza bakarken 3'üncü parametreye bakacak olursanız kuruluşta kalan yaşlıların sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılım oranı olarak verilmiş. Dünyada hiçbir yerde böyle bir kalite göstergesi olamaz. Uluslararası kalite göstergesi, kaldığınız kurumdaki bası yarası oranlarıdır, yaşlı düşme oranlarıdır, kas kitlesindeki kayıp oranlarıdır, yaşlı beslenme endeksidir ve öz bakım endeksleridir. Bir yaşlının kaliteli bakıldığına mutlaka sportif faaliyetlere katılımından değil bu endekslere uyup uymadığından bakarsınız. Diğerine bakacak olursak, yaşlıların toplumsal yaşama aktif katılımlarına bakacak olursak seçtiğiniz performans göstergesi ücretsiz seyahat hizmeti kapsamında gelir desteği verilen araç sayısı. Bu, güzel bir şey ama hiçbir zaman bununla bir performans ölçülmez. Burada bir performans ölçmek istiyorsanız istihdamdaki 65 yaş üstü nüfus oranına bakmanız lazım, sanatsal aktivitelerde 65 yaş üstü bilet alım oranlarına bakmanız lazım, spor merkezlerine katılan 65 yaş üstüne bakmanız lazım, ulaşım araçlarında, metro, otobüs ve trende ne kadar 65 yaş üstü ücretsiz faydalanıyor ve ne oranda faydalanıyor onlara bakmanız lazım, sağlık sisteminde nasıl bağımsız ve aktif olarak gidebiliyor yaşlılar onlara bakmanız lazım toplumsal yaşama aktif katılımlarını ölçebilmeniz için.

Bakım sistemine bakacak olursak siz de Sayın Bakanım belirttiniz konuşmanızda, şu anda Bakanlığınıza bağlı olan ve ağırlıklı büyükşehirlerde olan 169 huzurevinde yaklaşık 18 bin yatak kapasitesi mevcut. Son dönemde özellikle özel sektörde hızla artan 266 adet huzurevi bulunmakta ve yine devlettekine yakın -devlette 18 bin yatak- özel sektörde de 18 bin yatak kapasitesi... Zaten çarpıklık burada başlıyor. Bir de diğer grup olarak belirttiğimiz Millî Eğitim Bakanlığına ve belediyelere bağlı yaklaşık 3 bin yatak kapasiteli yaşlı bakım merkezi mevcut. Yani total olarak bütün ülkede 8,5 milyonluk 65 yaş üstü için 40 bin yatak; ben 8,5 milyonu geçtim çünkü artık daha sağlıklı yaşlılarımız, 1,5 milyon tek başına yaşayan yaşlımız var ve bunun 700 bini 85 yaş üstünde ve bunlara gerçek anlamda yaşlı bakımı gerekiyor ve biz bu 1,5 milyon, hadi onu da geçtim, 700 bin kişi için sadece 40 bin yatakla hizmet veriyoruz.

Engelli bakımına geçecek olursak, bir performans göstergesi olarak daha çarpıcı olan göstergelerden gideceğim; 5'inci göstergemiz resmî bakım ve rehabilitasyon merkezleri sayısı; 2022 yılında 107 olan sayının 2023 yılında 108 olarak tamamlanması öngörülüyor, her yıla 1 artış olarak konulmuş. Siz de takdir edersiniz ki bütün bir ülke için sadece 1 rehabilitasyon merkezi artışı hedeflenmesi akılcı değil. Onun dışında, engelliler için çok daha önemli göstergelere aslında bizim ihtiyacımız var.

Türkiye genelinde engelli bireylerin istatistiki bilgileri en son 2011 yılı Nüfus ve Konut Araştırması'yla elde edildi ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından geliştirilen ve kısaca "ICF" adı verilen İşlevsellik, Engellilik ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırılması'na göre hazırlanmış soru setleri üzerinden yapıldı. O yıldan bu yana tüm dünyada 7 kez güncellenmesine rağmen biz hâlâ o yılın, on iki yıl öncesinin verilerini kullanıyoruz. Bu araştırmada 6 farklı engellilik grubu araştırıldı ve 3 yaşın üzerinde en az 1 engeli olan nüfusumuz o dönem için yüzde 6,9 hesaplandı, yaklaşık 4 milyon 800 bin vatandaşımıza karşılık geliyor ve biz hâlâ o verilerle yaklaşık yüzde 6,9 diye devam ediyoruz. Ayrıca, bu verilere göre; dünyanın her yerinde kadın engelli sayısı erkekten daha fazladır -bu, genel bir tıbbi bilgi- Türkiye'de de o dönemde kadınların yüzde 7,9 olduğu söylenmiş. Bu veri setinin dünya tarafından kullanılmasına rağmen birtakım eleştirileri var; 3 yaş üstünde olması, doğuştan gelen bazı engellilik oranlarını ekarte ettiği, gözden kaçırdığı ve genel olarak tutma, yakalama, çıkma, inme gibi tanımlar nedeniyle gerçek nedeni göz ardı ettiği söyleniyor.

Bir diğer engellilik araştırması TÜİK'in araştırması, Türkiye Sağlık Araştırması. TÜİK'in Sağlık Araştırması aslında 2022 yılında yayınlandı ama biz engellilik oranında hâlâ bir önceki yılın engelli oranları ile yüzde 15'i kullanıyoruz. Dolayısıyla şunu vurgulamak istiyorum: Engellilikte bu kullanılan performans göstergeleri yerine bizim gerçek anlamda Türkiye'de ne kadar engellimiz var hâlâ bilmiyoruz; şu anda yüzde 7 ile 15 arasında genel bir engellilik oranından bahsediliyor ve ortalama biz yüzde 10-11'i alıyoruz ve yaklaşık 10 milyon engellimiz var diye varsayıyoruz.

Daha da vahim olanı, engelli nüfusa yönelik veri ihtiyacı, günümüzde sizin Bakanlığınızdaki Ulusal Engelli Veri Sistemi'nden karşılanıyor ve engellilik raporu üzerinden değerlendiriliyor. Buraya baktığımızda -ben en son bir soru önergesiyle sordum, teşekkür ederim, yanıt verdiniz- resmî sitenizde 2 milyon 400 bin gözükmesine rağmen şu anda 3 milyon 40 bin engelli raporlu kişi var ve burada erkek ağırlıklı. Çünkü bu, başvuruya göre hesaplanan, işe başvurularda istenen ağırlıklı bir şey olduğu için nasıl kadın engellilerin burada da ötelendiği, burada da ikinci planda kaldığının bir göstergesi aynı zamanda.

Bir vahim durumu daha ortaya koymak istiyorum. 20 Şubat 2019'da bir yönetmelikle engellilik raporu sistemi değiştirildi, skala değiştirildi. Eskiden "Engeli var: 'Evet' ya da 'Hayır'" olarak değerlendirilen sistem şimdi üçlü bir skalaya döndü: Tam bağımsız, yarı bağımsız ve bağımlı olarak değerlendiriliyor. Bu, çok sayıda hak kaybına neden oldu; engelliler çok mağdur, 2019 öncesinde alınan birçok engellimizin engellilik oranı düştü. Buradaki hak kayıplarını acilen gidermeniz gerekiyor çünkü bu, ekonomik olarak -biliyorsunuz- ÖTV'den muafiyet gibi birçok şeye yansıyan, engellilik aylığına da yansıyan çok ciddi hak kayıplarına neden oldu. Ben burada böyle bir performans göstergesi görmek isterdim; ne kadar bir hak kaybı, engellilik oranları nasıl değişti, onu görmek isterdim açıkçası. Ayrıca, "Sürekli engeli var." ibaresi olandan dünyanın hiçbir yerinde tekrar tekrar engellilik oranı istenmez eğer sürekliyse, değişmeyecekse. Mesela, doğuştan yüzde 90 görme kaybı var, bunu her seferinde istediğinizde, her ayrı hekime gittiğinizde bir oran değişikliği çok ciddi hak kaybına ve insanları mağdur etmeye neden oluyor; burada açıkçası bu oranı da görmek isterdim.

İş gücüne katılım çok önemli. Bakın, burada engellilerin ekonomik ve sosyal hayata katılımına bakmışsınız. Burada gördüğüm şeye gerçekten üzüldüm. 1'inci performans göstergesine bakacak olursanız, "engellilerin haklarına ilişkin gerçekleştirilen farkındalık toplantı sayısı" denilmiş. Sayın Bakanım, böyle bir gösterge olabilir mi? 2022'de 3 toplantı gerçekleştirilmiş; 2024, 2025 ve 2026'da 4 toplantı... Zaten böyle bir gösterge olmaz da konuluyorsa hiç değilse toplantı sayılarını artırın Sayın Bakanım. Yani, bu gerçekten beni çok üzüldüm, bir Bakanlığın bütçe sunumunda böyle bir gösterge görmekten ülkem adına üzüldüm açıkçası.

Kendi işini kurma hibe desteği verilen proje sayısı, bence bu çok önemli bir gösterge. Bundan dolayı da teşekkür ediyorum ama bakın, 2023'te 440 hibeyle tamamlanması planlanıyor; 2024, 2025, 2026'ya aynı sayı konmuş; bu son derece özensiz. Yani "440'la bitirdik, biz 2025 ve 2026'da da aynı sayıda hibe vereceğiz." diyorsunuz. Yani bu gerçekten çok üzücü, standart bir performans göstergesi.

Bunun dışında, 50 ve daha üstü çalışanı olan özel sektörde, biliyorsunuz, yüzde 3; kamuda ise yüzde 4'lük bir kota var ama biliyorsunuz, dolmuyor çünkü üniversite mezunu aranıyor genellikle. İŞKUR'a diyorlar ki: "Biz üniversite mezunu istedik, temin edemediniz." Oysa zaten engelliler okullarını bitiremiyorlar. Bu konuya bir el atmanız gerekiyor, gerçekten çok ciddi bir mağduriyet var burada.

Engelli aylıklarına bakacak olursanız en son artışla 2.700 küsurlara çıktı. Bir asgari ücretin 4'te 1'i neredeyse; bununla yaşaması bekleniyor engellilerin, mümkün değil.

Şimdi, diğer konuya geçeceğim; diğer kırılgan grubumuz, şehit yakını ve gazilere yönelik. Orada da açıkçası üzüldüğüm bir göstergeyi göstermek istiyorum: Müracaat eden hak sahibi şehit yakını, gazi ve gazi yakınlarının istihdam edilme oranı. Bence bu da çok önemli bir gösterge. 2022'de yüzde 100 gerçekleşmiş, çok güzel. 2023'te yüzde 100 bitmesi planlanıyor; 2024, 2025, 2026'da yüzde 100. Bakın, eğer bir hedefe ulaşıyorsanız, bir doygunluk varsa artık onu takibi bırakır başka bir kritere geçersiniz yani performans takibinin mantığı budur. Bu, özensizliğin bir göstergesi. Elbette bunun takip edilmesi ve şehit yakınlarının yüzde 100 istihdama katılması elzemdir ama bu, buraya artık konmaz.

Şimdi, Bakanlığınızın en önemli konusu yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşmaya gelecek olursak; bakın, 4'üncü maddeden başlamak istiyorum. Eşi vefat etmiş kadınlara yapılan yardımdan faydalanan kişi sayısı; çok önemli, bu da bence önemli bir gösterge. 2023'te 81 bin kadınla yaklaşık sonlandırılacakken giderek azalan bir hedef konmuş. Yani, eşi vefat eden kadınlara gittikçe daha mı az yardım etmek istiyorsunuz? Ben buradaki mantığı anlayamıyorum.

Genel sağlık sigortası primi devlet tarafından karşılanan kişi sayısı; bu bir yoksulluk göstergesidir, eskinin yeşil kartı, hiçbir işte çalışmayan, kendi primini de ödeyemeyen kişi sayısı. Bakın, 2022'de 9,5 milyonla tamamlanmış. Siz bunu hedefinize daha az koyuyorsunuz. Bu ülkede yoksulluk bitti mi, neden azaltıyorsunuz? Belli ki bu giderek, katlanarak artacak.

Diğer bir şeye bakacak olursak yoksullukla mücadelede aylık bağlanan yaşlı sayısı; burada da aynı özensizlik. 2024, 2025 ve 2026'da sadece 5 bin kişi arttırıyorsunuz; bu kadar artan yaşlıya ve yoksulluk, yaşlı yoksulluğu bu kadar artmasına rağmen sadece 5 bin kişi arttırarak götürüyorsunuz.

Bitiriyorum. Son olarak, programlar itibarıyla genel bütçenize bakacak olursanız ilk şey, ailenin korunması ve güçlendirilmesine 2022'de yaklaşık 2 milyar 264 bin lira. Ben geçmiş yılları da araştırdım, yaklaşık 1,5-2 milyar liralık artışlarla seyrederken 2023'te yaklaşık 3,8 milyar lira olmuş yani bütçeye sadık kalarak bitirecekken 2024'te bir anda 12 milyar liraya zıplatıyorsunuz. Bu bir yoksulluk göstergesidir, bir. Aynı zamanda, Genel Kurula getirdiğiniz Aile ve Gençlik Fonunu neden bu Fonun içinde karşılamıyorsunuz da bu kadar artırarak ayrıca bir fon kullanıyorsunuz? Bu da bir merak konusu çünkü orada 3 milyar lira, Cumhurbaşkanının takdiriyle 6 milyar liraya kadar çıkacak bir Fon oysa burada zaten ciddi bir zıplama var 12 milyar liraya çıkarak. Bu Fonun içinden karşılanabilecek bir şey.

Şehit yakını ve gaziler... Burada çok üzüntü duyduğum başka bir konu, bakacak olursanız şehit yakını ve gazilere, nasıl bitirdiğinize; 2023 yılında 31 milyon lira hedeflemenize rağmen ancak 19 milyon lirayla tamamlıyorsunuz; bütçedeki tek kaleminiz, aşmadığınız ve altında, bu kadar altında kalan, harcama yapmadığınız.

Ve yoksullukla mücadeleye bakacak olursanız -korkunç bir rakam bu- 2022'de 62 milyar harcamışsınız 39 milyar öngörmenize rağmen, 2023'te ise 91 milyar yani yaklaşık 100 milyara yakın planlamanıza rağmen 140 milyarla tamamlayacaksınız ve bitirdiğiniz rakam -2024'e koydunuz- 205, 213 diye çok az artışlarla gidiyor. Bu bütçe, bu koyduğunuz rakam yoksulluğun Bakanlığınız tarafından itirafıdır.

AYLİN YAMAN (Ankara) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yaman, ilave iki dakika süre veriyorum, toparlayın lütfen.

AYLİN YAMAN (Ankara) - Tamam, çok teşekkür ediyorum, tamamlıyorum.

Bu, Bakanlığınız tarafından yoksulluğun itirafı; göstergelerin son derece özensiz hazırlandığı, gerçek olarak takip edilmesi gereken göstergeler yerine... "Göz boyayan" demeyeceğim çünkü göz de boyamıyor, aslında böyle şeyler yapılır şirketlerde -ben özel sektörden geliyorum- çok yaparlar bunu, o bile yapılmamış yani öyle bir özen dahi gösterilmemiş, oranlar aynı bırakılmış, hedef yüksek olmasına rağmen hedefler düşürülmüş. Dolayısıyla Sayın Bakanım, bir bütçe bir bakanlığın, bir programın aynı zamanda onurudur, gururudur çünkü bütçe disiplini önemli bir şeydir. Ona uyamayabilirsiniz, bütçe disiplinine ama neden uyamadığınız notlar hâlinde açıklanır ve biz de biliriz ama bu özensizlik açıkçası düşündürücü.

Çok teşekkür ediyorum efendim.