KOMİSYON KONUŞMASI

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli üyeler, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar; tabii, yüz elli yıllık Osmanlı-Türk anayasal gelişimleri neticesinde bir müktesebata sahibiz. Önemli ölçüde iktidarınız döneminde bu müktesebatın, dünyadaki bilimsel gelişmelere, iktidarları sınırlama doğrultusundaki insan aklının bulduğu "solition"lara aykırı bir şekilde bu inkişafı akamete uğrattığını üzülerek görüyoruz. Bundan esasen -kişisel algılamayın- siz de konum itibarıyla zarar görmüş durumdasınız çünkü parlamenter rejimde, eşitler arasında önde gelen bir başbakanla eşit konumdaki bir bakan durumunda olacakken hâlihazırda maalesef atanan birisi konumundasınız. Aynı akamete uğrayan bu anayasal gelişmelerden parlamenter olarak bizler de nasibimizi alıyoruz. Bütçeyi burada konuşuyoruz ama bütçeyi onaylamak durumunda olmadan, yeniden değerleme oranlarıyla bütçenin tekrar güncellendiği ender batılı demokrasilerden biriyiz herhâlde. Bu noktada Meclis işlevsizleştirildiği gibi yürütmenin de tek bir kişinin tekeline girmesi gibi bir durum söz konusu oldu yani yasama, yürütme, yargı arasındaki denge tam manasıyla yürütme lehine inanılmaz, fahiş ölçüde bozulmuşken şimdi maalesef, üzülerek görüyoruz ki sistemin sibobu diyeceğimiz -rahmetli Hocam Erdoğan Teziç'i ve Ergun Özbudun Hocamızı da buradan rahmetle analım- Anayasa Mahkemesinin tüzel kişiliği saldırı altında. Bu noktada, Anayasa Mahkemesinin de bu yüz elli yıllık Osmanlı-Türk anayasal gelişimleri içerisinde altmış yıllık bir deneyimi var. Bu deneyim, tabii, daha çok Anayasa Mahkemesinin siyasi partileri Sayıştay eliyle denetlemesi ve normal hiyerarşisinde diğer mevzuata dair hükümlerin Anayasa'ya uygunluğunun denetlenmesi noktasında aslında içselleştirilmiş, parlamenter demokrasimizde tamamen kabul edilmiş ve tartışılmaz hâle gelmiş bir noktadayken şimdi Can Atalay kararı üzerinden tartışmaya açıldığını görüyoruz. Aslında bu müktesebata, bu kazanıma sizin iktidarınız sahip çıkmak durumundaydı çünkü Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu 2010 yılında... Bu, sizin iktidarınız döneminde gelen bir Anayasa değişikliği; bu, gurur duymak noktasında olduğunuz, demokrasiyi ilerletmek noktasında olduğunuz kazanımın bugün tehlike altında olduğunu görüyoruz. Bugün siz iktidarda olabilirsiniz ama demokrasiye inanmak, denetlenmeyi içselleştirmeyi gerektiriyor, yarın muhalefet olup bu haklara siz de muhtaç hâle gelebilirsiniz. Bu noktada eğer samimiyseniz, Avrupa Birliği mevzuatına uyum noktasında hileli bir mevzuat değişikliği değilse bu, samimiyse bu kazanımlara sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum.

Ben, bu noktada Anayasa Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi tazminat mahkemesi niteliğinde olması gerektiğine dönük teklif dahi edilmemesi gereken mevzuların konuşulduğunu ve bunun hukukçular tarafından dile getirildiğini üzülerek görüyorum. Partinizde ciddi manada yetişmiş, hukukçu kimliği sağlam insanlar var ama maalesef Sayın Cumhurbaşkanı sizi de tekleştiriyor, tekil bir siyaset içine alıp hapsettiğini Anayasa Mahkemesi tartışmalarında görmüş bulunduk. Bu noktada "Yerindelik denetimi yapmasın Anayasa Mahkemesi, şekil denetimi yapsın." tarzındaki yaklaşımları da aynı şekilde reddediyoruz. Anayasa Mahkemesi Türk demokrasisi bakımından ciddi bir hukuki güvencedir ve geldiğimiz noktada, bilhassa kurumların dejenere olduğu noktada ve denge denetim mekanizmalarının savrulduğu bir noktada ihtiyacımız var diye düşünüyorum.

Yine, meslektaşlarımla ilgili, aynı zamanda sizin meslektaşınız avukatlarla ilgili de birkaç söz etmek isterim. Avukatlık mesleği de ülke tarihinde hiç olmadığı kadar tehdit altında Sayın Bakanım. Eğitim niteliksiz hâle geldi, fakülte ve mezun sayısında olağanüstü bir artış var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen, bir dakika ekliyorum.

Buyurun.

BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Avukatların sosyoekonomik durumundaki fahiş gerileme, avukatlara şiddet vakaları, avukat sayısındaki plansız artışa rağmen iş alanlarını artırıcı düzenlemelerin yapılmaması ve bilhassa mesleğe yeni başlayan, bağlı çalışan avukatların sorunları çığ gibi büyümüş durumda. Bunları dikkatinize sunuyorum.

Yine, son olarak da cezaevinde bulunan 0-6 yaş grubundaki 396 çocuğumuz için seslenmek istiyorum: Pandemide çeşitli suçlardan içeride bulunan insanlara tahliye kararı çıkmışken bu çocuklarımız psikolojik destek, kreş ve anaokulu gibi olanaklardan tam anlamıyla yararlanamadan suçta şahsilik prensibine aykırı bir şekilde anneleriyle cezaevinde tutulmaktadırlar. Buna da Bakanlığınızca acilen bir çözüm getirilmeli diyor, saygılar sunuyorum.