Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .11.2023 |
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basınımızın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bana göre, dünya siyasetindeki en büyük problem, en büyük tehlike giderek artan popülizm ve onun tetiklediği otoriterleşme, bunun bir sonu yok. En son Arjantin seçimleri bize dünya siyasetinin gittiği noktayı çok açık bir şekilde gösterdi. Dünyada artan popülizm ve onunla beraber onun tetiklediği otoriterleşme en büyük problem. Bu problemi en aza indirmenin yolu da bağımsız yargıdan geçiyor. Bağımsız yargı siyasetçilerin keyfî kararlarını, siyasetin toplumun geneliyle uyuşmaz, Anayasa'ya aykırı olan isteklerini engellemek için, dizginlemek için var. O yüzden, bağımsız bir yargı hepimiz için var.
Peki, bağımsız yargıda neredeyiz? Ben hukukçu değilim. Burada normal bir vatandaş, bir milletvekili kimliğiyle konuşuyorum. İlk önce, baktığımız zaman, tabii, dünyada kıyaslamalara bakmamız gerekiyor. Nasıl biz Türkiye'yi ilk 10 ekonomi ya da ilk 20 ekonomide değerlendirdiğimiz zaman bir kıyasa bakıyoruz, burada da öyle. Bununla ilgili kıyas da tabii ki World Justice Project'in raporları. Şimdi, Türkiye, hukukun üstünlüğü anlamında 128 ülke arasında 107'nci sırada ama işin daha da üzücü olan noktası şu: 2015 yılında 80'inci sıradaydı. Dolayısıyla, uluslararası kıyaslamalarda iyi bir yere gitmiyoruz. İşte, kendi içinde bulunduğumuz Doğu Avrupa ve Asya ülkelerinde 14 ülke arasında son sıradayız. Yine, gelir grubu açısından içinde bulunduğumuz orta-üst gelir gruplarında ise 42 ülke arasında 40'ıncı sıradayız ki daha iyi durumda olduğumuz ülkeler İran ve Venezuela, çok da aynı klasmanda olmak istediğimiz ülkeler değil.
Bir başka önemli konu, güçler ayrılığı. Güçler ayrılığı sıralamasında ise Türkiye 128 ülke arasında 124'üncü sırada. Yani bugün demokrasinin hiçbir şekilde uğramadığını bildiğimiz Çin bile bu konuda bizden daha iyi durumda.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Söylerim.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam, söylersiniz, size sıra gelince söyleyebilirsiniz.
Temel haklar konusunda dünyadaki en kötü ülkelerden bir tanesi biziz. Bizden daha kötü durumda olan 5 ülke: Çin, İran, Mısır, Myanmar ve Venezuela. Bizim sıramız 128 ülke arasında 123. Temel hakların alt göstergeleri olan ayrımcılıkla mücadele ve eşit haklar konusunda bizden kötü olan tek bir ülke var, o da Afganistan. Bu, dünyada kabul gören adalet sıralamasında bizim konumumuz. Ya, bu göstergelerde biz İran, Çin, Cezayir gibi ülkelerle aynı anda yer alıyoruz.
Şimdi, yargı sürecinde idarenin yaklaşımı konusunda ise Türkiye dünyada en kötü 3'üncü ülke; bizden daha kötü Venezuela ve Honduras var. Şimdi, bütün bunlara baktığımız zaman, demek ki ortada bir problem var yani bizler bugün her ne kadar hukukun üstünlüğüne inansak da sizler burada hukukun üstünlüğünü tesis ettiğinize dair sunumlar yapsanız da dünyadaki kıyaslamalar hiç böyle göstermiyor ve bizler nasıl iktisadi açıdan, kalkınma açısından dünyadaki sıralamalara baktığımız zaman Türkiye'nin yeri hakkında bir fikir sahibi oluyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere AK PARTİ, Cumhur İttifakı, Türkiye için hedef belirlerken dünya sıralamasına gidiyor, biz de dünya sıralamasına baktığımız zaman Türkiye'nin hukuk açısındaki yerini iyi görmüyoruz.
Şimdi, Bakanlığınızın bir de bütçe teklifine baktık. Dolayısıyla biz İYİ Parti olarak Adalet Bakanlığının bütçesinin ciddi şekilde artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Burada baktığımız zamansa sizin bütçe teklifiniz ile sizin sunumunuz arasında bir uyumsuzluk var; bu size özgü bir şey değil, daha önceki bakanlıklarda da aynı şey vardı. Yani Sayın Bakanın, bakanların buradaki sunumları ile bütçe teklifindeki karşılıklara baktığımız zaman bizler maalesef bir uyumsuzluk görüyoruz; ben bunlardan birkaç tanesini size anlatmak istiyorum.
Şimdi, 2024 yılı bütçe teklifi uyarınca mesleki yetkinliğe yönelik eğitim hizmetlerinde bir yılda eğitim verilen adalet personeli sayısı 2022 yılında 31.500 kişiymiş fakat 2024 yılı için sizin tahmininiz 24 bin kişi. Dolayısıyla bütçe teklifinde siz mesleki yetkinliğe yönelik eğitim programında daha az Adalet Bakanlığı personelini hedeflemişsiniz; bu, sizin sabah yaptığınız sunumla çok uyumlu değil.
Devam ediyorum, ceza infaz ve iyileştirme, psikososyal yardım alan hükümlü tutuklu sayısı... Bizler aynı zamanda cezaevlerindeki bu hükümlü, tutuklu vatandaşlarımızı topluma yeniden kazandırmak mecburiyetindeyiz; onlar cezaevinde cezasını çekerlerken de onlara bir mesleki yetkinlik, onlara psikososyal destek sağlamak zorundayız. Şimdi, bakın, psikososyal yardım alan hükümlü, tutuklu sayısı 2022 yılında 1 milyon 206 bin 480 kişi, 2024 yılı hedefiniz 650 bin kişi. Yani bir yandan biz tutukluları topluma kazandırmak için onlara psikososyal yardım vermek zorunda olduğumuzu söylüyoruz, daha doğrusu söylüyorsunuz, öbür taraftan hedefiniz iki sene önceye göre yarı yarıya azalmış, daha az bütçe koymuşsunuz, daha az hedef koymuşsunuz.
Devam ediyorum, yine, Bakanlığın 2024 yılı bütçe teklifinde hâkim başına düşen dosya sayısı 2022'de 785, 2023'te 743, 2023'te gerçekleşen 835, 2024 hedefi olarak da 830. Hepiniz burada hâkim başına düşen dosya sayısının çok olduğundan şikâyet ediyorsunuz fakat bütçe teklifinde hedefinizi koyarken bu seneyle aynı hedefi koyuyorsunuz. Dolayısıyla burada da sizin sunumunuz ile bütçe teklifindeki sayılar arasında önemli bir uyumsuzluk var.
Yine, devam ediyorum, ceza infaz ve iyileştirme alt programı kapsamında meslek edinme kurslarına katılan kadın hükümlü ve tutuklu sayısı 2022'de 5.950, 2023'te gerçekleşme 2.500, 2024'te hedef sadece 2.700; burada da bir iyileşme öngörmüyorsunuz. Oysa biz bu vatandaşlarımızı, cezaevinde cezasını çeken vatandaşlarımızı topluma kazandırmakla yükümlüyüz.
Devam ediyorum, ceza infaz ve iyileştirme alt programı kapsamında meslek sertifikasına hak kazanan hükümlü ve tutuklu sayısı geçen sene 24 bin, 2023'te 22 bin, 2022'de de 22 bin; burada da bir artış yok. O yüzden soruyoruz, gerçekten cezaevinde cezasını çeken vatandaşlarımızı topluma kazandırmak istiyor musunuz? Eğer istiyorsanız o zaman neden hedefleri yukarı doğru revize etmeyip devamlı bu hedefler aşağıya doğru gidiyor?
Devam edelim, sınav ve eğitim imkânlarına erişen çocuk hükümlü ve tutuklu sayısı 2022'de 5.600, 2023'te gerçekleşme 5 bin, 2024 hedefi 4 bin. Bakın, tekrar söylüyorum, sınav ve eğitim imkânlarına erişen çocuk hükümlü ve tutuklu sayısında 2024'te, 2023'ten bin kişi, bin çocuk daha az bir hedef koymuşsunuz.
Devam edelim, eğitim imkânlarına erişen yetişkin hükümlü tutuklu sayısı 2023'te planlanan 110 bin, gerçekleşme 150 bin, 2024'te ise 120 bin; yeniden bir azalma var. O zaman ben sizden... Zaten bütçe teklifinizde buna çok fazla değinmediniz, benden önceki değerli konuşmacılar da değinmedi ama cezaevindeki tutukluların yeniden hayata döndürülmesi konusunda neden bu kadar az bir bütçe ayırdığınızı merak ediyorum.
Bunun dışında, Bakanlığınızın tekrardan 2024 yılı bütçe teklifine baktığımız zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde yürütülen faaliyetler kapsamında ayrıntılı hiçbir bilgi ya da veriye yer verilmemiş. Bunun sebebini de insan merak ediyor. Bizler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir üyesiyiz.
Bana ayrılan kısıtlı zamanda bir öğretim üyesi olarak, 3 tane vakıf üniversitesinde öğretim üyeliği yapmış birisi olarak benden önce çok değerli Hocamız Serap Hanım'ın dediklerine birkaç şey eklemek istiyorum desteklemek amaçlı. Bugün hukuk fakülteleri neredeyse açlık sınırının altında niteliksiz avukat yetiştiren fakülteler hâline gelmiş durumda. Bir an önce bence hukuk fakültelerinin müfredatını revize etmek lazım, fakültedeki öğrenci sayısını azaltıp ödeneğini çoğaltmak lazım.
Bir başka nokta da bir hukukçu olmadığımı baştan söyleyerek hem Can Atalay -yani aramızda görmek istediğimiz Milletvekilimiz Can Atalay'la ilgili- hem de kayyum atamasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Benim mantığım bana şunu söylüyor: Yüksek Seçim Kurulumuz var, Yüksek Seçim Kurulu Danıştay ve Yargıtay üyelerinden yani hukukçulardan seçiliyor. Şimdi, hukukçulardan seçilen Yüksek Seçim Kurulu, bir kişinin seçilme hakkıyla ilgili hukuki bir işlem yapıyor ve ondan sonra o kişiye seçilme hakkı veriyor; ve o kişi de sizin gibi, benim gibi, buradaki milletvekilleri gibi seçime giriyor. Yüksek Seçim Kurulunun seçilme hakkı verdiği birisinin yani Danıştay ve Yargıtay üyelerinden çıkan Yüksek Seçim Kurulunun seçilme hakkı verdiği birisinin daha sonrasında, seçim olduktan sonra ve halkın hür iradesiyle milletvekili seçildikten sonra neden o seçilme hakkının yerine getirilmediğini ben bir hukukçu değil ama bir milletvekili ya da bir vatandaş olarak merak ediyorum; aynı şey kayyum uygulamaları için de geçerli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Özlale, bir dakika ekliyorum.
Buyurun lütfen.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Şimdi, önümüzde yerel seçimler var, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin seçilme hakkı konusunda Yüksek Seçim Kurulu detaylı bir inceleme yapıyor ve bu adayların seçilmesi konusunda herhangi bir hukuki engel olmadığını söylüyor. Fakat bizler, en başta güneydoğudaki illerimiz olmak üzere, Doğu Anadolu'daki illerimiz olmak üzere Yüksek Seçim Kurulunun seçilme hakkı tanıdığı ve seçilen belediye başkanlarının hepsinin seçilme hakkını elinden alıyoruz. Yani öyle bir şey diyorsunuz ki: "Ben sana seçime girme demiyorum, seçimi kazan da demiyorum. Ben sana burayı yönettirmeyeceğim." Ve daha sonra başka bir şey daha var: Belediye meclis üyeleri de halkın hür iradesiyle seçiliyor. Hadi diyelim ki belediye başkanını öyle ya da böyle yerinden ettiniz ama ondan sonra orada hür iradesiyle seçilmiş belediye meclis üyeleri var. Onlardan birisini de belediye başkanı olarak seçmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, teşekkür ediyoruz.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bitiriyorum.
Yani ben hukukçu değilim, sıradan bir vatandaş olarak soruyorum: Yüksek Seçim Kurulunun seçilme hakkı verdiği bir kişinin, sizler neden sistematik olarak o hakkını elinden alıyorsunuz, hakikaten merak ediyorum diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.