KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, çok Değerli Bakanım, milletvekillerimiz, çok değerli hazırun; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Dışişleri Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Tabii ki Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, AK PARTİ iktidarlarında, dış politikada köklü değişiklikler yapılmıştır. Yönünü sadece bir yöne değil, yönünü aynı zamanda doğuya, batıya, güneye, kuzeye, her tarafa çeviren bir Türkiye hâline gelmiştir ve neticede de büyükelçilik sayısını 93'ten 146'ya, başkonsolosluk sayısını da 58'den 99'a çıkarmıştır ve şimdiye kadar ihmal edilmiş olan Afrika'yla da özel olarak ilgilenmiştir. Önceden takip edilen pasif edilgen politikadan vazgeçilerek bugün proaktif politikalar izlenmeye başlamış, işte "Amerika ne der? Avrupa ne der?"den vazgeçilerek "Bizim için 85 milyon vatandaşımız ne der?" ve adalet anlamında da "Allah ne der?" politikasına gelinmiştir. Bu yönden baktığımız zaman, gerçekten de daha etkin, daha cesaretli, daha gurur verici politikalar izlenmeye başlanmıştır.

Şimdi, Kuzey Irak topraklarından Türkiye'ye 2022 yılında aşağı yukarı 905 tane saldırı düzenlenmiş ve yine, 2023 yılında 258 tane hem PKK hem de YPG tarafından saldırı düzenlenmiş. Bu saldırıları bertaraf etmek için Türk Silahlı Kuvvetleri oradaki terör örgütlerini vurdukça nedense buradan, HEDEP'ten ses geliyor. Kardeşim, biz terör örgütleriyle mücadele ediyoruz, bizim Kürt kardeşlerimizle herhangi bir sorunumuz yok. Daha önce de ifade ettiğim gibi, burada Kürtler bizim asıl unsurumuzdur; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürt kardeşimiz ile Türk kardeşimiz arasında hak hukuk anlamında en ufak bir ayrımcılık yoktur.

Diğer taraftan, bizim dışımızdaki Kürtlere karşı savaş açtığımızı ve onları yok etmek için elimizden geleni yaptığımızı iddia ediyorlar. Eğer bizim böyle bir politikamız olsaydı 1988 yılında Saddam Hüseyin Halepçe'ye kimyasal silah attığında, orada 5 bin Kürt öldüğünde, onlardan 50 bin kişi Türkiye'ye geldiğinde Türkiye onlara kapıyı açar mıydı arkadaşlar? Diğer taraftan, aynı şekilde, yine 1991 Birinci Körfez Savaşı'nda, yine Saddam Hüseyin onları bombaladığında 500 bin Kürt kardeşimiz bizim topraklarımıza, sınırlarımıza geldiğinde Türkiye kapıyı açar mıydı arkadaşlar? Açmazdı ve açtı o dönemde. Neymiş? Bizim esas problemimiz Kürt kardeşlerimiz değil, ülkemizin dışındaki Kürt kardeşlerimiz de değil; bizim esas problemimiz bu ülkemizin geleceğine kastetmiş, bu ülkemizi bölmeye çalışan PKK-YPG terör örgütleridir arkadaşlar. Bunun aynen bu şekilde bilinmesi gerektiğini ifade ediyorum. Diğer taraftan, Ayn el Arap veya Kobani, diyelim ki IŞİD tarafından ele geçirildiğinde, yine aynı şekilde onların kurtarılmasına kim yardım etti? Türkiye Cumhuriyeti yardım etti. Demek ki burada Kürtlere karşı herhangi bir şey yok. Fakat burada şunu görüyorum ben: Gerçekten de Türkiye'nin çözüm süreci altında sunduğu bu kardeşliği ve barışı sağlama noktasını kaçırmış olan HEDEP'in bundan çok pişman olduğunu görüyorum ve dolayısıyla da bugün ne yapacağını şaşırıyorlar. Kardeşim, sizin terörle aranıza mesafe koymanız lazım ve Türkiye'nin partisi olmanız lazım, birtakım terör örgütlerinin eylemlerini meşrulaştıracak açıklamalarda bulunmamanız lazım. Siz, Kürtlerin hakkını, hukukunu koruduğunuzu iddia ediyorsunuz oysa bölünmeye, Kürtler ile Türkler arasında birtakım sorunların çıkmasına bilerek veya bilmeyerek vesile oluyorsunuz esas.

Diğer taraftan, ikinci bir konu, gerçekten de Avrupa Birliğiyle ilgili, sanki vize vermemesini AK PARTİ iktidarlarının izlediği politikaya dayandırdılar. Şimdi, arkadaşlar, Avrupa Birliği hepinizin malumu olduğu üzere 1957 yılında kurulmuş, 1960 yılında Türkiye müracaat etmiş. Ondan sonra da 95 yılında hiç zorunluluğu olmadığı hâlde Avrupa Birliğiyle gümrük anlaşması yaparak sanayi ürünlerindeki vergileri kaldırmış ve kendi aleyhine işlem yapmış, 2005 yılında müzakereler başlamış ve arkasından 13 tane fasıl açılmış, daha sonra 16 fasıla çıkmış. Şimdi, buradaki problemin Türkiye'den kaynaklandığını zannetmek bence olayı iyi bilmemek anlamına gelir. Şöyle bir şey: Aynı şekilde, diyelim ki Hırvatistan, Bulgaristan, Romanya... Mesela Hırvatistan'dan örnek vereyim: 2003 yılında başvurmuş, 2004 yılında aday ülke olmuş, 2005 yılında müzakereler başlamış ve 2004 yılında vizeler kaldırılmış arkadaşlar. Normalde 2005 yılında, zaten müzakereler başladığında bunların vizeleri kaldırması gerekiyordu. Kaldırmıyorlar. Niye? Bunlar bizim yapımızdan dolayı ve dinimizden dolayı bizi kabul etmek istemiyorlar, bahane uyduruyorlar. Diğer taraftan da bize diyorlar ki: "Terörle mücadeleyi bırak." Türkiye'nin geleceği açısından ve Türkiye'nin geleceğini tehdit eden bir problemde biz niye Avrupa Birliğinin dediğini yapalım arkadaşlar? Avrupa Birliği burada gerçekten de doğru dürüst davranmamaktadır, ikiyüzlü olarak davranmaktadır. Bizim bu dönemde cesaretli ve gurur verici politikalarımız olmasaydı biz bugün Kuzey Kıbrıs devletindeki Maraş bölgesini kullanıma açamazdık arkadaşlar. Eskiden hep şöyle deniyordu: "Ya, Avrupa devletleri veya Amerika ne der?" Şimdi kimse böyle bir şey söyleyebiliyor mu arkadaşlar? Eğer eskideki zihniyet olsaydı bugün biz Azerbaycan'a o Karabağ'ın işgalinden kurtulması sırasında bu desteği veremezdik. Kimseye karşı bizim bir minnet borcumuz yok, korkumuz da yok arkadaşlar. Bazı arkadaşlar diyorlar ki: "Biz S-400 aldık." Kardeşim, size adam diyelim ki kendi savunma sistemini vermiyor. Vermeyince biz ne yapacağız? Biz göbeğimizden onlara mı bağlıyız? İstediğimiz şekilde, istediğimiz devletten, istediğimiz ülkeden silahımızı alırız. Bizim burada bugün arkadaşlar çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa o yönde hareket ediyoruz. Diyelim ki bir devletle, diyelim ki bir problemde yan yana duruyoruz ama başka bir problemde karşı karşıya durabiliyoruz. Bunun neticesinde, Türkiye'nin bu izlediği proaktif politikalar neticesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti olan 7,5 milyon vatandaşımız kendi devletiyle, kendi bayrağıyla gurur duyar hâle gelmiştir. Bugün aşağı yukarı pandemi sırasında da şunu gördük arkadaşlar: Pandemi sürecinde 142 farklı ülkeden 100 binin üzerindeki vatandaş "Ben pandemi sırasında Türkiye'ye gideceğim." diyorsa ve bunu da Türkiye Cumhuriyeti devleti sağlıyorsa arkadaşlar, bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlarının ne kadar güvendiğini ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de ne kadar geniş imkânlara sahip olduğunu, vatandaşları için neler yapabileceğini göstermektedir.

Ben size şöyle bir olay anlatayım arkadaşlar, münferit bir olay: Uşak'tan bir kardeşimiz beni aradı, dedi ki: "Ya, benim damadım Rusya'da çalışıyordu ve bir olay çıkmış, bunun pasaportunu almışlar, telefonunu almışlar ve bir havaalanına gelmiş ve orada on gündür gerçekten de telefon yok, para yok, hiçbir şey yok, pasaport da yok, bir yere gidemiyor. Bu konuda ne yapabiliriz?" Ve gerçekten de ben Dışişleri Bakanlığımıza bunu bildirdim, Dışişleri Bakanlığımız bu kardeşimizi buldu, pasaportunu aldı ve Türkiye'ye getirdi arkadaşlar. İşte, büyük devlet olmak budur arkadaşlar ve Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir ve hinterlandı eskisine göre çok daha genişlemiştir. Hele hele şu Afrika'ya yaptığımız açılımlar ileride, bir otuz yıl sonra, kırk yıl sonra meyvelerini verecektir, Türkiye çok farklı konumlara gelecektir arkadaşlar. Yoksa, işte, siz diyelim ki büyükelçi şunu atadınız, bunu atadınız yani şöyle oldu, böyle oldu; bunlar çok önemli şeyler değil. Eskiden "Dışarıdan hiç kimse gelmesin." diyorlardı, şimdi "Gelebilir." diyorlar arkadaşlar, o noktaya gelmişler.

Diğer taraftan, tabii ki işte "Bütçesi binde 4'ten binde bilmem kaça düşmüş." diyorlar. Olay para meselesi değil arkadaşlar, olay cesaret meselesi, olay Türkiye'nin çıkarlarını koruyabilme meselesidir. Bunun önderliğini de yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır, "Dünya 5'ten büyüktür." demektedir ve dünyadaki tüm haksızlıkları hukuksuzlukları, zulümleri haykırmaktadır.

Dolayısıyla da Türkiye'nin dış politikada attığı adımlar Sayın Bakanımız ve ekibi sayesinde inşallah daha ileriye gidecektir. Bu hizmetlerde emek harcayan tüm kardeşlerimize, bürokratlarımıza ben canıgönülden teşekkür ederim.

Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.