Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .11.2023 |
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basınımızın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce bir slayt var, daha sonrasında da birkaç noktada, özellikle EPDK ve MTA'yla ilgili sorular sormak istiyoruz.
Şimdi, ilk olarak, makroekonomi ile enerji arasındaki bağlantıya baktığımız zaman devamlı biz cari işlemler açığımızın, yüksek cari işlemler açığımızın sebebinin enerji ithalatı olduğunu söylüyoruz. Bence bu söylemden biraz vazgeçmek lazım çünkü dünyada bizden çok daha fazla enerji ithal eden ve cari fazla veren ülkeler var. Temel problem, bizim ithal ettiğimiz enerjiyle ne ürettiğimiz? Dolayısıyla ben geçen sefer de plastik sanayisinden örnek vermiştim: Biz 1 birim enerji kullanarak leğen üretiyorsak ve Almanya 1 birim enerji kullanarak dayanıklı plastik yani "tupperware" üretiyorsa Almanya için enerji maliyetleri her zaman bizden daha ucuz olacaktır, onlar enerjiyi daha pahalıya kullanmasına rağmen. Dolayısıyla enerji fiyatlarının üzerinde bir sübvansiyon var; Türkiye, Avrupa'nın en ucuz enerjilerinden bir tanesini kullanıyor; buradaki temel problem sübvansiyonların yetersiz olması değil bizim o 1 birim enerjiyle ne kullandığımız ve insanların satın alma gücünün nasıl, ne kadar düştüğü, yoksulluğu. Ki enerji yoksulluğundan Vehbi Bey bahsetti, ben de bahsedeceğim.
Sizin sunumunuzda da vardı, enerji verimliliği, çok önemli buluyorum ama orada gidişatımız çok iyi değil. Bakın, yine, Avrupa Birliğiyle karşılaştırdığımız zaman Türkiye ve Avrupa Birliğindeki enerji verimliliğindeki artışa baktığımızda bizdeki artış Avrupa Birliğinin neredeyse altıda 1'i kadar kalıyor. Dolayısıyla ben, önümüzdeki dönem bu enerji verimliliği konusunda çok daha fazla bir farkındalık ve yatırım yapılmasının çok önemli olduğunu söylüyorum, hâlâ Avrupa Birliğinin çok altında bir enerji verimliliği artışımız var.
Şimdi, diğer slayta geçelim, Avrupa'daki rakiplerimize baktığımız zamansa aynı dönemde Avrupa'daki rakiplerimizin de bir ilerleme kaydettiğini görüyoruz. Mesela bakınız şimdi, burada mesela bizim, özellikle üretimde, ihracatta yarıştığımız Doğu Avrupa ülkelerine baktığımız zaman onlardaki 2001-2013 ve 2013-2021 arasındaki enerji verimliliği artışı bizim çok ötemizde. Dolayısıyla Sayın Bakan, benim buradaki önerilerimden bir tanesi önümüzdeki dönem Bakanlık bütçesinin özellikle enerji verimliliği getirecek olan projelere daha fazla aktarılması olacaktır.
Şimdi bir başka nokta da şu -hemen bir sonraki slayta geçelim arkadaşlar- dünya genelinde -daha öncesindeki değerli konuşmacılar da bahsetti- enerji dönüşümüne yönelik yatırımlar çok hızlı artmaya başlamış. Bakın, şimdi hangi alanlarda artmaya başlamış? Bir, mesela son iki, üç sene içerisinde yıllık bileşik yüzde 113'lük bir enerji dönüşümüne yatırımlar var. Bunlardan bir tanesi mesela elektrikli ulaşım. Ben hiçbir zaman elektrikli araçların üretilmesine karşı çıkmadım tam tersine destek verdim, bu konuda bence çok daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Ama bunun bir tane ön koşulu var: Buradaki altyapıyı bizim iyileştirmemiz lazım. Çok temel bir örnek vereyim size: Bu elektrikli aracı en fazla kullanacak olan İstanbul'un Avrupa yakasının elektrik şebekesinin çok ciddi anlamda yenilenmesi, yeniden yapılandırılması gerekiyor. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri gibi, Kanada gibi ülkelerde bile bu çok ciddi bir yatırım gerektirirken bizim bütçemizden hem sizin Bakanlığınızın hem de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesinden daha fazla pay ayrılması gerekiyor. Bu enerji dönüşümü oldukça önemli. Dikkatinizi çekmek istediğim şey, sizin de sunumunuzda vardı: Karbon yakalama ve depolama. Bu alanlarda oldukça önemli enerji dönüşümü yatırımları mevcut. Dolayısıyla bu alan oldukça önemli önümüzdeki dönem için.
Şimdi bir sonraki slayta baktığımız zaman, enerji dönüşümüne o yüzden bizim daha hazırlıklı olmamız gerekiyor. Yani Türkiye'nin Enerji Dönüşüm Endeksi'ne baktığımız zaman maalesef geriye gidiyoruz. O yüzden siz sunumunuzda bahsettiniz ama uluslararası kıyaslamalar bizim hem sistem performansı açısından hem dönüşüme hazırlıklılık açısından diğer ülkelere kıyasla daha iyiye gittiğimizi göstermiyor. O yüzden önümüzdeki dönemin stratejik planlamasında ilk yapmamız gereken şeylerden bir tanesi bu adil dönüşüm, yeşil dönüşüm çerçevesinde bu enerji dönüşümünde endekslerde daha üst sıralara gelmemiz olmalıdır.
Burada, tabii, hemen bir noktayı da hidroelektrik santrallerine ayırmak istiyorum. Hidroelektrik santralleri, evet, doğrudur, yenilenebilir enerjidir fakat artık ekolojik dengeyi bozduğu kesin. Bakın, daha bugün bir haber vardı, Trabzon'da bir derenin üzerine 5'inci kez HES yapılmaya kalkışıldığında oradaki köylülerin itiraz etmesi gibi. O yüzden buradaki önemli olan noktalardan bir tanesi yenilenebilir enerjiler arasında da bizim bir tercih yapmamız gerektiği ve ekolojik dengeyi artık bozmaya başlayan hidroelektrik santrallerinin bütçeden daha fazla pay almamasını sağlamaktır.
Şimdi hangi alanlarda ilerleme kaydetmeliyiz? Dünya Ekonomik Forumu'nun bununla ilgili bir çalışması var, Türkiye'nin de çalışması var. Bakın, mesela, bizler, düzenleme ve siyasi taahhütlerde ki benden önceki değerli vekil arkadaşlarım da bahsetti; bu siyasi taahhütlerde biz geriye gidiyoruz, finans ve yatırımlarda geriye gidiyoruz ve adil dönüşümde de geriye gidiyoruz. Dolayısıyla Enerji Dönüşüm Endeksi'nde iyi bir şeyler yapmamız gerekiyorsa, özellikle bu düzenleme tarafında -birazdan bahsedeceğiz- siyasi taahhütler tarafında, finans ve yatırımlar tarafında daha iyi, daha ilerlemeci politikalar izlememiz gerekiyor.
Şimdi bir başka nokta da şu: Küresel Enerji Kırılganlık Endeksi'ndeki yerimiz -Bir sonraki slayta geçelim lütfen- şimdi buraya baktığımız zaman en temel problemlerden bir tanesi enerji kırılganlığında şu: Birazdan nükleerde konuşacağız ama aynı ülkelerden çok fazla enerji ithal etmemiz, ki ben Akkuyu'yu da -biraz önce de söylendiği gibi- bir enerji ithalatı olarak görüyorum, bir temel problemdir yani Rusya'dan bu kadar fazla doğal gaz ithal ederken aynı zamanda Akkuyu'da da Rusya'yla böyle bir iş birliğine girilmesi mutlaka bir kırılganlık yaratıyordur. Burada, bu sunumu ben daha sonradan sizlerle ve değerli bürokratlarla paylaşıyorum. Enerji Kırılganlık Endeksi'ndeki yerimizde, özellikle ekonomik istikrar, enerji verimliliği ve kendine yeterlilik konusunda kırılgan bir yapımız var, bundan bahsetmemiz gerekiyor.
Bir başka nokta şu: Yeşil dönüşüm. Yeşil dönüşüm potansiyelini en çok aşağı çeken 2 tane alan: Yüksek karbon emisyonu ve iklim politikasızlığı. Bakın, şimdi bizim ihracatımızın yarısı Avrupa Birliğine, bu çok pozitif bir şey ama aynı zamanda bizim Avrupa Birliğine yaptığımız ihracattaki bu demir çelik, kimya, çimento gibi mallarda bizim mutlaka bir yeşil dönüşüme gitmemiz gerekiyor, bunun karbon emisyonu çok yüksek. Mesela bana soracak olursanız iklim politikasının da bu kurumsal altyapıda sanayi ve teknolojiye ihracat tarafını bağlardım size de iklim değişikliği tarafını bağlardım. Bu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında iklim değişikliğinin sizin tarafa gelmesi gerekiyor çünkü enerji dönüşümüye, yeşil dönüşümle beraber iklim politikasını sizin beraber uygulamanız gerekiyor. Burada, bir başka nokta da şudur, buraya gelmeden önce şundan bahsetmek lazım: Adil dönüşüm. Adil dönüşüm dediğimiz şey şu: Bir kömürden çıkış stratejisinden bahsediyoruz. Kömürden yavaş yavaş çıkmamız gerekiyor, mevcut kömür santrallerinin iyileştirilmesi gerekiyor ama daha sonrasında bir çıkış stratejisi izlememiz gerekiyor. Burada, şimdi, kömürden çıktığımız zaman, mesela Zonguldak ya da Elbistan, o taraflardan çıktığımız zaman oradaki halkın istihdam kaybına uğramaması için, oradaki sosyal yaşamın bir zarara uğramaması için sizin bir adil dönüşüm programını da getirmeniz gerekiyor. Dünyada kömürden çıkan ya da bu tür artık belli yerlerden çıkan ülkelerde hep aynı şey yapılmış. O şehirde yeni istihdam alanları belirlenmiş, o şehirdeki nüfusun beceri profilini ortaya çıkartarak oraya yatırımlar yapılmış. Dolayısıyla, bu adil dönüşüm dediğiniz şeyi siz yeşil dönüşümle beraber ele almalısınız ve kömürden çıktığımız zaman, o kömürden çıkıldığı zaman o şehirdeki sosyal yaşamın, o şehirdeki istihdamın negatif etkilenmemesi gerekiyor. Bu enerji yoksulluğu önemli, daha önceden Vehbi Bey de bahsettiği için ben de çok fazla bahsetmek istemiyorum ama şeye baktığınız zaman şu anda Türkiye'deki insanların yüzde 20,5'i son verilere göre bir enerji yoksulluğu çekiyor, evini ısıtmakta zorluk çekiyor. Temel sorun hep aynı, sizler buraya geliyorsunuz, heyecan verici projelerden bahsediyorsunuz, bizler de bunu bazen benimsiyoruz, bazen eleştiriyoruz fakat daha sonrasında Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesine baktığımız zaman Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesi ile sizin burada anlattığınız projelerin karşılığı birbirine uyumlu değil, temel problem bu, On İkinci Kalkınma Planı'yla da bütçeler uyumlu değil. Bakın, şimdi, önümüzdeki dönem için 2024 hedefinde bir artış öngörülmüş, harika. Enerji arz güvenliği, verimli enerji piyasası fakat ne oluyor bilmiyorum ama orta vadeli planda 2024'ten 2025'e yüzde 82'lik bir azalma var. Yani 2024'te biz enerji verimliliği ve arz güvenliği meselesini tamamıyla çözeceğiz de mi bu program yüzde 82 anlamında azalıyor ya da sizler bahsettiniz, enerji arz güvenliği, verimliliği bizim için çok önemli fakat programın artışına baktığınız zaman, yüzde artışına baktığınız zaman Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri ortalamanın çok altında bir artış gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, buyurun lütfen.
Bir dakika daha veriyorum.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bugün biz biraz az konuşacağız ya yani benden başka konuşma yapan yok, iki üç dakika daha verirseniz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, buyurun.
Dükkân sizin de biliyorsunuz usulde problem var.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam, sağ olun, dükkân benim...
Yani önemli olan nokta şu: Bakanlıkların bütçesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığının size ayırdığı kaynak arasında bir uyumsuzluk var. Yani Sayın Şimşek'le bunu konuşun, biz de size destek oluruz, biz her fırsatta akşamüstü sizin bakanlıklarınıza ekstradan ödenek ayrılmasını istiyoruz, karşı taraf bunu reddediyor. Burada politika önerileri var ama onlara geçmeden önce birkaç tane daha not almıştım, onlar önemli. İlk önce EPDK'yle ilgili, Sayın Başkanım, şimdi, gazetelere de yansıdı bize de gelen haberler bürokrasi ile özel sektör arasında çok fazla insan kaynağı transferi oluyor. Özel sektördeki çalışanlar EPDK'ye gelip Tarifeler Dairesinde çalışıyorlar ya da sizden çıkan insanlar özel sektörde bizzat Rekabet Kurumunun denetlediği yerlerde çalışıyorlar; bu, rekabete aykırı, rekabetin doğasına aykırı. Dolayısıyla, buna mutlaka bir düzenleme getirmeniz gerekiyor. Özel sektörden gelen birisi EPDK'de, Tarifeler Dairesi gibi yerlerde çalışamaz, iki sene geçmesi lazım, sizden çıkan birisi de özel sektörde bir zamanlar denetlediği bir yerde çalışamaz; bu, rekabete aykırı.
Dağıtım şirketleri -hemen bahsediyorum, Sayıştay raporudur- TEDAŞ'tan zamanında paralarını tahsil ediyorlar ama zamanında EÜAŞ'a paralarını ödemiyorlarmış, dolayısıyla buna mutlaka sizin bir düzenleme getirmeniz lazım. Dağıtım şirketlerinden bildiğiniz gibi çok fazla şikâyet var, mesela bir tanesi şu: Neden faturalar yüksek geliyor? Sizler sayaç okumayı olağan işçiliğin dışına çıkarmışsınız ve dolayısıyla ekstradan bir sayaç okuma bedeli geliyor faturalara, buna gerek yok. Yani dolayısıyla sayaç okumanın olağan işçiliğin dışında tutulmasına gerek yok. Bir başka nokta da şu: Dağıtım şirketlerinin de kendi yan kuruluşlarından mal ve hizmet alımı yaptıklarını biliyoruz bu da rekabetin doğasına aykırıdır; Türkiye'de enflasyonu artıran şeylerden bir tanesi budur yani o zincirin tamamına tek bir şirketin hâkim olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam, toparlayalım.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Dolayısıyla dağıtım şirketlerinin yine ortaklık yapısına göre kendisine yakın şirketlerden mal ve hizmet alımı yapması rekabetin kendi doğasına aykırıdır.
Depolama alanında çok önemli bir şey var bunu da izninizle söyleyeyim. 2028 yılı için depolama yüzde 100 önemli. 2028 için hedefiniz 5 bin megavat; güzel. Ne kadarlık başvuru olmuş biliyor musunuz Sayın Bakan? 250 bin megavat. Yani kaç katı oluyor? 50 katı oluyor.
Şimdi, biz bunu daha öncesinde GES'te falan da gördük. 30 megavatlık da ön lisans düzenlenmiş. Yani bakın, buradaki niyet çok açık. Burada, yatırımdan çok ileride lisans pazarından bir pay kapma durumu söz konusu hem bürokrasinin hem de siyasetin. Bu, toplumda çok ciddi endişelere yol açıyor yani sizin beş sene içerisinde 5 bin megavatlık bir enerji depolama hedefiniz var; başvuru 250 bin, 30 bin megavatlık ön lisans vermişsiniz. Geçmişte bunun örneği yaşandı dolayısıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam, bitiriyorum, son.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Hocam bitti, süre bitti. Süre bitti, teşekkür edin.
Buyurun.
ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tamam.
Lisans pazarına dönüşmesin bu iş.
Bir nokta da Akkuyu'yla ilgili. İYİ Parti olarak biz nükleer teknolojilerin desteklenmesi gerektiğini... Çünkü tıptan tarıma kadar birçok alanda bunun önemine inanıyoruz. Nükleere karşı değiliz ama Akkuyu'ya karşıyız çünkü teknoloji transferi yok, özel imtiyazlar verilmiş, şirketin merkezi Moskova'da, dolayısıyla... Mesela, küçük modüler nükleer reaktörden bahsettiniz; destekleriz. Ama bu şartlarda Akkuyu'nun bendeki karşılığı, Türkiye topraklarında Rusya'nın enerji üretip bize ihraç etmesi, dolayısıyla bizim de onlardan ithal etmemizdir diyorum.
Anlayışınız için teşekkür edip hepinizi saygıyla selamlıyorum.