KOMİSYON KONUŞMASI

ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Dışişleri Bakanımızın Değerli Yardımcısı, kıymetli bürokratlar, değerli basın mensupları, kamu kurumlarımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz geriden başlayacağım, umarım sizi sıkmamış olurum. Gündemimizle ilgili, değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, insan ihtiyaçları belli bir düzen ve sıralama içerisindedir. Önce çok zorunlu olan ihtiyaçları karşılar insan, sonra, akabinde geleni de gündemini alır ve o ihtiyacını karşılar. İhtiyaçlar bir anlamda bir hiyerarşi içerisindedir. Yemek yemek, nefes almak, temiz hava, temiz su, temel insan haklarıyla birlikte hemen akabinde güvenlik sorununun, insanın güven içerisinde yaşama duygusunun, güdüsünün karşılanması geldiğini düşünüyorum. Aslında, bu insan için böyleyse ülkeler için de böyledir. Devletler için ulusal güvenlik, egemenlik ve bağımsızlık için hayati önem taşımaktadır. Ülkeler güvenlik politikalarıyla sınırlarını koruma, iç güvenliğini sağlama, dış tehditlere karşı savunmaya geçebilme amaçlarını güderler ki hem sınırları içerisinde vatandaşlarını müreffeh ve güven içerisinde yaşatsınlar hem de sınır dışına doğru da gereksiz tehdit algısını yok etsinler diye.

Olağanüstü durumların olağan sonuçları olarak niteleyebileceğimiz bir dönemde, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünün yani NATO'nun kuruluşunun gerçekleştiğini görüyoruz. Soğuk savaş döneminin tehditlerini bertaraf etmek ve Batı Bloku ülkelerinin bir araya gelerek dayanışma ve savunma amacıyla bir ittifak kurmasını esas alan NATO, 1949 yılından bu yana müttefiklerin birbiriyle dayanışması ve demokratik değerlerin korunması amacıyla tüm üyeleriyle birlikte çalışmaya ve dünya güvenliğine katkı vermeye devam ediyor. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz de kuruluşundan hemen sonra, 1952 yılında NATO'ya üye olarak yetmiş bir yıldır örgütün en stratejik ortaklarından biri olarak katkı vermeye ve dünya güvenliğini bir anlamda tesis etme gayretlerine devam ediyor.

Stratejik konumu ve güçlü askerî kapasitesiyle ülkemiz, NATO'nun güvenlik ve istikrarına katkı sağlayan en önemli NATO üyesi konumundadır. Aynı zamanda Türkiye, örgütün güneydoğu sınırlarında karşı karşıya kaldığı tehditlere karşı etkin bir mücadele içerisinde olmuştur, olmaya da devam edecektir. Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye ile NATO'nun iş birliğine baktığımızda yalnızca uluslararası bir ittifakın üyesi olmaktan çok daha fazlasını görüyoruz, çok daha fazlasını müşahede ettik.

Müsaadenizle, ülkemiz ile NATO'nun bölgesel ve küresel güvenliğine önemli katkıda bulunan iş birliğini beş başlık altında sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, tarihî bağlar; bunlardan ilki, geçmişten bugüne gelişerek getirdiğimiz tarihsel bağlar. Türkiye'nin NATO'yla olan stratejik ilişkisi, daha önce ifade ettiğim gibi, 1952 yılında tam üyelikle başlamış olsa da kökleri soğuk savaş dönemine kadar gitmektedir. Soğuk savaşın getirdiği belirsizlik ortamında Türkiye ve diğer NATO üyeleri, bölgesel güvenliği sağlamak ve demokratik değerleri korumak amacıyla bir araya geldiler. Türkiye'nin bu dönemdeki NATO üyeliği ittifakın güvenliğini pekiştiren aslında bir unsur olarak da ortaya çıktı.

İkinci başlık, askerî iş birliği; NATO ile Türkiye arasındaki en önemli boyutlardan biri hiç şüphesiz eşyanın doğası olarak askerî iş birliğidir. Bugün hedefleri ve uygulaması farklı alanlara evrilse de askerî bir ittifak olarak doğan NATO'yla yapmış olduğumuz askerî iş birliğinin NATO'nun askerî gücünü çok yukarılara taşıdığı, sadece bizim tarafımızdan değil, tüm NATO üyeleri tarafından teslim edilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz sahip olduğu bilgi birikimi ve saha tecrübesi ve deneyimiyle NATO'nun çeşitli operasyonlarına aktif katılım sağlamış ve örgütün savunma kapasitesine önemli ölçüde katkı vermiştir. Türkiye bir yandan NATO'nun stratejik konseptleriyle uyumlu bir şekilde kendi savunma planlarını güncellemiş ve modernize etmişken diğer yandan NATO'nun doktrinlerinin de gelişimine büyük katkı sağlamıştır.

Üçüncü başlık, terörle mücadeledeki katkı; evet, aslında biraz önce de farklı konuşmacılar tarafından dile getirildi, terörle mücadele başlığı çok önemli bir başlıktı. Türkiye terörle mücadelede NATO'nun ön saflarında yer alarak örgüte değerli bir güvenlik perspektifi kattı. NATO'nun yürütmüş olduğu operasyonlarda kritik role sahip Türk ordusu, örgütün etki alanının kâğıt üzerindeki sınırlarından daha geniş bir coğrafyaya yayılmasına vesile oldu. Bununla birlikte sınır güvenliği, istihbarat, eğitim ve kapasite artırımı, lojistik gibi önemli unsurlardaki stratejik iş birliğimiz, NATO'nun genel güvenlik stratejisine önemli bir boyut eklemektedir.

Bir sonraki başlık, bölgesel istikrara katkı; Türkiye jeostratejik konumu ve güçlü ekonomisiyle bölgesel istikrara katkı sağlayan önemli bir NATO üyesidir. Bugün özellikle Karadeniz'de ve Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerde Türkiye'nin NATO'yla iş birliği, bölgesel istikrarın korunması ve krizlerin çözülmesine yönelik ortak çabaları asla yadsınamaz.

Son başlık da kolektif savunma ve güvenlik taahhüdü; Türkiye NATO'nun temel prensiplerine bağlı kalarak kolektif savunma ve güvenlik taahhüdünü sürdürmektedir. Bu taahhüt, Türkiye'nin güvenliğini ve bölgesel istikrarı sağlamaya yönelik NATO'nun sağladığı çerçevenin elbette bir parçasıdır. Türkiye aynı zamanda NATO'nun çeşitli ajandalarında aktif bir rol alarak günümüzde evrilen ve dönüşen güvenlik sınamalarına karşı etkin bir şekilde katkı vermekte ve dönüşümünü bir anlamda ivmelendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; NATO'nun kuruluşu ve Türkiye'nin ittifaka üye olmasının üzerinden üç çeyrek asır geçti. Soğuk savaş sona erdi, dünyada yeni bir dönem başladı. Her şeyde olduğu gibi, NATO'nun yapısı ve misyonunda da köklü değişiklikler gözlendi bu dönemde. NATO artık bir askerî ittifaktan daha fazlası, yeni oluşumuyla küresel bir aktör ve aynı zamanda değerler manzumesinin de ayakta tutulmaya çalışıldığı bir oluşum konumunda. Bugün dünya karmaşık bir güvenlik ortamıyla karşı karşıya; terörizm, siber saldırılar, enerji güvenliği ve salgın hastalıklar gibi pek çok küresel tehdit, NATO'nun varlığını ve işlevselliğini bir taraftan sınamalarla tehdit ederken diğer taraftan da aslında varlığına önemli bir fonksiyon katmaktadır. Örgüt, üye ülkeler arasında koordinasyon sağlayarak siber güvenlikten enerji güvenliğine kadar geniş bir yelpazede güvenlik zorluklarına karşı birlikte hareket etmeyi hedefliyor ve çoğu zaman da bunu beceriyor. Ayrıca, NATO'nun değeri, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi temel değerleri savunma konusundaki taahhüdünden de gelmektedir. Bu değerler sadece üye ülkeler için değil, aynı zamanda genel olarak küresel barış ve istikrarı için de çok büyük öneme sahiptir.

Bütün bu hususları bir kez daha vurgulamak isterim: Terörle etkin mücadele, müttefik olmanın gerekleri, temel insan hakkı olarak inanç özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ve kutsal değerlere saygı. Bir ittifak olmanın gereğiyle NATO'ya üye tüm ülkelerin terörün her türlüsüyle ve her biçimiyle, her yöntemiyle etkin mücadele yürütmesi ve sınırları içerisinde inanç özgürlüklerine, değerlerine, kutsal değerlere saygı göstermesi olmazsa olmazımızdır.

Bugün, ittifaka katılım protokolünü Komisyonumuzda görüştüğümüz İsveç'ten de diğer tüm NATO üyesi devletlerden beklediğimiz gibi, beklentilerimizde elbette bu temel ilke ve değerlere saygı göstermek ve bunun gereklerini hem düzenleme olarak yasal metinlerde hem de pratik olarak uygulamada görmek istemekteyiz.

NATO'nun en güçlü 2'nci ordusuna sahip Türkiye, topraklarında ve yakın coğrafyada terörün her türlüsünü kökünden kurutmak için yıllara sâri amansız bir mücadele vermiş ve bunun için de çok önemli bedeller ödemiştir. Terör belasından en çok çeken ve bu belayla en çok mücadele eden ülke olarak, İsveç tarafının şimdiye kadar yaşananlardan ders çıkararak verdiği sözleri yerine getirmesini elbette bekliyoruz. Bu konuda Sayın Bakan Yardımcımızın vermiş olduğu bilgileri de not ettiğimizi ifade etmek isterim. Hiç şüphe yok ki bütün bu garantilerin takipçisi olacağız, bütün bu uygulamaların takipçisi olmaya devam edeceğiz. İsveç'in atacağı adımları yakından takip etmeye ve gündemimizde sürekli tutmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla tesis edilen 2022 Madrid NATO Zirvesi'nde kurulan Üçlü Daimi Ortak Mekanizmanın bir çıktısı olan, biraz önce taraflarımıza da dağıtılan Üçlü Muhtıra'da ifade edildiği gibi, Finlandiya ve İsveç'in terörle mücadelesinin gerekliliğini vurgulamıştık. Hatırlayacağınız gibi, Finlandiya'nın bu yönde attığı samimi adımları sonucunda yine Komisyonumuzda Finlandiya'nın NATO'ya katılım protokolünü kabul edip Genel Kurula sunmuştuk. Genel Kurulun da onayından geçen protokolle birlikte Finlandiya NATO'nun en yeni üyesi olmuştu, bunu NATO PA kapsamındaki toplantılarda da yakinen müşahede ettik. Aradan geçen zamanda, İsveç'in, Üçlü Muhtıra'da belirlenen adımlar ve taahhütler çerçevesinde -biraz önce Sayın Bakan Yardımcımızın da ifadesinde yerini bulan- anayasasını terörle mücadele yönünde tadil ettiğini, yasalarını bu yönde değiştirdiğini, PKK'ya ve uzantıları PYD'ye ve YPG'ye karşı terörle mücadelede iş birliğini kayda değer şekilde genişletme gayretinde olduğunu müşahede ettik. Bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimiyle, NATO'nun tarihinde ilk kez terörle mücadele özel koordinatörü pozisyonunun tesis edilmesi de bu alandaki kararlılığımızın çok önemli bir göstergesi olarak ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg'in bir ifadesiyle bunu perçinlemek istiyorum, Stoltenberg diyor ki: "Bu Türkiye'nin isteğiydi. Tarihimizde ilk kez özel koordinatör atayacağım için ben de mutluluk duyuyorum. Terörle Mücadele Özel Koordinatörü, terörle mücadele çabalarımızı güçlendirecektir." İşte, bu ifadelerle Terörle Mücadele Özel Koordinatörü olarak atanan NATO Genel Sekreter Yardımcısı Tom Goffus'la önümüzdeki dönemde terörle mücadelede sahip olduğumuz birikimi paylaşarak yakın ve stratejik bir iş birliği yürüteceğimizi de buradan ifade etmek istiyorum.

Terörizm NATO'ya doğrudan yönelen asimetrik tehditlerin başında geliyor ve gelmeye de devam edecek. Bu tehdidin bertaraf edilmesi tüm müttefiklerin ortak gayesi, çabası ve taahhüdü olsa gerek. Bu bağlamda, İsveç'in önümüzdeki süreçte terörün her türlüsüyle mücadelede atacağına inandığımız samimi ve kararlı adımların, Türkiye'nin stratejik vizyonu, birikimi ve pratiğiyle birlikte, ittifakın doğasına uygun şekilde savunma ve güvenlik konularındaki yetkinliğini artıracağına inanmak istiyoruz. Türkiye, üyeliğinin 71'inci yılında NATO'nun savunma, güvenlik, istihbarat gibi konulardaki etki alanının genişlemesinden, üye devletlerin etkin iş birliğinden yana duruşunu muhafaza etmiştir; Türkiye, bunu NATO'nun genişlemesi çerçevesinde, bugüne kadarki pratiğinde de çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Türkiye NATO tarihinde hep yapıcı olmuştur, hep inşa edici olmuştur, hep fonksiyonel olmuştur. Ancak, şüphe yok ki bu duruşumuzu muhafaza ederken başta terörle mücadele olmak üzere ittifakın ruhuna ve doğasına uygun hususlardaki kararlılığımızı da her geçen gün sürdürmeye ve altını çizmeye devam edeceğiz. Bugün, burada katılım protokolünü görüştüğümüz İsveç'in, daha önce de Finlandiya'nın ve esasen tüm ittifak üyelerinin de terörle mücadele, inanç ve değerlere saygı, insan hakları gibi modern dünyamızın olmazsa olmaz unsurlarına riayetlerini elzem ve mutlaka yerine getirilmesi gereken unsurlar olarak görüyoruz.

NATO, tarih boyunca birçok sınamayla karşı karşıya kaldı ancak her seferinde evrildi, uyum sağladı; bugün, ittifak üye ülkeleri arasında güvenin ve dayanışmanın simgesi olarak önemini koruyor. NATO'nun küresel güvenlik ortamındaki zorluklara karşı birlikte hareket etmekteki ve demokratik değerleri savunmaktaki kararlılığı gelecekteki güçlü bir dünya için umut verici bir işarettir. Bununla beraber, NATO gelişimini ve dönüşümünü hiçbir zaman durdurmamalı, değişimle yeni çıkacak tehditlere ve sınamalara karşı mücadelesini sürdürmelidir. NATO'nun gelecekteki rolü, hibrit tehditlere, siber saldırılara ve diğer güvenlik zorluklarına daha etkin bir şekilde cevap verme ve üstesinden gelme olacaktır. Örgüt, üye ülkeler arasında dayanışmayı güçlendirerek ve savunma yeteneklerini artırarak değişen güvenlik ortamına adapte olma sürecini aralıksız sürdürmelidir. NATO'nun değişen güvenlik tehditlerine hızla adapte olma yeteneği, örgütün önümüzdeki yıllarda başarılı olmasını sağlayacak önemli unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, ülkemizin sahip olduğu askerî gücüyle, saha tecrübesiyle ve bilgi birikimiyle bu dönemin en önemli aktörlerinden biri olmaya devam edeceğine, NATO'nun en fazla katkı veren üyesi olmaya devam edeceğine olan inancımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bölgesel ve küresel barışın tesisi için her zaman olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Son olarak Değerli Başkanım, sabrınızı biraz zorlayarak bitirmek istiyorum.

BAŞKAN FUAT OKTAY - Estağfurullah.

ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Hiç şüphe yok ki NATO'nun gelecekteki başarısının önemli unsurlarından biri de müttefikler arasındaki iş birliğinin etkin, sürekli ve canlı bir şekilde yaşatılmasıdır. Burada bir şeyin altını çizmek istiyorum: Maalesef, son dönemde bazı NATO müttefiklerimiz tarafından NATO'nun sükûnetine, diyaloğuna, diplomasiye, taraflar arasındaki müzakereye uygun olmayan davranışlarla karşı karşıya kaldığımızı da ifade etmek istiyorum. NATO müttefiki olan üye devletlerin terör örgütü uzantılarına dönük, zaman zaman, müttefikliğe uygun olmayan pozisyon ve davranışlarını büyük ölçüde yadırgadığımızı ve asla kabul etmediğimizi de ifade etmek istiyorum. NATO bir askerî birlik ve bir dayanışma örgütüdür; bu çerçevede, NATO'nun ruhuna hizmet etmeyen bu tür duruş ve davranışların yeniden değerlendirilmesini özellikle talep ediyorum. Başta terörle mücadele olmak üzere savunma ve güvenlik konularında tek vücut, tek yürek olmamız gerektiğini altını çizerek ifade etmek istiyorum. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde -ister eski üye olsun ister yeni üye olsun- NATO'ya üye tüm devletlerden, müttefik olmanın gereğiyle tehditlere karşı omuz omuza ve kararlı bir şekilde mücadeleyi olmazsa olmazımız olarak görüyorum.

Bu çerçevede, müsaadenizle Değerli Başkanım, HEDEP'li Komisyon üyesi arkadaşların ifade ettiği hususlara da kısaca değinmek istiyorum. Şimdi, kavramlardan bahsedildi. Esasen kavramlarla konuşacaksak kavramları doğru kullanmak zorundayız. Bu coğrafya pek çok medeniyete, pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptı, imparatorluklara ev sahipliği yaptı ve çok farklı meşrepleri, milliyetleri ve dindaşları bir arada tutmayı becerdi; bunu hep barış içerisinde yaptı. Burada özellikle bu ülkenin sahiplerinden bir unsuru terör örgütleriyle eş değer tutup bir anlamda aynı hizada zikredilmesini kavramsal bir kafa karışıklığı olarak görüyorum. Biz mücadelemizi tamamıyla terör örgütleri üzerinden yapıyoruz. Konuşmamın esasını da hepinizin doğru anladığı gibi, terör örgütleri üzerinden vurguladım. O yüzden, PKK'yla mücadele de PYD'yle mücadele de YPG'yle mücadele de bir terör mücadelesidir; bunu doğru algılarsak... Esasen barışı tehdit eden unsurların nereden, nasıl geldiğini, özellikle bazı ülkelerin bölgesel çıkarlarına terör vasıtasıyla ne ölçüde, nasıl hizmet edildiğini doğru anlayıp doğru tespit etmek ve pozisyonumuzu da buna göre belirlemek durumundayız. Bu çerçevede, Türkiye bugünkü hassasiyetini NATO kapsamında da bölgesel meselelerde de terörle mücadelede de etkin ve kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edecektir.

Sayın Başkanım, bu çerçevede, yapılacak müzakere ve sonrasındaki alınacak kararlarla başta İsveç olmak üzere NATO kapsamındaki tüm çalışmaları yakinen izlemeye ve katkı vermeye devam edeceğimizi belirtiyor, şahsınızı ve tüm üye arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.