| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2023 |
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evet, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, çok Saygıdeğer Bakanım, şahsınızda tüm heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün çok önemli bir Bakanlığın bütçesini görüşüyoruz, hem ülkemiz için hem bölgemiz için aslında hem de dünya için çok önemli bir Bakanlık. Yine, kutsal bir bütçeyi görüşüyoruz çünkü "Peygamber ocağı" dediğimiz askerimizin bütçesini görüşüyoruz. Sayın Bakanım, her kuruşunun hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyorum.
Ülkemiz hem jeopolitik hem de jeostratejik açıdan gerçekten çok özel bir noktada bulunuyor. Kadim bir coğrafyada yaşıyoruz, yine, medeniyetlerin kavşağı bir noktada yer alıyoruz. Enerjinin ve nüfusun yoğun olduğu ve hareketli olduğu bir alanda özellikle vekâlet savaşları ile ticaret savaşlarının da çok yoğun görüldüğü bir alandayız. Jeopolitik gelişmelerin hızlandığı, giderek derinleşen mevcut sorunlara yenilerinin eklendiği, artan risk, tehdit ve tehlikelere bağlı olarak güvenlik kaygılarının en üst seviyeye çıktığı bir dönemden de geçiyoruz. Türkiye etrafındaki ateş çemberinin içinde bölgesel barış ve istikrarı tesis için çaba göstermektedir. Bu çabalarımız da "Yurtta barış, dünyada barış." ilkesini inşallah bir kere daha dünyaya gösterme gayretidir.
Bizler yaşamış olduğumuz bu coğrafyanın tarihî ve kültürel sorumluluklarını taşıyoruz. Binlerce yıldan beri bu alanda çok ağır bedeller ödedik, ödemeye de devam ediyoruz. Tabii ki bunu laf olsun diye söylemiyoruz. 1071'de Sultan Alparslan Anadolu'ya kır atının üzerinde beyaz elbisesiyle girmişti. Yine, yüzlerce yıl sonra Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethederken, Ulubatlı Hasan İstanbul surlarında şehit düşerken aynı düşünceyle ruhunu teslim ediyordu. Çanakkale'de Seyit Onbaşı 250 kiloluk o son top mermisini omuzlarken şehit verdiği yüz binlerce arkadaşının son umuduydu. Sakarya'da, Dumlupınar'da ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nda bizler bu coğrafyada yaşamanın ağır bedellerini yüz binlerce şehit vererek ödedik. Daha dün 15 Temmuzda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğindeki Türkiye'de 252 şehidimiz ve binlerce gazimizle, 85 milyon milletimizle birlikte bu topraklarda yaşamanın ağır bedelini bütün dünyaya karşı bir kere daha ödemiş olduk.
İşte, değerli arkadaşlar, bu misyon ve sorumluluğumuzu hiçbir zaman unutmadan böylesine hassas bir süreçte biz de Türkiye olarak tüm gelişmeleri yakından takip etmeye, proaktif davranarak savunma ve güvenlikle ilgili her türlü tedbiri almaya ve bu yeni dönemin şartlarına kendimizi hazırlamaya büyük gayret gösteriyoruz. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında ülkemizin önemli misyonlar üstlendiği bir süreçte görev ve sorumlulukları artan Millî Savunma Bakanlığımız da bölgesel ve küresel güvenlik için yeni yaklaşım ve stratejilerle cumhuriyet tarihinin en yoğun ve en etkili faaliyetlerini icra etmektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin özellikle bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeler çerçevesinde kendi toplumsal bütünlüğünü sağlaması ve ortak toplumsal değerler etrafında bütünleşme mecburiyeti vardır. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, hangi öncelikleri Türkiye'nin geleceği için kendimizce öncelik olarak kabul ediyorsak edelim sonuçta bu memlekette 85 milyon olarak bir ve beraber olacağız ve hep beraber ayaklarımızı sağlam bir şekilde yere basacağız. İnanın ki Türkiye'nin iç çatışmaları içerisinde kendi emperyal hedefleri için kendisine birtakım kapıları aralamak isteyen çok sayıda gücün olduğundan burada herhâlde herkes haberdardır. Dolayısıyla temel meselelerimizde birleşerek, bütünleşerek, temel değerlerimiz etrafında topyekûn bir araya gelmek mecburiyetindeyiz.
Bugün karşılaştığımız bölgesel çatışmaların -maalesef, üzülerek ifade etmem gerekirse- her biriyle ilgili -hepiniz detaylarını zaten biliyorsunuz- bu meselelerin hiçbirinin sadece bölgesel çatışmalar olmadığının da altını bir kez daha çizmek istiyorum. Burada, Türkiye'nin uyanık olmak, güçlü olmak ve cumhuriyetimizin 2'nci yüzyılına girdiğimiz bu süreçte bütün tehlikeleri bertaraf edebilecek tek kaynağımızın, tek umudumuzun yine 85 milyon yurttaşımız olduğunu, hep beraber kenetlenmekten başka bir şansımızın da olmadığını özellikle belirtmek istiyorum.
Savunma ve güvenlikle ilgili hususların devletimizin ve milletimizin yani hepimizin bekası açısından vazgeçilemez olduğunun günlük tartışmaların dışında tutulması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tüm dünya savunma sanayisine ciddi anlamda pay ayırırken Türkiye olarak tabii ki bu süreçte elimiz kolumuz bağlı bir vaziyette bunu izleyecek durumda değildik. Bugün, savunma sanayisini yüzde 80 millîleştirerek aynı zamanda aslında biz ülke olarak yüzde 40 savunma sanayisine harcadığımız tutarları da bu anlamda düşürmüş durumdayız. Burada yerli ve millîleşmenin büyük etkisi oldu. Evet, asırlık eksikliklerimizi bizler yirmi bir yılda tamamlayarak ülkemizi savunma sanayisinde zirveye doğru taşıyoruz. Savunma sanayisinde kendi ihtiyacımızı karşılamanın ötesinde İHA'lar, SİHA'lar, Akıncılar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere 170 ülkeye savunma sanayisi ürünlerini ihraç edebilmenin bugün gururunu yaşıyoruz.
Tabii ki Bakanlığımızın bütçesi benden önceki bazı konuşmacıların ifade ettiği gibi, iftiraya maruz kaldığımız gibi bir savaş bütçesi değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın savaşlara karşı ve ordumuzun savaşlara karşı tutumu bellidir. Rusya-Ukrayna ve en son yanı başımızda Filistin'de yaşanan olaylara bakışımız ve duruşumuz da nettir. İşte, bu yüzden böyle bir ifadeyi kesinlikle reddediyoruz. Savunma alanında güçlü ve bağımsız olmayan milletlerin istikballerine de güvenle bakabilmeleri elbette mümkün değildir.
Millî savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızın karşılanmasıyla uluslararası alanda caydırıcılık oluşturmada teknolojik bağımsızlık her zamankinden daha kritik bir hâl almıştır. Bu coğrafyada var olabilmek ve 85 milyon vatandaşımızın güvenliğini sağlayabilmek için Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstün niteliklerinin korunması ve geliştirilmesi hayati önemi haizdir.
Türk milleti olarak şayet bizler bu topraklarda hür, onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorsak değerli arkadaşlar, güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Siyasetle, ekonomiyle, sosyal yapısıyla ve askerî gücüyle, güvenliğiyle her alanda güçlü olmazsak bizi bu topraklarda vallahi ve billahi yaşatmazlar. İşte, sizler de görüyorsunuz, vatan topraklarımızla ilgili kötü niyetler taşıyan çevreler ne kadar dikkatli hareket ederlerse etsinler kendilerini açığa veriyorlar. Toplumsal ihtiyaçların başında hiç kuşkusuz huzur ve güvenlik gelmektedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde özgürlüklerden, demokrasiden ve insan haklarından da söz etmek mümkün değildir. Şartlar ne olursa olsun, kim ne söylerse söylesin, Türkiye beka mücadelesini kararlılıkla sürdürecek, millî bütünlüğünü ve güvenliğini bu kapsamda sağlayacaktır; çok şükür, bu irade, kararlılık ve güç devletimizde ve milletimizde fazlasıyla vardır.
Soğuk savaş sonunda değişen güvenlik yaklaşımıyla birlikte Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve riskler de farklılık göstermiştir. Ülkemiz, küresel çatışma ve istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı bir noktadadır ve bölgesel alanda artan güvenlik riskleri ve tehditlerle karşı karşıyadır. Sınırlarımızdaki terör tehdidinin yanı sıra çatışma ve istikrarsızlık kaynaklı düzensiz göç riski, Doğu Akdeniz'de egemenlik haklarımızın ihlal girişimleri, çatışma potansiyeli taşıyan diğer bölgesel gelişmeler Türkiye'nin millî savunması ve güvenliği için teyakkuz hâlinde olmasını gerekli kılmaktadır.
Türkiye, dünyadaki çatışmaların, siyasi krizlerin, çekişmelerin ve gerginliklerin en yoğun yaşandığı coğrafyanın tam da ortasındadır. Böylesine kritik bir jeopolitikte ancak her alanda güçlü olabilirsek ayakta kalırız. Yıllarca ülkemizin hak ve hukukunun kolayca göz ardı edilmesinin gerisinde yeterli siyasi, ekonomik ve teknolojik güce sahip olmayışımızı aramak lazım. Bugün, Doğu Akdeniz'den Ege'ye, Karadeniz'den Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika'ya geniş bir coğrafyada kendi politikalarımızı eğer hayata geçirebiliyorsak sebebi yine siyasi, savunma, ekonomik ve teknolojik alanda geldiğimiz noktadır.
Türkiye Silahlı Kuvvetlerimiz iki bin iki yüz otuz iki yılı aşan şanlı tarihimizden, mazimizden atiye kurduğumuz köprünün önemli sembollerinden biridir. Burası Mete Han'ın, Sultan Alparslan'ın, Fatih Sultan Mehmet Han'ın, Gazi Mustafa Kemal'in aklının, cesaretinin, dehasının yaşadığı ve yaşatıldığı güzide bir ocaktır. Bu kahramanlar ocağı, milletimizin göz bebeği dost, kardeş, soydaş ülkeler için de bir umut meşalesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, tarih boyunca sadece yurt savunmasında değil dünyada barış ve istikrarın korunmasında da önemli roller üstlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, hem dünyanın en güçlü hem de en güvenilir orduları arasında yer almaktadır.
Millî savunmadan savunma sanayisine, enerjiden tarıma, eğitimden sağlık sektörüne kadar Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, her alanda somut ve dinamik politikaları planlı ve programlı bir şekilde birer birer uygulamaya devam edeceğiz. Türkiye, yeni küresel ve bölgesel arayışların güçlü siyasi ve ekonomik yapısıyla yükselen yıldızı konumundadır. Siyasi ve askerî olarak sahada etkinlik gösterdiğimiz alanı genişlettikçe önümüze çıkan fırsatların tehditlerden çok daha büyük olduğunu görmek gerekiyor. Girdiğimiz mücadelelerden başarıyla çıktıkça, bölgemizle birlikte tüm dünyaya umut aşılıyor ve umut veriyoruz. Bu tablo elbette ister istemez birilerini rahatsız ediyor. Karşılarında geçmişte iki çift lafa veya birkaç küçük hamleye sindirdikleri Türkiye'nin olmadığını gördükçe de öfkeleri artıyor. Bu kapsamda, mücadelemiz ve Bakanlığımızın mücadelesi en son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar gece gündüz, yaz kış, dağ bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde devam edecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen millî, manevi ve mesleki değerleri ile akıl ve bilim ışığında, anayasal çerçevede ve yasalar doğrultusunda milletinin emrinde ve her zaman görevinin başındadır. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri yurt içinde Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde, Kıbrıs'ta, Azerbaycan'da, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Ege ve daha birçok coğrafyada hem ülkemizin hem de dost ve kardeşlerimizin hakkını hukukunu korumak, bölgesel ve küresel barışa, istikrara katkı sağlamak için yoğun ve etkin bir şekilde mücadele vermektedir.
Ülkemiz ve asil milletimizin güvenliği, gelecek nesillerimizin daha müreffeh bir hayat sürebilmesi için savunma sanayimizi çok daha ileriye taşıma azim ve kararlılığıyla yılmadan, yorulmadan çalışmaya devam ediyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz terörle mücadele ve hudut güvenliği ile mavi ve gök vatanımızdaki hak ve menfaatlerimizin korunmasının yanı sıra, millî meselemiz olan Kıbrıs, "iki devlet, tek millet" anlayışıyla bir ve beraber olduğumuz Azerbaycan, tarihî ve kültürel bağlarımız olan Balkanlar, beş yüz yıllık dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz bulunan Libya başta olmak üzere birçok coğrafyada bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sağlamayı da bu kapsamda sürdürmektedir.
Türkiye'nin son yirmi bir yılına baktığımızda milletimizin gündemini uzunca bir süredir işgal eden sorunları birer birer geride bıraktığımızı memnuniyetle görüyoruz. Yaptığımız operasyonlar, aldığımız tedbirler, izlediğimiz çok yönlü diplomasiyle terör örgütlerini sınırlarımız içerisinde bitirirken sınırlarımız dışında da âdeta felç ederek yeni bir güvenlik ve huzur iklimi oluşturduk. Bu gerçeği, elini vicdanına koyan hiç kimse inkâr edemez. Teröristlerin giriştikleri tek tük eylem teşebbüsleri inşallah bu hainlerin de son çırpınışları olacaktır. Güvenlik güçlerimizle, askerimizle ve istihbarat teşkilatımızla teröristlerin her an ensesindeyiz. Bu çerçevede, son yıllarda elde ettiğimiz tarihî, siyasi ve askerî başarıları yeni kazanımlarla daha da ileriye taşımak için hazırlıklarımızı yapmaya devam ediyoruz. İçeride veya dışarıda son terörist de bertaraf edilene kadar mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Terör örgütünün siyaseti yönlendirmesine ve ülkemizin de kutlu yürüyüşünü engellemesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Cumhuriyetimiz karşılaştığı tüm badireleri binlerce yıllık şanlı tarihinden aldığı ilham ve devlet tecrübesiyle birer birer aşmış, yaşadığı her zorluktan güçlenerek çıkmayı da başarmıştır. Ülkemiz bir asır önce vatanımızı işgale girişen emperyalist güçler karşısında varlık yokluk mücadelesi verirken bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, başta yerli ve millî savunma sanayisi olmak üzere her alanda elde ettiği başarıyla ve etkin, caydırıcı, saygın ordusuyla bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir konuma ulaşmıştır. Bu konumumuzu muhafaza etmek ve daha ileri seviyelere taşımak için Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımız azim ve gayretle devam etmektedir. Bu kapsamda, Millî Savunma Bakanlığımız asil milletimizin güvenliğini sağlamak ve cumhuriyetimizi ebedî kılmak için son bir asrın en kapsamlı ve en yoğun faaliyetlerini de gerçekleştirmektedir. Netice olarak, tüm kalbimizle bir kez daha diyoruz ki: Dünya 5'ten büyüktür, daha adil bir dünya da mümkündür. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, binlerce yıllık şanlı tarihimiz, Anayasa çerçevesinde, yasalar ve Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri doğrultusunda milletinin emrinde, görevinin başındadır; bundan kimsenin şüphesi ve endişesi olmasın.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; bu vesileyle, terör örgütlerinin başında yer aldığı düşmanlarımıza göz açtırmayan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her bir personeline başarılar diliyorum. Vatanımızın müdafaası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi de bu vesileyle rahmetle anıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu duygu ve düşüncelerle, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyor; hayatta olan kahraman gazilerimize, şehit ve gazilerimizin değerli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Bakanım, bir kere daha bütçenizin hayırlı ve bereketli olmasını temenni ediyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.