| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2014 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, pazartesinden bu yana değişik bakanlıkların bütçesini görüşüyoruz. Sizin, ekonomiyi tartıştığımız üçüncü bakanlık. Sayın Şimşek'le ekonomi konuşuldu, Sayın Babacan'la konuşuldu, şimdi sizinle konuşuluyor.
Türkiye'de ekonomi yönetimi anlamında çift başlılık değil, birçok başlılık var. Zaman zaman Başbakan müdahale edebiliyor, zaman zaman şimdi Cumhurbaşkanı, seçilmiş Cumhurbaşkanımız müdahale edebiliyor. Geçmiş dönemlerde de oldu gaz tartışması, fren tartışması. Siz gazcı mısınız, frenci misiniz bilemiyorum ama şimdi de örneğin Merkez Bankasının faize ilişkin kararlarına da değişik sesler çıkıyor. Siz makul olarak, doğru olarak reel sektörü savunuyorsunuz, faiz indirimi konusunda Merkez Bankasını sıkıştırıyorsunuz, ihracata ihtiyacımız var. Diğer taraftan, biz burada Sayın Babacan'a da sorduk bunu, Sayın Şimşek'e de sorduk, onlar farklı bir görüş belirtiyor, "Merkez Bankası özerktir. Bizlerin aslında müdahale yapması, o kurumu yönlendirmemiz doğru değil." ifadelerini kullanıyorlar. Dolayısıyla, ezcümle bu anlamda, bizim ekonomi anlamında Türkiye'de muhatabımız kim? Kimdir bu ekonomi aracının direksiyonundaki kaptan, onu öğrenmek isterim.
Az önce Sayın Kuşoğlu da söyledi, zaman zaman kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği birtakım değerlendirmelere, notlara karşı gerçekten bana göre çok gereksiz ve anlamsız tepkiler oluyor. Örneğin, eğer ki kredi notu düşmüşse Türkiye'nin direkt Cumhurbaşkanı da müdahale edebiliyor yani diyor ki: "Bu bir siyasi karardır." ama bildiğim kadarıyla o kuruluşlarla da bizlerin anlaşmaları var. Güven vermeyen kurumlarsa, birtakım kararları siyasi olarak veriyorlarsa, gerçekten ekonominin gereğini yerine getirmiyorlarsa, tarafsız gözlemle Türkiye ekonomisi değerlendirilmiyorsa onlarla faaliyetlerimizi ya da ilişkilerimizi niçin devam ettiriyoruz? Bu, Amerika Birleşik Devletleri'yle ilgili, anladığım kadarıyla da çok önemsiyorsunuz Ekonomi Bakanı olarak Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı konusu var. Bu konuda da bana göre çelişki var. Orada bir beyanat veriyorsunuz ve diyorsunuz ki... Bu antidamping kapsamındaki ürünlerle ilgili değerlendirme yaparken soruşturmalardan rahatsız olduğunu söylüyorsunuz Hükûmetinizin ve misilleme yapacağınızı söylüyorsunuz. "Onlar bize bir yaparsa biz üç yapacağız." diyorsunuz ama dönüyorsunuz "ABD'yle ilişkilerimizi önemsiyoruz." diyorsunuz, aynı sohbet içerisinde geçiyor. Bu çelişkiye dikkatinizi çekmek istiyorum. "Bunun için de ekonomik bir ortaklık seviyesine doğru gitmek istiyoruz." Diyorsunuz. Yani bazı stratejik anlaşmalarımız var, güvenlik anlaşmalarımız var vesaire ama bunun yanına bir ekonomik anlaşma, ekonomik ortaklık da koymak istiyorsunuz ama diğer taraftan da ABD'ye meydan okuyorsunuz yani biraz amiyane tabirle, kurusıkı gibi geldi bana bu tip söylemleriniz.
Şimdi, çok güncel bir olay -bugün televizyonlarda dönüp dönüp bu haberi veriyor- benim seçim bölgemle ilgili, Mersin'le ilgili. Tabii Mersin'in de bu şekilde anılması benim hoşuma gitmiyor ama geçtiğimiz cuma günü sanki bu olaylardan bilgimiz varmış gibi Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bütçesinde de tam da bu konuları konuştuk. Daha önce Mersin'deki operasyonları, Gümrük ve Ticaret Bakanının oraya gidip özellikle dâhilde işleme rejimi kapsamındaki ürünlere yönelik çalışmalarını burada tartıştık, konuştuk. Bugün meydana gelen, hafta sonu meydana gelen olayda, transit ticaret yapan bir firmanın yaptığı bir usulsüzlük, önemli de bir rakam, ben bu rakamların çok üstünde olduğunu da düşünüyorum yani oradaki işleyişi bilen bir insan olarak orada nelerin olup bittiğini de az çok takip eden bir insan olarak ben geçtiğimiz gün de söylemişim, gerçekten bir anlamda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bugüne kadar uyumuş yani o kadar enteresan şeylerden bahsediyor ki yeni Bakan, demek ki bu kadar süre içerisinde hiç kimse orada denetim yapmamış ya da diğer gümrük kapılarında. Burada sizinle kuracağım bağlantı şu: Şimdi, bu konuyla ilgili ben bölgeden ihracatçılarla da sık sık temas ettiğim için biliyorum, onlar da şundan şikâyetçi oluyor: "Bizim ihracata ihtiyacımız var ama bir taraftan da işte ne bileyim dâhilde işleme rejimi kapsamında ürünler kırmızı hatta giriyor, bize zaman kaybına neden oluyor ya da bizim işte bizim maliyetlerimiz artıyor." Biliyorsunuz o bölgede sadece ihracatımız, yurt içinden yurt dışına ihracatımız ya da ithal ürünlerimiz Mersin Limanı marifetiyle gelmiyor, işte oraya dünyanın her tarafından ürün geliyor ve transit ticaret kapsamında Orta Doğu ülkelerine, Kafkaslara, o hinterlanda taşınıyor. Ayrıca serbest bölgeye dâhilde işlem rejimi kapsamına giren ürünler vesaire, son derece hareketli bir yer. Ekonomiden sorumlu Bakan olarak gümrük kapılarında sizin ihracatçı tarafında olmanız lazım. Sizin ihracatı artırmanız lazım ama bir taraftan da Türkiye'nin, bu anlamda hem ihracatçınıza, sanayicinize haksız rekabete neden olan bu tip usulsüz işlemleri engellemeniz lazım, Türkiye'nin vergi kaybını engellemeniz lazım, haksız kazancı engellemeniz lazım. Nasıl bir eşgüdüm içerisinde siz Gümrük ve Ticaret Bakanlığıyla iş birliği yapıyorsunuz, bu konuda bilgi sizden rica ediyorum.
Geçtiğimiz ağustos ayı başında... Ben de çok önemsedim bu konuyu ama bakın ilginç, o zaman Rusya'nın sesi radyosu benimle telefon bağlantısı kurmuş, ben demişim ki: "Çok fazla beklentiye de girmemek lazım, mutlaka bu doğan boşluğu, yaklaşık olarak 15-16 milyar dolar bir ihracat boşluğunu elbette ki sadece Türkiye üzerinden karşılamayacaklardır." Ben sonuna geliyorum cümlemin: "Elbette ki bizim açımızdan olumlu olduğu kadar da çok fazla beklentiye girilmesi... Yani Rusya böyle bir karar aldı, muazzam bir şekilde bizden ithalat yapacak gibi gereksiz çok fazla beklentilere de girmemek lazım." Şimdi, benim bildiğim kadarıyla son gelişmelerden -siz de şimdi bilgi vereceksiniz, -belki de ben yanılıyorum ama herhâlde- maalesef biz haklı çıktık.
Bölgemden biliyorum, bizde narenciye ihracatının önemli kısmı Mersin'den yapılıyor. Narenciye sadece bölgemiz için değil, Türkiye için de önemli. 1 milyar dolara yakın -yaklaşık olarak veriyorum- bir ihracatımızı söz konusu, geçtiğimiz yıl 930 milyon dolar civarındaydı bizim ihracatımız, yaklaşık olarak üretimimizin yüzde 40'ına tekabül eden bir oran bu. Şimdi, çift taraflı bir zarar söz konusu, bu beklentilerle ihracatçı üreticiden ürününü aldı, yüksek fiyatlara aldı geçtiğimiz yıllara göre ama şimdi ürünler dip yaptı. Beklenti içinde olup ürününü satmakta biraz naz buz eden üretici de şimdi iki ay öncenin fiyatlarını bulamıyor. İşte bu sebepten Rusya muazzam ihracat yapacak, narenciye alacak, tarım ürünleri alacak vesaire.
Şimdi, sıkıntılar neden kaynaklı? O dönemde siz ikili görüşmeler de yaptınız ilgili Rus bakanla. Niçin biz bu ambargodan kaynaklanan pastadan, gıda ve tarım ürünleri ihracatından istediğimiz rakamlara ulaşamadık? Önemsediğim, aslında genel anlamda sadece Rusya ihracatı değil, tüm dünyaya yaptığımız tarım ürünleri ihracatı. Türkiye'nin üretimine bakıyorum, yaklaşık 45 milyon ton civarında bir yaş sebze, meyve üretimi var, hâlâ yüzde 3-5'leri konuşuyoruz, işte rakamsal olarak 3-3,5 milyar dolarları. Niçin tedbirler alıp ya da bir şekilde bunu artırmanın yoluna gitmiyoruz? Yani bu rakamlar, on iki yıllık iktidarsınız, sizin döneminizde çok böyle dramatik bir şekilde artış göstermedi, niçin yani az önce Sayın Ali Boğa Bey de söyledi, bu özellikle tarım ürünlerine yaptığınız ihracat destekleri bildiğimiz kadarıyla birtakım uluslararası anlaşmalara da aykırı yöntemler. Bu konuda, bu destekleri sürdürmeyi düşünüyor musunuz, işte narenciyeye yapıyorsunuz, üzüme yapıyorsunuz yoksa- bir dönem bir çalışma vardı, geçtiğimiz Sayın Bakan döneminde de bu çalışmalar oldu- Tarım Bakanlığı üzerinden mi üreticiye destek vermeye tekrar döneceksiniz? Bu konuda da sizden bilgi istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Mersin) - Ben şunu da belirtmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Seçer, tamamlayabilirseniz...
VAHAP SEÇER (Mersin) - Tarım ürünlerinde, özellikle uluslararası piyasalarda tabii ki girdi fiyatlarının özellikle temel girdiler, akaryakıttı, ithal ettiğimiz hibrit tohumlardı vesair girdi maliyetlerinin yüksekliğinin de çok önemli etken olduğunu biliyorum.
Orta Doğu'yla ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum, bizim için önemli bir kapı. Gerçekten iflas etmiş bir dış politika, uluslararası ilişkilerde maalesef kişisel birtakım ihtiraslar Türkiye dış politikasını belirlemede ön plana çıktı. Uluslararası ilişkilerde aslında duygulara yer olmaması lazım. Daha pragmatik davranmamız lazımdı, daha gerçekçi lazımdı ama bana göre Türkiye'nin son üç yılını bugünkü Cumhurbaşkanı maalesef ayaklar altına aldı. Gerçekten çok önemli ihracat yaptığımız ülkelerle sizin rakamlar önünüzde, zaman zaman değerlendirmelerinizi de okuyorum. Bakın, Irak gibi önemli bir pazar işte IŞİD belası yüzünden son aylarda yüzde 30-35'e yakın bir ihracat kaybı söz konusu. 1 milyar dolar yıllık ihracat yapıyorduk.
EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Toplam yüzde 5,8.
VAHAP SEÇER (Mersin) - Efendim, sizin de beyanatlarınız var, tabii ki bu rakamları ben tespit etmiyorum, sizden alacağız bunları.
Tabii, gelmek istediğim konu, Orta Doğu'da meydana gelen gelişmeler gerçekten bizi derinden etkiledi, özellikle bakın tarım ürünleri konusuna geleceğim, bölgemle ilgili olduğu için dönüp dönüp oraya geliyorum. Şimdi biz biliyorsunuz o bölge Arap ülkelerine orada asayiş sıkıntısından dolayı kara yoluyla taşımacılıkta zorlandık, bir ara Mısır üzerinden Ro-Ro'larla özellikle kısa sürede nakliyesi gerçekleştirilmesi gereken gıda ürünlerinde o hinterlandı kullandık. Şimdi Mısır'la da ilişkilerimiz bozuldu ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER (Mersin) - ...sanıyorum o ülkelere gönderdiğimiz ürünlerin en az yüzde 10'unu biz Ro-Ro marifetiyle yapabiliyorduk.
BAŞKAN - Sayın Seçer, toparlayabilirseniz...
VAHAP SEÇER (Mersin) - Onlarda da bir sıkıntılarımız oldu.
Dolayısıyla her ne kadar hedefleri büyük koymaya çalışıyorsanız da... İşte 2023'de hedefimiz 500 milyar dolar ihracat; 1,2 trilyon dolar gayrisafi millî hasıla. Bunlar gerçekten bu anlamda biraz inandırıcılıktan uzak yani ihracat kalemleri içerisinde bakıyorum yüksek teknoloji ürünleri henüz daha yüzde 4'ü bile bulmamış yani bizim burada domates, patlıcan satmakla, gömlek, pantolon satmakla bu rakamlara ulaşamayacağımızı siz de pekâlâ biliyorsunuz.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.