Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Yükseköğretim Kurulu c) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 14 .11.2023 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Bakanımız, bütçenize baktığımız zaman Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin 1 trilyon 92 milyar lira olduğunu görmekteyiz. Eğitimin bütçesine baktığımız zaman Millî Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, ÖSYM, KYK, diğerleriyle beraber bu bütçenin de 1 trilyon 615 milyar lira olduğunu görüyoruz. Tabii, bunları kıyaslarken eğitimin bütçesinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranına bakıyoruz 2016 yılında yüzde 4,21 iken 2024 yılında 3,92'ye düşmüş bu. Eğitim bütçesinin bütçe içerisindeki payına baktığımız zaman 2016 yılında yüzde 19,24 iken 2024'te yüzde 14,56'ya düşmüş. Millî Eğitim Bakanlığının bütçe içerisindeki payı benzer şekilde 2016'da yüzde 13 iken 2024'te yüzde 9,84'e düşmüş. Gene, benzer şekilde gayrisafi yurt içi hasılaya baktığımız zaman da Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2016 yılında 2,93 iken 2024 yılında 2,65'e düştüğünü görmekteyiz yani görece baktığımız zaman bir düşüş söz konusu. Bu bütçenin de yüzde 80'inin personel ve SGK devlet primi ödemelerine gittiğini görmekteyiz. Bu arada yatırım bütçesine bakıyoruz. Bu sene yatırım bütçesi 100 milyar lira gibi bir rakama yükseltilmiş yani ciddi bir artış var gibi gözüküyor. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine baktığımızda yüzde 9,15'ine denk gelmekte oysa bu oran 2000'li yılların başlarında hatta 1990'lı yılların sonlarında yüzde 19 ile 20 arasında değişmekteydi.
Şimdi şöyle bir soru sormak istiyorum size: Seçim bölgem Manisa'da, bilhassa Akhisar, Kırkağaç bölgesinde çok ciddi deprem fırtınası yaşandı, binlerce deprem arka arkaya yaşandı ve okullarda çok ciddi hasarlar oluştu, kimi okullar yıkıldı. Daha sonrasında depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkılması planlanan, yıkılan ve sağlamlaştırma yapılması için karar çıkan bir sürü okul var. Uzun zamandan beri Akhisar'da, Soma'da, Kırkağaç'ta okullar bu durumdan dolayı eğitim veremiyor ve ikili eğitim yapılmak zorunda, çocuklarımız sabahın kör saatlerinde çıkıp geç saatlerinde geri gelmek zorunda kalıyorlar. Bu bütçe yeterli olacak mı? Yani 100 milyar liralık yatırım bütçesi yeterli olacak mı? Önceki yıllarla karşılaştırdığımız zaman gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde aldığı payda çok büyük bir değişiklik yok, daha önceki yıllara bakarsak düşüş bile olduğunu görmekteyiz. Bütçe içerisinde ayrılan payda çok büyük bir değişiklik yok hatta düşüş olduğunu da görmekteyiz. Yani Manisa'da ve Türkiye'deki bu sorun ne zaman giderilecek? Bunu gidermek için de bu bütçe yeterli olacak mı?
Biraz evvel LGS'deki oranlardan bahsedildi, ben ortalama doğru cevaplardan bahsedeyim: En sonki LGS sınavında 20 tane Türkçe sorusu sorulmuş, ortalama 9,99 yani çocuklarımızın 20 soruda doğru ortalaması 10 Türkçede; inkılap tarihinde 10 soruda 6,06; din kültüründe 10 soruda 6,29; yabancı dilde 10 soruda 4,91 -5 değil- matematikte 20 soruda 5,95; fende 20 soruda 9,01; önceki yıllardaki oranlar da üç aşağı beş yukarı aynı. Yani şimdi, bu tabloya baktığımız zaman bu ülkede eğitimin iyi olduğunu kim iddia edebilir? Yani Türkiye'deki çocukları sınava sokmuşuz, bu sınav sonucunda giren çocukların 20 matematik sorusuna doğru ortalaması 5,95.
Bir de biliyorsunuzdur Sayın Bakan, dün Ücretli Öğretmenler Platformu Ankara'daydı; benden önceki milletvekili arkadaşlarımız da bahsetti. Sizin de bildiğiniz gibi, burada herkesin bildiği gibi bu insanlar asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Bakın, öğretmen bu insanlar, asgari ücretin altında maaş alıyorlar yani hangi devlet öğretmenini asgari ücretin altında bir maaşla istihdam eder? Asgari ücret ya! Bunların sigorta prim günleri çok az ve bu insanların emekli olabilme şansları, imkânları yok. Yani bu ücretli öğretmen uygulamasından bir an önce vazgeçilmesi lazım ve bu insanların da bir an önce kadrolu hâle gelmeleri lazım, kadrolu öğretmenlerin imkânlarından faydalanması lazım.
Ayriyeten, bir de MESEM denilen Mesleki Eğitim Merkezi uygulamamız var; esasında, bakıldığı zaman, uzun zamandan beri var. Ancak son yıllarda çok ciddi bir artış var öğrenci sayısında; 2021 yılında 159 binmiş öğrenci sayısı, şu an 1 milyon 400 bini geçmiş durumda. Şimdi, sizden önceki Bakanın zannedersem bununla ilgili -"dual" eğitim, Almanya'daki ikili eğitim- kitapları da vardı ama yani bu uygulama ile amaçlanan arasında çok büyük fark var. Yani şöyle bir şey, bu çocuklarımız -bunlar 14, 15 yaşındaki çocuklar- haftada bir gün okula gidiyor, haftada 1 gün eğitim görüyorlar; kâğıt üzerinde dört gün ama beş gün de iş yerinde çalışan çocuklar var. Sayın Bakanım, bu çocuklarla çeşitli kanallarda röportajlar yapıldı, hiç onlarla böyle bir röportaja denk geldiniz mi, bilmiyorum. Ben sahada da denk geldim, çocuklar "Yoruluyoruz." diyorlar; 14 yaşında, 15 yaşında çocuklar "Yoruluyoruz biz, tatilimiz yok, dinlenemiyoruz biz." diyorlar. Bu çocuklar çok istediklerinden o eğitim merkezlerinde eğitim görmüyorlar çünkü bu çocukların ücretlerinde şöyle bir şey oluyor: Bu çocuklara ilk üç yıl boyunca asgari ücretin yüzde 30'u kadar ücret veriliyor, dördüncü yılda da yarısı kadar ücret veriliyor ve bunun tamamı -geçen sene zannedersem bir yasal düzenleme yapıldı- İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanıyor. Zaten aileler çocuklarını örgün eğitime yollamakta zorlanıyorlar imkânsızlıklar yüzünden ve çocuklarımız da ister istemez, eskiden olduğu gibi -bundan otuz sene önce sanayide vardı "Eti senin kemiği benim."- çıraklık yapıyor, şu an yapılan şey ne yazık ki o. Bu âdeta bir çocuk işçiliğidir.
On İkinci Kalkınma Planı'nı incelemişsinizdir, orada 2053 hedefleri var; çok ciddi, iddialı hedefler var. Bu hedeflere ulaşabilmek esasında Bakanlığınızın, Millî Eğitimin performansına bağlı. Yani nedir bu? En büyük ilk 10 ekonomi arasında yer almayı hedefliyoruz, yüksek teknolojili imalat sanayisi üretiminin ihracat içindeki payını yüzde 3'ten yüzde 17'ye çıkarmak istiyoruz, en az 5 üniversitemizi dünyadaki ilk 100 üniversite arasına sokmak gibi bir hedefimiz var, en değerli 100 marka içerisine 5 tane Türk markasını sokmak gibi bir hedefimiz var; bu hedeflere ulaşabilmek için özüne baktığımız zaman fiziki sermaye kadar, belki fiziki sermayeden daha da önemli olan şey, beşerî sermaye yani üretim sürecine katılan iş gücüne ait olan, diğer üretim faktörlerinin daha verimli ve etkin kullanılmasına imkân sağlayan bilgi, beceri, tecrübe.
Şimdi, beşerî sermayenin Türkiye'mizdeki durumu ne? Dünya Ekonomik Forumu 2019 Küresel Rekabetçilik Raporu'nda mevcut iş gücü becerilerinde Türkiye'nin sıralamasını söyleyeceğim sizlere: İşbaşı eğitim konusunda dünyada 122'nciyiz, mesleki eğitimin kalitesi konusunda dünyada 128'inciyiz; bu, 2019, şu an yapsalar bence daha da aşağılarda çıkarız. Mezunların beceri donanımı konusunda 103'üncüyüz, dijital becerilerin varlığında -yani planda da ikiz dönüşümden bahsediliyor, dijital dönüşümden bahsediliyor- 116'ncı sıradayız. Peki, akademinin durumu ne? Ben daha önce başka bir bakanlık bütçesinde bir ilan okumuştum, gene okuyacağım size, yani üniversitenizde yayınlanan bir ilan. Gaziantep Üniversitesinde şöyle bir ilan yayınlandı: "Üniversitemiz Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Doktor Nihat Yıldırım'ın kayınpederi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakülte Sekreteri Ayfer Yıldırım'ın babası, Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Aykut Direzinci'nin dedesi, Rektörlük Özel Kalem Aysun Şahan'ın dedesi vefat etmiştir." Allah rahmet eylesin. Şimdi, bu ilan esasına bakıldığı zaman Türkiye'de akademinin ne hâlde olduğunu bizlere gösteren bir örnek. Bu ilan esasında nepotizmin akademi içerisinde hangi boyutlara geldiğini de bizlere gösteren bir şey, herkes akraba. Yani bir ilanda... Tabii, ben akrabalık ilişkilerini o kadar beceremiyorum da... Yani teyze çocukları, hâlâ çocukları falan da var anladığım kadarıyla. Neyse, durum ne yazık ki bu. Burada rektör...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakırlıoğlu, süreniz bitti.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bir dakika daha verirseniz sevinirim.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Şimdi, rektör atamalarına bakıyorsunuz, bu atamalarda liyakatin olmadığını, tek kriterin de sadakat olduğunu görüyorsunuz. Yani öyle rektörlerimiz var ki makale yazmış, makalesine bir tane atıf yok. Şimdi, ben bir şey sormak istiyorum size: Hedef konulmuş 2053 hedefi, On İkinci Kalkınma Planı'nda ve demişiz ki "İlk 100 üniversitede 5 tane Türk üniversitesi olacak." Şu anda ilk 400'de yok zannedersem, ilk 500'de 3 tane üniversitemiz bulunmakta. E, böyle insanların rektör koltuğunu işgal ettiği bir ülkede bizim ilk 100'e 5 tane üniversite sokma şansımız, imkânımız var mı?
Her şeye rağmen bütçenizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.