| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 13 .11.2023 |
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün gün konuştuk, herkesin dilinde aynı cümle var: "Tarım stratejik bir konudur." Herkes bunu bildiği hâlde sorunumuz ne peki? Vizyon meselesi, tarıma yönelik algı ve bakış açısı, tarımın kaybolan itibarı, söylemden eyleme geçmeyen irade eksikliği diye düşünüyorum. Sayın Bakanım, tarım, hayvancılık, turizm ve lojistikte ülkemiz dünyada bir numara olabilir; bu, temenni ve duygusal olarak söylenmiş bir cümle değil. 2 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip bir bölgenin ortasında kaç ülke var? Dünya nüfusunun yüzde 50'sine beş saatlik uçuş mesafesinde ulaşabilen kaç ülke var? "On iki bin yıllık ziraat yapılan bu topraklarda tarım neden bu hâlde?" diye soran kaç kişi var?
Ülkemizde çiftçilik yapanların sadece yüzde 4,8'i 18 ile 32 yaş aralığındadır, nedenini düşünüyor musunuz? Köyler boşaltıldı, köylerde eğitim, sağlık hizmetleri ve ulaşım kalmadı, sosyal güvence arayış beklentileri kalmadı, köy okulları kapandı, sağlık ocakları, Jandarma karakolları kapandı dolayısıyla köyler boşaltıldı. AK PARTİ iktidarı geldiğinde tarım nüfusu ülke nüfusunun yüzde 25'iydi; bu orana nasıl düştüğünü merak edenler, Avrupa Birliğinin tavsiye kararlarıyla tarım nüfusunu azaltmaya yönelik projeleri hayata geçiren yirmi bir yıllık Hükûmet programlarına bakabilirler. Avrupa Birliğinin tuzağına düştüğünüzü ve o tuzağın gönüllü elçisi olduğunuzu kabul edin lütfen.
Sayın Bakan, aile çiftçiliği desteklenerek, düşük faizli çiftçi kredileri verilerek destek ve hibelerle gençlerin tarıma yönelmesi sağlanmalıdır; ithalata dayalı girdiler, dövize endeksli maliyet artışları ortadan kaldırılmalıdır. Gübre, ilaç, kimyasal nitrat ve tohumu içeren döviz paketleri çiftçinin belini büküyor. "85 milyon nüfusu yerel tohum ve bir avuç çiftçiyle doyuramayız." anlayışı derhâl değiştirilmelidir. 57'nci Hükûmet döneminde Tarım Bakanı "Yerli tohum, yerli cins hayvan üreteceğiz." diye konuşurken, söylerken, çalışırken alay edenler "Alper Tunga fasulyesi, yok, Ötüken portakalı." diyenler ama "Washington portakalı" demeye de hiç utanmadılar. Dolayısıyla, biz İsrail'den tohum ithal edip çiftçiyi şirketlere mahkûm ediyoruz; sonra, kahvelerde, zincirlerin önünde İsrail'i protesto ediyoruz, kola döküyoruz. Eğer protesto edilecekse protesto eden arkadaşlar önce Tarım Bakanlığında bu tohum meselesini bir çözmeli. Emperyalist ülkeler işgal ettiği ülkelerde ilk önce tohum yasası çıkarıyor; bunu hiç düşünmediniz mi?
Sayın Bakanım, iyi, temiz ve sağlıklı gıda için aile çiftçiliğini desteklememiz gerekiyor. Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler 2014 yılını Aile Çiftçiliği yılı ilan etmişti, hatta bunu üç sene boyunca da devam ettirdiler. Sebebi ise dünyanın kurtuluşu için küçük çiftçinin desteklenmesi zorunluluk olarak görülüyor; bizim de kurtuluşumuz buradadır. Çok uluslu şirketlerin ve yabancı ülkelerin tohumlarını kullanarak üretim yapan bir ülke, var olma savaşını kaybeder. Buğdayın ana vatanı bizim ülkemizdir. Buğday tohumu ithal ediyorsanız, yetmezmiş gibi, buğdayı da ithal ediyorsanız bu korkunç bir durumdur. Maalesef, Türk tarım ve hayvancılığı yabancı şirketlerin, ithalat lobilerinin ve tarıma yönelik yanlış algıların işgali altındadır.
Tohumda, gıda ve gıda bağımlılığında hangi noktadayız? Ben cevabını vereyim: Dışa bağımlıyız; mısır tohumunun yüzde 80'i, ayçiçeği tohumunun yüzde 75'i, soyanın yüzde 95'i, şeker pancarının yüzde 100'ü... Temel gıdalar Türkiye'nin her bölgesinde yetişebilir, her bölgemizin, her ilimizin kendi gıdasını üretecek potansiyeli var ancak bu yönde bir irade olmalı. Bugün, Paris kenti tükettiği gıdanın yüzde 15'ini binaların üzerinde tarımdan karşılıyor. Biz, binaların üzerindeki tarımı geçtik, tarım arazilerimizi işleyemiyoruz.
Sayın Bakan, münhasır ekonomik bölge ilan etmediğimiz için -burası çok önemli- Ege ve Akdeniz'de büyük bir gelir kaynağından mahrum kaldığımızı kim biliyor? Suyun altında orkinos balığını avlayamadığımız için yıllık 400-500 milyon dolarlık bir cevheri İtalyanlarla, İspanyollarla, Mısırlılarla ve Yunanlılarla paylaşıyoruz. Bizim balıkçılarımız Yunan sınırına girer girmez işlem yapılıyor, Mısırlılar öyle ama biz kimseye bir şey yapmıyoruz. Aynı şey dünyanın en kaliteli kırmızı karidesleri için de geçerli. Münhasır ekonomik bölge ilan etmediğimiz için doğal zenginliklerimizi başkalarıyla paylaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - İlave süre veriyorum Sayın Arslan.
Buyurun.
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Daha orkinosu, kırmızı karidesi millî, yerli hâle getirememişiz. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, en fazla üretilen et kanatlı et yani beyaz et tavuk; Türkiye, dünyada da bu konuda çok ileri düzeyde ama neden öyle? Bu tavuk üretiminde ve hazırlanmasında çok aşırı su tüketiliyor. Avrupa Birliği fonları özelikle bunu bize destekliyor. Bu konuda da gelecek dönemlerde kuraklık düşünülerek daha ciddi tedbirler almalıyız. Kendi coğrafyasında iklim krizini dikkate alarak yaptıkları bu desteği bizim de iklim krizi ve kuraklık çerçevesinde ele almamız gerekiyor. Avrupa'ya tavuk satacağız diye iklim değişikliği ve kuraklığı dikkate almadan hareket etmemiz ileride çok büyük sorunlar çıkaracaktır.
Özellikle büyükşehirlerde artan hobi bahçeleri problemi çığ gibi büyümeye başladı. Birinci sınıf tarım arazilerine yapılmaktadır. Bu konuda Bakanlığımız ciddi tedbirler almak zorundadır.
Daha konuşacak çok şey var, zamanım tükendi.
Türk tarımını ve hayvancılığı şaha kaldırmak...