Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 13 .11.2023 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli bürokratları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, tarım sektörü çok önemli bir sektör, bugün çok önemli bir Bakanlığı konuşuyoruz; zaten konuşmalardan da ve toplantıya olan teveccühten de herhâlde bu anlaşılıyordur. Stratejik bir sektör tarım sektörü. Dünya ölçeğinde de bir taraftan nüfus artışı devam ediyor, gıda talebi hızla artıyor, bu anlamda hemen hemen bütün ülkeler tarım sektörlerini ciddi olarak destekliyorlar. Tarım sektörünün birkaç fonksiyonu var; ülkenin gıda ihtiyacını karşılıyor, onu söyleyelim. Bakın, 2023'te 86 milyon kişilik bir nüfusumuz var, bunun için de sığınmacıları buraya eklemedik, onlar da var, 57 milyon turist bekleniyor yani yaklaşık 143 milyon kişinin gıda ihtiyacı karşılanacak. İhracat yaparak döviz kazandıracak sektör, istihdam sağlıyor, hâlâ önemli bir pay var ve sanayi sektörüne ham madde ve girdi sağlayan bir sektör. Fakat tarım sektörü öyle bir sektör ki sanayi gibi değil, sanayi sektöründe bir binayı yaparsınız içine makineleri koyarsınız, gerekirse 3 vardiya sekizer saatten aralıksız çalıştırırsınız ama tarım öyle değil; hava koşullarına, iklim koşullarına bağımlı; bunun kuraklığı var, seli var, dolusu var, tarımsal hastalıklar var. Bu anlamda özel olarak dikkatle izlenmesi, gözlenmesi ve desteklenmesi gereken bir sektör.
Diğer taraftan tarımda King kanunu var; üretim ile fiyat arasında ters ilişki var, üretimin çok olduğu yıllarda ürünün fiyatları aşağı düşüyor, talep arz dengesizliği var. Bu yüzden de dünyanın bütün ülkeleri tarımı destekliyorlar. Bakın, bugün Avrupa Birliğinin ortak bütçesinin üçte 1'i tarıma ayrılıyor. Bugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa içinde Fransa'sı, Danimarka'sı, Hollanda'sı, Fransa'sı, bunların hepsi de ciddi anlamda tarıma destek veriyorlar, çiftçilerine ve hayvancılarına. Çin Afrika'da yerler kiralamış, tarımsal arazi kiralamış, orada üretim yapıyor, hem gıda ihtiyacını karşılıyor hem o anlamda ihracat yapıyor. Fakat ilginçtir, bize baktığımız zaman Türkiye ölçeğinde tarımın son derece sahipsiz olduğunu görüyoruz. Tarımın millî gelir içindeki payı yüzde 5,5; yüzde 6, değişiyor çeyrekler itibarıyla yıllarda ama istihdam içindeki payı yüzde 15, yüzde 16'lar seviyesinde. Yani çalışanların yüzde 15'i çalışıyor ama katma değerin yüzde 5'ini üretiyor, aslında bu da sektörün ne kadar sıkıntılı olduğunu gösteriyor. Yani bunların... Bakın, bugün gelişmiş ülkelerin hepsinde bunlar başa baş gidiyor, belki tarımın katma değeri içindeki payı diğer sektörler daha hızlı büyüdüğü için artıyor ama birbirine yakın bir oran var.
Tarım ürünleri dış ticaretini Türkiye için söylediniz, çok ilginçtir, 2003-2023 dönemini aldım; ihracat 319 milyar dolar, ithalat 315 milyar dolar; dış denge, dış fazla, sadece 4,3 milyar dolar bir fazla var ve onu kendi içinde gıda ürünleri ve tarımsal ham maddeler diye ayırırsanız gıda ürünlerinde fazla var fakat tarımsal ham maddelerde Türkiye çok ciddi bir ithalatçı konumunda. Yani tarım sizin sunuşunuzda yaptığınız gibi parlak bir görüntü sergilemiyor, hem ekonomi içindeki... Rakamlar var, bunlar hepsi devletin rakamları, eğer varsa itirazınız beraber konuşuruz.
Kayıt dışılığın en yüksek olduğu sektör. Türkiye'de yüzde 80, tarımda çalışanların yüzde 80'i kayıt dışı çalışıyor; ücretsiz aile işçiliği özellikle kadın iş gücü açısından son derece belirleyici ve ciddi bir problem. Sorunlar açısından geldiğimizde şunu görüyoruz: Kendi kendine yeterlilik diye bir durum yok; hububatta, bakliyatta, yağlı tohumlarda ve kırmızı ette Türkiye ithalatçı konumunda; sebzede ve meyvede ihracatçı bir konum var ama onun dışında temel sektörlerde Türkiye ithalatçı. TÜİK'in rakamları var, en son; buğday yüzde 87,3 -yani yurt içi üretimle talebin ne kadarının karşılandığı- arpa yüzde 66,8; mısır yüzde 76,6; pirinç yüzde 75,4; ayçiçeği yüzde 59,6; soya yüzde 6; yani bunların hiçbirinde Türkiye kendi kendine yeterli değil.
Gıda fiyatları, girdi fiyatları artıyor. Mazot 2002 yılında -hani hep yaptınız ya, AKP dönemini koyuyorsunuz ortaya "Dönem başında şöyleydi, sonra şuraya geldik." diyorsunuz- 2002 yılı ortalaması, mazot 1 lira 10 kuruşmuş, şu anda 38 lira 60 kuruşlar seviyesinde, tam 35 kat artmış; üre ton başına 237 liraymış, 14.250 lira olmuş, 60 kat artmış; DAP 354 liraymış, 19.600 lira olmuş, 55 kat artmış fakat ürün fiyatları ne yazık ki ortalama 20-25 kat artmış. Girdi fiyatlarının çok arttığı, ürün fiyatlarının ona yetişmediği bir pozisyonda Türkiye'nin çiftçisi gittikçe yoksullaşıyor. Fakat ilginç olan şu; üretici kazanmıyor, tüketici de pahalıya yiyor yani bu şunu gösteriyor aslında: Üreticiden tüketiciye gelen zincirdeki aradaki fiyat farklarına, ekonomik terimiyle ticari marjlara anlaşılıyor ki perakende ve toptan ticaret kesimi el koymuş bir durumda -yani halciler, süpermarketler- böyle çarpık bir yapı var.
Yoksulluk artıyor ve kırdan kente göç artıyor. Göçün iki tane temel dinamiği vardır -literatürde de- birine çekici faktörler, birine itici faktörler denir. Çekici faktörler şehirlerin daha iyi imkânlara sahip olmasıdır; eğitiminden sağlığına kadar aileler için. İtici faktörler ise insanların artık orada yaşamasını imkânsız kılacak bir biçimde şartlarının kötüleştiği ve yoksullaştığı bir pozisyona işaret ediyor. Son dönemde özellikle tarımdaki göçün temel dinamiği itici faktörlerdir çünkü tarımda yoksulluk gittikçe artıyor.
Tarımda planlama yok; arz açığı olan ürünlerin Türkiye'de üretilmesi gerekirken, hiçbir planlama olmadan, tamamen piyasaya bırakılmış, o sene ürün çok iyi para ederse bir sonraki sene herkesin o ürünü ürettiği bir yapı var.
Kuraklık çok ciddi bir problem su kullanımı açısından. Ben İzmir Milletvekiliyim. Benim çocukluğumda pancar motorlarıyla 3 metreden, 5 metreden su çıkardı; şu anda Küçük Menderes havzasında, Bakırçay havzasında 350-400 metreden su çıkıyor. Hiçbir su yönetimi yok; yağmurlama, damlama gibi sistemler yok. Aynı zamanda da bu mısır silajı ekimi, bu çok ciddi su alan... Yani dünya değişiyor, iklim değişiyor; buna uygun bir su yönetimi olması gerekir ama ne ürün planlaması var ne de su planlaması var. Tarım iş kanunu yok; aslında özel bir sektör, kendisine göre bireysel çalışma ilişkilerini belirleyecek çok özel bir kanununun olması gerekir.
Tarımsal destekleme politikaları istikrarsız. Sizin -AKP'nin- iktidarda olduğunuz yıllarda, baktığımız zaman, önce doğrudan gelir desteği gibi son derece yanlış bir sistem oldu, havza bazlı bir üretim sistemi oldu, başarısız oldu; yani böyle âdeta yapboz tahtasına dönmüş bir durumda.
Tarımsal destekler yetersiz. Bakın, mazot desteğine baktım biraz önce; bu sene, önümüzdeki sene için toplam 91,5 milyar liralık bir tarımsal destekleme var -devletin rakamlarını veriyorum- mazot desteği 16,1 milyar lira. Ben de bir hesap yaptım; çiftçi bir yılda yaklaşık 3 milyar litre mazot kullanıyor, "3-3,5 milyar." diyor ama ben 3 milyarı aldım; 38,96'yla, mazotun bugünkü litre fiyatıyla çarptım, 117 milyar çıkıyor; ondan sonra da mazotun ne kadarı vergi diye baktım, toplam vergi -mesela mazotun şu anda TÜPRAŞ çıkışı 21 lira 81 kuruş, üzerine 15 lira 34 kuruşluk bir vergi geliyor, ÖTV artı KDV ve pompa satış fiyatı 38,5 liraya çıkıyor- 46 milyar lira yani çiftçi devletten 16 milyar lira mazot desteği alıyor ama mazot kullanırken 46 milyar lira vergi ödüyor; bu mudur verdiğiniz destek çiftçiye? Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda önerimiz çok açık ve net, uzun zamandır söylüyoruz: Çiftçinin ve hayvancının tarımsal amaçla kullandığı mazottan vergi alınmamalı, vergiler kaldırılmalı.
Tarımsal destekleme politikası... 2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi çok açık ve net; tarımsal destekleme programlarına bütçeden ayrılan payın millî gelirin yüzde 1'inden az olamayacağı hükme bağlanmış; ilk yıllarda, 2007 yılında yüzde yarımlar seviyesindeymiş, hiç yüzde 1'ler olmamış, hatta 2007'de binde 6, sonra yaklaşık binde 5'ler, binde 4'ler seviyesinde gelmiş, son yıllarda ise binde 2,5'lara düşmüş, en son -2024 rakamı- binde 2,2. Ben de bir hesap yaptım, 2007-2024 döneminde tarımsal desteklere... Çünkü sizin sunuşunuzda da bir hesap var Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Türeli, süreniz doldu, toparlayalım.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Birkaç husus daha var, onu söyleyeceğim Sayın Başkan.
Tarımsal destekler, verdiğiniz destekler... Yani yıl itibarıyla ne kadar destek vermişsiniz? 358,4 milyar lira destek vermişsiniz Sayın Bakan. Oysa yüzde 1 olarak verilmesi gereken destek 1,2 trilyon lira olmalıydı; buna göre, çiftçiye yaptığınız eksik ödeme 852 milyar lira fakat bu ilginç, tabii o yılın fiyatlarıyla hesaplanmış bu yani örneğin 2007 yılındaki 3,5 milyarı bugün 3,5 milyar sayarsak... Oysa bunu fiyatlarla bugüne getirmek gerekir, sizin de sunuşunuzda böyle bir hesap var. Ben de bunu 2023 yılının tarım üretici fiyatlarıyla bugüne getirdim; çiftçinin alacağı 2,6 trilyon lira. Şaka gibi değil mi? Vermemişsiniz bu paraları ve bunlar bir biçimde bu çiftçinin hak ettiği paralar. Bugün onu vermiş olsaydı Türkiye apayrı bir yerdeydi. Ciddi anlamda bir destektir bu ve bu desteği tabii belli bir sistematik içinde, belli bir performans içinde verme ihtiyacı vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen toparlayalım.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani aslında burada sizin sunuşunuzda yaptığınız, çizdiğin gibi bir portre ne yazık ki Türkiye'de yok; keşke öyle olsaydı, hepimiz isterdik, sonuçta burada milletvekili olarak memleketin sorunlarını konuşuyoruz, ne olması gerektiğini, nasıl çözüleceğini söylüyoruz ama ne yazık ki öyle değil.
Son olarak şunu söyleyeyim, böyle bitireyim: Tarım ve Orman Bakanlığından atama talepleri var, atama bekleyenler var; ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veterinerler, su ürünleri mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, biyologlar -inanın her gün yağmur gibi yağıyor mailler- bu insanlar eğitim gördükleri alanda çalışmak istiyorlar ve bunun yeri de sizin Bakanlığınızdır, bu atamaları yapmanız gerekiyor bir an önce. Bu konuyu zaten tekrar sorularda da konuşuruz. Bu konuda bir düşünceniz var mıdır, atamaları ne zaman yapacaksınız? Çünkü bütün Türkiye'nin gözü kulağı bugün buradaki Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında diyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.