Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 13 .11.2023 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, Bakanlığımızın kıymetli mensupları, değerli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığının 2024 yılı bütçesini görüşüyoruz. Öncelikle, bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bugün sözlerimi tarım ve orman odaklı iki bölüm hâlinde ifade etmeye çalışacağım ancak son yıllarda yaşanan orman yangınlarının acısı biraz bu alana yoğunlaşmayı zorunlu kılmış gözüküyor.
Sayın Bakanımızın detaylı sunum ve bilgilendirmesi için teşekkür ederiz.
Dünyanın içinden geçtiği salgın hastalıkla beraber tarım ve tarım ürünlerinde yaşanan gelişme ve değişiklikler tüm dünya toplumlarının olduğu gibi bizim toplumumuzun da ana gündemi olmaya devam ediyor. Gelinen süreçte tarımın millî ekonomilerin vazgeçilmez unsuru olma özelliğini artırarak devam ettireceği kabul edilmektedir. Gerek iklim değişiklikleri gerekse ülkelerin tarım politikaları konuyu son derece önemli hâle getirdiğinden tarım politikalarında, siyasi mülahazalar ötesinde, yarın karşılaşılacak sorun ve sıkıntıları gidermeye yönelik yeni çalışma metodolojisi belirleme yönünde hareket edilmesi son derece önemlidir. Eğer tarımda çok çeşitli sıkıntı ve endişelerden, üretim tüketim dengesizliğinden, çiftçi girdilerinin pahalılığından, üretilen mahsulün değerlendirilememesinden, tarla-pazar ilişkisinin anormalliğinden bahsediyorsak, hele Bakanlığın ciddi takip ve kontrol mekanizmasına rağmen şikayet ediliyorsa eksik kalan aksaklıkların üzerine gidilmesi önemlidir ve doğrudur.
Şehirleşmenin 1950'den sonra başka bir şekil aldığını biliyoruz, atılacak her doğru adımın karşılık bulacağına inanıyoruz. Tarımsal katma değerde dünyanın ilk 10'u arasında yer alan bir ülke olarak dünyadaki değişimleri ve eğilimleri yakından takip etmemiz gerektiği bilinen bir gerçektir. Kırsal alanlardan şehirlere bir göç hareketi olarak önümüze çıkan tablo, tarımda ve hayvancılıkta zayıflamayı beraberinde getirmiş, buna karşı alınan tedbirler, teşvikler bunu kısmen telafi etmiş olsa bile risk hâlâ devam etmektedir. Üstelik, iklim değişikliklerine bağlı olarak kuraklık ve bazı bölgelerde aşırı yağmur bu belirsizliği artırmaya devam edecek gibi duruyor. Yerinde yönetimi öne çıkararak yerinde ve yerelde müdahale, aşağıdan yukarıya doğru katılımcılığı esas alan yeni çıkışları zorunlu hâle getirmiş bulunmaktadır. Bütün bu çalışmaları yaparken kaliteyi, örgütlülüğü, etkinliği teknolojiden de istifade ederek hayata geçirme noktasındaki gayretinizi takip ve takdir ediyoruz. Son zamanlarda piyasada oluşan fiyat hareketliliği tarımdaki performansın önemini, tarım ürünlerinin sofraya kadarki sürecinin şeffaf, takip edilebilir olmasının önemini bize hatırlatmaya devam ediyor.
Sözlerimin hemen başında belirttiğim, orman yangınları süreci, bizim bu alana yönelik tüm çalışmalarımızı yeniden detaylandırarak, orman ve ormancılık adına yeniden "bismillah" demenin vaktidir. Artık devlet ormancılığından millet ormancılığına geçişin yollarını, mevzuatı ve kanuni altyapıları hazırlamayı başarabildiğimiz kadar orman ve ağaç sevgisinden bahsedebileceğiz. Daha önceleri bahsettiğimiz ve önemsediğimiz orman kaynağını artırma çalışma ve başarısını bugün biraz daha farklılaştırarak orman kaynaklarını her türlü sabotaj, ihanet ve terörist saldırılarına karşı korumanın, kollamanın mücadelesini de bu başarının temel dayanağı olarak görme durumundayız. 22,5 milyon hektar orman alanına sahip ülkemizde son on yılda yaklaşık 25 bin orman yangını yaşanmış. Yılda yaklaşık 10 bin hektar imha olurken yangınların yüzde 85'inin insan kaynaklı olduğu ifade ediliyorsa insan-orman ilişkisinin ne olması, nasıl olması gerektiğini yeniden gözden geçirmemizin şart olduğu anlaşılacaktır. Dünyanın can damarı, su kaynakları ve ciğerleri mesabesinde olan ormanların muhafazası, bakımı elbette Bakanlığınızın ihmal etmediği, edilmeyeceği görev alanı olmakla beraber, her bir insanımızın bu duygu ve düşünceyle ormana bakması, her bir ağacı, canı, börtü böceği yaşatma mecburiyeti aklından çıkarmaması gereken vatani bir görevdir.
Son yıllarda, özellikle yaz aylarında yangın haberlerini okumak, duymak, görmek; tarifsiz bir acının içimize bir ok gibi saplandığı günlere ve gecelere şahit olduk. Bakanlık personelinin gece gündüz, dağ taş, sarp kaya demeden ateşe karşı verdiği mücadeleyi takdir etmemek mümkün değil elbette. Orman varlığını büyütme iddiamız, kararlılığımız ve başarımız, yanan içimizi yeniden yeşertme mücadelemiz, hain ve sinsi emellerin üstesinden gelecek millî bir dayanışmanın sembolü olacaktır. Teknolojinin tüm imkânlarıyla, yanan alanlar sevgiyle, ilgiyle en kısa sürede canlandırılmalı, dost ve düşman bunun bilincinde olduğumuzu bilmeli diye düşünüyorum.
2018 yılı bütçesi görüşülürken "Devlet ormancılığından millet ormancılığına geçişin yollarını açmayı başarabildiğimiz kadarıyla orman-ağaç sevgisinden bahsedebileceğiz. Ormana sahip çıkma, ormanı gözü gibi koruma eğitim ve kültürünü toplumun her kesimine aşılayabildiğimiz kadarıyla bu geçişi sağlayabileceğimiz aşikârdır." ifadesini kullanmıştım ve "Hedef ve strateji olarak ulusal bir ormancılık seferberliğini, münhasıran Bakanlık programları çerçevesinde kalmayıp bu anlayışın bir genel program gibi devamlılığı olan programlar çerçevesinde ve ülke halkının tamamının katılımcılığını sağlayarak temin edebilmeliyiz." diyerek tamamlamıştım. 11/11/2019'da 11 milyon fidan dikimi ve bunun her yıl tekrarlanmasını bu alanda ciddi bir adım olarak görebiliriz. Bu çalışmaların başarı performansıyla ilgili zaman zaman bilgilendirme yapılması doğru olacaktır. Bu anlayışın ve düşüncenin bakanlıkların birleştirilmesiyle beraber yeni yol haritalarının çizilebileceği öngörüsüyle aynen zikredilmesini gerekli gördüğümü ifade etmek isterim.
Orman kaynaklarının korunması, biyolojik çeşitlilik, ormanların sağlık, canlılık ve entegrasyonu, ormanların üretim kapasitesi ve fonksiyonları, ormanların koruyucu ve çevresel fonksiyonları, ormanların sosyoekonomik fonksiyonlarını takip etmek, iyileştirmek yeni süreçte başlı başına emek, zaman, teknik donanım ve çalışmayı da gerekli kılacaktır. Orman bir yaşama alanı, bir yaşamdır da. Orada var olan ve var olması arzulanan sadece ağaç görüntüsü olamaz; oradaki börtü böcek, bitki örtüsü, hayvanlarıyla canlılığı içinizde hissedebileceğiniz güzellikte tutmayı nasıl başaracaksınız? İster doğal afetlerle ister erozyonla isterse yangınla yok olup gidenin ciğerlerimizin olduğu bilincini içselleştirebilirsek bütün bu negatif sonuçları yaşamadan engelleyecek tedbirleri de hayata geçirme mecburiyetini unutmamak durumundayız.
Anayasal güvence altına alınmış ormanın -mevzuatının- buna bağlı olarak tümüyle getirisi, götürüsüyle hangi çalışmayı yaparsak daha etkin, kalıcı ve gelecek nesillere devredilebilecek varlık olması sağlanabilecektir? Bu belki de yeni dönemde de en önemli yoğunlaşma alanı olacaktır, olmalıdır. Orman kaynağını arttırma çalışmalarını Veysel Eroğlu Bakanımız hararetle her bütçe görüşmelerinde tablolar hâlinde önümüze koyar hatta o görüşmelerde espri olsun diye "Park, bahçe ağaçlandırma çalışmalarını da orman varlığının arttırılması kapsamında sayıyor musunuz?" diye Komisyon üyelerimizle kendisine takılırdık.
Orman-insan ilişkisi ormandan ürkülmemesi gerektiği bir alana taşınabilmeli. Orman muhafaza, gümrük muhafaza, Allah muhafaza deyişinin içine sıkıştırılmış duyguların ve yanlış anlaşılmaların düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu da doğal kaynakların başında gelen ormanların koruma-kollama dengesini muhafaza ederek işletilmesi, insanımızın usulüne uygun bu kaynakları kullanmasıyla başarılmalıdır. Takip edebildiğimiz kadarıyla her hâlükârda orman varlığında bir artış olduğu kabul edilmektedir ancak bu artışın ve kalitenin de artırılması çalışmaları hiçbir şekilde ihmal edilmeden devam ettirilmelidir. Çiftçinin dünyası için, mutluluğu adına, bugün burada dünyanın sürüklendiği -adına ne derseniz deyin- düzensizlik düzeni içinde belki arpa, buğday, çay, pancar, fındık, mısır ve diğer gıda ürünleri için söylenecek her sözün başlı başına bir anlamı olacaktır.
Değerli Bakanım, iki konuyu münhasıran gündeme getirmek istiyorum. Az önce bahsedildi ama fındık zararlısı, gündemde olan bu kokarca saldırısı ve salgınıyla ilgili detaylı bir bilgilendirme yaparsanız çok makbule geçer. Ayrıca, son zamanlarda ciddi gündem olan sözleşmeli tarım üretim modeliyle ilgili olarak Komisyonumuzu da bilgilendirirseniz, bu da önemli bir konu çünkü çok fazla üzerinde konuşulan ve hâlâ milletin kafasında net bir bilgi olmayan bir husus.
Bu hayvan sayılarıyla ilgili olarak ben bir espri yaparak bitirmek istiyorum. Bakanlık çalışması vardı Kocaeli'de. İşte, Kocaeli'deki hayvan varlığıyla ilgili olarak bir değerlendirme yapıyorlardı: "İşte şu kadar büyükbaş, şu kadar küçükbaş, şu kadar kümes hayvanı var." Konuşmayı Bakan Yardımcımız bitirdikten sonra ben söz aldım, dedim ki: "Sayın Bakanım, bu sayıda bir eksiklik var; benim bahçede 5 tane tavuk var, onu saymamışsınız!" Biz o sayımda bir eksiklik olmadığına inanıyoruz.
Öncelikle, hedefi, tarımda ve hayvancılıkta kendine yeterli olmayı başarabilecek gelecek günler için bolluk ve bereket kapısı aralaması temennisiyle bütçemizin hayırlı olmasını diliyor ve çalışmalarınızda başarı dileklerimle hazırunu saygıyla selamlıyorum.