KOMİSYON KONUŞMASI

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Ya, valla bu Bakanlıkta çok heyecanla beklemezdim ben sizin yerinizde olsam.

Şimdi, genelde -Sayın Kırkpınar'ın da söylediği gibi- ben ilk olarak sunumlara AK PARTİ döneminde yapılan iyi şeyleri söyleyerek başlıyorum ki yapıcı bir muhalefet oluşturalım. Dün de bu amaçlarla bilgisayarın başına oturdum ve 2 tane alanda ben hakikaten güzel bir şey bulamadım; bir tanesi Tarım ve Orman Bakanlığı, ikincisi de -yarın konuşacağız- Millî Eğitim Bakanlığı. Yani bunlarda hakikaten izlenen politikalara çok doğru, güzel şeyler söylemek çok kolay değil.

İlk önce, sunumunuzu dikkatle izledim Sayın Bakanım, iki eksiklik var: Bir tanesi tarımda bu kadar büyük gelişmeler olduktan sonra bir şeyi açıklayamıyorsunuz; dışarıya baktığınız zaman bütün anketlerde, sokakta bizim duyduğumuz şey yüksek gıda enflasyonu. Ya, tarımda bu kadar büyük başarılar varsa neden biz bu kadar yüksek bir gıda enflasyonuyla, dünyanın en yüksek gıda enflasyonuyla karşı karşıyayız? Ben bunu hem bundan sonra bize vereceğiniz cevapta hem de AK PARTİ'li arkadaşlarımızın yapacağı sunumlarda hakikaten merak ediyorum. Yani tarımda bu kadar büyük başarılara imza atmışken bizim gıda enflasyonumuzun en azından dünya ortalamasının 6 katı olmasını beklemezsiniz, dünya ortalamasıyla paralel olmasını beklersiniz. İkincisi, sizler burada yine bir sunum yaptınız, kapsamlı bir sunum yapmadınız belki ama bir sunum yaptınız, bu yaptığınız sunumun Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçesinde karşılığı yok. Birazdan bunlarla ilgili sizlere tekrardan detaylı bilgi vereceğim.

Şimdi, istatistikler... Eğer bu istatistikleri bizi gerçekten yanıltmak için söylüyorsanız eyvallah, bu kötü bir şey ama tamam. Fakat bu istatistiklere kendiniz de inanıp tarımın geldiği noktayı övüyorsanız o zaman bence durum çok daha kötü.

Gerçeklerden biraz kopuk bir sunumdu; neden? Çünkü iklim değişikliği neredeyse hiç yoktu. Türkiye'nin en büyük problemidir -benden önceki değerli konuşmacılar da bahsetti; iklim değişikliğinden neredeyse hiç bahsetmediniz. Bakın, kır-kent entegrasyonu son dönemlerde başta sosyologlar ve tarımla uğraşanların en çok çalıştığı şeydir, artık kır ile kent birbirine geçti. Bunların içerisinde öyle alanlar var ki -mesela, İstanbul'daki Çatalca gibi- tarım da yapılıyor, sanayi de var. Biz buradaki sosyal yaşamı nasıl düzenleyeceğiz, buradaki tarımsal faaliyetleri nasıl düzenleyeceğiz? Çiftçi yaşından neredeyse hiç bahsetmediniz -birazdan başka konuşmacılar da bahsedecek- çiftçilerimiz maalesef yaşlanıyor.

Sonrasında, öyle önemli konular var ki sizin sunumunuzda bizim görmediğimiz, bunlardan ben daha fazla bahsetmenizi isterdim. Mesela arıcılık, dünya bal üretiminde biz 2'nciyiz, arıcılık yok, tek bir cümle bile yoktu yanlış hatırlamıyorsam, belki de bir cümle vardı bu depremden dolayı.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Var, var "Bal üretiminde şu kadar, şuraya geldik." diye.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Yani ikincisi balıkçılık, üçüncüsü tütün yok. Yani biz gıda milliyetçiliğinden bahsediyoruz "Türk tütünü" diye sizin dünyaya verdiğiniz bir tütün var, tütünden neredeyse hiç bahsedilmedi. Daha sonra, fındık yok, dünyadaki üretimin üçte 2'si bizde. Ondan sonra, pamuktan bahsetmedik. Yani baktığınız zaman bir yanda "Gıda milliyetçiliği" diyorsunuz, öbür tarafta dünyaya mal edilmiş bizim ürünlerimiz var; Türk tütünü var, Türk fındığı var, pamuğu var, bunlardan o sunumda neredeyse hiç bahsetmemişsiniz. O bakımdan bu, gıda milliyetçiliği söylemiyle çok uyumlu değil.

Bir de Sayın Erdem, biz birçok konuda benzer düşünürüz, fikir alışverişinde bulunuruz, Ziraat Bankası kredilerinden bahsedildi, bu Ziraat Bankası kredilerinin ne kadarı gerçekten tarımsal amaçlı kullanıldı? Burası bir soru işareti. Mesela biliyoruz, Ziraat Bankasının kredilerinin önemli bölümüyle AVM'lere kredi verildi; bunu biliyoruz çünkü Ziraat Bankasının elinde geri dönmeyen kredilerden oluşan AVM stoku oluştu. Gelin, şöyle bir şey yapalım: Ziraat Bankası bundan sonra sadece ama sadece çiftçiyi desteklemek için, tarımı desteklemek için kredi kullansın. Yani kuruluş amacı bu ama biz biliyoruz ki -burada isimleri zikretmeye gerek yok- Ziraat Bankasının elinde geri dönmeyen kredilerden oluşan bir AVM stoku var ve bu AVM stoku tarımdan dolayı oluşmadığı için orada başka bir problem var.

AYHAN BARUT (Adana) - Ziraat Bankasının sadece adında "ziraat" kaldı, başka bir şey değil.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Neyse, şimdi, sunuma geçelim.

Bakın...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ziraat Bankasına geri dönmeyen kredi oranı kaç Hocam?

AYHAN BARUT (Adana) - "Görev zararı" yazıyorlar.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Hayır, ben şunu söylemeye çalışıyorum: Eğer Ziraat Bankasının elinde AVM stoku varsa demek ki Ziraat Bankası, kredileri tarım dışında bir yerlere de vermiş. Ben bunu söylüyorum Sayın Güneş.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Demirören Sayın Özlale, Demirören. Demirören'i söyle.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Neyse.

Şimdi, bakın...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen devam edin.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Tarımdaki bazı başarılı...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sayın Vekilim, Demirören; tüpçü var ya tüpçü.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Biliyoruz; işte, ben zikretmek istemiyorum ama herkesin bildiği bir şey.

Şimdi sağdaki istatistiğe bakın. Türkiye'de tarımsal alan içinde işlenebilir alanın payı AK PARTİ döneminde düşmüş; Türkiye'nin küresel, dünyada işlenebilir tarımsal alandan aldığı pay düşmüş. Sonra baktığınız zaman verimlilikten bahsediyorsunuz ve verimlik artışıyla beraber tarımda bir başarı hikâyesinden bahsediyorsunuz. Türkiye'nin küresel tarım katma değerinden aldığı pay özellikle son on sene içerisinde baş aşağı düşmüş.

Sağ tarafa bakın şimdi. Tarım, ormancılık, balıkçılık... Türkiye, dünya ve kendi yer aldığı üst orta gelir grubunun çok altında bir katma değerde. Yani o yüzden burada tarımda bir başarı hikâyesinden bahsetmek gerçekten çok zor. "Verimlilik sorunu" dediğiniz zaman en büyük verimlilik kayıplarını... Kimdi bakan hatırlamıyorum ama 2005-2013 dönemindeki izlenen tarım politikaları verimsizlikten başka hiçbir şey getirmemiş.

Bakın, yine, tekrardan, ihracattan bahsediyorsunuz ama tabii ki atanmış bir bürokrat olduğunuz için ithalattan bahsetmiyorsunuz. Tarım ve gıda ürünleri ithalatında rekor kırmışız. Sağ tarafa bakın şimdi; dünyada küresel gıda ve tarım ürünleri ithalatından aldığımız pay devamlı artıyor son on sene içerisinde. Şimdi, gıda milliyetçiliğinden bahsediyorsunuz sonra dünyada küresel gıda ve tarım ithalatından aldığınız payın devamlı yükseldiği bir durumla karşı karşıyasınız.

Bir başka nokta: "Çiftçimizi ezdirmeyeceğiz." diyorsunuz. Geçen hafta salı günüydü galiba, Hazine ve Maliye Bakanlığı geldi buraya, alın, bakın; onların bütçesi. Bakınız şimdi Sayın Bakanım, son on beş sene içerisinde, hatta daha geriye gidelim, on yedi sene içerisinde tarımsal amaçlı transferlerin bütçe içindeki payı 3,4'ten 1,15'e gelmiş ve bu çiftçiyi nasıl korumak, ben bunu anlamıyorum. Üçte 1'e düşürmüşsünüz tarım amaçlı transferlerin bütçe içindeki payını, ondan sonra diyorsunuz ki: "Biz çiftçiyi koruyoruz."

Başka bir nokta daha var, sağ taraf; tarım girdi fiyatlarının artışı yüzde 200 ama sizin verdiğiniz destek yüzde 152. Daha sonrasında da istatistikleri kullanarak TL bazında, dolar bazında çiftçiyi aslında mağdur etmediğinizi söylüyorsunuz. Çok basit, girdi fiyatlarının çok altında destek veriyorsunuz. Bütçe içerisinde çiftçiye verdiğiniz tarımsal amaçlı transferlerin payını devamlı azaltıyorsunuz.

Şimdi, bakın, suyla ilgili birkaç şey daha söylediniz. Burada altta işte World Resources Institute'ün dünyada suyla ilgili en kapsamlı çalışmaları yapan enstitünün çalışmaları var. Türkiye mevcut durumda yüksek risk taşıyor ve bütün projeksiyonlar size şunu söylüyor: "2080 içerisinde Türkiye yüksek risk taşımayacak, oldukça yüksek bir risk taşıyacak." Yani o bakımdan sizler burada sulamayla ilgili politikalarınızdan bahsediyorsunuz fakat Türkiye zaman içerisinde giderek sulama açısından çok daha riskli hâle geliyor. Ben 2001 yılında doktoramı bitirip buraya geldim "Vahşi sulamanın azaltılması lazım." Diyorduk, hâlâ bu yapılıyor. Neden obruklar oluşuyor Konya'da? Çünkü siz çok su isteyen ürünlerin üretilmesin orada teşvik verdiğiniz zaman orada çok fazla su gidiyor ve ondan sonrasında orada yer altı suları çekilince de obruklar oluşuyor. Bunu bir türlü halledemediniz yani yirmi yıldan beri vahşi sulamayı azaltacak ve doğru bir sulama politikası izleyecek adımlar atamadınız.

Peki ne yapmalı? Onlardan da biraz bahsetmek gerekiyor. Son birkaç dakika içerisinde de izninizle onlardan bahsedeyim. İlk önce mutlaka ulusal tarım master planı -orada yazmıyor ama sonra ekledim- planı hazırlayıp -bunu partilerle, kamuoyuyla beraber hazırlamanız lazım- bir tarımsal ürünler düzenleme kurulu oluşturmanız lazım. Mesela niye yem ithal ediyoruz? Çünkü Türkiye'nin bitkisel üretim planlamasına baktığınız zaman hayvansal üretimdeki yem ihtiyacını hesaba katacak bir planlama yapılmıyor. O yüzden de biz devamlı yem ithal etmek zorundayız. Oysa bir tarımsal master plan oluşturulsa ve tarımsal üst düzenleme kurulu oluşturulsa Türkiye herhangi bir şekilde yem ithal etmek zorunda kalmayacak.

Çiftçi Kayıt Sistemi doğru bir sistemdir, iyi bir sistemdir fakat mevcut durumda sigortalama ve tarımsal desteklerde çiftçileri dışarıda bırakıyor. Mutlaka tarla tapularını ve kira kontratlarını esas alan bir sistem getirin ki gerçekten tarlasını işleyen çiftçi bu desteklerden yararlansın ÇKS'ye üye olup.

Ondan sonra, gıda müşavirliği. Bugün bizler önereceğiz, akşamüstü -sizler ilk defa geliyorsunuz bu Komisyona, bizler devamlı burada ödenek artışlarınızı teklif ediyoruz- yani Tarım ve Orman Bakanlığının daha fazla bütçeyle çalışmasını teklif edeceğiz. Mesela diyeceğiz ki: "Gıda güvenliğini sağlamak için gıda müşavirliği sistemi kurulsun." Karşı taraftaki AK PARTİ'li arkadaşlarımız Tarım ve Orman Bakanlığının bu ödenek artışını reddedecekler.

Başka bir şey daha önereceğiz, mesela "Tarım organize bölgelerinin sayısını artıralım." diyeceğiz; tekrardan reddedeceksiniz.

Atatürk Orman Çiftliği... Ata'mızın eşsiz mirası Atatürk Orman Çiftliği'dir, yerinde şu anda ne olduğunu görüyoruz, oraya bir tarım bilimleri akademisi kuralım ve oraya da tarım meslek liselerini bağlayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Özlale, lütfen toparlayalım.

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Bitiriyorum.

Bu tarım bilimleri akademisini kurup orada tarım teknolojileri üzerine çalışacak, tamamıyla bunun üzerine kurulan bir akademi ve oradan da tarım meslek liselerini buna bağlayacak bir eğitim planlamasını önereceğiz; reddedeceksiniz.

Çiftçilerin mutlaka kısa vadeli borcunun tasfiyesi gerekiyor, çok önemli, bunu benden önceki değerli konuşmacılar da söyledi, bir türlü bunu yapmıyorsunuz.

Başka nokta şu: Tarımsal girdi desteklerini kullanım anında çiftçiye vermeniz gerekiyor, daha sonra verdiğiniz zaman zaten çiftçinin bir nakit akış problemi olduğu için o girdi desteklerini sonrasında almasının çok bir anlamı yok, kullanım anında vermeniz gerekiyor net bir şekilde.

Bir de kazanç odaklı bir destekleme modeli yani çiftçiye ne kadar kazanacağını, fiyatını garanti edin. Eğer piyasada oluşan fiyat onun üstündeyse çiftçiye bu helal olsun ama onun altındaysa bunun arasındaki farkı bizim mutlaka almamız lazım. Yani yeni bir kazanç odaklı destekleme modelini bizim hayata geçirmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Unutmayalım, tarım bir millî güvenlik problemidir, hepimize lazımdır. Dünyada hiçbir gelişmiş ülkenin tarımdan çıktığını, tarımsal amaçlı transferleri azalttığını göremezsiniz.

Ben aynı duyarlılığı da sizden bekliyorum diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.