KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, öncelikle size ve heyetinize hoş geldiniz diyorum.

Uzun yıllardır Bakanlıkta bulunuyorsunuz ve birçok bütçede de birlikte burada mesai yaptık ama az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik; bir arpa boyu yol alamamışız. Hâlâ arkanızda bulunan bütün Bakanlık bürokratlarının ekseriyetle erkek olduğunu görüyorum, çok az kadın arkadaş var, oranlayalım Sayın Bakan. Özellikle de kadın çalışanların yoğun olduğu bir Bakanlık olarak bu kadar fazla erkek bürokratla çalışmanızı eleştirdiğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesinin kararını hiçe sayan, onun yasal otoritesini, anayasal otoritesini, aslında yargısal pozisyonunu tartışmaya açan...

Sayın Bakan dinleyecek mi Sayın Başkan?

...ve bu nedenle de aslında yargısal bir darbe olarak değerlendirdiğimiz bir karar aldı ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunduğunu... Bunu çok açık ve net, yargının aslında siyasallaşmasının ve yargı içerisindeki güç savaşlarının bir yansıması olarak ele alıyoruz. Ve çok açık ve net, sadece Anayasa Mahkemesini değil, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, aynı zamanda Meclisi, milletin iradesini de tehdit eden bir pozisyondadır. Çünkü çok açık ve net, orada Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmemesi üzerinden de sınırlarını, yargısal, hukuksal sınırlarını aşarak değerlendirme yapmıştır. Bu anlamıyla bunu tanımadığımızı, kabul etmediğimizi, yargı eliyle olacak bu darbeye karşı bütün Meclisin direnmesi gerektiğinin, toplumun direnmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Şimdi, Sayın Bakan, size yıllarca, aslında burada dilimiz döndüğünce Bakanlığınızın yaptığı sağlık alanındaki yıkımları anlatmaya çalıştık. Siz "Sağlıkta Dönüşüm Programı" dediniz, biz buna "sağlıkta yıkım programı" dedik ve bugün geldiğimiz noktada bunun sağlıkta bir yıkım programı olduğu aslında çok açık ve net bir şekilde görünüyor. Normalde kamusal sağlık hizmetini siz özelleştirdiniz.

Sayın Bakan, dinlemeyecekseniz konuşmayacağım.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Cevap hazırlıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Belki dinledikten sonra hazırlarsınız, beni de dinlemeniz için istirham ediyorum.

Siz kamusal sağlık hizmetlerini tasfiye ettiniz, onun yerine piyasaya açtınız, özelleştirdiniz ve ne yazık ki aslında hastayı -hep söylüyoruz- müşteri yaptınız, hastaneyi ticarethane yaptınız ve meseleye "Ne kadar para kazanıyoruz?" diye baktınız; meselenin özeti bu. Bunun sonucunda ne oldu? Siz buraya aslında kendi sunumunuzda birçok sağlık parametresi koymuşsunuz ve göstergelerde iyileştiğini ifade ediyorsunuz ama birçok göstergede aslında iyileşmiyorsunuz, verileriniz de sağlıklı değil Sayın Bakan. Bugün alternatif veriye ulaşma şansımız yok, sizin de verilerinizi çoğu zaman sorduğumuzda ulaşamıyoruz, bunu ifade edelim.

Örneğin, siz genel olarak sunumunuzda cepten yapılan harcamaların Türkiye'de daha düşük olduğunu söylüyorsunuz Avrupa Birliği ve OECD ortalaması açısından. Çünkü yoksul bir ülkeyiz Sayın Bakan, sadece genç olduğumuz için değil, insanların cepten harcama yapacak parası, maddi gücü yok çünkü bu ülkede asgari ücret açlık sınırının altında ve bu asgari ücretle nüfusun neredeyse yüzde 70'i, yüzde 80'i geçimini sağlıyor. Asgari ücret alan birinin cepten harcama yapması, sağlık hizmetine, kamusal sağlık hizmetine erişmediğinde cepten harcama yapma imkânı var mı? Hayır, yok. Ne oluyor doğal olarak? Siz sadece hastaneye katkı ve katılım payları üzerinden aslında bir cepten harcama faturalandırması yapıyorsunuz ama oysaki gerçek, halk yoksul olduğu için cepten harcama yapamıyoruz. Zaten yapmamalı, bunun da altını çizelim; kamusal sağlık hizmeti ücretsiz olmak durumunda ama siz bunu yapmıyorsunuz.

Şimdi, Sayın Bakan, burada size çokça söyledik, özel olarak şunu ifade edelim: Şimdi, deprem bölgesiyle ilgili "Salgın hastalıklar yaşanmadı." dediniz. Salgın hastalıkların yaşanmaması iyi bir şey ama neden salgınlar yaşanmadı biliyor musunuz Sayın Bakan? Birincisi, orada bölgeye giden birçok insan -ben Doğanşehir'de günlerce, haftalarca kaldım- biz, hepimiz özel olarak çöp topladık. Orada bir kamu otoritesi yoktu. Bakın, ilk yetmiş iki saat içerisinde siz bölgeye ulaşamadınız bile; uluslararası yardım kuruluşları, sağlık kuruluşları bölgedeydi, ne yazık ki Sağlık Bakanlığı doğru dürüst bölgede bile yoktu.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Saat dokuz buçukta Hatay'daydım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Sizi kişisel olarak demiyorum, sağlık hizmetleri açısından söylüyorum Sayın Bakan.

Ve ne yazık ki aslında bu ulaşamama meselesinde -TTB'nin de verilerinde var- birçok insan çok hızlı bir şekilde etkin, acil müdahaleyle kurtarılabilecekken onlarca, binlerce insanımız yaşamını yitirdi deprem bölgesinde; bütün hizmetler çöktü. Neden? Çünkü aslında en önemli şey olan hastaneler çöktü. Siz hastaneleri yaparken bütün olasılıklara göre yapmanız gerekiyor değil mi? Deprem, sel ve diğer bütün doğal afetlere dayanıklı bir şekilde yapmanız gerekiyor çünkü halk böyle bir sorun yaşadığında sağlık hizmetini oradan alacak. Peki, sizinki ne oldu? 22 hastaneniz tamamen yıkıldı Sayın Bakan. Güncel hasar verilerine göre 22 hastane tamamen yıkıldı. Sağlık Bakanlığına ait 27, üniversitelere ait 6, özel sektöre ait 9 olmak üzere bölgedeki 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı durumdadır. Peki, bu ağır ve orta hasarlı binalar yapılırken bunların fizibiliteleri yapıldı mı, bunlarla ilgili uzmanlık alanlarından görüş alındı mı? Hayır, alınmadı. Sonuç, hastaneler yıkıldı, deprem bölgesinde insanlar sağlık hizmeti alamadılar ama daha kötü bir şey oldu Sayın Bakan, jeneratörler çalışmadı, yoğun bakımda entübe olan hastalar hayatlarını kaybettiler; bakın, hâlâ o görüntüler hepimizin gözlerinin önünde, siz de sanırım görmüşsünüzdür, sizi de incitmiştir. Bu anlamıyla bunun büyük bir sağlık hakkı ihlali olduğunun altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor.

Yine, bölgedeki, deprem bölgesindeki ASM'lerin çoğu, yıkılan binaların altında kaldı. Çünkü siz aile sağlığı merkezlerini bir kamusal bina olarak, bir kamusal hizmet alanı olarak yapmıyorsunuz Sayın Bakan. Onun yerine ne yapıyorsunuz? Oradaki insanlara, aile hekimlerine "Siz gidin bir yer kiralayın." diyorsunuz. Bunlar çoğu zaman bina altları oluyor, çoğu zaman sağlık hizmeti vermeye uygun olmayan binalar oluyor ve bu binalar üzerinden de aslında insanların sağlık hizmeti almasını sağlıyorsunuz. Sorun, oralar da çöktü ve ASM'lerde de sağlık hizmeti ne yazık ki verilemedi ama daha kötü bir şey yaptınız Sayın Bakan, depremzede olan, yakınını kaybeden, evsiz kalan sağlık emekçilerini siz göreve çağırdınız ve o insanları o yaslarıyla, o acılarıyla çalıştırdınız. Bununla beraber daha kötü şey, gönüllülere izin vermediniz, SES'in, Sosyal Hizmet Emekçilerinin çadırını kaldırdınız ve bu anlamıyla emek meslek örgütleriyle koordineli bir çalışma, koordineli bir iş birliği yapmayı da ne yazık ki aklınızdan bile geçirmediniz.

Şimdi, diğer bir mesele Sayın Bakan, şunu söylediniz: Özellikle Filistin-İsrail meselesine, savaşına ilişkin bunun ne kadar insanlık dışı ve canice olduğunu ifade ettiniz -ki bizce de öyle- özellikle Gazze'de vurulan Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesinin ve diğer hastanelerin vurulmasını da eleştirdiniz -biz de eleştiriyoruz- savaş koşullarında bile asla ve asla hastaneler hedef alınamaz; hastaneler, okullar, ambulanslar birinci öncelikle korunması gereken alanlardır ama Sayın Bakan, sizin de bulunduğunuz Hükûmet, Rojava'da da hastaneleri bombaladı, biz sizden hiçbir açıklama duyamadık.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ne zaman, nerede?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Örneğin, Kobani'deki corona hastanesi vuruldu, Derik'teki hastane vuruldu ama ne yazık ki sizin Bakanlığınız hiçbir açıklama yapmadı. Daha kötüsünü söyleyeyim, Rojava'daki savaş için, Afrin'e yönelik işgal için açıklama yapan Türk Tabipleri Birliğine... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ORHAN YEGİN (Ankara) - Gene mi geldiniz aynı konuya ya, gene mi geldiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - "Savaş, bir halk sağlığı sorunudur." dediği için Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi hakkında dava açtınız, hâlâ yargılanıyorlar. Aynı Türk Tabipleri Birliği bugün Gazze'deki savaş için de "Bir halk sağlığı sorunudur." diyor, bugün Gazze için de insancıl hukuk açısından çağrı yapıyor. Demek ki neymiş, savaş, bir halk sağlığı sorunuymuş, sizin gibi sadece Filistin'de değil, Kürt'e yönelik savaş da halk sağlığı sorunudur, Filistin'e yönelik savaş da halk sağlığı sorunudur ve burada ilkesel bir tutum almak gerekiyor, ilkesel bir yaklaşım göstermek gerekiyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Başkan, çok sakıncalı ifadeler kullanılıyor, çok sakıncalı, düşmanca ifadeler kullanılıyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şimdi, Sayın Bakan, siz MHRS'yle ilgili de dönem dönem "tweet"ler atıyorsunuz, MHRS sistemindeki aksaklıkları dile getiriyorsunuz. Bakanlığınız da Hükûmetiniz de çok övünüyor: "Biz hastanelerde kuyrukları bitirdik, biz eczane kuyruklarını bitirdik." Valla, haklısınız, kuyruklar evde telefonun başında çünkü. Şu anda bazı branşlar açısından üç aydan altı aya kadar randevu alınamıyor Sayın Bakan yani bu, kabul edilebilir bir şey midir? Bunu sormak istiyorum. Bir branşta üç ay randevu alamamanın, sağlık hizmetine erişememenin neresi etkin, verimli bir sağlık hizmeti anlayışına sığar? Özellikle de yaşlı hastalar açısından bu durumun çok daha kötü olduğunu ifade etmek istiyorum.

Geçen yıl burada sormuştuk, kanun teklifim de vardı, HPV aşısını rutin aşı takvimine alacaktınız, buradan söz verdiniz Sayın Bakan "Çalışma yapıyoruz." dediniz, HPV aşısı hâlâ rutin aşı takviminde değil, hâlâ insanlar ceplerinden ödeme yaparak HPV aşısını yaptırıyorlar; sonra gidip dava açıyorlar ve bir şekilde paralarını almaya çalışıyorlar.

Diğer bir mesele, kadın sağlığı meselesinde sadece HPV aşısı açısından değil aslında, rutin kontrollerin yani meme kanserine karşı rutin kontrollerin yapılması, serviks kanserine karşı rutin kontrollerin yapılması; bu anlamıyla tarama bölgelerinin, tarama tesislerinin artırılması ve özellikle 40 yaş üstündeki bütün kadınların taranarak erken teşhis ve tedavisinin önceliğine dair de nasıl bir çalışma yaptığınızı en azından bilmek isteriz. Bu konuda özellikle pandemi döneminde çok ciddi aksaklıklar olduğunu, erken teşhis için hastaneye başvuruların olmaması nedeniyle birçok kanser vakasında geç kalındığını hepimiz çok iyi biliyoruz Sayın Bakan.

Yine, sağlıkta şiddet, burada konuştuk, Mecliste bir yasa da çıkardık, bütün gruplar da destek verdi ama sağlıkta şiddet durmuyor Sayın Bakan. Soruyoruz, Türk Tabipleri Birliği de soruyor, sağlık meslek örgütleri de soruyor: Hastanelere silahla girilmesini, ateşli silahlarla, yaralayıcı silahlarla girilmesini ne zaman engelleyeceksiniz? Adliyeye gidiyorsunuz, bir x-ray cihazından geçiyorsunuz, silahla giremezsiniz; herhangi bir kamu kurumuna gittiğinizde silahla giremiyorsunuz ama hastanelerde insanlara patır patır kurşun sıkılıyor, her gün hekimler, sağlık çalışanları şiddete maruz kalıyor ve ne yazık ki sizin yapabildiğiniz tek uygulama Beyaz Kod'da reform, Gri Kod gibi yeni bir uygulamaya geçmek. Peki, bunun etkinliği, verimliliği, şiddeti engellemesi noktasında nasıl bir etki değerlendirmeniz var? Bakın, her gün hekimlere ve sağlık çalışanlarına hâlâ şiddet uyguluyorlar ve bu nedenle ölümler oluyor. Ben zamanım yok diye son dönemdeki hekim ölümlerini, hasta şiddetini ifade etmeyeceğim.

Şimdi, buradaki, sağlık çalışanına yönelik şiddetin yapısal bir mesele olduğunu anlamamız gerekiyor. Kışkırtılmış bir talep var, öncelikle hasta sağlık hizmetine erişemiyor, hizmete erişemediği zaman bunun sonucunda bütün hırsını, bütün kinini, bütün -ne diyelim- hizmet alamamasının yarattığı gerilimi gidip ilk elden önüne çıkan sağlık çalışanına yöneltiyor. Şimdi, siz sağlığı piyasalaştırarak, sağlığı özelleştirerek ve şehir hastaneleri gibi bir ucube yöntemi getirip inşa ederek sağlıktaki şiddeti önleyemezsiniz Sayın Bakan.

Bakın, demin Sayın Kayıhan Hoca söyledi, Bursa'da da öyle İzmir'de de öyle; şimdi, şehir hastanesi yapmışsınız bütün hastaneleri; kendi tıbbi kültürünü yaratmış, kendi hastasının bildiği, evine en yakın olan, yerleşim yerine en yakın olan hastaneleri, kentlerin merkezindeki o canım hastaneleri kapatıyorsunuz; dağların başına, şehrin kaç kilometre dışında şehir hastanesi yapıyorsunuz, insanlar 2-3 araçla o şehir hastanesine ulaşmaya ve sağlık hizmeti almaya çalışıyorlar. Bu hak mıdır, reva mıdır; size soruyorum. Zaten onun yarattığı bütçedeki kara deliği arkadaşlarım ayrıca sayısal olarak ifade edecekler. Siz de bunu fark ettiniz, kamu-özel iş birliğinden vazgeçtiniz, şimdi Sağlık Bakanlığı bütçesiyle yapmaya çalışıyorsunuz ama bu da çözüm değil Sayın Bakan. Öncelikle, bütün dünya bu büyük hastane modelinden vazgeçiyor, yönetmesi zor, ya, bir sterilizasyonu bile zor; bir birimden bir birime gitmesi bile eziyet, hekim gidip bir başka birimde hastasını muayene edemiyor, hemşire birimler arasında yürümekten artık yorgun, bitap düşüyor, hasta geliyor, adres sormaktan bütün günü bitiyor ama siz şehir hastanelerine ha bire methiye düzüyorsunuz; anlamadım ne kerameti var bu şehir hastanelerinin. Sanırım sahiplerini zengin etmek, sizi de mutlu ediyor Sayın Bakan.

Diğer bir mesele, şimdi, siz Sağlık Bakanlığı bütçesinin artığını ifade ettiniz. Sayın Bakan, 6,6; dünya ortalaması, OECD ortalaması, yüzde 10'un üzerinde olması gerekiyor. Yıllardır emek meslek örgütleri diyor ki: "Genel bütçe içerisindeki Sağlık Bakanlığı bütçesi en az yüzde 10 olmalı." ama siz hâlâ bütçeyi artırmadınız, aksine bütçeniz yerinde duruyor, arttığını ifade ediyorsunuz ama yerinde duruyor. Neden yerinde duruyor biliyor musunuz Sayın Bakan? Çünkü sağlık enflasyonu TÜİK'e göre bile yüzde 81,3; 81,3. Sizin sağlık bütçesindeki yüzde 56'lık artışınız TÜİK'in belirlemiş olduğu tüm ürünlerde gerçekleşen enflasyonun 16 puan, sağlık enflasyonununsa 26 puan gerisinde kalıyor; siz bu anlamıyla aslında bir artış yapmıyorsunuz. Bunu dolar kuruna vurduğumuz zaman da toplam sağlık harcaması 24,6 milyar dolardan 25,3 milyar dolara çıkmış; bu artış, mevcut nüfus artışının, yaşlanma, kronik hastalık oranı düşünüldüğünde aslında aynı seviyede kaldığını da gösteriyor. Bu anlamıyla bir iyileştirmeniz, bir düzeltmeniz, bir bütçe artışınızın olmadığını da görüyoruz Sayın Bakan.

Şimdi bölgedeki hastanelere gelelim. Ben burada geçen yıl yine size sormuştum. Muş Devlet Hastanesinin ne zaman temelini atacaksınız? Hâlâ atacaksınız. Daha ilginç şeyler yapıyorsunuz, seçim zamanıydı, Kars'a geldiniz, yeni devlet hastanesinin temelini attınız, sonra temelin betonu bile yok şimdi ortada. Kars Devlet Hastanesinde en basit cerrahi girişimler bile, normal ameliyatlar bile yapılmıyor Sayın Bakan. Geçen gün bakın, Zilan adında bir genç kızımız 4'üncü kattan düşmüş, bir buçuk, iki saat hastanenin acilinde kalıyor, daha sonra Erzurum'a sevk ediliyor, Erzurum'daki hastanede saatlerce bekletiliyor.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Muş'un temelini göstereceğim de onun için...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ve sonra eğitim araştırma hastanesine gidiyor ve hasta yaşamını yitiriyor hiçbir müdahale olmadan.

Ben sürekli Sayın Bakan şunu yapmak zorunda kalıyorum: Kars Devlet Hastanesinin acilindeki özellikle de multitravmalar açısından yatak bulma işiyle uğraşıyorum. Geçen hafta da aradım Erzurum Devlet Hastanesinin Başhekimini, "Uygun değilim, mesaj atın." dedi, mesaj attım, üzerinden on gün geçti, hâlâ bana dönecek, Sayın Bakan. Biz milletvekilleri bölgedeki hastalar için Erzurum'da yatak bulmak adına sürekli bir diplomasi yapmak, trafik yaşamak zorunda kalıyoruz. Neden? Çünkü doktoru yok çünkü doktor varsa da ekipman yok. Kars'ın tıp fakültesi var ama tıp fakültesinde çalışacak ne yazık ki hekimi yok Sayın Bakan. Ne yapacağız şimdi biz? Karslılar şunu söylüyor, Iğdırlılar da söylüyor, Ardahanlılar da söylüyor, inanın, Ağrılılar da söylüyor: "Biz burada doğuyoruz, Erzurum yollarında ölüyoruz." Neden geliştirmiyorsunuz?

Bakın, Kars'ta onkoloji bölümü açmışsınız Sayın Bakan, onkolog yok, onkolog yok! Beyin cerrahi ameliyatı yapılamayan üniversite hastanesi mi olur? Adı üniversite hastanesi ama doğru dürüst hiçbir branş hekimi yok ve bu anlamıyla çok ciddi yetersizlikler var; bu anlamıyla bölgenin özel olarak ihmal edildiğini, hem tıbbi teknoloji, sağlık tıbbi teknolojisi açısından hem yatak kapasitesi bakımından hem hekim bakımından -uzman hekim ve pratisyen hekim- hem de sağlık çalışanları bakımından çok büyük bir yetersizlik olduğunu sanırım siz de takdir edersiniz; bu konuda da ne yazık ki hiçbir özel çabanızın olmadığını görüyoruz.

Sağlık emekçilerinin sorunları Sayın Bakan... Ne yaptınız? Ek ödemeleri neden hâlâ emekliye yansıtacak şekilde düzeltmiyorsunuz? Kreş sorununu neden çözmüyorsunuz? Sağlık alanında çalışan insanlar nöbete geldiklerinde çocuklarını bırakacakları bir yer yok, oysaki hastanelere kreş açmış olsanız, akşam nöbete geldiğinde çocuğunu oraya bırakacak, sabah nöbetten çıktığında da çocuğunu alıp evine gidecek ama bunu da ne yazık ki yapmıyorsunuz.

Yine, engellilerin sağlık hizmetine erişiminde çok ciddi sorunlar var. Ben Kars Devlet Hastanesinde hasta ziyareti yapıyordum; üst kata çıkamıyorsunuz. Neden? Yürüyen merdiven koymuşsunuz ama yürüyen merdiven çalışmıyor, asansör var ama asansör bozuk. Peki, nasıl çıkarıyor insanlar üst kata hastalarını? Sırtlarında taşıyarak Sayın Bakan, sırtlarında taşıyarak. Buna yönelik de bir yaklaşımınızın olması gerekiyor ama bu konuda da ne yazık ki sorunları gideremiyorsunuz.

Yine, eczacılar açısından... Biliyorsunuz, ilaç fiyatları sürekli aslında dolar kuruna endeksli, ilaç fiyatları artıyor, bunun sonucunda eczaneler, ecza depoları aldıkları ilaçları yerine koyamıyorlar ve bunun sonucunda da ciddi bir ilaç sıkıntısı yaşanıyor; bunun bölgede çok daha derin bir şekilde yaşandığını biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Geçen yıl ateş düşürücü ve antibiyotiklerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ- Sayın Koçyiğit, süreniz doldu.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biliyorum Sayın Başkan; iki üç dakika verirseniz, birkaç başlık kaldı; hemen, çok az.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözlerinizi toparlamanız için iki dakika vereceğim, uzatmayacağım bir daha.

Buyurun lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu ilaç fiyatlarının belirlenmesi konusunda çok acil bu sorunu, bu mağduriyeti giderecek bir iyileştirme yapmanız gerekiyor, gerçekten çok ciddi bir sorun. Bu fiyatları güncelleme meselesini eğer daha efektif, daha dolar kuruna endeksli bir şekilde yani dolar artığında hızlı bir şekilde güncelleyebilirseniz bu konuda sanırım sorunu da gidermiş olursunuz. Ama ne yazık ki bu konuda da bir şey yapmadığınızı görüyoruz.

En son olarak şunu ifade ederek bitireyim değerli arkadaşlar: Bu sağlık emekçilerinin tükenmişlik meselesi hem şiddet hem artan iş yükü meselesiyle çok ilgili. Şimdi, siz sağlık emekçilerine şunu söylüyorsunuz: "Şiddetin olmaması için hastanın gözünün içine bakın, güler yüzlü yaklaşın, onu anladığınızı ifade edin, geri bildirimde bulunun." gibi gibi, birtakım şiddeti engelleyecek, neredeyse artık hekimin kişisel tutumunu belirleyecek bir yere geliyorsunuz. Evet, bunların her biri iletişim açısından şiddeti engellemekte önemli ama bunlar tek başına önemli değil.

Bakın, bu şiddet, aşırı iş yükü, tükenmişlik, hayat pahalılığı, geçinememenin kendisi sağlık emekçilerinde çok ciddi intiharı getiriyor Sayın Bakan. Sağlık emekçilerinin intiharlarında çok ciddi bir artış var, buna yönelik de bir önlem alınması ve sağlık emekçilerinin çalışma koşullarının hızlı bir şekilde düzeltilmesi gerekiyor. Bu konuda da ne yazık ki hiçbir girişiminizin olmadığını ifade etmek istiyorum.

Yine yüzde 30'lara çıkan hekim göçüne ilişkin geçen yıl burada çok konuştum. Siz hekim göçünün açığını şöyle kapatmaya çalışıyorsunuz: Emekli olan hekimlere çağrı yaptınız, 72 yaşına da gelmişse "Gelsin, çalışsın." diyorsunuz. Peki, yeni yetişmiş pırıl pırıl olan hekimlerin ve diğer sağlık emekçilerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hemen toparlayıp bitireceğim Sayın Başkan.

Bunları, bu alanda ülkede tutmak için gerçekten bir projeniz var mı? Biz, bütün bu ülkenin en önemli kaynaklarını hekim yetiştirmek, sağlık emekçisi yetiştirmek için kullanıyoruz, bunlar çok nitelikli bir iş gücü, nitelikli bir insan kaynağı ve bizim o yetiştirdiğimiz insan kaynağı şu anda Almanya'da, İngiltere'de, başka ülkelerde hizmet ediyorlar kendi ülkelerinde barınamadıkları için, kendi ülkelerinde atanamadıkları için, kendi ülkelerinde insanca bir çalışma koşuluna sahip olamadıkları için, bunu da ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.