| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 08 .11.2023 |
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, en fazla, eski Bakan Süleyman Soylu Bey acımasızca günah keçisi yapıldı. Vicdanım el vermedi, biraz araştırma yaptım, niye bu kadar saldırılıyor? Terörle mücadelede -Allah var- çok emeği var. En fazla saldırının nedeni terörle mücadele etmesinden dolayı. Üstelik, yeni Bakanımızdan önceki on aya baktım, bu operasyonlar bu dönemde yapılandan 2,5-3 misli fazla olmuş. Bu demek değil ki bunun her uygulamasına katılıyorum, yanlış uygulamaları da vardı, tasvip etmediğimiz.
İçişleri Bakanlığının uğradığı tahribatı ortadan kaldırmak gibi önemli bir misyonu vardır. İçişleri Bakanı en önemli ve en stratejik bakanlarımızın başında gelmektedir. Bu tahribatın en önemli göstergesi Sinan Ateş cinayetinde karşımıza çıktı. Tutuklanan polis memurları ve dosyada aktif olarak görev almış bir komiserin tutuklanması insan kaynağının ve beşerî sermayenin geldiği son noktayı ortaya koyuyor.
Türk devlet geleneğinin geçmişte ağırlığı vardı; devletin polisi, kaymakamı, valisi vakarı ve ağırlığıyla bu geleneği taşırdı ve devletin ciddiyetini herkes görürdü. Daha dün yaşanan hadisede Yusufeli Kaymakamının temsil ettiği Türk devletini düşürdüğü durum içler acısı. Siyasilerin taleplerini karşılamadığı için sürgün edilen idareciler, memurlar bir belediye başkanı veya bir ilçe başkanının şikâyetiyle hiçbir dönem beklemeden, zaman beklemeden sık sık yer değiştiriliyor. AKP sözcüleri zaman zaman hep tek parti dönemine atıfta bulunurlar ama gerçekten altmış yıl önceki uygulamalar ile bugünü kıyaslarsak o günü bile aratan durumlar yaşamaktayız. İl başkanları, ilçe başkanları, kaymakamlar, valiler bazı bölgelerde il ve ilçe başkanlarından daha hızlı siyasetçiler.
Özellikle, 15 Temmuz sonrası organize suç örgütü, mafya yapılanmaları ve çeteler kamuoyunun gündeminden hiç düşmüyor. Son zamanlarda ciddi operasyonlara imza attıkları için Sayın Bakanımıza herkes teşekkür etti, ben de çok teşekkür ediyorum. Ancak, mafya ve organize suç örgütlerinin siyaset, bürokrasi, iş dünyası ve basın ayakları da ortaya çıkarılmalı. Cesur olun, bu konuda attığınız, atacağınız her olumlu adımda bizler de sizlerin arkasında olacağız.
AKP iktidarı boyunca gördüğümüz dikkat çekici bir hususu da paylaşmak istiyorum. "Çözüm süreci" adı altında yürütülen ihanet projesi sonucunda PKK şehirlerimize yığınak yaptı, sonucunda terör tırmandı ve çok acı şeyler yaşadık. İhmal ve gaflet, terörü bu noktaya getirdi. Aynı senaryo mafya ve organize suç örgütleriyle de yaşandı. Bazı siyasilerin bu yapılarla içli dışlı olması mafyayı güçlendirdi ve palazlandırdı. Çözüm sürecinden sonra kaç ilimizde sözde kurtarılmış bölge ilan edildi? Sebebi; Dolmabahçe mutabakatıdır, Oslo'dur, bölücübaşının mektuplarının okutulmasıdır, kahraman ilan edilmesidir. O günlerde bir Başbakan Yardımcısının bir açıklaması var, onu okumak istiyorum, Sayın Bülent Arınç'ın: "'Sayın Öcalan' demeyi suç olmaktan çıkardık. PKK'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan posterlerini taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta Türkiye'nin sistemi böyle olmalıdır. Türkiye'de şunlar şunlar şunlar, eyaletler, demokratik özerklikler, bunların hiçbirisi artık suç değil. Geçmişte bu suçlamalardan cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini ve fikirlerini açıklamaktan dolayı, bunu basın-yayın yoluyla yapmaktan dolayı kim varsa cezalarını erteledik, artık bundan dolayı da kimseye dava açılmıyor." Yani bu anlayışla terör nasıl önlenecek? Terörü bir taraftan öveceksin, her türlü argümanı kullanacaksın. Kuşa "Kürt kuşu" coğrafyaya "Kürt ağacı" Yani panzerlerin çarptığı çocuk... "Niye Denizli'de çarpmıyor?" diyor çünkü panzerleri orada taşlıyorlar; askerin, polisin mücadelesini engelliyorlar. Ne demek?
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yok böyle bir şey, taşlayan filan yok.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - 5 yaşındaki çocuğun ölümünü nasıl izah ediyorsun?
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Her bölgede yani pazarda meyve satar gibi her konuşmada ırk meselesi, mezhep meselesi... Bunu devletin yüksek makamlarındakiler de yapıyor.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - 5 yaşındaki çocuğun ölümünü böyle mi izah ediyorsun? Yazıklar olsun!
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Yani rencide oluyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kürsü dokunulmazlığı var diye bu kadar saldırganlık yapılamaz. Çok ayıp!
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Haberin yok senin hiçbir şeyden çıkmış konuşuyorsun.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Bilyeyle oynuyor, bilyeyle!
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - "Ekmek almaya gidiyor." diyorum, ne taşı?
DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Ne alakası var kürsü dokunulmazlığımızla?
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Siz cevap vermeyin.
SERHAT EREN (Diyarbakır) - Çocukların ölümünü de meşrulaştırıyor.
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Gazi Meclisin açıldığı gün Kayseri'den Ankara'ya elini kolunu sallayarak gelen teröristlerin devletin ve milletin kalbini hedef aldığı ihmal, denetimsizlik ve zafiyet işleri bu noktaya getirdi. Yani bu zafiyetle ilgili olanlar hakkında herhalde soruşturma açılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Lütfen toparlayın sözlerinizi.
Buyurun.
YÜKSEL ARSLAN (Ankara) - Şimdi, polislerimiz çok zor şartlarda, bekçiler çok zor şartlarda görev yapıyor. Özellikle bekçiler dikkatimi çekiyor, havalar soğudu, onlara araç temin edelim Sayın Bakanım yani tabii bu karar sizin. Polislerimizin de bu mesaiyle ilgili çok aşırı yorgun olmaları bazen stresleri arttırıyor, saldırgan oluyor. Çok konuşacağım şey vardı. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum memleketimize, Bakanlığımıza.
Hayırlı akşamlar.