Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 08 .11.2023 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, öncelikle bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Tabii ki benim en çok konuşacağım, en önce konuşacağım konu: Malatya depremi, daha doğrusu bölge depremi. Malatya, depremin ilk başında yıkım az olduğu için maalesef çok gündeme gelmedi ama şimdi şehre giden herkes Malatya'nın nasıl bir yıkımla karşı karşıya kaldığını, şehir merkezinin tamamen yok olduğunu, yerle bir olduğunu; Doğanşehir ilçemiz başta olmak üzere Ören, Polat, Kurucaova, Erkenek gibi birçok beldelerimizin de yerle bir olduğunu biliyor. Maalesef depremin en başından itibaren -kısaca söyleyeyim, inşallah bir daha yaşamayız, Allah bir daha göstermesin öyle bir felaketi ama- bütün illerde olduğu gibi dört beş gün boyunca arama kurtarmanın sıkıntılı olduğunu görüyoruz. Süreç doğru yönetildi mi? Bu sürecin de çok doğru yönetildiğini söylemek mümkün değil. Deprem 6 Şubat, şimdi, Kasım ayındayız, depremden bu yana yaklaşık dokuz ay geçmiş durumda ama hâlâ bir toparlanma olmadığını söylemek isterim. Enkazlar hâlâ yerinde duruyor, hâlâ yıkılmayan yüzlerce bina var ve müthiş bir mağduriyetin olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Yani şehir hâlâ toz bulutları altında, şehir merkezinde yaşam hâlâ başlayabilmiş değil. Diğer illerde olduğu gibi Malatya da büyük bir felaketi yaşıyor. Mutlaka siz de Malatya'ya gittiniz, gördünüz yerinde, bunu sizler de biliyorsunuz.
Şimdi, birkaç konuyu da sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum: Hak sahipliği, daha doğrusu hak sahipsizliği meselesi. 2 kişiden 1'i maalesef hak sahibi olamıyor. Devlet vatandaşını kandırır mı? Bu dönemde maalesef kandırdığını görüyoruz. Depremzedeleri kandırarak onların hak sahibi olması engellendi. AFAD'ın açıklamasına göre "Büyükşehir olan bir ilde afetzedenin bir ilçedeki konutu ağır hasarlı ise başka bir ilçedeki konutu hasarsız olsa dahi afetzede hak sahibi olabilmektedir." denilmekte. Peki, her 2 evi ağır hasarlı veya yıkıksa ne olacak? Evlerden 1'i için hak sahipliği veriliyor. Örneğin, eşlerden birisinin evi Malatya Battalgazi'de diğer evi Akçadağ'da olsun, her 2 ev de yıkık olsun, AFAD eşlerden sadece birisine hak sahipliği veriyor. Yani insanlar dişiyle tırnağıyla biriktirdiği parayla 1 köyde ev, 1 de şehirde ev yapmış olsa bile devlet sadece 1 ev verebiliyor, kalana da bir soğuk su iç deniliyor. Şimdi, afetzedenin aynı ilçede 1 ağır, 1 hafif hasar evi varsa hak sahibi olamıyor. Farklı ilçelerde 2 ağır hasarlı evi varsa 1 tanesi hak sahibi olabiliyor. 1 Kahramanmaraş'ta 1 Malatya'da evi olup 2'si de yıkılan depremzedeye sadece 1 ev veriliyor. 11 ilin tamamı deprem bölgesi olarak geçtiği için farklı illerdeki evleri ağır hasarlı olan kişiler hak sahibi olamıyor. Üstelik 6 Şubatta meydana gelen 2 depremin etkinlik alanı da tek olarak kabul edildiği için geceki depremde Malatya'daki evi, öğlenki depremde Hatay'daki evi yıkılan afetzede 1 ev için hak sahibi olabiliyor. Ama Marmaris'te 10 evi ya da İzmir'de 10 villası olan birinin Malatya'da depremde 1 evi varsa devlet o kişiye hak sahipliği veriyor. Bunun bir çarpık anlayışı olduğunu düşünüyorum. Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkındaki Yönetmelik baştan sona çelişkilerle dolu. İşte, bu çarpıklıklar yüzünden Malatya'da 121.907 başvurudan 69.263'ü kabul edildi yani her 2 kişiden 1'i hak sahibi olamamış durumda ve bu sistemle bir deprem yönetiminin de doğru olduğunu düşünmüyoruz.
AFAD önünde uzun kuyruklar var, hak sahipliğine itirazlar tam bir çileye dönüşmüş durumda. Malatya'da AFAD ve kaymakamlıkların önündeki kuyrukları görmeniz gerekiyor. Sinirler gergin, işlemler uzun, personel sayısı yetersiz, evi yıkılıp AKP'yle gasbedilen depremzede bir de hak sahipliği olduğunu ispat etmek için olağanüstü bir mücadele sürdürüyor. Malatya'da 52.644 kişinin hak sahipliği kabul edilmedi, itiraz için on beş gün süre verildi ancak mekân, personel yetersizliği nedeniyle çok sayıda vatandaş mağdur olmuş durumda. Pek çok ilçede itirazlar 6 Kasımda bitti, tüm ilçeler için süre bugün sona eriyor; bu sürenin mutlaka uzatılması gerekiyor Sayın Bakan. Tüzel kişiler hak sahibi olamıyor. AFAD, odaların, sendikaların, kooperatiflerin hak sahipliği başvurularını kabul etmiyor. Mevzuata göre tüzel kişiler hak sahibi olamıyor, birlik, oda, kooperatiflere de hak sahipliği tanınarak devletin kredi ve hibe imkânlarının da verilmesi gerekiyor.
Yine, bir sıkıntı daha var. Deprem sonrası, Malatya'da evleri ağır hasarlı, yıkık olanların eşyalarının bedellerinin ödenmesi için Maliye önünde çadırlar kuruldu. Peki, alınan başvurular ne oldu? Kocaman bir hiç. Başvurular yapıldı, insanlar sıra bekledi ama kimse para alabilmiş değil. Yakınlarını, evini, eşyalarını kaybeden depremzedelerin duygularıyla oynayıp "Eşya parası ödenecek." denilerek bugüne kadar tek bir adım atılmamasını da burada, huzurlarınızda kınadığımı söylemek istiyorum. Madem ödeme yapılmayacaktı insanlar neden saatlerce kuyruğa girip başvuru yaptı? Depremin vurduğu vatandaşa bir tokat da sizin vurduğunuzu söylemek isterim.
Depremin üzerinden dokuz ay geçti, hâlen destek alamayan depremzedeler var; 10 bin TL hane başı desteğini, 15 bin TL taşınma ve kira desteğini alamayan vatandaşlar var. Hane başı destek, taşınma yardımı, kira yardımı başvurusu için AFAD bahçesine konteynerler kurularak hizmet verilmeye çalışılıyor fakat sabahın erken saatlerinde gelen vatandaşlar saatlerce kuyruk bekliyor. Uzun kuyrukların taleplerini yetiştirmeye çalışan görevliler ise iş yoğunluğundan yetiştiremiyor. Kurum aşırı yoğunluktan, vatandaşlarsa sadece kuyruk beklemekten şikâyetçi.
Orta hasarlı binalarla ilgili çok sıkıntı var. Depremin üzerinden dokuz ay geçti hâlâ orta hasarlı binaların ne olacağı tartışılıyor. Belediyelerin verdiği sınırlı sayıdaki ruhsatların da tekrar iptal edildiği konuşuluyor. Bu şartlarda orta hasarlı bina sahipleri kışı dışarıda geçirmeye devam edecekler. Dokuz ayda bir yolun alınmaması düşündürücü. Orta hasarlı binalarla ilgili 6 şubat 2024'e kadar işlem başlatmaları gerekiyor. Bir yıllık süre içerisinde orta hasarlı binaların güçlendirilme işlemi başlatılmazsa ağır hasarlı kabul edilip yıkılacak; bu konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Aynı belirsizlik ve kaos yeniden dönüşüm için de geçerli. 750 bin TL hibeye, 750 bin TL krediye 100 metrekare evin yapılması mümkün değil. Malatya'da bir evin maliyeti en az 2,5 milyon TL civarında, bu nedenle hibe miktarı artırılmalı. Devlet yeniden dönüşüm isteyen vatandaşlarına evlerinin rezerv alanındaki gibi yapıp teslim edilmelidir.
Bir de bu depremin en başında Malatya'da büyük bir rezalet yaşandı. Önce "Binalarınız ağır hasarlı." denildi, insanlar nakliye parasına, 15 bin liraya, 20 bin liraya evdeki kapısını, penceresini sattı; sonra "Onlar az hasarlı, orta hasarlı." denildi, insanlar aynı o kapı, pencereyi şimdi 500 bin liraya, 1 milyona yapamıyor. Özellikle Bostanbaşı ve Fahri Kayahan bölgesinde, yeni konutların olduğu bölgelerde hasarlı olan ve boşaltılan evlerin kapıları, pencereleri, klozetleri, parkeleri, muslukları, banyo ve mutfak dolapları hatta elektrik tesisatına kadar hırsızlar tarafından çalınıyor; Malatya'da büyük bir güvenlik problemi var. Sadece konutlar değil iş yerleri, siyasi partiler de hırsızların gazabına uğramaya devam ediyor. Temmuz ayı başında Memleket Partisi Malatya İl Başkanlığı binasında kullanılan çadır çalındı. Hırsız ve yağmacıların son hedefi, kent merkezinin en büyük ana caddesi olan İnönü Caddesi üzerinde bulunan, depremde az hasarlı olan Büyük Birlik Partisi İl Merkezi oldu. Hırsızların yan duvarı delerek girdikleri binada ne var ne yoksa çaldıkları belirtiliyor. Temel güvenlik tedbirlerini almak, depremzedenin malına ve canına sahip çıkmak bu kadar zor olmamalı. Bu, Malatya'da güvenlik problemi çok önemli bir konu; bunu da belirtmek istiyorum.
Yine, biliyorsunuz, depremde en çok zarar gören kesimlerin başında esnaflar geliyor. Malatya'da 27.500 iş yeri yıkık ve ağır hasarlı. Kentin normale dönmesi için acil önlemler alınması gerekiyor. Deprem sonrası geçici iş yerleri için yaklaşık 5.200 esnaf talepte bulundu, yaklaşık 3.500 esnafın geçici talebi yerine getirildi, hâlâ 1.700 esnafımız konteyneri bekliyor. Şimdiye kadar kurulan 3 bin civarı geçici iş yerinin çoğunluğu kara yolu üzerinde; elektrik, su, kanalizasyon hatları bağlanmış değil. Konteyner alan, geçici iş yerinde hizmet vermeye başlayan esnafın da problemleri bitmek bilmiyor. Esnaf ortada kalmış durumda, kiralar 4-5 katına çıktı, kiralık yer bulmak mümkün değil. Kent merkezinde ana arterler başta olmak üzere, bölgeye yerleştirilen esnaf için geçici iş yerleri altyapının olmayışı ve plansızlık nedeniyle tercih edilmiyor. Konteynerler kurulduktan haftalar sonra elektrik çekildi. Altyapısı kurulmayan esnaf haklı olarak gitmek istemiyor, sonra "Esnaf gitmiyor." diye eleştiriliyor. Buralara esnaf nasıl gitsin, suyu yok, tuvaleti yok. Esnafa çarşı yapıp, konteyner kurup... Esnaf temsilcilerinin fikri bile alınmıyor. Kentin ayağa kalkması esnafın ayağa kalkmasıyla birlikte olur. Ancak bu şartlarda bunun sağlanması mümkün değil.
Bir de hâlâ hem kiracılar hem de depremde evleri ağır ve orta hasarlı olan insanlar konteynere ulaşamıyor. Telefonlara bakamıyoruz Sayın Bakan, Malatya'daki herkes konteyner istiyor, günlük en az 50-100 kişiyle muhatap oluyoruz. Bu konunun da, konteyner meselesinin de çözülmesi gerekiyor.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, ne kadar süre vereyim? Ona göre siz...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Başkanım, çok alacağım var sizden.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Onu diyorum işte. Tahsilatı bugün mü yaparsınız yoksa...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Parti parti.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Parti parti, tamam, peki, buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yine AFAD'ın boş kadroları... Depremden sonra müdahalede yetersiz kalındığını hep beraber gördük. Buradan ders almamız lazım. 2024 Yılı Performans Program'ına bakınca hiç ders almadığımızı görüyoruz. Hâlâ il afet ve acil durum müdürlüklerinin 2.247 görevli kadrosunun boş bekletildiğini görüyoruz. Bu boş olan kadroların norm kadroya oranı yüzde 27; her 4 norm kadronun 1'i boş bekletiliyor. 479 arama kurtarma teknisyeni boş kadro. Bu bütçeyi Meclisin vermesinin sebebi bunları istihdam etmek maalesef bu durum da çok doğru yönetilemiyor.
Bir başka konu, bu, depremle ilgili; dikkatlerinize umarım sunabilmişimdir. Bizim Malatya'nın kayısısı ünlü Sayın Bakan, Malatya'nın suyu ünlü; Malatya'nın yetiştirmiş olduğu siyaset adamları, ticaret adamları ünlü ama son dönemde bazı siyaset adamları da ünlü olmaya başladı.
İÇİŞLERİ BAKANI ALİ YERLİKAYA - Sizler de ünlüsünüz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Eyvallah Sayın Bakan.
Maalesef, dünyaya, geçtiğimiz yıllarda yeni bir insan kaçırma yöntemi buldu sizin belediye başkanları.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Onu geçen sene anlattın.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bir daha anlatayım, Sayın Bakan o zaman yoktu, İstanbul Valisiydi.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bir şey bulamadın herhâlde.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Çok buldum da bir şey olmadı, onu anlatacağım. Bu arkadaş Yeşilyurt Belediye Başkanı gri pasaport yöntemiyle insan kaçırıyor. Bunu tabii, diğer belediyeler de örnek alıyor ama ilk mucit bizim belediyemiz, övünmek gibi olmasın, Malatyalı bir kardeşimiz. Hizmet pasaportuyla yurt dışına 47 insan gidiyor, kimse gelmiyor. Bununla ilgili ciddi yolsuzluk var, buradan söylüyorum, ciddi yolsuzluk var. Geçtiğimiz yıl 4 kişi tutuklandı, sonra serbest bırakıldı. Parasız bir iş yapılmadığını biliyoruz. Bizim Malatya Belediyesinde temiz bireyler yetiştirme projesiyle kaç insan gittiğini bilmiyoruz, en az 2 parti gittiğini biliyoruz ama sağ olsunlar, sizin belediyeler bunu örnek almışlar Sayın Bakan. Örneğin bir belediyeniz bir ekip gönderiyor yurt dışına mehter takımı -iki ileri bir geri- gidenler geri gelmiyor mehter takımının. Yine, önemli bir şeyi daha sağladı bir AKP'li belediye, Kandıra Belediyesi sağ olsunlar, 60 yaşındaki insanları boksör yaptılar, güreşçi yaptılar. Onları güreşçi ve boksör diye yurt dışına gönderdiler 60 yaşında, 55 yaşında sporcu yaptılar. Bu da önemli bir şey, yani önemli bir durum: onu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sporun yaşı mı var?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sporun yaşı yok tabii, 60 yaşında...
Ya, çok yetenekli bir siyasi hareketle karşı karşıyayız. Yeni icatlar buluyorlar, yeni insan kaçırma şekilleri; VIP insan kaçakçılığı yapıyorlar, mehter takımını gönderiyorlar. Yani ama bunlara ne oluyor? Örneğin bu Yeşilyurt Belediyesi... Sayın Yegin soruyor: "Niye bu konuyu bir daha gündeme getiriyorsunuz?" Bunlara ne oldu biliyor musunuz? Ne oldu? Bunlara yılın belediye başkanı ödülü verildi İçişleri Bakanı tarafından, yılın belediye başkanı ödülü verildi. Hak etti mi? Vallahi hak etti. Yani dünyada kim icat edecek böyle bir insan kaçakçılığını?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bu konuda mı verdiler, hangi konuda verdiler?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Belediye başarısı konusunda verdiler, bunu icat etti ya. Şimdi, bu gri pasaport ayrı bir mesele.
Özel kalem müdürüyle ilgili... Eşini özel kalem müdürü yapmış, ben bunu çok gündeme getirmiyorum eşi olduğu için. Makam odasına dünya para harcıyor, bunu da gündeme getirmiyorum ama fakir fukara devletin ismini görünce hâlâ güveniyor, bir belediyenin ismini görünce hâlâ güveniyor.
Yeşilyurt Belediyesi depreme dayanaklı konutlar yaptı, fakir fukara gitti oradan konut aldılar. Malatya Topsöğüt bölgesi var, şöyle tarif edeyim; Sivas yolunun üzerinde, şehir merkezine de yakın bir yer. Topsöğüt ve Yeşilyurt Belediyesi depreme dayanaklı konut yaptı; 6 Şubat depreminde daha insanlar tapuyu almadan, oturmadan Topsöğüt konutları ağır hasarlı oldu. Bir şey yapılacak mı? Vallahi bir şey yapılmayacak. Şimdi, buradan söyleyeyim Sayın Bakan, bu depremi yaşadık. Eğer müteahhit suçluysa cezasını çeksin, mühendis suçluysa cezasını çeksin ama örneğin Malatya Yeşilyurt'ta Bostanbaşı'nda o imar iznini veren belediye başkanları ceza çekmiyorsa daha çok bu olayları yaşamaya devam ederiz. CHP'li olsun, AK PARTİ'li olsun, MHP'li olsun, başka partili olsun, İYİ Partili olsun; kim bu yaptığı işin bedelini ödemiyorsa, sorumluluğunu yerine getirmiyorsa bunları yaşamaya daha çok devam ederiz. Bu insanlara bu Yeşilyurt'taki yıkılan konutlar için de muhtemelen bir ödül verilir. Bizim Büyükşehir Belediye Başkanı da sağ olsun, bu depremin insanların azmasından dolayı olduğunu ifade etti, sebebi de buldu. Yani kim azmış? Bence azan biri varsa o tarım alanına 12 katlı, 15 katlı binalara ruhsat veren belediye başkanlarıdır. Topsöğüt'te belediye başkanlığı yapan o insanlar azmıştır. Yani sonuç yine insanların sırtına bindirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba...
VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yo, şöyle: Kongreden dolayı Sayın Ağbaba yoktu, biz onu yazdık. Şimdi ilaveten... İsterseniz hepsini bugün vereyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yok, yok.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ama cuma da Çevre ve Şehircilik Bakanı geliyor, yarın da Sağlık Bakanı var, hepsini tüketmeyelim yani.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Paylaştıralım Sayın Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamam, peki, o zaman veriyorum iki dakika daha.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Tekrar söylüyorum, eğer burada bir yerel yönetici bedel ödemiyorsa, bir yerel yönetici tutuklanmıyorsa bunun da düşünülmesi lazım. Daha çok bunu yaşamaya devam ederiz.
Deprem bölgesinde şimdi o tarım arazilerine 7 katlı ev yapılması isteniyor. Önce 5 katlı verildi, şimdi 7 kata çıkarıldı, ne olacağı belli değil. Tek sorun kat yüksekliği değil, planlamanın olmaması. Müteahhitlerin işlerine göre planlama yapılıyor, deprem güvenliği yok sayılıyor. Bu konuda da mutlaka bu ruhsatlar verilirken, imar izinleri verilirken mutlaka odaların da görüşünün alınması lazım.
Şimdi başka bir şey daha söyleyeyim: Yine, Türkiye'de olmayan bir uygulama; biliyorsunuz "yapay zekâ" diye bir şey var, artık bütün gündemimizi o meşgul edecek herhâlde, yapay zekâ. Yapay zekâyı Yeşilyurt Belediyesi nerede kullanmış? Sayın Bakan, Yeşilyurt Belediyesi yolsuzluk ve sahte belediye meclisi kararıyla gündemde; Yeşilyurt Belediyesinde yapay zekâyla sahte belediye meclisi kararı oluşturulup belediye arsalarının satıldığı ortaya çıktı, işlem yapan 4 personel açığa alındı. Belediye Başkanı Çınar bu konuyu gündeme getiren gazetecilere ve bizlere saldırıyor. Bakın, nasıl zeki bir insan ki yapay zekâyla sahte belediye meclisi kararı oluşturarak belediyenin arsaları satılıyor. Sayın Bakan, bunun dikkatle incelenmesi lazım. Yapay zekânın nerede kullanıldığını da sizin dikkatinize sunuyorum. Bu Belediye Başkanımızı ileride siyasetin önemli bir yerinde kullanabilirsiniz, yetenekli ve üretken bir arkadaşımız, onu da söyleyeyim; yapay zekâyla arsa satıyor! Belediye Başkanına bir şey olur mu? Vallahi bir şey olmaz. Aslında açığa alınması gereken bir şey bu. Yapay zekâyla bir arsa satıyorsa mutlaka onun açığa alınması lazım.
Şimdi bir de bir konu var: Biz ne zaman bir eleştiri de bulunsak ya da bir yolsuzluğu açığa çıkarsak işte "Kur'an" diyorlar, "FETÖ" diyorlar, "PKK" diyorlar, "bayrak" diyorlar. Ya, bu Türk Bayrağı, bu Kur'an, dinimiz hepimizin kutsalı; kimsenin pisliğini örtmek için bir alet değil, hepimizin kutsalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Ağbaba, uzatayım mı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yok, uzatmayın, bitiyor zaten.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, uzatayım, ben hesaptan düşüyorum zaten.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bir dakika, hemen bitiriyorum.
Bir şey söylüyoruz Yeşilyurt Belediyesiyle ilgili, efendim, hemen "bayrak" diyorlar, "vatan" diyorlar. Ya, bunlar sizin pisliklerinizi örtmek için kullanılacak aletler değil ki, bunlar bizim hepimizin kutsalı. Ya da bir şey söyleyince "FETÖ" diyorlar, "PKK" diyorlar, bilmem ne diyorlar. Yani biraz bunların üzerine gitmek lazım.
Bir de şunu söyleyelim Sayın Bakan son olarak: Sayın Bülent Turan çok iyi bilir, biz Bülent Turan'la beraber milletvekilliğine başladık, o bana 2011-2013 yıllarında "darbeci" diye laf atıyordu. Bülent Turan'ı da biz -Grup Başkan Vekilliği yaptı- severiz. Niye "darbeci" diyordu biliyor musunuz bana? Ben bu Balyoz'da, Ergenekon'da gidiyordum, mücadele ediyordum, "Burada bir FETÖ ayağı var." diyordum; "Bunlar darbeci." diyordu. Şimdi, zaman bizi haklı çıkardı. O gün de çok müdahaleler vardı; polis müdahale ediyordu, Jandarma müdahale ediyordu.
Toplumsal eylemler oluyor, sağ olun, İçişleri Bakanlığının tavrı sayesinde bütün eylemler gündem oluyor, haber oluyor; sayenizde, Allah sizden razı olsun. 10 kadın geliyor, Meclisin önünde açıklama yapacak, hurra yüzlerce polis, yere yatırıyorlar, tazyikli su sıkıyorlar; sendikacılar geliyor, müdahale ediliyor. 10 Ekim katliamında; gidiyoruz, 10 Ekim katliamı bizim tarihimizde yaşadığımız en acı katliamlardan biri, sanki katliamı o insanlar yapmış gibi o insanlara saldırıyorlar. Sizden rica ediyorum Sayın Bakan... Aynı şeyi Cumartesi Anneleri için de... Ben de Cumartesi Annelerinin bir çok etkinliğine gittim. Vallahi polis olmasa hiçbir şey olmayacak, gündeme de gelmeyecek, kavga da çıkmayacak. Meclisin önünde yapılan eylemlerde müdahale edilmezse kimse bir şey yapmayacak.
Ayrıca, bakın, özellikle Meclis Başkanının da milletvekillerinin hukukunu koruması gerekiyor. Milletvekillerine polisin gaz sıkması, milletvekillerine karşı kötü davranması da hepimizin, Meclisin onurunu incitir; burada dikkatinizi çekmek istiyorum. Özellikle sizin yüzünüze de söyleyeyim, hep eleştiriyoruz, yani iyi bir başlangıç yaptınız; inşallah, Soylu gibi sizin de böyle memlekette ne kadar hırsız, namussuz varsa, resminiz olmaz, inşallah olmayacaktır. Memlekette ne kadar hırsız varsa, ne kadar dolandırıcı varsa ne kadar mafya varsa, sağ olsun, Soylu'yla resim çektirip ondan sonra piyasaya çıkıyordu. Siz iyi bir başlangıç yaptınız, umarım bu başlangıcınız toplumsal eylemlerde de devam eder.
Ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.