KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakanım, Sayın Bakan Yardımcılarımız ve değerli bürokratlar; öncelikle hoş geldiniz.

Sayın Bakanım, sizlere başarılar diliyorum. Gerçekten ülkemizin sizin başarınıza ihtiyacı olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden de geçmiş süreçleri hep birlikte yaşayan birileri olarak önümüzdeki süreçte sizin başarınızın ülkemizin huzuru açısından önemli olacağını ifade etmek istiyorum.

Bu arada, genel konuşmama başlamadan önce tarafıma iletilen birkaç not var, onlarla başlamak istiyorum. Sayın Bakan, talimatlarınız olur ise Ağrı ili Doğubayazıt ilçesinde Dalbahçe, Seslitaş, Subeşiği, Yalınsaz, Güllüce, Örmeli, Karaşeyh, Sarıbıyık köylerinde uzun zamandır su sıkıntısı yaşanmakta. Bu köylerde önce sulama suyu ve son günlerde de içme suyu sıkıntısı yaşanmakta. Mevcutta su kaynağı olarak kullanılan Balık Gölü'nün kuruduğu ancak bölgede başka su kaynakları, bunun da özellikle Dalbahçe köyünün kendi içme suyu kaynağı olduğu... Vatandaşımız acilen önce içme suyu sonra da sulama suyu sorununun çözülmesini bekliyor.

Yine, son günlerde yoğun bir şekilde tarafımıza ulaşan önemli bir konu var; o da başta Maraş olmak üzere, deprem bölgelerindeki orta hasarlı yapılarla ilgili olan konu. Orta hasarlı binalarla ilgili bir yıl içerisinde güçlendirme işleminin yapılması zorunluluğu bulunduğu ancak gelinen noktada bu sürenin şu an dolmak üzere olduğu, bu nedenle de bu konuda bir önlem alınması ve orta hasarlının ağır hasarlıya geçmeden bir işlem ve önlem yapılması, alınması gerektiği konusunda vatandaşımızın çok yoğun talebi var. Bu konuda özellikle Maraş'tan gelen bu taleplerle ilgili Ali Öztunç Milletvekilimiz daha detaylı açıklamada bulunacak.

Sayın Bakan, ülkemizin en önemli konulardan biri -hep söylüyoruz- yabancı göçü. Kontrolsüz bir şekilde ülkemize giren yabancılar -başta Suriyeliler olmak üzere- ülkemizin geleceğiyle ilgili en önemli tehdidi oluşturuyor. Ekonomiyle ilgili sorunlar ve diğer konulardaki sorunlar -hep söylüyoruz- gün gelir, çözülür ancak ülkemize gelen yabancılarla oluşacak yeni süreç ülkemizi daha çözülmez sorunların içerisine sokacaktır. Ben çok iyi biliyorum ki emniyet güçlerimiz, başta jandarmamız, askerimiz sınırdan bir tane yabancıyı geçirmez. Ben de o bölgelerde askerlik yapmış birisi olarak çok iyi biliyorum. Bizim güvenlik kuvvetimiz, jandarmamız, askerimiz, polisimiz sınırda yirmi dört saat nöbet tutar, gece sabaha kadar pusudadır, yabancıyı geçirmez, ister göçmen olsun ister terörist. Ama bizim kapılarımız açıldı sonuna kadar ve yolgeçen hanına dönen sınırlarımızla beraber bugün ülkede ne kadar yabancı var, bence kimse bilmiyor. Hatta sizin verdiğiniz sayı ile bundan daha on gün kadar önce burada Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın verdiği sayılar arasında dahi farklılıklar var.

Şimdi şunu söylemek istiyorum: Bakın, toplamda 4 milyon 644 bin yabancıdan ve özellikle de Suriyelilerden bahsedilmekte. Hep soruyoruz: Türkiye'de doğan çocuklar bu sayıya dâhil mi, değil mi? Birinci sorun. Ve kaç Türk vatandaşı oldu yabancıdan ve bu yabancılardan Türk vatandaşı olanlardan kaç tanesi seçmen olarak seçmen listelerinde yer aldı? Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza sordum, aradan on beş gün kadar süre geçti, hâlâ cevap yok.

Bugün, özellikle medyada da yer aldığı için bir soruyu daha sizlere sormak istiyorum: Yaklaşık 750 bin Filistinlinin başta Antalya olmak üzere Antalya ve Adana bölgesine ve özellikle de Antalya'nın Korkuteli ilçesine yani Bey Dağları'na gelmesiyle ilgili bir haber çıktı. Bu doğru mu, değil mi, size de direkt sormak istiyorum.

Ve yine bir soruyla devam etmek istiyorum: Sizden önceki Bakanın çok önemli bir projesiymiş gibi sunmaya çalıştığı yüz tanıma programı var. Bu yüz tanıma programı hukukun temel ilkelerine aykırı, özel hayatın ihlali niteliği sayılabilecek bir programdır. Bu programa siz devam ediyor musunuz, etmiyor musunuz, bunu da sormak istiyorum.

Uyuşturucuyla ilgili konuda şunu söylemek istiyorum: Bakın, ülkemizin, gençlerimizin geleceğiyle ilgili gerçekten en hayati tehlike uyuşturucu konusudur. Göreve geldikten sonra almaya çalıştığınız önlemleri takip ediyoruz. Bu önlemlerin daha da arttırılarak devam etmesi gerektiğini ben de ifade etmek istiyorum.

Çok önemli bir deprem süreci yaşadık. Bu depreme daha önceki Bakanlarda da söylemiştim ama konu daha çok sizi ve AFAD'ı ilgilendirdiği için biraz daha detay konuşmak istiyorum. Sayın Bakan, deprem yaşandı ve biz ilk günlerden itibaren Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri ve belediyeler olarak deprem bölgesindeydik. Ben de Hatay bölgesindeydim, Hatay'ın bütün ilçelerinde. Diğer arkadaşlarımız da yine deprem bölgesindeki illere dağıldık. Şunu gördüm: İlk günden itibaren bir kargaşa, karmaşa, ne yaptığını bilemeyen bir müdahale yöntemi, daha doğrusu yapılamayan bir müdahale ortadaydı. Kimin ne yaptığı belli değildi. Şimdi bu hasarın ağır olmasının, ölüm sayısının fazla olmasının o depremle ilgili müdahaledeki gecikmelerden de kaynaklandığını buradan açıkça söylemek istiyorum. Şunu gördük: Hangi iş makinesi geldi, geliyor, gelecek. Vatandaş bir taraftan enkazın altındaki yakınının sesini dinlerken, bir taraftan da geçen iş makinesine yalvar yakar, enkazına müdahale etmesini ister vaziyetteydi. Şimdi, böyle büyük bir deprem yaşadık.

Peki, ileriye dönük olarak AFAD ne yaptı, geçmişte yapamadığıyla ilgili önümüzdeki süreçte ne yaptı; sormak istiyorum. Örneğin, bir ilde deprem olduğunda o ile en yakından, hangi ilden hangi kurtarma ekibinin, hangi iş makinesinin, hangi operatörün, gönüllünün, yardımseverin kimler olduğunu numara numara, plaka plaka, isim isim tespit ettiniz mi? Yani Allah göstermesin, bu ülkede yeniden bir deprem olduğunda yine böyle bir karmaşa yaşanacak mı yoksa bir ilde veya yanındaki diğer ilde depremler olduğunda, ilk müdahale edecek, efendim, kurtarma ekibi, araç, iş makinesi gibi veya 2'nci gün müdahale edecek, 3'üncü gün müdahale edecek gibi bir program yapabildiniz mi? Esas olan bunlardır. Çünkü deprem sonuçta bir doğa olayı ve bunu önlememiz belki çok mümkün değil ama sonuçta hasarın en aza indirilmesi doğru zamanda ve gereği gibi yardım edilmesiyle, müdahale edilmesiyle mümkün. İşte, son depremde gördüğümüz o kargaşanın, karmaşanın bundan sonraki süreçte yaşanmaması gerekmekte.

Yine, son olarak şunu söyleyeyim: Bakın, bu yardım kampanyası düzenlenmişti, siz de biraz önceki sunumunuzda söylediniz, 115 milyar yardım toplandı televizyonda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı, buyurun, ilave bir dakika veriyorum

CAVİT ARI (Antalya) - Bazıları bunu şov olarak da "Yardım yapıyoruz." dedi. İşte, zaten çoğunlukla da devletin Merkez Bankası, diğer kamu bankaları, bazı kamu kurumları yardım yaptı. Sonuçta, sizin açıkladığınız rakama göre de 87 milyar 600 milyon lira civarında bugüne kadar yapılmış yardım var. Bu yardımın, yardımı gerçekleştirmeyenlerin kim olduğu konusunda bir açıklama yapacak mısınız, kamuoyu bu konuda bilgilenecek mi?

Son sorum: 1 Ekimde gerçekleştirilen, Emniyet Genel Müdürlüğüne yapılan saldırıyla ilgili öncelikle tekraren geçmiş olsun talebimi iletiyorum. Gerçek failleri tarafınızdan tespit edildi mi edilmedi mi, onu da öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.