KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.

Şimdi, konuşuyoruz tabii, doğal olarak her parti kendi görüşünü belirtecek; o anlamda, siz de kendi düşüncelerinizi tabii ki belirteceksiniz, ona itirazımız yok ama burada şöyle bir şey var: Şimdi, bakın, siz bir kere şunu sık sık tekrarlıyorsunuz: "İşte, biz aldık; vatandaş bizi tercih etti, biz iktidara geldik." Vatandaştan oy almış olmanız...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben tekrarlamıyorum efendim.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, hayır, genel olarak...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Vatandaş tekrarlıyor, 20 seçimdir tekrarlıyor vatandaş.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, hayır; söyleyeceğim... Bir dakika, söyleyeceğim canım; sözümü kesme.

Aldığınız oylar sizin her yaptığınızın tasvip edildiği anlamına gelmiyor yani siz "Her yaptığımız yüzde yüz doğru." diyemezsiniz; içinde doğru yaptığınız da vardır, yanlış yaptığınız da vardır. Oy verme saiki Türkiye'de, sadece bu yapılanlar üzerinden gitmiyor; bir geriye doğru bugün, başka bir yerde konuşmak lazım onu. Türkiye'de oy verme saikinin ne olduğunu biliyoruz, son seçimlerin nasıl yapıldığını biliyoruz yani düzmece kasetlerin olduğunu bilmiyor muyuz? Biliyoruz. Yani o video kasetlerin olduğunu, devlet imkânlarıyla seçime gidildiğini bilmiyor muyuz? Yandaş medyanın nasıl kullanıldığını bilmiyor muyuz?

Bakın, bir örnek vereyim: 1950 seçimlerine giderken -o zaman televizyon yok; radyo var, Türkiye Radyosu- Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti, İsmet Paşa ve Celal Bayar anlaşırlar, Türkiye Radyolarında 2 parti de eşit süre kullanır propaganda faaliyetleri için; bakın, bunlar önemli şeyler. Bu başka bir konu yani bunları şu anlamda söylüyorum: Her yaptığınız doğruymuş gibi düşünmeyin bunları; bir, onu söylemek lazım.

İkincisi: Tabii, siz yönetiyorsunuz yıllardır, ülkenin kaynaklarını da siz kullanıyorsunuz ama o kaynakların içinde bu kaynakların hepsini doğru mu kullanıyorsunuz? Ben bir rakam vereyim; iç kaynağı bıraktım, dışarıdan: 2002 yılında, geldiğiniz zaman Türkiye'nin dış borcu 131 milyar dolardı -dış borç iç borca benzemez; sonuç itibarıyla, Türkiye 1954 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan borçları ödemeye devam etmiştir, unutmayalım- 2023'ün ikinci çeyreğinde geldiği rakam 476 milyar dolar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın Sayın Türeli.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım.

Yirmi yılda bütün cumhuriyet tarihinde yapılanın neredeyse 3 katı borç yapmışsınız.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bütçemiz ne kadar artmış?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ve bu dönemde de 63 milyar dolarlık özelleştirme yapmışsınız.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bütçe ne kadar artmış?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bütçe değil; bakın, dolar rakamını söylüyorum, dış borcu söylüyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Tamam, dolar... 1 trilyon dolara yaklaşmış bütçemiz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yahu, hayır; baktığınız zaman rakamlara 11,5 trilyon dolarlık bir şey var ortada.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ne olmuş?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Doğru değerlendirmek lazım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Arkadaşlar, oran da yüksek; yüzde 50'lerin üzerinde bir oran var.

Bakın, şunu demek istiyorum: Bakınız, başka bir yerden bakalım; cari işlemler açığına, ödemeler dengesine gidin, yan yana cari açıkları toplayın, 650 milyar dolarlık bir cari açık vermişiz yirmi yıl boyunca. Bunlar ülkenin kaynakları, sonuç itibarıyla borçlanıyorsunuz. Yani "Bir şeyleri yaptık." dediğiniz zaman hepsini bu bütçeyle yapmadınız, borçlanarak da yaptınız. Buradaki hikâye şudur: Doğru yönetmek gerekiyor, bakın, kaynakları doğru kullanmak gerekiyor. Kamu-özel modelini niye eleştiriyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitireceğim, bir iki cümle daha söyleyeyim.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, toparlayalım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamam.

Yani niye eleştiriyoruz? Çünkü sonuç itibarıyla kamusuyla, özeliyle hepsi bir ülkenin bütün şeyidir, tamam ama sonuç itibarıyla onun bir hesabının kitabının yapılması lazım. Harcadığımız paraları nereye harcayacağımızı bilelim. Bakın, ne dedik demin Sayın Bakana? Sayın Bakan, buralara öncelik verin dedik; mesela, tarımda gençler kalsın, sosyal güvenlik primlerini devlet ödesin dedik. Yani o kaynakların doğru biçimde kullanılmasına ihtiyaç var. Plan ve Bütçe Komisyonuna madem "teknik bir Komisyon" diyorsak bunları yapalım, bunları konuşalım. Yani karşılıklı olarak sadece savunma değil, biz sizi anlıyoruz. Doğal olarak eleştirince, söyleyince siz de tabii ki söyleyeceksiniz düşüncenizi ama ortada da bir şey var. Yani böyle her yaptığınız iyi, bütün şeyler böyle mükemmelmiş gibi tozpembe bir tablo lütfen çizmeyin. Çünkü ülkenin sorunları var, o sorunların bir kısmı devam ediyor, bir kısmı belki kısmen çözülmüş olabilir ama bir kısmı da artarak devam ediyor.

Teşekkür ederim.