KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Gençlik ve Spor Bakanlığını görüşüyoruz. Tabii, hem gençlik hem spor, baktığımız zaman ilk anda aslında iki ayrı alan gibi gözüküyor ama çok iç içe girmiş durumda ve gençliğe ilişkin söylediğimiz şeylerin birçoğu da spor konusunda da geçerli. Gençlik, insan hayatında özel bir dönem, zor bir dönem; insanın hem fiziksel olarak hem zihinsel, ruhsal, psikolojik dönüşüme uğradığı bir dönem ve hayata bakışlarının, tabii, aslında bir anlamda farklılaşmaya başladığı bir dönem. Uzun yıllar geçtikten sonra insan geriye baktığı zaman, aslında gençlik dönemleriniz nasıl geçtiğini bir biçimde çok açık ve net olarak görme imkânına sahip oluyor. Bazen de "Keşke böyle olmasaydı da böyle olsaydı." dediğimiz bu tip sözlerimiz oluyor. Bu anlamda, üzerinde çok hassasiyetle durulması gerekiyor. Çok problemli bir alan, eğitim alanında sonra iş bulma alanında, sonra evlenme, yuva kurma, bütün bu alanlarda aslında gençliğin çok ciddi sorunları var. Şunu söyleyelim: Türkiye, OECD ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip olan ülkelerden biri. 15-24 yaş grubunda bulunan genç sayısı yaklaşık 13 milyonla toplam nüfusun yüzde 15'i. Aslında gençliği sadece 15-24'e hapsetmek de çok anlamlı değil yani onun öncesi ve onun sonrası da aslında gençlik döneminin kapsamı içinde. TÜİK'e göre gençliğin -tabii 15-24'ten devam edeyim istatistik vermek açısından- iş gücüne katılım oranı yüzde 43,8; istihdam oranı yüzde 35,3; Türkiye genelindeki genel iş gücüne katılım ve istihdam oranlarının 10 puan altında, işsizlikte de 10 puan üstünde. Türkiye'nin işsizlik oranları -mevsimsellik olduğu için aylar itibarıyla değişiyor- yüzde 10 dersek, yüzde 20'lerin üzerinde bir işsizlik oranı var. Bu durum, gençlerimizin büyük bir umutsuzluk ve gelecek kaygısı içinde olduğunu aslında bize çok açık ve net olarak da gösteriyor.

Çalışan gençlik var, bir taraftan okuyan gençlik var. Okuyan gençlik açısından sorunlar büyük. Bakın, bugün gene yurt sorununu konuştuk. Yurtlarda, işte Aydın'da bir yurdumuzda asansör kazasında hayatını kaybeden kardeşimiz Zeren Ertaş -kendisine Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum- hepimizi çok üzdü ve büyük üzüntülere sevk etti. İntiharlar, zehirlenme olayları yani aslında çok sıkıntılı bir eğitim alanının, eğitim hayatının olduğunu gösteriyor gençlerde. Yüksek, öğrenimde örgün eğitime kayıtlı öğrenci sayısı 4 milyonun üzerinde, yurt kapasitesi 874 bin ama siz sunuşunuzda "955 bin" dediniz sanıyorum, orada biraz daha yüksek. Sayın Bakan, dağıttığınız kitapçıkta 955 bin kişilik bir yurt kapasitesinden bahsettiniz. Sıkıntılı bir alan. Çalışan gençlik açısından baktığımız zaman, mesleki eğitimde daha çok teknik eğitim olduğu için özellikle sanayide, bazen organize sanayide ya da küçük sanayi sitelerinde iş buluyorlar, onlar da aslında bir ölçüde kayıtlı, kayıt içinde olma gibi bir durum söz konusu olabiliyor ama özellikle genel eğitimden, lise eğitiminden geçen çalışan gençliğimizde ağırlık hizmetler sektöründe ve orada da kayıt dışılık çok yaygın. Bunu söylemek lazım. Tarım sektöründe hemen hemen hiç genç yok yani gençlerimiz hiç kalmadı. Biraz önce Sayın Gürer de ifade etti, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz -seçim zamanında söyledik- tarımda çalışan kadınların ve gençlerin sosyal sigorta primlerinin, sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından karşılanması çok önemli bir destek olacaktır diye düşünüyoruz çünkü gerçekten tarımda nüfus çok yaşlandı. Bakın, bugün Türkiye'nin her yerinde -sizin ilinizde de öyledir Sayın Bakan, eminim- gittiğimiz zaman, köyler var, hayalet köyler var. 150-200 haneli köyler 15 hane kalmış, 20 hane kalmış, hemen hemen bütün herkes göç etmiş. Gençler gitmiş belli bir yaşın üstündeki insanlar kalıyor, onlar da "Biz burada doğduk, burada öleceğiz, atalarımız burada yaşadı." diye orada kalıyorlar yani tarım sektörü açısından özel planlamalara ihtiyaç var. Siz burada Genç Çiftçi Projesi'nden bahsediyorsunuz, bir çeşit akademi gibi ama bunu böyle bir eğitim programının dışında daha çok, iş hayatına entegre etme ihtiyacı gözüküyor. Ben burada onu görmedim, sanki daha çok bir eğitim projesiymiş gibi, o kapsamda algıladım.

Madde bağımlılığı yüksek. Uyuşturucu madde sorunu, okuyan gençlik içinde, çalışan gençlik içinde ciddi anlamda çok yaygın yani uyuşturucuyla bağlantılı suçlarda âdeta patlama yaşanıyor; Ceza ve Tevkifevlerine de bu konuyla ilgili baktığımız zaman, uyuşturucuyla bağlantılı suçlardan cezaevinde kalanların sayısı 100 binin üzerine çıkmış durumda.

Tabii, işin bir tarafı, genç önce eğitimde olacak, sonra iş bulacak, tabii, iş bulduğu zaman da hayatını devam ettirebileceği bir gelir seviyesi olması lazım, sonra da evlenmek, yuva kurmak isteyecek. Bugün gençler evlenemiyor. Bugün bir genç evlenmek istese ev tutacak, kirayı nasıl ödeyecek, mobilyayı nasıl alacak, beyaz eşyayı nasıl alacak? Dostlarımız var, bazen gidiyoruz, uğruyoruz dükkânlarına; oradaki beyaz eşya fiyatlarını bir görseniz, fiyat artışlarını bir görseniz, özellikle son dönemlerdeki artışları; kiralardaki artışları... İnsan kahroluyor. Kendileri de söylüyorlar aslında "Hemen hemen birçok gencimiz evlenebilecekken evlenmeyi erteliyor." diye ya da işte, babaevi varsa bir biçimde onlarla birlikte kalıyorlar. Tabii, bu kendi kendine olmadı, bunu her zaman söylüyoruz; özellikle son iki yıl içinde konut fiyatlarındaki ve kira fiyatlarındaki enflasyonun yükselmesine bağlı olarak diğer fiyatlardaki artışın nedeni uygulanan yanlış politika oldu. Enflasyonun yükseleceği, dünyada da yükselme eğiliminde olduğu bir ortamda faizlerin düşürülmesi bugün Türkiye'yi içinde bulunduğumuz kriz içine soktu. Tabii, konut açısından baktığımızda şunu görüyoruz: İnşaat maliyetlerinde de bir artış var ama demir fiyatlarındaki, çimento fiyatlarındaki, beton fiyatlarındaki artış yüzde 125, yüzde 150 iken ev fiyatlarında, konut fiyatlarında, kira fiyatlarındaki artış yüzde 500, bazen yüzde 1.000. Bu, özellikle genç kesimi çok ciddi olarak etkiliyor. Bugün bir gencimiz, hadi diyelim şanslı kendisi, eğitimini bitirdi, iş de buldu, öyle iş bulduğu da asgari ücret değil, asgari ücretin kat kat üstünde bir iş buldu, bu gencimizin ev alma şansı yok, mümkün değil; yirmi yıl çalışsın ev alamaz, araba da alamaz, belki dört, beş yıl çalışırsa, bir yerlerden, aileden, oradan, buradan birileri destek olursa belki ikinci elden bir araba alır, başka türlü alamaz. Çok ilginç bir şey oldu.

Şimdi, iktisat politikasının önemi şu: Sadece bugünü düşünmeyeceksiniz, yaptığınız her şeyin gelecek kuşakları nasıl etkileyeceğini de göz önüne alacaksınız uyguladığınız politikalarda. Acayip bir kopuş oldu, bir kırılma oldu. Bakın, şu anda -biraz önce yine arkadaşlarla konuştuk- iki yıl önce ev almış olan kişilerin evlerinin fiyatları 5'e, 10'a katlanmış, şu anda olsa o evi alma şansları yok. Yani bütün bunların özellikle genç kesimi, yeni istihdam piyasasına girecek olanları etkilemesi son derece yüksek olacak. Diyelim ki gencimiz şanslı, üniversiteyi bitirdi, istediği bir yerde de okudu, ondan sonra çıktı oradan, ne yapacak? İş bulmak isteyecek fakat atanamıyor. Atanamayan öğretmenler, ziraat mühendisleri, veterinerler, sağlık teknikerleri, mühendisler... Bakın, her gün yüzlerce e-mail geliyor sosyal medya e-mail kutularımıza, mesaj kutularımıza yani bunu da anlamak mümkün değil. Sonuç itibarıyla, insanların eğitim gördükleri alanda çalışmak istemesinden daha doğal ve daha güzel ne olabilir? Böylesine ilginç ve son derece yakıcı bir sorunla karşı karşıyayız.

Beyin göçü artarak devam ediyor yurt dışına. Ülkemizde eğitim görmüş gençlerimizin bir kısmı fırsat bulduğu zaman yurt dışına gidiyor; daha iyi maddi koşullar, manevi anlamda da tabii kendilerini daha da geliştirebilecekleri iş imkânları sağlandığı zaman. Ama özellikle yurt dışında eğitim gören, mesela Millî Eğitim bursuyla giden gençlerimizin hiçbiri geri gelmiyor, yurt dışında eğitim görenlerin hepsi orada kalıyor çünkü sonuçta, gittikleri ülke, özellikle gelişmiş olan ülkeler onlara öyle imkânlar sağlıyor ki hem maddi anlamda hem de kendileri geliştirebilmeleri anlamında ve orada kalıyorlar. Sonuçta bu gençler bizim ülkemizin gençleri, bu ülkenin evlatları bunlar. Bizim bunları Türkiye'de tutacak, ülkemizde tutacak, bu ülkenin gelişmesine katkı verecek bir ortamda yaşatabilmemiz gerekiyor.

Bakın, cumhuriyet kurulmuş ve sonuç itibarıyla baktığımız zaman, insan gücünü kaybetmiş, sermayesini kaybetmiş; fabrikaları olmayan cumhuriyetin ilk yaptığı şeylerden biri eğitim alanında bir sıçramadır. Alanında yetenekli gençler tespit edilmiş, yurt dışına gönderilmiş; resimde, müzikte, mühendislikte, bütün alanlarda yurt dışına gitmişler ve sonra hepsi geri gelmiş âdeta bir çalı kuşu misali ve Türkiye'nin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Nazi Almanyası döneminde kaçan bilim adamları Türkiye'ye gelmiş, Türkiye'nin üniversite sisteminin kurulmasına büyük katkı vermişlerdir. Bugün Amerika, bugün Hollanda -bizim yazılımcılar için özellikle görüyoruz, son dönem müthiş bir yazılımcı göçü var Türkiye'den oraya giden- ithal ediyorlar yazılımcıları, Almanya gene aynı şekilde. Oralarda yapmışız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Yani bugün artık yeni bir vizyona ihtiyaç var. Bu, böyle "Türkiye Yüzyılı" diyerek o laflarla olmuyor, bunun altını doldurabilmemiz gerekiyor. Yani eğitim aşaması, sonrasında istihdam aşaması, ondan sonra onların hangi alanda, nasıl hizmet edebileceği, diğer bütün alanlarla ilişkisi içinde, ciddi bir yapı içinde düzenlenmeli diyorum, yeniden kurgulanmalı diyorum. Tabii, bu bütçeler aslında bir anlamda bunlara vesile olur. Buralarda da birçok ödenek olacak, farklı farklı alanlara ödenekler ayrılıyor, işte, personelinden transferine, yatırım harcamasına kadar. Biraz sonra biz de birkaç tane önerge vereceğiz. Eğer siz de olumlu görürseniz, uygun görürseniz oralarda belli bütçeler artırılabilir. Yani sonuçta bütçeleri kim için yapıyoruz? İnsanlar için yapıyoruz bunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tamamlayın Sayın Türeli.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Eğer artırabileceksek, eğer artırmamız sorunların çözülmesine katkıda bulunacaksa, eğer çözüm sürecini hızlandıracaksa bunlar çok rahatlıkla yapılabilir diyorum.

Spor konusuna girecek ne yazık ki zamanım da kalmadı ama tabii, sporda özellikle amatör sporların desteklenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum yani sadece gençlik açısından da değil.

Teşekkür ediyorum.