KOMİSYON KONUŞMASI

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri; sizleri değiştiren, dönüştüren, kapsayan, alan açan ve yeni yaşamın mutlak öncüleri olan gençlerin ve gençliğin dinamizmiyle selamlıyorum.

Gençlerin tarihin kanlı, ırkçı, türcü, cinsiyetçi, tek tipçi ve doğa düşmanı anlayışını reddettiğini ve bu reddedişin bugün bütün dünyada, Orta Doğu'da, Türkiye ve kürdistanda yeni yaşamı kurmanın öncüsü olduğunu ve olacağını bir kez daha vurguluyorum ve tüm renklere, tüm dillere, tüm inanışlara alan açan gençlerin burada da temsil edilmesini isteyerek Mezopotamya ve Anadolu'da konuşulan dillerde sizlere ve bu Komisyona ortak bir mesaj vermek istiyorum, diyoruz ki: Sorunlarla yüzleşmenin ve yeni yaşamı inşa etmenin tam zamanıdır, Kürtçe söylemem gerekirse "..."(*) Arapça "..."(*) Lazca "..."(*) Ermenice "..."(*)

Dünyada gençlerin öncülüğünü yaptığı...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Beritan, lütfen, Anayasa'nın 3'üncü maddesinde devletin...

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - O kısmı biliyoruz.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - ...ülkesi ve milletimizle bölünmez bir bütün...

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Gençlerin öncülüğünü yaptığı yeni yaşamın...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen, biraz saygı gösterin...

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - ...inşasında... Selamlıyorum, ortak mesaj veriyorum, mesajımı...

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - ...bir konuya açıklama getiriyoruz.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Açıklıyorum...

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın milletvekilleri, Anayasa'nın 3'üncü maddesinde devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütünlüğü belirtilmektedir. Lütfen ifadelerinizi, sözlerinizi doğru seçin; gerginliğe ve insanları bu noktada farklı şeylere itmeyelim.

Sürenizi başlatıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Başkan, Başkan, yaptığınız çok yanlış bir şey.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Siz kendi süreniz geldiğinde konuşun, burada bir açıklama yapıyoruz.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Konuşabilir miyim, mikrofonumu açar mısınız?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Bakın, bakın, neyse bu polemiğe girmeyeceğim çünkü bu polemik zaten yıllarca konuşulmuş ve tüketilmiş bir polemiktir; kabul edip etmemek sizinle ilgilidir ama biz konuşmaya devam edeceğiz.

Dünyada gençlerin öncülüğünü yaptığı yeni yaşamın inşasında sorunların tespiti, sorunlarla yüzleşme ve elbette çözüm için ayrılan zaman, emek ve bütçe çok kritik ve politiktir. Komisyonun yapacağı bütçe planlamasını da bugünün tüm sosyal gruplarını, gençlerini kapsayan ve sorunları empatik bir şekilde dinleyen, bizi anlayan, söylediğimiz şeyler hakkında düşünen, bizleri duyan, bir şekilde yaklaşmasını ve sempatik bir şekilde de bu sorunlara çözüm aramasını temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Şimdi, çok önemli bir bakanlığın görüşmesi içerisindeyiz ve bu Bakanlık biliyorsunuz ki bugünlerde kamuoyunun gündeminde. Peki, bu Bakanlık kamuoyunun nasıl gündeminde, hep birlikte bir bakalım. Biz isterdik ki gençlerle ilgili olan bu Bakanlık kamuoyunun gündeminde gençlerin yaşamlarında önemli ve güzel bir gelişmeye sebep olacak bir çalışmayla gündem olsun ve biz isterdik ki dünyaya örnek olabilecek eşitlikçi ve ayrımcılık karşıtı bir spor organizasyonuyla gündem olsun, isterdik ki üniversite öğrencilerinin barınma ve yaşama koşullarının kökten çözümüne yönelik bir çalışmayla gündem olsun, isterdik ki spor müsabakalarındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıyla gündem olsun fakat ne yazık ki bu şekilde değil, gençlerin devletin sorumluluğunda olan KYK yurtlarında "ihmal kisvesi" adı altında anılamayacak şekilde yaşamlarını yitirmeleriyle, yurtların bir nevi koğuş sistemine dönüştürülmesiyle, Amedspor'a dönük nefret suçlarıyla ve buna karşı sessizlikle, spor müsabakalarındaki cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamalarla, endüstriyelleşmiş futbolun köşebaşlarındaki büyük kulüplere verdiği aflarla, borç ertelemeleriyle gündemde.

Değerli Komisyon üyeleri, sadece son günlerde sırf basına yansıyan kadarıyla gündemdekileri şöyle bir sıralayalım: İzmir'de bulunan Karabağlar KYK Erkek Öğrenci Yurduna yerleştirilen öğrenciler yurtta devam eden inşaat nedeniyle yurda alınmadılar. Yurda alınmayan gençlerin barınma problemlerinin nasıl çözüldüğüne dair bir fikrimiz yok. Peki, barınma problemi çözülmeyen gençlerin barınma ihtiyaçları nasıl karşılanmaktadır? Bu noktada Bakanımıza soruyoruz: Bakanlığa bağlı kaç cemaat ve vakıf yurdu vardır, kaç öğrenci bu yurtlarda barınmaktadır?

Devam ediyorum gündemlerle: 15 Ekimde Eskişehir Anadolu Üniversitesi merkez yemekhanesinde Resul Alan ardında borçlarından söz ettiği bir mektupla canına kıydı. Resul'un arkasında bıraktığı mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum, "Üzerimdeki banka borçlarından pek kimsenin haberi yok ama zaten benim intiharımın da onunla bir alakası yok; artık bir şeylerin yoluna girmeyeceğini anlayınca iyice berbat etmek istemedim. Türkiye'de gençler, çocuklar intihar ediyor her gün ve hiçbir şey değişmiyor, haberi bile yapılmıyor artık. Herkes intihar eden kişiyi suçluyor, benim hikâyem de böyle olsun. Siz de kendinize iyi bakın, en güzel şekilde yaşamaya çalışın." demiş Resul fakat ardından bıraktığı mektupla ne kadar güzel yaşayabilirsek.

Yine, dört gün önce, HEDEP Gençlik Meclisi üyemiz Mazlum Kaya'nın da gözaltına alındığı ve tutuklandığı haberlerini de gündemden takip ediyoruz.

Bir diğer gündem de 25 Ekimde, geçinemediği için, aynı zamanda çalışmak zorunda olduğu için Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğrencisi Samet Taş, gece işten geldikten sonra, bakın, Sayın Bakan, gece işten gelen bir öğrenci KYK yurdunda gece intihar ediyor. Yani gençlerin ekonomik problemlerini buradan anlayabiliriz.

Ve tabii ki Zeren Ertaş, 26 Ekimde Aydın Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdunda 16 öğrencinin bindiği asansör düştüğü için hayatını kaybetti. Bakımın yapıldığını söylüyorsunuz. "Bakım yapıldı." diyerek bu işin içinden sıyrılamayız. Bakım on gün önce yapılmış; peki, bu bakım nasıl bir bakım, bunu da sorguluyor olmamız gerekiyor. Bu bakım demek ki yeterince yapılmamış bir bakım ki on gün içerisinde bu asansör düşüyor ve bu, bir ihmal değil, bunun bir cinayet olduğunu da görmemiz gerekiyor.

Şimdi, ne okuduğumun hepiniz farkındasınız; gençler işçileşmeden, yeterli sosyalleşme imkânlarının oluşturulmamasından, kötü barınma koşullarından, genç yoksulluğundan yaşamlarını yitiriyor. Farkındasınız biliyoruz, bu ölümlerin de bu ölümlere sebep olan koşulların da altında yatan politikaların son derece herkes farkında fakat çözüm için nedense diretiliyor. Ben bugün bu Komisyonun çözüm için direnç göstermemesini temenni ediyorum ve soruyorum: Görüyorsunuz Sayın Bakan ve Komisyon üyeleri, intihar oranları gençler arasında gittikçe yükseliyor. Peki, bu artan intihara yönelik Bakanlığımızın nasıl bir çalışması var? Ben bir psikolog olarak soruyorum: 400 psikolog sizce bütün Türkiye'deki gençlerin bu sorunlarını çözmek için yeterli bir rakam mıdır? Atama bekleyen pek çok psikolog varken istihdam edilmek için psikologlar neyi bekliyoruz acaba? Her yurda 1 psikolog atamamızın önündeki engel nedir? Ben buradan sormak istiyorum.

Şimdi, bu olayları konuşurken bu olaylara "Münferit olaylar" diyenler oluyor "Politika üstüdür." diyenler oluyor "Siyasal rant." deniliyor "Kişisel paniktir." deniliyor; biz bunların hiçbirini kabul etmiyoruz, bunlar ne münferit olaylardır ne siyasal rant malzemeleridir ne politika üstüdür ne de kişisel paniktir, bunlar doğrudan ve esas olarak politikanın esas gündemidir; konuşulması gerekir, yüzleşilmesi gerekir ki biz kalıcı bir çözüm bulabilelim. Bu olaylar bizatihi egemenlerin politikaları sonucunda yaşanan olaylardır; dikkate almadığımız durumda, yüzleşmediğimiz durumda gelecek yıllarda da karşımıza çıkma ihtimali çok yüksek olan problemlerdir. Bu yüzden ben bir genç olarak bu problemlerin dinlenilmesini, anlaşılmasını bir kez daha belirtmek istiyorum. Ancak sonda söyleyeceğimi de şimdi söylemek istiyorum, umut hakkı elinden alınmış olan gençlere seslenmek istiyorum: Genç arkadaşlarım, biz bu düzene mecbur değiliz; biliyoruz, siz de razı değilsiniz, biz de razı değiliz. Biz genç arkadaşlarımızla beraber bu zulmün düzenini mutlaka değiştireceğiz; özgür, eşit yarınlarda sadece yarınları da değil bugünleri de direnerek tekrar ele alacağımızı söylüyoruz.

Şimdi, bütçe tercihlerinin gençlerin, kadınların, emekçilerin, yaşam koşullarının iyileştirilmesi için belirlenmesi gerekirken bütçenin yandaşa, faize, sermayeye aktarılması elbette ki politiktir, bir tercihtir, tercihin olduğu her şey politiktir, bütçenin nereye ayrıldığı amacının kendisini ortaya koymaktadır.

Peki, genç bir nüfusa sahip olmakla sürekli övünen ülkenin bütçesinde gençlere ayrılan pay nedir, bunu Bakana sormak istiyorum. "Yeni Türkiye Yüzyılı gençlerin yüzyılıdır." dedik; peki, gençlerin yüzyılı olan Türkiye'nin yeni yüzyılında acaba gençlerin problemleri için ayrılan bütçe ne kadar yeterlidir?

Bakın, Değerli Komisyon üyeleri, Bakanlığın 2021 tarihli son Faaliyet Raporu'na göre burs alan öğrenci sayısı toplam öğrenci sayısının yalnızca yüzde 6'sıdır. Bu enflasyonist dönemde günde bir öğün yemek dahi etmeyen 1.250 lira gibi bir burs, kredi alıyor öğrenciler biliyorsunuz, şimdi 2 bin lira yapacağınızı söylüyorsunuz ama size soruyorum bunu: Sizce mevcut düzende bu yeterli bir oran mıdır? Peki, burslar neden bu kadar az? Bakanlık bütçesinin yalnızca yüzde 2'si öğrencilere geri ödemesiz burs vermek için ayrılmıştır. Evet, yalnızca yüzde 2'si, çok küçük bir rakam olduğunu siz de düşünmüyor musunuz? Ya, Bakanlık bütçesinin ne kadarıyla tüm öğrencilerin kredileri bursa dönüştürülür? Yüzde 3.

Daha sonra arkadaşlarım da değinecekler, ancak ben de çok kısaca söyleyebilirim ki Bakanlık bütçe tercihini bu yönde değil, sporcusu dahi olmayan spor kulüplerine yüklü miktarda kaynak aktarmaktan yana kullanıyor. Bu kulüplerin iktidarla iltisaklı olduğunu tahmin etmek güç değildir. Yani yine gence ayrılacak bütçe yandaşa ayrılıyor.

Üniversite öğrencilerinin yaşadığı en mühim sorunlardan biri -az önce de bahsettiğimiz, gündemlerden takip ettiğiniz gibi- barınma krizidir. 1,5 milyona yakın üniversite öğrencisinin olduğu İstanbul'da KYK yurtlarında 1 tane yatağa 50'den fazla kişi, Ankara'da ise 10'dan fazla kişi düşüyor; 1 tane yatağa 10 kişi düşüyor. Peki, Bakanlık bu barınma krizine karşı ne yapıyor? Yurtlarda koğuş sistemine geçiyor. Zaten fiziki şartları yeterli olmayan yurt odalarının kapasitelerini artırarak kendince çözüm üretmeye çalışıyor. Özel yurtlara gelecek olursak ne yazık ki durum çok daha vahim. İstanbul'da 4 kişilik bir odada bir yatak ücretinin 7 bin lira olduğunu düşünürsek 1.250 lira alan 5 öğrencinin burslarının toplamıyla yalnızca bir öğrenci 4 kişilik bir odada bir yatağa sahip olabiliyor. Ne dediğimi anlatabildiğimi düşünüyorum. 5 öğrenci birleşiyor, dört kişilik odada bir tane yatağın kirasını ancak ödeyebiliyor. Son dört yılda 81 ilde ortalama kira artışının yüzde 600'e dayandığını da hesaba kattığımızda gençlerin barınma krizini artık sizlere bırakıyorum.

Fiziki kapasitelerinin, teknik altyapısının, yaşam koşullarının son derece kötü olduğu, güvenli ve sağlıklı barınmanın mümkün olmadığı KYK yurtlarında yaşanan cinayetlerden bahsetmiştik. Peki, Zeren Ertaş'ın yaşamını yitirdiği Aydın'daki bir yurdun fotoğrafını Eski Bakan Kasapoğlu'nun daha iki yıl önce iftihar ve gurur tablosu olarak övünçle sunduğunu hatırlıyor musunuz? Hâlbuki biz o gün de bu sorunları dile getirmiştik ancak gençlerin yaşamını çalan bu sistem gözünü kulağını kapatmıştı. Şimdi, sistem gözünü ve kulağını kapattığı için, bu sorunları duymadığı için gençler en demokratik hakları olan eylem yapma, basın açıklaması yapma haklarını kullanıyorlar fakat bu haklar bir şekilde kriminalize edilip gençlerin bu hakkı engelleniyor ve sorunları çözmek yerine gençler baskılanıyor. Gençler üzerindeki şiddet artıyor. Bakın, Zeren için eylem yapan gençlerin pek çoğu gözaltına alındı. Geçen günlerde Mardin'de yurdun önünde yapmak istediğimiz basın açıklamasını TEM'den bir komiser yurdu gezerek "Bu açıklamaya katılırsanız sizin sicilinizi kirletiriz, hayatınızı karartırız." gibi şeyler söylemiş. Bakın, asıl çözülmesi gereken gençler üzerinde baskıyı arttırmak değil, mevcut problemleri çözmektir. Mevcut problemler çözüldüğü takdirde kimsenin kalkıp basın açıklaması yapma gibi bir ihtiyacı olmayacaktır zaten.

Evet, Sayın Bakan, ülkede gençlerin karşı karşıya kaldığı en büyük problemler çok açıktır ki işsizlik, yoksulluk ve asimilasyondur. Her geçen gün derinleşen genç yoksulluğunun ve genç işsizliğinin siz de farkındasınız. Biz, gençlerin halkın tamamı gibi borçlar içerisinde olduğunu biliyoruz. Gençler âdeta KYK ve kredi kartı borçlarıyla boğuşuyorlar. Yeni mezun gençler KYK borçlarını artan işsizlikten ötürü ödemekte zorlanıyorlar, bir türlü adım atamadıkları profesyonel yaşama borç ve onun faiziyle adım atmak zorunda kalıyorlar. Ne yazık ki profesyonel yaşamın önünde bir dizi engel var. Mülakatlar -biliyorsunuz- kaldırılacaktı ama kaldırılmadı; bunu da tekrar buradan vurgulamak isteriz.

Çocuk sahibi genç kadınlar ise çocuk bakımının toplumsal cinsiyet rolleri gereği yalnızca kadının göreviymiş gibi görülmesinden ve ücretsiz kreş imkânlarının sağlanmamasından ve dünyanın en uzun mesai saatlerine sahip olmamızdan ötürü ekonomik ilişkilerin dışına itiliyor. İktidara sipariş usulü verilen ve bizim nazarımızda güvenilirliği olmayan TÜİK'e göre de genç işsizliği yüzde 17,2'dir; genç erkeklerde bu oran 14,2'dir, genç kadınlarda ise 22,7'dir. Bakın, burada bile toplumsal cinsiyet eşitsizliğini çok net görebilirsiniz eğer görmek isterseniz.

Kayıt dışı, esnek ve güvencesiz çalışmanın en yüksek olduğu toplumsal grubun gençler olduğunu biliyoruz. Günübirlik, düşük ücretli yevmiyeli işlerde uzun mesai saatlerine maruz bırakılıyorlar. Gelecek kaygısı, iş bulamama, alacağı maaşın asla yetmeyeceğini bilme, öğrenciler için mezun oldukları bölümde iş bulamama, iş cinayetleriyle karşı karşıya kalma, aileye bağlı olma ise genç yoksulluğunu perçinliyor.

Şimdi, bir kavramdan bahsedeceğim, muhtemelen biliyorsunuzdur; NEET yani ne eğitimde ne de işte olan gençlerden bahsedilmek için kullanılan bir kavram. NEET gençlerin OECD ortalamalarına göre erkeklerde yüzde 14 olurken kadınlarda 15,5'tir. Türkiye'de ise bu oranlar ivmeleniyor. Erkeklerde bu oran 22,7 iken kadınlarda 44,9'dur. Bakın, ne okuyan ne de bir iş sahibi olan kadınların yüzdesi 44,9. Biz bu iktidarın gençleri eve hapsetmeye çalıştığını, genç kadınları da üst düzeyde olmak üzere ev gençleri yaratmaya çalıştığını biliyoruz. Genç yoksulluğu, genç işsizliği, NEET gençlerden bahsettiğimizde homojen bir topluluktan bahsetmiyoruz, ziyadesiyle heterojen bir toplamdır. Dolayısıyla, gençlerin tamamını yatay kesen kimi problemleri olsa dahi özgün problemlerin özgün çözümlere ihtiyacı vardır. Bunlar arasında genç anneler, uzun zamandır işsiz olan eğitimli gençler, kayıt dışı çalışanlar, göçmenler, dezavantajlı gruplar, engelli gençler, deprem sonrasında hayatta kalmaya çalışan gençler ve bunların özgün problemleri vardır. Özgün problemler için özgün çözümlere ihtiyaç vardır.

Bu noktada ben Kürt gençlerinden bahsetmek istiyorum. Türkiye'de diğer yerlerdeki gençlerden ayrılan sorunlarımız var. Bunlardan bahsetmek istiyorum ki çözüm olsun, burada da net bir şekilde gözler önüne serelim. Defalarca söylediğimiz gibi Kürt gençleri üzerinde merkezî bir kararla uygulandığı çok açık olan bir özel savaş politikası yürütülüyor. Uyuşturucu ve bağımlılık gençler arasında...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ne diyor ya!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Hatip...

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Anlatıyorum, anlatıyorum...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Hatip...

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Uyuşturucu ve bağımlılık...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bir dinle ya! Bir dinle!

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, bir müsaade eder misiniz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım, Türkiye'de gençlerle ilgili savaş yoktur, asimilasyon yoktur; bunların hepsi yanlıştır.

GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Sıra size geldiğinde konuşun.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Beni kesmeyin lütfen, saygı duyun. Bakın ben...

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Yazıklar olsun ya!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Asıl size yazıklar olsun!

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Kürt çocuklarını dinlediğiniz yok.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kürt çocuklarını dağa götürenlere ses çıkaramıyorsunuz!

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ne dağı ya, ne dağı!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Bakın, itham etmeyin!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kim kimi dağa götürüyor?

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Lütfen müdahale eder misiniz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar... Değerli arkadaşlar...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Esas sizlere yazıklar olsun! Böyle bir şey var mı yani arkadaşlar!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Bir saniye lütfen... Saldırmayın, bakın, size ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Altın, bir durur musunuz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ama yalan yanlış...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Konuş öyle; he, he! Konuş orada boş boş!

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Siz eğer bir şeyleri çözmek istiyorsanız...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Biz bir şeyleri çözmek istiyoruz, siz yalnız birtakım örgütlerin etkisinden çıkın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Konuşmacıya müdahale etmeyin.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - ...Türkiye'nin yeni yüzyılında yeni bir anayasayla...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Kendi iradenizle hareket edin, kendi iradenizle.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Bir şeyleri çözmek istiyorsanız o zaman önce dinlemeyi öğreneceksiniz!

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Parmak sallama! Niye parmak sallıyorsun!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Kime parmak sallıyorsun?

Sayın Başkanım, kime parmak sallıyor?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, bir müsaade eder misiniz...

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Böyle bir şey olabilir mi ya!

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - İsmail Bey, senin istediğin gibi konuşmak zorunda değiliz.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar... Değerli milletvekilleri, bir saniye...

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Türk genci ayrı, Kürt genci ayrı değil, bunu da böyle bilin.

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Özgün ihtiyaçlar var beyefendi!