KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

Öncelikle başarılar diliyorum. Daha önce bu sıralarda milletvekili olarak sizi tanımıştık. Şimdi Bakan olarak görev yapmaktasınız. Size ve Bakanlığınıza başarılar diliyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığı hem gençlerimizi hem sporu ilgilendiren bir Bakanlık. Dolayısıyla hemen hemen bütün aileleri, hemen hemen bütün vatandaşlarımızı ilgilendiren bir Bakanlık.

Ben spora daha sonra değineceğim, önce gençlikle başlayalım. Ülkemizde gençlerimizin geleceğe umutla bakması, gençlerimizin yarınımızın güvencesi olması önce o gençlerin iyi bir eğitim alması ve geleceğe güvenle bakmasıyla olur. Gençlerimizin mutluluğu, ekonomik anlamda geleceğe güvenle bakması, iyi bir eğitim alması, düşünce özgürlüğüne kavuşması ve yine, gençlerin adaletli bir ülkede yaşaması onların gelecekle ilgili beklentilerini artıracak, umutlarını artıracaktır.

Öncelikle, geçen hafta kaybettiğimiz öğrencimiz Zeren Ertaş'a Allah'tan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum, ailesine de başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Tabii, bu bir asansör kazası olarak ifade edildi. İşte, asansöre bakım yapılmıştı, yapılmamıştı, yakın tarihte... Bunların hepsi ayrı tartışma konuları. Yani sonuçta bir gerçek var. Sonuçta, pırıl pırıl bir gencimizi, evladımızı, bir genç kızımızı kaybettik; önemli olan bu. Yani burada bahanelere sığınmak, işte, bunu... Ben sizin söyleminizi çok da doğru görmedim. "Siyasete malzeme yapılmasın." dediniz. Biz şunu söyleyelim: Böyle bir şey siyasete malzeme yapılmaz, sadece bir daha böyle olaylara sebebiyet verilmesin diye bu konu gündemde tutulur. O nedenle, bugün mesele asansördür ama yarın başka bir şeydir. Önemli olan, öğrencilerimizin o yurtlarda rahat, temiz, güvenilir, kaliteli ortamlarda yaşamasının teminidir; esas olan budur. Ancak bugün baktığımızda Kredi Yurtlarla ilgili öğrencilerimiz tarafından gerçekten çok fazla sorun dile getirilmekte. İşte, yurtların temizliğinden, yemeklerin kötülüğünden odaların kalabalığına kadar çok sayıda sıkıntılar ifade edilmekte.

Geçtiğimiz dönemde Kredi Yurtlarda barınan öğrenci sayılarıyla ilgili burada çok tartışma yaptık ancak yakın tarihte bir anda "Kapasite arttı." dendi. Kapasite, ranza sistemine geçilerek orada her bir odaya daha fazla öğrenci verilmesiyle birlikte artırılmış oldu. Yani, aslında, sanal bir şekilde kapasite artırıldı.

Sayın Bakan, bununla birlikte, birçok öğrencimiz de şundan da şikâyetçi: Yurtlarda kendilerine siyasi baskılar yapıldığı... Oradaki görevliler tarafından sözde telkinlerle, sözde onların iyilikleri düşünülerek yapılan baskılarla öğrenciler yurttan kaçırılıyor. Sayın Bakan, bakın, o öğrenciler o yurtlarda kalmak istemiyor; kendilerine baskı yapılmasından artık yoruldu, bıktı öğrenciler. Yani siyaseten oralarda etki altına alınmaya çalışılan öğrenciler var ve o öğrenciler bu muameleden rahatsız.

Bu, yurt konusu gündeme gelmişken burada tekrar değinmek istiyorum. Bakın, Antalya'da Akdeniz Üniversitesinin ana giriş kapısına, batı tarafındaki ana giriş kapısına 100 metre dahi mesafesi olmayan Antalya'nın en değerli arazisi 22 bin metrekareydi yurt alanı olarak planda mevcutken burası özel okul amaçlı olarak elden çıkarıldı, yurt olmaktan çıkarıldı, devredildi Sayın Bakan. Geçen dönemde ben bunu ifade ettim yani böyle bir şeyi nasıl yaparsınız? Yurt ihtiyacı var, öğrenci yurt bulamazken, yurt bulma konusunda sıkıntı yaşarken elinizdeki yurt alanını özel okul alanı olarak devrettiniz ve o alan da özel okul yapılması için birkaç kere ihaleye çıkarıldı, satılamadı. Korkarım ki yakında hemen yanında bulunan lüks binalar gibi bir konut alanına çevrilir, herhâlde bir konut alanı hâline getirilir diye maalesef düşünüyorum.

Kredi Yurtlar Kurumuna yani KYK'ye öğrencilerin borçlarıyla ilgili, bu kredi borçlarıyla ilgili konu geçtiğimiz dönemlerde de öğrencilerimiz açısından gerçekten büyük sorun teşkil etmişti. Geçen yıl, önceki Bakan döneminde temmuz ayında şöyle bir olay gelişti: Temmuz ayında yaklaşık 1 milyon civarında -diye hatırlıyorum- öğrenciye icra tebligatları gönderildi, kredi borçlarıyla ilgili icra tebligatları gönderildi. Bütün öğrencilerin ellerine tebligatlar ulaştı, yani çok yüksek faiz oranlarıyla borçlar çıkarıldı. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medyadan yaptığı paylaşımla gençlerimize seslendi, dedi ki: "Sevgili gençler, iktidara geleceğiz ve bu faizleri tamamen sileceğiz." Genel Başkanımızın bu kararlı açıklamasıyla, gençlerimizin Genel Başkanımıza da inanmasıyla gençler bu borcu ödemeyeceğini ifade ettiler. İşte gençlerin, yani öğrencilerimizin bu tavrı nedeniyle alelacele yine o tebligatların gönderilmesini talep eden Spor Bakanlığı "Efendim, biz gençleri mağdur etmeyiz, böyle bir icra yöntemiyle işlem yapmayız." diyerek hemen o borçların silineceğine dair bir kanun teklifini buraya getirdi ve biz bu Komisyonda bununla ilgili bir düzenleme gerçekleştirdik. Ben buradan sevgili gençlerimize ve ailelerine şunu söylemek istiyorum: Eğer bugün kredi borçlarıyla ilgili faizler silinmişse, bu, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Genel Başkanının sergilediği tavır nedeniyle gerçekleşmiştir ve siz bu borçların faizlerini bu şekilde silmek zorunda kaldınız, bunu da bir kere daha hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, gençlerimizin gerçekten değişik beklentileri var, değişik kaygıları var, sorunları var, kısacası gençlerimizin yarınla ilgili kaygıları var. Mutlu gençlik istiyoruz. Gençlerimiz ne kadar mutlu olursa o kadar başarılı olur ve ülkemizin de geleceği o kadar garantide olur. Sayın Bakan, gençlerimiz kendini ne zaman yetişkin hissediyormuş; bu sorulmuş; genç ancak evini geçindirebilecek şekilde bir gelire sahip olduğunda veya iyi bir iş bulduğunda kendisini artık toplumda yetişkin bir birey olarak gördüğünü, görebileceğini ifade etmekte. Yine gençlerimize "Kendini başarılı sayıyor musun?" diye sorulduğunda, maalesef ki ülkemizde sadece yüzde 25'e yakın gencimiz kendini başarılı saymış ama toplamda yüzde 50 civarındaki hatta değişik versiyonlarıyla beraber yüzde 75'e yakın gencimiz, maalesef ki kendini başarılı olarak addetmiyor. Yine gençlerimizin büyük çoğunluğu, maalesef ülkemizde mutsuz. Yani gençlerimizin yüzde 50'den fazlası direkt sorulduğunda "Bu ülkede yaşamaktan, genç olarak yaşamaktan mutlu musun, değil misin?" diye sorulduğunda ilk cevabı "Mutsuzum, evet, mutsuzum." diyen yüzde 50'yi geçen gencimiz var Sayın Bakan ve "Geleceğe dair umudun var mı?" diye sorulduğunda, maalesef yine kademeli olarak yüzde 82 dolayında geleceğe dair umudunu kaybetmiş ve gelecekle ilgili gerçekten büyük kaygılar yaşayan bir gençliğimiz var. Aslında, esas sorun buralarda, gençlikle ilgili esas üzerinde durmamız gereken, çözüm üretmemiz gereken yerler buralar. Aldığı eğitimi yeterli görüyor mu gencimiz? Yeterli görmediğini yine çok yüksek bir oranda ifade etmekte. Üniversiteler başta olmak üzere yani çok sayıda üniversite açmak bir hüner değil, önemli olan, o üniversitenin içinin gerçekten iyi bir şekilde, iyi bir donanımla doldurulması; hepimizin beklentisi. Bunu hep söylüyoruz, üniversitelerle ilgili değerlendirmelerimizde söylüyoruz. Bunu gençler de söylüyor, aldıkları eğitimden maalesef ki gençler de çok memnun değil.

Yine gençlerimizin en önemli sorunu, bakın, kendilerine sorulduğunda en büyük sorun; dün burada Çalışma Bakanı da vardı, Çalışma Bakanına da Sayın Bakana da söyledik yani sizi gençler de ilgilendiriyor, iş arayanlar da ilgilendiriyor diye söylemiştik. Gençlerimizin gerçekten şu an içinde bulunduğu en önemli sorun işsizlik. Bu konuda gençlerimiz gerçekten büyük sıkıntı içerisinde, çalışma hayatı içerisinde iş bulamayan ve iş konusunda da maalesef ki büyük kaygılar yaşayan bir gençliğimizin bulunduğunu ifade etmek istiyorum ve ekonominin kötü olduğunu söyleyen, ekonomiyle ilgili kaygılı olan gençlerimiz var.

Yine "Özgürce düşüncenin ifade edildiğine bu ülkede inanan bir gençlik var mı?" diye sorarsanız, gençlerimiz yine ilk sorulduğunda toplamda yüzde 75 seviyelerinde düşüncenin özgürce paylaşılmadığı bir ülkede yaşadığını açıkça ifade etmekte.

Peki, Ülkenin ekonomik kaynaklarının adil dağıtıldığı hakkında ne düşünüyor derseniz gençlerimiz, ülkenin ekonomik kaynaklarının maalesef ki adilane dağıtılmadığını yüksek bir oranda düşünen gençlerimiz var ve bütün bu kaygıların yani gençlerin olumsuz düşüncesinin sebeplisini ben sadece Gençlik Spor Bakanı olarak, Bakanlığı olarak değerlendirmiyorum, bunu AKP iktidarının yarattığı bir sonuç olarak değerlendiriyorum; gerek gençlerimiz ve gerek toplumun genel kesimleriyle ilgili eğer bu ülkede bir kaygı, bir olumsuzluk varsa bunun tek sebeplisi AKP iktidarıdır, AKP iktidarının yarattığı sonuçlardır. Bundan Spor Bakanı olarak siz de nasibinizi alıyorsunuz. Size de düşen gerçekten önemli bir pay var ve bu nedenle de bakın, gençlerimizin gelecek kaygısı dedik; evet, yetişkin gençlerimiz maalesef ki son dönemde ilk bulduğu fırsatta yurt dışına gitmeyi tercih ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı, burada, yakın tarihte o yetiştirdiğimiz doktorlara dahi "İstedikleri yerlere gidebilirler." diye meydan okudu ki Sayın Cumhurbaşkanının görevi gençleri bu ülkede tutmak, genç beyinleri, yetişkin beyinleri burada tutmak olmalıydı, "İstedikleri yerlere gidebilirler." Dedi; başta doktorlar olmak üzere, mühendislerimiz, çok sayıda yetişkin gencimiz yurt dışlarına gitme mecburiyetinde kaldı ve genel anlamda da zaten baktığınızda hemen hemen yüzde 75'in üzerinde, her gencin bir fırsat bulduğunda yurt dışına gitme mecburiyetini hissettiği bir dönemi yaşıyoruz yani böyle bir şey olabilir mi? Yani bir ülkede iktidarın yarattığı bu tabloyla sözde geleceğimiz olan gençlerimiz çareyi yurt dışlarında arar oldu. İşte, Bunun sebeplisi iktidar dedik; örneğin, iş ararken, iş bulabilmek için veya bir yere müracaat ettiğinde genç kardeşimiz şöyle düşünüyor: "Benim, iktidardan bir torpilim varsa ben buraya girerim." Niye böyle düşünüyor? Bugün, ülkede hâkim ve savcılık sınavında dahi torpilin yapıldığı, efendim, yazılıda 75, 80, 85 puanlar seviyesinde başarılı olup da 55 puan alan bir torpillinin hâkim ve savcı olduğunu gördüğünde veya yazılıda 1'inci, 2'nci olan öğretmen adayının mülakatta elendiğini gördüğünde, kendisiyle ilgili değerlendirme yaparken "Eğer torpilim yoksa bana iş yok." kaygısına düşülen bir dönemi yaşıyoruz. İşte, bu da iktidarın yarattığı bir sonuç. Yani ne kadar liyakatli olursa olsun torpili yoksa liyakatinin bir önemi olmadığını, her şeyden önce torpilin önde olduğunu... Artık toplumun her kesiminde maalesef böyle bir sonuç doğmuş durumda. Gençlerimizin gelecekle ilgili kaygısı, evet, gerçekten çok yüksek dedik; özellikle de son yıllarda artık ülkenin iyi gitmediğine dair düşünceleri had safhada devam etmekte.

Gençlerimizi büyük tehlikeler bekliyor, gerek yurtlarda gerek okullarda gerek dışarıda. Bunlardan en başta geleni bana göre -birkaç tane var, başta gelenlerden bir tanesi- gençlerimizin tarikatların, cemaatlerin eline düşmesi ve düşürülmesidir. Bakın, bu çok önemli bir tehlikedir; daha 3-5 yaşından başlayarak; bakın, 3-5 yaşından başlayarak bugün, gençlerimiz tarikatların, cemaatlerin eline terk edilmiş durumda, ediliyor ve bunun nasıl bir sonuç yarattığını daha yakın tarihte hep beraber yaşayarak gördük; o dönemlerde de biz söylemiştik; bakın, bu konularda önleyici olun, tarikatların eline düşüyor gençler okullarda, yurtlarda dendi ama sistematik olarak bunlara göz yumuldu ve sonucunda da işte, devletin bütün katmanlarına bir cemaat yerleşti. Cemaatin, tarikatın, terörün iyisi kötüsü olmaz, bendeni sendeni olmaz. Bakın, günü geldiğinde hepsi bunların devlet için risk teşkil eder. O yüzden, geçmişte nasıl biz bunlarda uyardık, siz tedbir almadınız; yine uyarıyoruz. Bugün kamuoyunda şu söyleniyor; bakanlıklara, neredeyse belirli bakanlıklara belirli tarikatlar, cemaatler etki eder şeklinde kanaatler var. Bunların önüne geçelim; işte, bunların önüne geçmek de gençlikle başlar diyorum.

Ve yine, en büyük tehlikenin uyuşturucu konusu olduğunu söylemek istiyorum ben de. Gerçekten, uyuşturucuya artık başlama yaşının çok düştüğünü hep beraber görüyoruz, biliyoruz ama devlet olarak siz de izliyorsunuz. Bakın, devletin görevi bu süreci izlemek değil. Şimdi, uyuşturucu konusu sadece Gençlik ve Spor Bakanlığının konusu değil, öncelikle onu söyleyeyim. Bu konu bir emniyet konusudur, bu konu bir güvenlik konusudur çünkü önce bunda Emniyetin, İçişleri Bakanlığının önleyici olması lazım ama bu konuyla ilgili de son dönemlerde değişik polemiklerin yaşandığını hepimiz biliyoruz. Bugün, okulların önünde çok sayıda satıcının göz göre göre oralarda çocuklara satış yaptığını maalesef duyuyoruz. Örneğin, Antalya'da bir mahallemizde bir hafta içerisinde en az 3-4 genç ölüyor; Sayın Bakanım, en az 3-4 genç ölüyor. Ha, Emniyet zaman zaman müdahale etmeye çalışıyor ama mesele oradaki mahalle değil; mesele o uyuşturucunun Türkiye'ye gelişinin önlenmesinde yatar yoksa son noktada yapılan operasyonlar çare olmaya yetmiyor. Her hafta bir mahallede 3-4 gencin ölmesinin gerçekten, devleti yönetenler açısından da büyük bir ayıp olduğunu söylemek istiyorum.

Sporla ilgili şunu söyleyeyim: Yakın tarihte A Millî Kadın Voleybol Takımı'mız, Filenin Sultanları Avrupa Şampiyonu oldu. Öncelikle buradan ben, sporcularımızı kutluyorum. Siz de oradaydınız Bakan olarak, müsabakaları takip ettiniz. Gerçekten böyle başarılara ülke olarak ihtiyacımız var. Spor, aynı zamanda birliğimizi, bütünlüğümüzü perçinleyen en önemli faktörlerden bir tanesidir. Ancak bu sevincimizi bile gerici, bağnaz zihniyet tarafından tam olarak yaşayamadığımızı da... Kamuoyunda yaratılan değişik polemiklerle bu sevincin bile önlendiğine bu ülke şahit oldu yani böyle bir ülkede yaşadığımızı maalesef bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Yine, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılmaya hak kazanan A Millî Futbol Takımımızı da kutluyorum, başarılar diliyorum. İnşallah, orada da şampiyon oluruz.

Şunu söyleyeyim, Sayın Bakan, yanınızda Sayın Bakan Yardımcısı oturuyor, kendisiyle ilgili geçmiş dönemlerde değişik polemikler yaşanmıştı. İşte, bir güreşçinin banka yönetim kurulu üyesi olduğuna, Vakıfbanka Yönetim Kurulu üyesi olduğuna dair... Tabii, benim şimdi söyleyeceğim onunla ilgili değil. Bir güreşçi banka yönetim kurulu üyesi oldu ama güreşten anlamayan, kendisinin ekonomist olduğunu biliyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Arı, lütfen toparlayalım.

Ek sürenizi veriyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum Başkanım.

Güreşten anlamayan, kendisinin ekonomist olduğunu bildiğim bir arkadaş ise şimdi Güreş Federasyonu Başkanı. Yani güreşçi bankacı oldu, bankacı Güreş Federasyonu Başkanı oldu. Bakın...

MEHMET BAYKAN (Konya) - Olur mu ya! Güreş Federasyonu Başkanı Avrupa Şampiyonu, olimpiyat madalyaları var; Şeref Eroğlu.

CAVİT ARI (Antalya) - Bir dakika, bir saniye arkadaşlar.

MEHMET BAYKAN (Konya) - Yanlış biliyorsun! Şeref Eroğlu...

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Genel Müdürüm, siz sıranız gelince konuşursunuz.

Yağlı güreşle ilgili, bakın, Federasyon Başkanımız var, Elmalılı hemşehrimdir, kendisini de özel olarak da ayrıca severim. Şimdi, Sayın Bakan, Elmalı Güreşleri Kırkpınar kadar eski hatta tarihi belki biraz daha eskidir. Orada Belediye Başkanı arkadaşımız kazandıktan sonra dört yıldır gerek Spor Bakanlığı gerek Spor Toto gerek Kültür Bakanlığı gerek Güreş Federasyonu güreşlere 1 TL dahi katkıda bulunmuyor; öncelikle onu söyleyeyim. Yani daha önceki dönemde çok ciddi rakamlarla destek olundu ama Elmalı Güreşleri gibi tarihi 600 küsurlu yıllara kadar devam eden bir güreşe Bakanlık olarak destek olmuyorsunuz. Sizin her hâlde Bakan olarak atladığınızı zannetmiyorum çünkü bunun özellikle yapılmadığını tahmin ediyorum. Bu anlamda spora siyaset karıştırıyorsunuz ve bununla beraber orada güreş alanıyla ilgili, bir saha yapılmasıyla ilgili defalarca söz verildi; gelindi gidildi; sözler verildi, yapmadınız çünkü orada değişik polemikler var, şimdi detaya girmeyeyim. En sonunda Büyükşehir Belediyesi son eylül ayında yapılan güreşte "Bakanlık yapmıyorsa kendi imkânlarımızla yapalım." dedi. Büyükşehir Belediyesi o alanın sizden tahsisini talep etti; eğer tahsisini kabul eder onaylarsanız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen toparlayın, süreniz doldu.

CAVİT ARI (Antalya) - ...Antalya Büyükşehir Belediyesi oraya bir saha yapacaktır. Sizden o tahsis konusunda onay vermenizi talep ediyorum.

Son olarak da amatör spor kulüpleri başkanlarıyla ve yöneticileriyle görüştüm. Amatör spor kulüplerinin seçimden seçime yani genel seçim varsa, mahalli seçim varsa o dönemlerde hatırlandığı, onun dışında da bir maddi destek verilmediği ama maddi destekten de geçtik, "Müsabakalar için para vermek zorunda kalıyoruz." şeklinde ifadeleri olduğunu öğrendik.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Arı, lütfen tamamlayalım.

CAVİT ARI (Antalya) - Amatör sporlara da kulüplerine de destek vermenizi ayrıca diliyorum. Hem gençlere olan desteğinizde hem de spora olan katkınızda sizlere başarılar diliyorum.

Teşekkür ederim.