| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Rekabet Kurumu c) Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2023 |
BURAK DALGIN (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, kıymetli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2024 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bütçenin hazırlanmasında emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu aralar "yurt dışından döviz bulmak" lafını bayağı sık duyuyoruz biliyorsunuz. Hâlbuki, esas olan, döviz bulmak değil döviz kazanmak; bunun ana yolu da kalkınmamızın dinamosu olan ihracat. Ben 4 başlık altında bunu yorumlamak istiyorum; ölçek, katma değer, ticaret rotalarının dönüşümü ve diplomatik ilişkiler.
Şimdi, ölçekle başlayalım. Öncelikle, bütün ihracatçılarımızı tebrik ediyorum, benim gözümde her biri birer kahraman. İş hayatından gelen bir arkadaşınız olarak bu işin ne kadar zor olduğunu biliyorum fakat üzülerek söyleyeyim ki ülkemizin toplam ihracatı Toyota firmasının satışları kadar. Polonya ve Vietnam bizim 1,5 katımız, Meksika 2 katımızdan fazla ihracat yapıyor. Bu yılki ihracatımız 2023 hedeflerinin yarısı kadar. Üstelik 110 bin ihracatçımız var diyoruz ama ihracatımızın üçte 2'sini bin tane şirket yapıyor. Yanlış duymadınız, bin tane şirket geri kalan 109 bin şirketin 2 katı kadar ihracat yapıyor. Nitekim, istikrarlı ihracat yapan, her ay ihracat kaydı olan şirket sayımız da 30 bin civarında yani bu ölçek meselesini halletmemiz lazım hedeflerimize koşmak için.
İkincisi: Katma değer. Biliyorsunuz, katma değeri ölçmenin kısa bir yöntemi kilogramı başına ihracat. Maharet, yükte hafif, pahada ağır şeyler satmak hatta tercihen, yükü bile olmayan hizmetler satmak. Japonya ve Almanya'nın 4 dolara, Güney Kore'nin 3 dolara, Polonya'nın 2,5 dolara koştuğu bu kriterde biz 1,4 dolar seviyesindeyiz aşağı yukarı. Kalıcı refahın yolu bu vasatlıktan sıyrılmaktan geçiyor. Bunun da ana yöntemi bilgiyi artırmak, markalaşmak. Bu yılki İSO 500 araştırmasına göre -biliyorsunuz, ülkemizin en büyük 500 sanayi kuruluşuna bakıyor- sanayimizde yaratılan katma değerde en yüksek pay orta ve düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerden geliyor, yüksek teknolojinin payı yüzde 6'ya takılmış durumda ve hep böyleydi, yıllardır böyle. Geçenlerde Profesör Ercan Uygur'un ilginç bir mukayesesi vardı, Türkiye ile Vietnam'a baktı; bilgi ve iletişim teknolojileri, entegre devreler, çipler, elektronik parçalar gibi yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerde son yirmi seneye baktı. 2002'de Türkiye'nin ihracatı 1,6 milyar dolar, Vietnam'ınki yarım milyar dolar, 3 kat ama ikisinin de çok düşük. 2021'e gelindiğinde, yirmi sene sonra Türkiye'nin ihracatı 2 milyar dolara çıkmış yani aşağı yukarı aynı yerde, Vietnam 155 milyar dolara çıkmış; yoktan yani yarım milyar dolardan 155 milyar dolara. Yani bu yapılabiliyor, bu bir hayal değil. Bu vesileyle Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum: İhracat şampiyonları hacme göre ilan ediliyor Türkiye'de, bunu katma değere göre de ilan etmenizi öneriyorum. 90 birim ithalat yapıp 100 birim ihracat yapana madalya takıyoruz, şampiyon oldun diye; hâlbuki, tamamen yerli kaynaklarla 50 birim ihracat yapanın adı bile anılmıyor. Biliyorsunuz, marifet iltifata tabidir, bunu değiştirmek durumundayız, ihracat şampiyonlarını lütfen katma değere göre de ilan edelim.
Birincisi ölçekti, ikincisi katma değerdi, üçüncüsü: Küresel ticaret rotalarının dönüşümü. Biliyorsunuz, salgın, Rus-Ukrayna savaşı, Amerika-Çin gerginliği derken bu işler bayağı büyük bir değişim geçiriyor. Dost ülkelerden satın alma, yakın yerlerden satın alma, tedarik zincirini çeşitlendirme ve sık sık duyduğumuz, yeşil dönüşüm ülkemiz için fırsat hâline gelmek durumunda yoksa hakikaten büyük bir risk alırız. Bu çerçevede, KOBİ'lerimiz ve ihracatçılarımızın Avrupa Birliğinin sınırda karbon düzenleme mekanizmasının etkilerine karşı teknik ve finansal olarak desteklenmesi lazım. Sayın Bakana bu konuyla ilgili bir soru önergesi vermiştim, hâlâ cevabını bekliyorum, onu da bu vesileyle hatırlatmış olayım.
Son olarak diplomatik ilişkiler. Biliyorsunuz, çoğumuz övünüyoruz, hep övünüyoruz; Avrupa'nın, Asya'nın, Afrika'nın ortasındayız, stratejik bir noktadayız diye fakat maalesef, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi'nde biz yer almıyoruz, Türkiye yer almıyor. Hatırlayacaksınız, Sayın Cumhurbaşkanı "Türkiye'den geçmeyen koridor olmaz." demişti ama projenin Doğu Akdeniz'e açılan kapısı İsrail'in Hayfa Limanı, Avrupa'ya açılan kapısı Yunanistan'ın Pire Limanı. IMEC'e hızla müdahil olmak durumundayız, küresel tedarik ve değer zincirlerine entegre olmak durumundayız. Benzer bir konu Avrupa Birliğiyle ilişkiler. Neredeyse 100 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz; gümrük birliğinin revizyonu, vize rezaletinin çözülmesi ve tek dijital pazarın müzakeresinin önceliklendirilmesi konusunda da desteğinizi rica ediyoruz.
Sözlerimi tamamlarken mühim bir hatırlatma yapmak istiyorum: Sayın Bakan, talimatla fiyat düşmez. Bunu Sovyetler'deki Komünist Parti komiserleri yapamadı, bunu Venezüella'daki eli sopalı enflasyonla mücadele timleri yapamadı, bunu siz de yapamazsınız. Ekonominin tabii kanunlarına karşı kürek çekmenin sonu fiyasko olur. Kontrol kumanda ekonomisinin neticesi her zaman 3K'dır; kıtlık, karaborsa, kalitesizlik. Fiyatları baskılayarak değil maliyetleri düşürerek, talimatlar yağdırarak değil hür teşebbüsü şevklendirerek, soğan depoları basarak değil bolluğun önünü açarak ülkemize bereket getirebiliriz.
Bu vesileyle çalışmalarımızın milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.